Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

29 Ocak 2010 Cuma

Ben uzun şalgam siyah turplar nerede?

Bir şalgam muhabbetidir gidiyor. Böyle bir belediye başkanımız olmasa gerçekten ne yapacağız biz... Siyasi literatüre kazandırdığı “şalgam” tanımlaması ile ufkumuzu açtı.Ege TV’de söylediği şalgam sıfatını ben açıkçası kendi üzerime aldım. O zaman ben ne oluyorum? Uzun şalgam... İzmir’deki diğer şalgamlar da kendilerini biliyorlardır herhalde.İzmir’in şalgamları arasında kesinlikle yer alan isimlerden biri de Kemal Karataş. İzmir medyası Karataş hakkında önyargılı davrandı ve Kocaoğlu ile girdiği mücadelede kendisini kavgacı ilan etti. Karataş, o süreçte doğruyu söyledi. Bir şekilde göbekten İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı yerel medya olayı tersinden algıladı ya da algılamak istedi. Şimdi Karataş yok ama Kocaoğlu kavgaya devam edecek adam arıyor.
Bir de Ankaralı şalgamlar var. Bunlara başkent şalgamları deniyor. Bunların arasında en göze çarpan şalgam Mehmet Sevigen... Şalgamları sevmeyen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı, Bornova kongresi öncesi yandaş partililerine şu mesajı veriyor: “Mehmet Sevigen’i çağırıp divan başkanı yapmak istemişler. Eğer Sevigen divana aday olsaydı, karşısında ben de aday olacaktım.”
Kocaoğlu’nun şalgamlar listesinde bir de “baş şalgam” var ki şimdilik ismini vermeyecek, “Bayşal” diye geçiştireceğim.
Tabii ortada şalgamlar olunca onların karşısında aynı familyadan gelen turpların bulunması da normal. İzmir’deki siyah turplar arasında birinci sıra, pek tabii ki Büyükşehir Belediye Başkanımız Aziz Kocaoğlu’nun... Kocaoğlu’ndan sonra en göze çarpan isim ’Karabağlar’ Milletvekilimiz Abdürrezzak Erten... Karabağlar Belediye Başkanı Sıtkı Kürüm de iyi bir siyah turp. İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu ile CHP Genel Sekreteri Önder Sav ise kendilerini siyah zanneden beyaz turp kategorisindeler bu mantığa göre.

ÖNEMLİ NOT: Kimse “Süleyman neden böyle yazdı?” demesin, şalgam turp tartışmasını başlatan arkadaşa bir dönüp baksın...

NOT 1: Aslında bugün “7 bin evde kavga var” başlıklı diye bir yazı kaleme alacaktım. 7 bin İzelman işçisinin yedisinde ödenmesi gereken onikinci ay ikramiyeleri bugüne kadar bankaya yatmamış. Ancak maaş bordrolarında görünüyor ikramiyelerin olduğu. Sen şimdi elindeki bordro ile eve git, eşin sana sorsun, “Bordrodaki para ile bankadaki para aynı değil. Nerede yedin bu parayı?” diye. Sayın Kocaoğlu birkaç evliliğin bitişine bile neden olabilir. Bana göre kimse bordrolarını imzalamasın. Hukuki bir süreç bile başlatılabilir.

NOT 2: Nivent Kurtuluş’un Kemalpaşa’daki sağlık yatırımını daha öce kaleme almıştım. Nivent Hanım özellikle Giraud arazisine yapılan çifte standart sonrası yaptığı şikayete vilayetten olumlu yanıt geldi. Valilik İçişleri Bakanlığı’ndan soruşturma için müfettiş istedi. Önümüzdeki günlerde bu konuyu etraflıca işleyeceğim.

NOT 3: Mimarlar Odası’nda Pazar günü seçim var. Üç adaylı yarışmada ilgimi çeken bir aday var. Kıvılcım Keskiner... İzmir Büyükşehir Belediyesi Tarihsel Çevre ve Kültür Varlıkları Müdürü... Yani belediye şimdi de kendisine sorun çıkarmasın diye Mimarlar Odası’nı mı istiyor? Diğer aday Hasan Topal zaten eski belediye bürokratı. Geriye kalıyor üçüncü aday. Bülent Turan.

YENİGÜN 29 - 01 - 2010

27 Ocak 2010 Çarşamba

İstifaya kesinlikle karşıyım

İzmir CHP’nin önemli bir sırrı ortaya çıktı Bornova kongresinde… İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, ilçe belediye başkanlarının atamalarının yapıldığı dönemde kendi istediği isimlerin listede olmadığını görünce MYK üyesi Mehmet Ali Susam’a istifa dilekçesini vermiş.
Eğer istifa mektubunu iki dakika önce çıktığı CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a sunsa idi, “İstifanız kabul olmuştur, haydi güle güle” yanıtı ile karşılaşacağı, Baykal’ın odasını şaşkın ifadelerle terk edeceği açıktı. Baykal’ın en sinirlendiği tavırlardan birinin tehdit olduğunu ya biliyordu ya da korktuğu için gereğini yapamamıştı.
Bakanlık korumaları tarafından giriş kapısında bekletilen bir büyükşehir belediye başkanından farklı bir tavır beklemek şu aşamada yanlış olur.
Soluğu Susam’ın odasında alıp istifa mektubunu yazdı. Ama ne mektup…
“Gördüğüm lüzum üzerine belediye başkanlığından vaz…”
Toplam 2.5 satır. Sonu yok. Üstelik imza da yok.
Susam ise bu istifayı ciddiye almayarak siyasi hayatının en yanlış işlerinden birine imza attı. MYK üyesi olarak İzmir’e yaptığı en büyük kötülüklerden birini yeni öğrenmiş olduk.
Susam’ın neden böyle yaptığını kavramakta zorlandım.
Sonuçta Kocaoğlu ismi Baykal tarafından aday olarak yeniden deklare edilmeden önce “Kocaoğlu ile bu iş yürümez” diyenlerden biriydi Susam. Şimdi de öyle ya neyse…
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’nın ünlü Bornova kongresinde, genel merkezi tehdit edercesine istifa talebini yenilemesi, karşılığında Susam’ın bir önceki istifa sürecini kürsüden seslendirmesi hayli şenlikli olmuş.
Tabii sonra uyandı Kocaoğlu kış uykusundan… Bazı milletvekillerinin de uyarısı ile önceki gün bir kamuoyu açıklaması geldi..
“İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun Cumhuriyet Halk Partisi Bornova İlçe Kongresi’ndeki konuşmasında dile getirdiği istifa söylemi bazı kesimlerce yanlış anlaşılmış ya da öyle algılanmıştır.”
Bu yanlış kesimler arasında sanırım ben de varım.
Ama olay ortada…
Karşımızda ikide bir “istifa ederim ha” diyen bir belediye başkanı var.
Kime kızarak?
Baykal’a…
Birincisinde Baykal’ın atadığı ilçe belediye başkanlarına kızıyor. İkincisinde de desteklediği adayın kazanması halinde genel merkez tarafından görevden alınacağı duyumlarına. Peki, seçilmiş Enver Dündar’ı kim alacak görevden? Erzene Mahallesi’ndeki ikinci seçimi iptal ettiren kişi. Yani Deniz Baykal.
Soru: Deniz Baykal’a kızıp sürekli büyükşehir belediye başkanlığını bırakacağım tehditleri savuran bir belediye başkanı, kesinlikle yapmayacağından emin olduğum bu eylemi gerçekleştirdiğinde nereden de istifa etmiş olacak?
Yanıt: CHP’den
Açıkçası ben de bu işe karşıyım. O giderse ekmek teknem elimden alınmış olacak. Ben ne yaparım Kocaoğlusuz.
Buna benzer bir deneyimim var. Bakın Alaattin Yüksel gitti, il başkanlığı üzerine yazı yazamaz oldum.
Talebim bu türlerin koruma altına alınmaları, iyi bakılmaları yönünde.

YENİGÜN 27 - 01 - 2010

25 Ocak 2010 Pazartesi

İl tartışması başladı

Bornova kongresi Enver Dündar’ın oldu. Ekibin ve özellikle Kocaoğlu’nun desteğini alan Enver Dündar hem de iyi farkla ipi göğüsledi.
Böylece kongreler bitmiş oldu. Nalbantoğlu, Kocaoğlu ve ekip gerçekten önde. Özellikle de metropolde.
Ya il kongresine nasıl gidilecek?
Ekibin adayı Nalbantoğlu mu olacak?
Ekip Nalbantoğlu’nu bırakıp bir başka adayı mı öne çıkaracak?
Nalbantoğlu tek aday olarak mı çıkacak?
Tek aday çıkması halinde yönetim listesi ve kurultay delegasyon listesi kimler tarafından hazırlanacak?
Bu konuda Nalbantoğlu, “Listeyi ben hazırlayacağım” der ise karşısında kimleri bulacak?
Çok bilinmeyenli bir denkleme doğru gidiyor il kongresi.
Aslında tam olarak söylemek gerekir ise Nalbantoğlu’nun Bornova kogresini kazanması kendisi açısından iyi olmadı.
Belki de ileriki günlerde “Keşke Bornova’yı kaybetseydim” diyebilecek?
Baykal’ın bu süreçte nasıl davranacağı ise önümüzdeki günlerde belli olacak.
Kongre sonrası Kocaoğlu’nun “Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz^” şarkısı ile girmesi ise ilginç. Kocaoğlu sütten çıkmış ak kaşık ise, CHP içindeki eşkıyaları merak ettim.

NOT 1: Gazetecilere saldırı olmuş Bornova kongresinde. Herhalde iki tarafın anlaştığı tek nokta bu olmuştur. Gerçi bazı gazetecilerin kongrede taraf oldukları da ayrı tartışma noktası.

NOT 2: Mehmet Ali Susam’ın konuşma metni ilginç geldi bana. U dönüşü mü görüyorum yoksa gelen önemli bir uyarı çerçevesinde geri çekilme süreci mi bu? Belki de gidişatı gördükten sonra sadece kendi kararıdır Susam’ın.

NOT 3: Kocaoğlu ilginç bir kişilik. “Hem “Yanlış yaptım. Taraf olmamalıydım” diyor, hem “Eğer genel merkez bu kongreyi Enver Dündar’ın kazanması halinde iptal ederse, istifam hazır” diyor. İyi de nereden istifa edecek? Tamamen mi bırakacak belediye başkanlığını, yoksa CHP’den mi istifa edecek? Nedir bu böyle sürekli “İstifa ederim” tehdidi… Edin, ne olacak? Sizden daha iyisi mi yok ortada?

NOT 4: Kocaoğlu’ndan bir başka iddia. “Bir ilçe başkanı büyükşehir çalışanlarına, “Kocaoğlu sizi işten atar ise, sizi işe ben alacağım” demiş. Bu davranışa çok içerledim.” Bu biraz kahvehane köşelerindeki dedikodulara benzemiyor mu Sayın Kocaoğlu… Eğer bu kadar emin iseniz açıklayın ilçe belediye başkanının ismini. Ya da lütfen Münip’in kahvesine şu sıralar fazla uğramayın. Dedikodulardan aşırı etkileniyorsunuz.

NOT 5: Adana Seyhan ilçe kongresi de olaylı geçti. Genel merkezin Adana geneline yaptığı müdahaleyi de dikkate aldığımızda hala “Ortada herhangi bir çatışma yok” demek bana biraz pembe dizileri hatırlatıyor.

YENİGÜN 25 - 01 - 2010

22 Ocak 2010 Cuma

Kocaoğlu ve telefonları

Bornova’da kongre Pazar günü... İlginç bir mücadeleye sahne olacak kongre öncesi İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu sürecin tam göbeğinde.Bornova delegelerinden Fikret Vatansever son bir haftada yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
“Bir arkadaşım telefon etti, beni Aziz Bey ile görüştürmek için Büyükşehir Belediye Başkanı’ndan şahsen randevu alacağını söyledi. Ben de reddettim. Ardından Aziz Kocaoğlu’nun özel kaleminde Pınar Hanım aradı, Kocaoğlu’nun benimle görüşmek istediğini belirterek telefonu bağlamaya çalıştı. Pınar Hanım’a şu yanıtı verdim: Sayın Kocaoğlu seçildiği günden beri beni bir kere bile aramadı. Amaç Pazar günü yapılacak kongre ise kendisi ile Pazartesi’nden sonra görüşmeyi tercih ederim. Üstelik şu anda şehir dışındayım ve meşgulüm.”Böyle bir sürecin yaşandığı Bornova kongresini Pazar günü izleyeceğiz.

***

Yüksel Çakmur’un CHP’de yeniden üye olması bomba gibi düştü CHP kulislerine... Çakmur’un tüyeliğinin bizzat genel başkan tarafından istendiği de biliniyor. Aslında bu talep seçim öncesi İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu’nun önüne konulmuş, Baykal görkemli bir tören istemişti. Araya yerel seçim girdi, kongre süreçleri başladı, konu il başkanı tarafından arka plana atıldı. Çakmur ise şaşaalı törene gerek duymadı. Ankara’ya gidip bizzat genel başkanın isteği ile üyelik işlemlerini tamamladı.
Partiye yeniden dönen Çakmur’un bundan sonra nasıl bir rol izleyeceğini hep birlikte göreceğiz. İzmir’de hala bitirilmeyen projelerin büyük bölümünün altında onun imzası olduğunu burada yeniden belirtmeden geçmeyeceğim.


NOT 1: Bazen köşede yazılanlar işe yarıyor. Bir ay önce Agora’da kamulaştırma paralarını aldıkları halde dükkanları terk etmeyen esnaftan bahsetmiş, Büyükşehir Belediyesi’nin bu konuda hızlı adım atmadığını vurgulamıştık. Büyükşehir Belediyesi’nin önceki gün esnafın 10 gün içerisinde dükkanları boşaltmaları gerektiği yönünde uyarı yazısı dağıttığını öğrendik. Enteresan bir durum, belediyede bu işleri takip eden mi yok? Yoksa bu tür yazılar kaleme alındıktan sonra Kocaoğlu düğmeye mi basıyor?

NOT 2: Büyükşehir Belediyesi’nin Uzundere’de yaptırdığı konutların oturma izinlerinde sorun var. Sorun yeni yangın yönetmeliğinden kaynaklanıyor. Karabağlar Belediyesi, sorunun çözümü için Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü’nden bir belge ister. Belgenin alınması halinde oturma izinlerinin verilebileceğini bildirir. Ancak İtfaiye Müdürlüğü böyle bir belgeyi veremeyeceğini söyler. İşte o sırada devreye Karabağlar Belediyesi’nin yeni başkan yardımcısı girer, “Getirin ben ruhsatı imzalayayım” der. Acaba hangi başkan yardımcısı yasal olmayan böyle bir sürecin baş aktörü olmaya çalışmaktadır?

YENİGÜN 22 - 01 - 2010

20 Ocak 2010 Çarşamba

Sorumlular ne olacak?

Kongre sürecine devam edelim. Buca’da seçim bu kez İlçe Seçim Kurulu tarafından iptal edildi. Gerekçe, oy kullanan bazı delegelerin hiçbir partinin üyesi olmadıklarının, birinin ise Konak ilçe üyesi olmasının saptanması…
Seçim şubat ayında tekrar edilecek. O kongrenin de kazananı olur, kaybedeni.
Ancak burada önemli olan başka bir sorun var.
CHP’de, “Bu adamlar daha yasal bir ilçe seçimi bile yapamıyorlar, nasıl ülke yönetecekler” şeklinde yorumlara neden olan bu sürecin sorumluları kimler?
Bu partiye oy verenler mi?
AKP’nin güç kaybetmesini, iktidardan uzaklaşması için gecesini gündüzüne katanlar mı?
Tabii ki değil. Gücü elinde tutmak isteyen, tutulan gücün getirdiği nimetlerden yararlanmak isteyenler bu sürecin sorumluları.
Peki sorumlulara karşı il disiplin kurulu bir şey yapacak mı? Ya da “AKP ile anlaştılar” diyerek bazı Çiğli belediye meclis üyelerinin ihracına destek veren İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu, partiyi kamuoyunda küçük düşüren bu anlayışa karşı nasıl bir tavır sergileyecek? Görmezden mi gelecek?
Örgütün başı Önder Sav bu konuya eğilecek mi? Yoksa, “Farketmemişiz” diyerek geçiştirecek mi? Önder Sav’ın bu partinin köy yapılanmalarını bile ezbere bildiğini kabul edecek olursak, “Farketmemişiz” demesi mümkün mü?
Yeniden soruyorum. Sorumlular ne olacak?
Aslında durum çok açık… Hiçbir şey… Bazılarından alkış bile alırlar.
CHP İzmir’de iki türlü yapı var maalesef.
Birinci yapı yılların partilileri… Ekonomik özgürlüklerini kazanmış, ideolojik açıdan AKP karşısında durup, Türkiye’nin gerilemesini engellemeye çalışanlar. Bu üyelerin üzerinde delege ağalığı yapmak mümkün değil. Bu isimlerin oyları hiçbir zaman ipotek altına alınamaz. Giderler bildikleri, beğendikleri isimlere oy kullanırlar.
Ortada ikinci bir grup var. Gerek kendi kültürlerinin getirdiği ilişki ağı, gerekse geçirdikleri ekonomik zorluklar nedeniyle varolma mücadelesi verenler. Siyaseti de varolma savaşı içerisinde son derece net biçimde kullananlar. Varolma alanları olan siyasette zemin kaybetmeleri halinde yok olacaklarının farkında oldukları için gözü kara hepsinin.
İkinci grup son yıllarda maalesef fazla gelişti.
Bu gelişmeye kim zemin hazırladı, bu delegasyon nasıl ortaya çıktı soruları daha sonra sorulması gereken sorular.İzmir’de yeni bir şey yaratılmak isteniyor ise birinci ve ikinci grup arasında bir denge kurulması, ikinci grubun gerçekten geriye çekilmesi gerekiyor.
Önümüzdeki günlerde birinci grup ikinci grup konusuna örneklerle eğileceğim.

NOT : İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın yeni 25 binlik planlarına itirazın çığ gibi büyümesi soru işaretlerini artırdı. Bu kadar itiraz edilen bir planı yapanlar kimler? Planı hazırlayanlar konusunda bir adım atılıyor mu? Pardon… Kocaoğlu şu sıralar meşgul. Hafta sonu Bornova kongresi var. Kendileri delege avı peşinde. Kongre sonrası İzmir’in sorunlarıyla ilgilenecektir. Siz de Sayın Büyükşehir Belediye Başkanı’na çok yükleniyorsunuz. Lütfen…

YENİGÜN 20 - 01 - 2010

19 Ocak 2010 Salı

Açıklaması yok

CHP Konak’ta Rıfat Nalbantoğlu’nun adayı Aytekin Tunus kazandı. Hem de farklı kazandı. Önder Sav ve Aziz Kocaoğlu’nun desteklediği Tunus, dün sabahtan itibaren öndeydi. Ancak bu kadar farkı kimse beklemiyordu. Tabi bu sonucu Deniz Baykal’a kim nasıl anlatacak, bilemem.Bu sonuçlara bakıp CHP delegasyonunu iyi değerlendirmek gerekiyor. Balık bile pulları nedeniyle daha az kayar.
Söyleyecek çok şey yok. Aslında söylenecek başka bir şey var.
Hani bir söz vardır, “Sözüne mi gözüme mi” diye…
İki gündür İzmir İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu ile İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun aniden ortaya çıkan, “CHP’de ikilik yoktur, Baykal ile Sav arasında bir sorun yoktur” açıklamalarını okuyorum.Soruyu biraz değiştirerek tekrar ediyorum, “Sözünüze mi, gözüme mi?”
Ve şu sorulara yanıt arıyorum
1 – İl başkanı varken neden MYK üyesi Mehmet Ali Susam kongrenin organizasyonu ile görevlendirildi? Başarılı olup olmadığı ayrı tartışma noktası.
2 – İki yıl önce yapılan ve genel sekreterlik yetkilerini kısıtlayacak olan tüzüğün bu kurultay sonrası uygulanmasını bizzat Baykal neden istedi?
3 – Bursa ve Adana’da neden operasyon ihtiyacına gerek görüldü?
4 – Ankara kongresinde Sav Grubu etkili olunca Baykal tarafından kim ciddi biçimde yıkandı, paklandı?
5 – CHP lideri, bir ilçe başkanına açık açık ne dedi?
6 – Baykal İzmirliler ile gerek yüz yüze gerekse telefon görüşmelerinde ilçe kongreleri bilgisini alırken “biz” ve “onlar” tanımlamaları kullandı mı?
7 – Baykalcı olarak adlandırılan ilçe belediye başkanları genel başkanlarının isteği doğrultusunda kongre sürecini değerlendirmek için birkaç gün önce neden bir araya geldiler?
8 – MYK neden İzmir’de bazı mahallelere bile müdahale etti. Konu bazı MYK üyelerini rahatlamak olarak algılanmaya çalışılsa da böyle bir hareketin CHP liderinin kurumsal açıdan birinci adamı il başkanını rahatsız etmesi neden sorun edilmedi?
9 – DSP ve YTP dönemlerinde yakın siyaset yapmış Nalbantoğlu ile Tartan aynı zamanda iki iyi dost. Konak kongresine üç gün kala tarafsız olma eğiliminde olan Tartan neden bir anda tüm gövdesi ile Nalbantoğlu’nun adayının karşısında durdu?
Şekillenmekte olan il delegasyonun bundan sonra ne yapacağı belli mi?
Bugünden bir şey söylemek zor.

NOT 1: Balık Hali konusunda bir gelişme olmuyor. Belli ki bu konu Aziz Kocaoğlu tarafından sürece bırakıldı. Ancak en azından müfettiş raporlarının irdelenmesi gerekmiyor mu? Konunun üzerindeyim. Bana gelen özel e-maillerde herhangi bir çekingenliğimin olup olmadığı soruluyor. Kimseden çekinmem. Hele iktidarlardan hiç…

NOT 2: Kentin kültür simgesi Adnan Saygun haftada sadece bir kez kullanılıyor. Kirası ise oldukça komik… Koskoca otopark da bomboş duruyor. En son Acun kendi programı için Saygun’u kullanmak istemiş. Reddedilmiş.

NOT 3: İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın yeni 25 binlik planları askıya çıktı. Ve bugüne kadar yapılan itirazların sayısı 4800’e ulaştı. İlçe belediyeleri bile planlara itiraz ediyor. Bu kadar itiraz yapılan plana plan denilebilir mi?

NOT 4: Sarıgül’ün Bornova toplantısı beklentilerin ötesinde zayıftı. İstanbul hatta Trabzon’dan gelenleri de dikkate aldığımızda bindirilmiş kıtalarla İzmir’de tutunması kolay görünmüyor Sarıgül’ün…

YENİGÜN 19 - 01 - 2010

15 Ocak 2010 Cuma

Mani geri mi dönüyor?

Büyükşehir koridorlarında yeni bir tartışma var. Eski genel sekreter Hasan Fehmi Mani’nin görevine yeniden dönmesi üzerine. Şimdiki Genel Sekreter Ersu Hızır’ın 15 günlük izni, metro ihalelerinde yaşananlar, büyükşehir belediyesinin yeni yatırım programlarında görünen önemli aksaklıklar, şirketlerdeki aşırı zarar, Mani isminin ortaya atılmasına neden olmuş görünüyor.
Genel seçimlerde İzmir’deki yönetim boşluğu dolayısıyla bir sıkıntı yaşanabileceğini dikkate alan genel merkezin de bu konuya olumlu yaklaştığı gelen bilgiler arasında.
Mani döner mi?
Beşiktaş Belediyesi’nde çalışan Mani’nin böyle bir ortama yeniden dönmesi kolay değil. Ancak partinin güvendiği önemli bir bürokrat olması nedeniyle genel merkezin isteğine “hayır” demeyecektir Hasan Fehmi Mani…
Kocaoğlu bu konuda ne düşünüyor?
Aslında en zor karar Kocaoğlu’nun.
Öncelikle Aziz Kocaoğlu kendisi isteyerek gönderdi Mani’yi. O dönemde büyükşehrin tamamına hakim olmak istemiş, gerek belediye bürokrasisindeki hakimiyeti, gerekse genel merkez ilişkilerinden rahatsız olmuş, çareyi Mani ile ilişkiyi kesmekte bulmuştu.
Ancak dönem değişti. Kocaoğlu ile birlikte o dönemde hareket eden siyasi bir çok isim yavaş yavaş uzaklaşmaya başladı büyükşehir belediye başkanından. Bürokratların bir bölümü de koptu.
Yalnız kalan büyükşehir belediye başkanının son dönemde yaptığı tüm ihalelerin bir yerlere takılması da Mani sürecinin başlamasına neden oldu.
Özellikle 8 trilyonluk zararla başta Grand Plaza A.Ş. olmak üzere belediye şirketlerinde yaşanan gelişmeler de Mani isminin ağırlık kazanmasına neden oldu.
Bu bir teori… Bakalım belediye koridorlarından başlayarak kente yayılmaya başlanan bu süreç nasıl sonuçlanacak?

NOT 1: Mustafa Sarıgül Pazar günü yapılacak Büyük İzmir buluşması için hazırlık halinde. Önceki gece saat 22.00 sıralarında İzmir’e gelen Sarıgül 4 saat sonra yeniden İstanbul’a döndü. Sarıgül cephesi İzmir’den, daha doğrusu Ege’den umutlu. Ancak baştan söyleyeyim. Ben değilim. Sarıgül’ün bu bakış açısı ile tutacağı tek yer var. Doğu ve Güneydoğu Anadolu… AKP ve BDP arasına sıkışan ve her iki tarafa da oy vermek istemeyenler için bir derece umut olabilir. Ancak diğer bölgelerdeki eğilim son derece net… Sarıgül’ün Ege’de CHP tabanından oy alması hayli zor görünüyor…

NOT 2: Bir önceki yazımda kaleme aldığım bir ismin internetteki yazıma verdiği bir yanıtı okudum. Kendisi kurum içindeki sorunların kurum içerisinde çözümleneceğini söylüyor. Mahkeme sonucu zaten elinde... Sorunu çözmek için dönsün o zaman şirkete.
NOT 3: Yine bir okuyucu yorumunda Kocaoğlu’na yapılan eleştirilerin haksız olduğu belirtiliyor. “Kol kırılır yen içinde kalır” misali. Kırılan kol yen içinde o kadar kaldı ki iltihaplandı… Kesme aşamasına gelmeden müdahale etmek gerekiyor. Üstelik İzmir medyası belediye başkanını eleştirmiyor ki. Ortada demokrasinin gereği bir tane de eleştiren olsun.

YENİGÜN 15 - 01 - 2010

12 Ocak 2010 Salı

Sorun çok, bakan yok

İzmir Büyükşehir Belediyesi üzerine gelen e-mail, telefon ve mektubun haddi hesabı yok.
Gelen mektupların bir kaçından ortaya dökülen notlar...
1 - ESHOT şoförleri sabahları vatandaşların önünde alkol muayenelerinden geçiriliyor.
2 - Belkahve’de ortalık toz duman. Dört taş ocağı dağın arkasında çalışmalarını sürüyor. Böylece görülmüyorlar. “Burada tek toz kalmayacak” diyen Başkan Kocaoğlu şimdilerde oraya gitmeye cesaret edemiyor.
3 - Bölgedeki kireç fabrikası ruhsatsız olarak çalışmaya devam ediyor.
4 - İzmir’deki hava kirliliği had safhada. Bürokratlar birçok veriyi gizliyor. Apartmanlardaki kömür denetimi dışında yapılan bir şey yok.
5 - Belediyenin gıda denetim birimi belediyenin sadece teşkilat şemasında var.
6 - Katı atık birimi ise elindeki gücü kullanmıyor. Foça bölgesini parselleyen iki firma o bölgedeki tüm demir çelik atıklarını tarım alanlarına döküyor.
7 - Çevre Dairesi’nin Körfez birimi yetkisinde olan gemilerin denetlenmesi görevi ise şu sıralar Sahil Güvenlik’e devredilmiş.
8 - Ruhsat birimi ise ayrı telden çalışıyor. Bazı eski belediye meclis üyeleri ile bazı danışmanlar için çok önemli bir birim bu birim.
9 - Grand Plaza’ya atanan yeni genel müdürün kimya mühendisi olduğu, Büyükşehir Belediye Başkanı’nın yazlık komşusu olduğu, güvenilir olsa bile işi bilmediği için yine eski ekibe teslim olduğu bir başka gerçek.
10 - İşken çıkarılan eski genel müdür yardımcısının açtığı davayı kazanarak göreve iade edileceği, ancak kendisinin bu görevi kabul etmeyeceği, tazminatını alarak ayrılacağı da bir başka bilgi.
11 - İki yıllık şoföre verilen en değerli şoför ünvanı, ESHOT şoförlerine kesilen cezalar...
12 - Tüm bürokratlar, Kocaoğlu’na “Ağam yukarı, paşam aşağı” diyerek gerçeklerden uzaklaştırıyorlar.
Daha var tabii ki... Ancak bazıları elde belge olmadan yayınlanacak gibi değil. Mektuplarda gerekirse istenilen belgelerin de tarafıma gönderileceği belirtiliyor.
Her tür belgeye açığım. Önemli olan bu kentin doğru ve gerçekten dürüst yönetilmesi...
Bu arada Karabağlar Belediyesi’ndeki metropolitan aktivite merkezi konusu mecliste komisyonlara havale edilmişti. İlçenin göbeğinde kurulacak bir alışveriş merkezinin bölge esnafına yapacağı tahrifatı anlatmaya gerek yok sanırım. Esnaf Birliği’nin, esnaf odalarının ve tabii ki İzmir milletvekili Mehmet Ali Susam’ın da konu üzerine eğilmeleri gerekiyor.
Sonuçta İzmirli yerel yönetimlerden beklediği verimi alamamış durumda. Herkes burnundan solumaya başladı.
Umarım İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı çevresine şöyle bir bakar, silkinip kendine gelir.
Gelebilir mi?
Bilemem...

NOT 1: Konak kongresi için geri sayım başladı. Bu süreçte devreye girecek önemli isimler olacak gibi görünüyor.

NOT 2: Önceki gün yolda karşılaştığım CHP İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu, “Bu iş bitti, debelenmeye gerek yok” dedi. Hangi işin kimin lehine ve kimlerin istediği gibi bittiğini anlayamadım. Eğer bitti ise neden herkes hala Konak, Bornova ve Çiğli kongrelerine asılıyor?

YENİGUN 12 - 01 - 2010

11 Ocak 2010 Pazartesi

Dengeler bıçak sırtı

Buca Sav Grubu’nun…
Buca’yı Mehmet Süne’nin alması ile birlikte dengeler yeniden değişti.
Karabağlar ve Gaziemir’in yanına eklenen Buca’nın il dengelerinde de önemli etki yapacağı bekleniyor.
Karabağlar’da ise beklenen yaşandı.
400 delegeden 267’si oy kullandı. İlçe Başkanı Birol Ağırbaş ise 249 oy aldı. Ağırbaş’ı yerine simgesel isim yazanlar çoğunluktaydı. Semra Tanülkü ve Mehmet Emin Eren de en çok çizik yiyenler arasındaydı.
Karabağlar’ın il delegasyon yapısına da dikkatli bakmak gerekiyor. O listenin de il kongresi için önemli olacağı açık.
Bundan sonra ne olacak?
Sırada Konak kongresi var. Konak’ta da kapışmalı bir kongre bekleniyor açıkçası. Gerçi Buca kongresi sonuçları Konak’a yansır mı?
Bugünden itibaren herkesin gözü Konak’ta olacak…
Konak’ta adaylar da net değil. İl Başkanı Nalbantoğlu halihazırdaki ilçe başkanının göreve devam etmesi gerektiğinin altını çizerken, Sav Grubu kendilerine yakın adam arayışı içinde. Baykal ekibinin de adayı henüz belli olmadı.
Önümüzdeki iki gün Konak adayının netleştirilmesi açısından oldukça hummalı geçecek.
Sonuçlar bir başka ilçeyi de önemli hale getirdi. Çiğli.
İl kongresine oldukça yüksek sayıda il delegesi taşıyacak olan Çiğli’de alınacak kararların İzmir’in yeniden yapılanmasında önemli sonuçlar doğuracağı kesin.
Tabii her şeyden önemlisi Deniz Baykal’ın bu sonuçlara bakarak İzmir konusunda nasıl bir tavır alacağı…

NOT 1: İzmir Büyükşehir Belediyesi üzerine kaleme aldığım yazılara gelen tepkiler hayli yoğun. Grand Plaza A.Ş.’nin yıllık zararının 8 trilyona yaklaşmış olması ise ayrı bir tartışma konusu. Şirket sanırım bu durumu ile Guiness Rekorlar Kitabı’na girecekmiş gibi görünüyor. Aziz Kocaoğlu’nun bu gelişmeler karşısında ne yapacak?

NOT 2 : İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Ersu Hızır’ın izne çıktığı, bu nedenle 15 gündür görevde olmadığı biliniyor. Ancak büyükşehir koridorlarında Hızır’ın yeniden göreve dönüp dönmeyeceği de tartışılmaya başlandı. Büyükşehir Belediyespor ve Granp Plaza A.Ş.’nin denetim raporların ile Hızır’ın izne ayrılması arasında bir ilişki kurulur mu? Onu zaman gösterecek.

NOT 3 : Önümüzdeki günlerde büyükşehir konusunda daha net ve belgeli işlerin geleceğini şimdiden bildirmek isterim.

YENİGÜN 11 - 01 2010

8 Ocak 2010 Cuma

Bir kriz de Belediyespor’da

İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Pervin Şener Genç, Yeni Asır Gazetesi muhabiri Ertan Gürcaner’e verdiği demeçte, Belediyespor’un hesaplarının takibe alındığını söylemiş, bazı sorunların yaşandığını ima etmiş.
İyi de Pervin Şener Genç’in bu konuda sorması gereken başka soru yok mu?
1 – Son 5 ayda büyükşehir belediyesinde denetlenen sadece iki kurum var. Biri Grand A.Ş., diğeri Büyükşehir Belediyespor. Denetleme sırasında iki kurumun başında kim bulunuyordu?
2 – Grand Plaza’da çıkan zarar sonrasında Aziz Kocaoğlu hangi talimatı verdi?
3 –Kocaoğlu talimatı daha sonra Genel Sekreter Ersu Hızır tarafından nasıl yumuşatıldı?
4 – Kararın yumuşatılmasında etkin rol oynayan Ersu Hızır’ın amacı neydi?
5 – Belediyespor muhasebe müdürü hangi konularda rol oynadı ve oynamaya devam ediyor?
6 – Hesaplar denetlenirken Belediyespor’daki herkes yeterince dinlendi mi?
7 –Kocaoğlu belediyesporun asıl gerçeğinden haberdar mı? Her zaman olduğu gibi “Herşey kontrolumda” demesine karşılık, hiçbir şeyin kendi kontrolunda olmadığının farkında mı?
8 – Yapılan denetleme sonucunda Grand Plaza’nın net zararı ne kadardı? Bu zarar ile bir metro hattı daha yapılabilir miydi?
9 – Kocaoğlu Bornova’da delege avı yapacağına, “büyükşehirde hamudu ile götürenler” avına çıksa daha mantıklı değil mi?
10 – Bu köşenin yazarı kendini denetçi mi zannetmeye başladı? Ortada doğru dürüst denetim olmaz, esas adamlar hala yerlerinde duruyorlar ise bu köşenin yazarı ne yapabilir?
Soru sormaya önümüzdeki günlerde devam edeceğiz tabii ki.

NOT 1: Geçtiğimiz hafta “Son bir kılıç darbesi daha gelecek, İzmir’e” demiştim. Haber önceki gece saat 22.00 sıralarında ulaştı. Çiğli’de mahalle delege seçimleri MYK tarafından iptal edildi. MYK üyesi Yılmaz Ateş’in başkanlığında yapılacak yeni delege seçimleri CHP İzmir İl Başkanlığı tarafından hazirundan çıkarılan isimleri de kapsayacak. Bu gelişmenin yorumunu artık size bırakıyorum. Hala “Yukarıda bir sorun yok. Bu sadece bir kayıkçı kavgasıdır” derseniz sadece gülerim. Baykal İzmir’de ne yapacağını gerçekten netleştirmiş, oya gibi işliyor. Bugünden itibaren ilçe kongrelerinde oy verecek delegelerin de iyi düşünmeleri, taraf seçerken çok dikkatli olmaları gerekiyor. Siyasetin ibresi farklı bir yöne kayıyor ve hatta kaydı bile. Son üç kurultayı Ankara’da izlemiştim. Ancak sanırım bu kurultay diğerlerinden hayli farklı olacak.

NOT 2: Karabağlar Belediyesi’nde ilginç bir süreç yaşanıyor. Belediye Başkanı Sıtkı Kürüm’ün dünürü şirket sahibi harita mühendisi Muslu Yılmaz Karabağlar’da imar müdürlüğünü de kapsayan belediye başkan yardımcılığı görevine getirildi. Seçimden hemen sonra Nazmi Marangoz’un işyerinde toplanan ekip, Muslu Yılmaz konusunu görüşmüş, ekip şefi Abdürrezzak Erten, sinirli bir şekilde Kürüm’e, “Sen dünürünün arkasında mısın” sorusunu sormuş, Kürüm’den de “O bir meclis üyesi ve öyle kalacak. Başka bir görev üstlenmeyecek” yanıtını almıştı. Aradan geçen süre içerisinde ne değişti, neler oldu? İzmir milletvekili Abdürrezzak Erten neden çark etti? Konu Önder Sav’a aktarıldı mı? Sanırım bu soruların yanıtlarını kısa süre içerisinde alacağız. Belki de bu Pazar günü…

NOT 3: İkiçeşmelik Yolu üzerine kaleme aldığım nota yanıt geldi. Belediyenin yıkılacak bazı evlerle ilgili mahkeme sürecinin devam ettiği, ancak mahkemesi biten ve paraları ödenen bazı dükkanların ise boşaltılmadığı vurgulandı. Nasıl yani? Adamlar hem kamulaştırma üzerinden paralarını aldılar, hem de işyerlerini çalıştırmaya devam ediyorlar. İlginç…

YENİGÜN 08 - 01 - 2010

6 Ocak 2010 Çarşamba

Üç ilçe...

Önce Buca ardından Konak sonra da Bornova... Bu üç ilçe CHP İzmir’in bir anlamda kaderini belirleyecek.
Bornova’da önceki akşam yapılan toplantıda 260 - 270 delegenin şimdiki Bornova İlçe Başkanı Ertürk Çapın’ı destekledikleri net biçimde belirlendi.
Çapın, Sav grubunun zayıf halkasının Bornova olduğunu belirtirken, “Toplam 10 delege ile bize bile yanaşmaya çalışıyorlar. Ancak böyle bir şey söz konusu olamaz” dedi.
Hasan Tahsin’in dışında Bornova’nın abisi olmak için çaba sarfeden Kocaoğlu ise işi abartmış durumda. Delegelerin evlerine gidip eşleriyle görüşeceği bilgisi ulaşıyor kulağımıza.
Sayın Kocaoğlu... Metro duruyor. Bir daha inip kontrol etmekte yarar görüyorum. Bakalım İzmir medyasının fotoğraf bazında ilgilendiği güçlendirme çalışmaları ne alemde?Trenler geliyor. Ancak Aliağa – Menderes hattında bir ilerleme var mı? En azından Menderes – Halkapınar kuzey hattı açılacak duruma geldi mi?Kongreyi almak istediğiniz Bornova’da metro konusunda aklı başında bir adım atılıyor mu?Üçyol – Üçkuyular Hattı’nın aç kapa yapacağınız Tansaş bölgesindeki ihale çalışmaları hala bitirilmedi mi? Bu ne uzun bir ihale çalışmasıdır. Gerçi ihaleye çıksanız ne oluyor ki? Hatalardan dolayı iptal ediliyor.
Buca CHP’de ise Mehmet Süne’ye karşı ortak aday çıkartılan Hüseyin Yüzer ipi göğüsledi gibi. Abdürrezzak ekibinden tamamen kopan Yüzer, adaylığı ile birlikte Mehmet Süne’ye destek veren delegelerin bir bölümünü de yanına çekecektir.
Aynı gün yapılacak Karabağlar ilçe kongresinden de sürprizler olabilir. Sav grubunun kalesi olarak görülen Karabağlar’da ikinci bir adayın çıkması halinde bazı oyların karşı tarafa kayacağı açık. Üstelik Karabağlar İlçe Başkanı Birol Ağırbaş’a yönelik tepki büyük. Ekibe bağlı delegeler bile olası çizik operasyonuna katılacak gibi görünüyor.
Konak ise bugünlerde sakin... Sav grubu dışında kimsenin karşı çıkmayacağı iyi bir ilçe başkanı adayının çıkacağı yönünde söylentiler var. Bekleyip görmekte yarar var.
Tabi bu kadar gürültüde İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu’nun ne yaptığını ve nerede durduğunu anlamak kolay olmuyor. Bir tarafta Deniz Baykal, diğer tarafta Önder Sav, beri tarafta Aziz Kocaoğlu... Her tarafa mavi boncuk dağıta dağıta, elde il kongresi için dağıtacağı mavi boncuk kaldı mı acaba?

NOT 1: İzmir Büyükşehir Belediyesi basın bürosu, son 1 yıldır tüm haberlerini e-mail aracılığı ile tarafıma gönderiyor. Ancak nedense her haber iki kez geliyor. Bu durumu, “Süleyman Gençel haberi bir kez okuduğunda anlamaz. İki kez gönderiyoruz ki, doğru değerlendirsin” şeklinde mi algılamalıyım?

NOT 2: Güzelbahçe kongre seçimlerinden sonra gelen e-mailler ilginç. Tabii bu süreçten sonra kanıtların mahkemeye intikal ettirilmesinden başka yapacak bir şey yok.

NOT 3: Sayın Aziz Kocaoğlu... Hiç İkiçeşmelik’ten geçiyor musunuz? Tarihi İzmirliler ile paylaştıracağım diyorsunuz. Haklısınız. Ancak İkiçeşmelik yolu daha çok Bangladeş tarihine benziyor. Böyle bir yolu artık Bangladeş’te bile bulamayız. Belki Habeşistan ya da Sudan’da rastlayabiliriz. Bu yol için elle tutulur bir projeniz var mı?

YENİGÜN 06 - 01 - 2010

4 Ocak 2010 Pazartesi

Muhalefet yükseliyor

Son günlerin en çok tartışılan konusu zamlar… Toplum artık 1970’lerdeki gibi değil. Aslında dünya aynı noktada değil. Bugünün toplumsal hareketliliğini ekonomideki değişim belirliyor.
2002 seçimlerinde varolan eski partilerin yok olması ve AKP gibi yepyeni bir anlayışın tek başına iktidara gelmesinin ardında o günlerde yaşanan ekonomik kriz yatıyordu. AKP’nin iktidara gelmesinden sonra Türkiye’deki değişim ideolojik açıdan topluma anlatılmaya çalışıldı. Ancak o zamandan itibaren iki seçim geçmesine karşılık AKP tek başına iktidarı bırakmadı.
Şimdi ise global krizin sancıları toplumun her kesiminde ciddi şekilde hissediliyor. Dolayısıyla süreç içerisinde yapılacak bir seçim, Meclis dengelerini değiştirecektir.
Aynı sorun yerel yönetimler için de geçerli.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı ulaşım zammının toplumda yansıması da hiç olumlu değil. Özellikle 65 yaş üstü kartlar üzerinde yapılan oynama da çoğunluğu emekli maaşı veya asgari ücretle geçinmeye İzmirlileri hayli sarsmış durumda.
Eğer şehirde kısa mesafe bir yere gitmek istiyor ve 3 kişi iseniz, taksiyi tercih edin. Zira ortak binilecek taksinin ücreti otobüsten daha ucuza geliyor.
Kocaoğlu’nun zammı bu kadar abartmasının nedenini bilemem. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bütçesini izlemek gibi bir derdim de yok.
Ancak atılan adımların siyasi tepkilerinin sert olacağını bildirmek isterim. Bunun üzerine bir de İZSU’da yapılan su saatlerini değiştirme projesi gündeme gelir, anlamsız bir nedenle vatandaşın cebinden 200 lira çekilmek istenirse, toplumsal muhalefetin hangi noktaya geleceğini tahmin etmek zor değil.
Zaten Bornova ilçe seçimini bırakıp bu işlere eğilmesi gerektiği kanısındayım. Bornova ilçeyi kazansa ne olacak, kaybetse ne olacak? Kaldı ki kaybetmeye aday.
Önceki gün yine Münip’in kahvesine uğrayıp Bornova ilçe kongresi üzerine nabız tutan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’na buradan küçük bir önerimiz olacak.
“Ben Bornova Belediye Başkanı ile başka konular konuştum. Kongre konusu açılmadı” demeyin. Tabii ki o kadar saat süren toplantıda yatırımları da konuşmuşsunuzdur. Ancak konuşmanın bir bölümünün kongreye ayrıldığını biliyoruz. Üstelik delegeleri saraya çağırıp ikna etmeye çalışmak bir büyükşehir belediye başkanına yakışıyor mu?

NOT 1 : Karabağlar Belediyesi meclisi yarın yeniden gündeme getirilen metropoliten aktivite merkezi konusunu tartışacak. Bakalım, başdanışmanımızın da içinde olduğu aktivite merkezi projesi hangi şartlar altında meclise getirilecek? Karabağlar Belediyesi’nin istediği değişiklikler yapılmış mı? Yoksa bir iki kalem oynatıp aynı taslağı mı sunacaklar?

NOT 2 : Metronun vagonları Nisan’da geliyormuş. Acaba metro tüneli ve raylar bitene kadar şehirde çalıştırsak olur mu bu vagonları. Nasılsa belediye otobüsleri de tren gibi arka arkaya diziliyorlar.

YENİGÜN 04 - 01 - 2010

3 Ocak 2010 Pazar

Gruplararası mücadele

CHP’de kongre süreci başladı.
Bir tarafta Sav Grubu, onların sağında Kocaoğlu, solunda Rıfat Nalbantoğlu var. Karşıda ise Baykal grubu ve diğerleri bulunuyor.
Kocaoğlu bazen Sav Grubu’ndan uzaklaşıyor, bazen yakınlaşıyor. Daha doğrusu ne yapacağını bilemiyor. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’nın en önemli sorunu bu… Bir gün başka şey söylüyor, iki gün sonra söylediğinin tam tersini yapıyor.
Olay öyle bir duruma geldi ki, yakın çalışma arkadaşları bile bir sağ bir sola gitmekten ne yapacaklarını bilemez halde dolaşıyorlar.
İzmir İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu da aynı durumda. CHP delegesinin ne yapacağını kestiremeyen Nalbantoğlu’nun tüm beklentisi milletvekilliği…
O nedenle bir o tarafta görünüyor, bir bu tarafta… Herkese mavi boncuk dağıtarak işin içinde sıyrılacağını tahmin ediyor. Ancak yine de uyarmakta yarar var. Burası CHP taraf olmayanın bertaraf olma ihtimali çok yüksek.
Karşıyaka ve Bayraklı’da Sav Grubu’nun istediği sayıda delegeyi çıkaramaması ekibin zora girdiğini gösteriyor.
Şimdi tek hedef Süne’nin Buca’yı kazanması. Ekibin kilit ismi Buca’yı kazanırsa, Sav Grubu önemli bir hamleyi gerçekleştirmiş olacak.
Ekibin Buca’yı kaybetmesi için Baykal grubu da hareketli. Ancak grubun en önemli sorunu ortak aday… Herkes aday olduğu için başta Mehmet Ali Susam olmak üzere birçok kişi zorlanıyor.
Buca’nın kazanılması halinde Bornova ve Konak’ın da rahat geçileceğini gören Baykal ekibi topunu tüfeğini Buca’ya yığarak sorunun üstesinden gelmeye çalışıyor.
İlçe kongreleri biten üç daha ilçe var. Çeşme net biçimde Baykal grubunun… Gaziemir Sav Grubu’nun görüyor. Ancak Gaziemir İlçe Bakanı Yüksel Demirsoy’un ekibin il başkanı adayı olmak istediği ibiliniyor. Ekibin başı Abdürrezzak Erten’in ise Demirsoy’a bir türlü güvenmemesi bu ihtimali zorlaştırıyor. Demirsoy’un il başkan adayı olamaması halinde Gaziemir’in tamamının Kocaoğlu grubuna geçeceği açık ve net.
Narlıdere ise beklemede… Narlıdere Belediye Başkanı Abdül Batur’un bir dönem Sav Grubu ile yakın olduğu ancak son dönemde bu ekipten koptuğu gelen bilgiler arasında.
Bana göre il kongresinde Sav grubunun karşısındaki adayı destekleyecek Narlıdere ilçe…
Tabii ki bu durum Baykal grubunun çıkaracağı aday ile de ilgili.
Çiğli’de ise işler hayli karışık. Yapılan mahalle delege seçimleri konusunda genel merkeze giden şikayetler o kadar fazla ki, bu durum Çiğli konusunda Baykal’ın adım atma olasılığını gündeme getiriyor.
Aslında düğümün çözüleceği gün 10 Ocak. O gün il kongresine yönelik ciddi mesajları alacağız delegelerden.
17 Ocak akşamı ise İzmir’de hangi grubun etkin olduğunu net biçimde söyleyebileceğiz.
O güne kadar beklemek ve değerlendirmeleri çıkacak sonuçlara göre yapmak daha mantıklı olacaktır.
Baykal grubu kazanırsa ne olur?
Birinci olasılık Abdürrezzak Erten’in İzmir milletvekilliği sona ermesidir. Baykal’ın bu isme uzun süredir sıcak bakmadığı, örgütlenme tarzından hoşlanmadığı biliniyor. Ancak en önemli çelişki bölgecilik siyaseti yapan biri ile bu tarz siyasetten nefret eden Önder Sav’ın nasıl uzlaştığı…
Bunu da günü geldiğinde Genel Sekreter Önder Sav açıklayacaktır herhalde.

KAMUOYU 03 - 01 - 2010

1 Ocak 2010 Cuma

Kongre uzmanı Kocaoğlu

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu geçtiğimiz hafta Karşıyaka kongresinde yaptığı konuşmada ilçe kongrelerine müdahale eden belediye başkanlarını eleştirmiş, kendi işlerini yapmaları gerektiğinin altını çizmişti. Kocaoğlu’nun bu sert çıkışı herkesi şaşırtmıştı açıkçası. Bir grup bu eleştirilerin Cevat Durak’a yönelik olduğunu iddia ederken, bir başka grup eleştirilerin merkezinde Hasan Karabağ’ın olduğunu belirtmişti. Madem Hasan Karabağ eleştiriliyordu, o zaman neden mekan olarak Karşıyaka seçilmişti?
Aynı Kocaoğlu önceki gün Bornova Belediye Başkanı Kamil Okyay Sındır’ın makamındaydı. Konu Bornova kongresiydi. Kocaoğlu kongreye tek liste olarak gidilmesini talep ediyordu Sındır’dan.
Üç gün önce belediye başkanlarını ilçe kongrelerine müdahale ediyor diye eleştir, ardından git, Bornova Belediye Başkanı ile Bornova ilçe kongresine tek liste ile gidilmesi konusunda anlaşmaya çalış. Üstelik bunu, “Eğer tek liste gidilmezse, bu ilçeye yatırımı unutun” şeklinde bir tehdidi de vurgulayarak yap.
Önceki sabah Bornova Belediye Başkanı Sındır’ı telefon ile aradım. “Seninki karşımda oturuyor” dedi. Ben de “Bunu bildiğim için arıyorum” dedim. Kocaoğlu’ndan uzaklaşarak başladı konuşmaya.
İlginç bir belediye başkanımız var vallahi. Yaz yaz bitmiyor.
Bornova Kongresi’ne müdahalesi bununla da bitmiyor Kocaoğlu’nun. 3 gün önce Barış Aysal, Mürteza Serel, Erol Mutlu adlı delegeleri saraya çağırarak kongrede Bornova İlçe Başkanı Ertürk Çapın’ın yeniden aday olmaması gerektiği konusunda iknaya çalışmış Kocaoğlu.
Neden?
Çünkü Ertürk Çapın’ın İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’na küfrettiği bilgisi gelmiş Kocaoğlu’na.
Delegelerden ise şu yanıtı almış. “Biz Ertürk Çapın’ı iyi tanırız. Böyle bir şeyi kesinlikle yapmaz.”
Aslında biz de tüm Bornovalıları iyi tanırız. Kimin küfredip, kimin küfretmeyeceğini çok iyi biliriz Sayın Kocaoğlu…
Kocaoğlu’na yakın bir isim de İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’nın Bornova kongresine bu kadar önem vermesini şu sözlerle açıklıyor:
“Kendi evinde yenilmek istemiyor. İki liste çıkarsa, kayıpta olacağını biliyor. Bu nedenle tek liste için ikna turlarına başladı.”
İlahi başkanım. “Ele verir talkımı, kendi yutar salkımı” misali hem belediye başkanlarını kongrelere karışıyorlar diye eleştir hem de yukarıdaki gibi bir çuval iş yap.
Nasıl olacak bu?
Konu küfürden açılmış iken, Habertürk köşe yazarı Erdal İzgi’nin, “Sayın Kocaoğlu benimle yaptığı telefon görüşmesinin tamamını kamuoyuna açıklasın, yoksa ben açıklayacağım” yazısına ne demeli.
İzgi-Kocaoğlu fermuar görüşmesinde kim kimin için ne dedi? Ortada bir küfür var mı? Nekrofili durumu hala devam ediyor mu? Yoksa bu konuşma telefonda kayda alındı mı? Gerçekten merak ediyorum
Sayın Kocaoğlu açıklayın şu görüşmeyi biz de bilelim neler oluyor.
Basın biriminiz her konuda bizi zaten bilgilendiriyor, neler yaptığınızı, ne kadar başarılı olduğunuzu onlardan öğreniyoruz. Bu konuyu da haberleştirsinler, biz de aydınlanalım. Bir belediye başkanı ile bir köşe yazarının telefon görüşmesi kamusal bir durumdur ve kamunun da bu görüşmeyi bilmesi hakkıdır. Ama kamuya açıklayamam derseniz, bana açıklayın. Sizin yerinize ben kamuoyuna açıklarım. Bunu büyük bir zevkle yapacağımdan da emin olun.

YENİGÜN 01 - 01 - 2010