Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

30 Ekim 2009 Cuma

Büyük notlar

BIG NOT 1: İzmir CHP’ye bomba mı düşmüş? Düşmüş de herkesin haberi mi olmuş? Ben önce farkına varmadım. Telefon ile aradılar, araştırdım. Konu, iki gün önce bir köşe yazarı tarafından kaleme alınan CHP İzmir İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu’nun sözleri ile ilgiliymiş. Nalbantoğlu bu açıklamayı gerçekten yaptı mı, yoksa bu zındık köşe yazarı zıplıyor mu? Açıklamalar yenilir yutulur gibi değildi. Bir an hayıflandım. Bana böyle açıklamalar niye tesadüf etmiyor diye. CHP’yi sarsan köşe yazarını aradım. Sektirmedi, başladı anlatmaya:
“Arkadaşlarım ile Birinci Kordon’da idim. Benim dışımda üç kişi daha vardı. Bu isimlerden biri, Karabağlar ilçe başkanlığı üzerine, genel sekreter ekibinin düşüncelerini sordu. Ben de bilmediğimi, ancak il başkanından Karabağlar konusunu öğrenebileceğimi belirterek Nalbantoğlu’nu telefon ile aradım. Nalbantoğlu nerede olduğumu sordu, kendisinden iki restoran ötede olduğumu öğrenince, benim kendisine gelme isteğimi reddetti, oturduğu yerden kalkıp, bizim bulunduğumuz restorana geldi. Başka masada oturma teklifime de karşı çıktı, dostlarınla birlikte olalım diyerek aldı sazı eline. Saz da ne sazmış, bir çaldı, pir çaldı. Deniz kıyısında 45 dakika içinde dökülen nağmeler herkesi gerdi. O nağmelerin tamamı gerçektir. Çoğu vardır, azı yoktur. Meğer il başkanı bizim masaya gelmeden önce Bayraklı CHP aday adayı Erdal Aksünger ile imiş. Kendisine Bayraklı ilçe başkanlığı için teklif götürmüş. Benim de bu ilişkiye şahit olmamı istemediği için benim onlara gitmem yerine, o bulunduğum restorana geldi.”
Zor, ancak neşeli bir parti CHP... Kimin eli kimin cebinde, vallahi Baykal bile zorlanıyordur anlamakta. Ancak Önder Sav’ın tüm cepleri ve içlerindeki elleri bildiğinden eminim.

BIG NOT 2: Pazar gecesi İstanbul’dan İzmir’e gelen son uçakta nahoş işler yaşanmış. FB-GS maçını Kadıköy’de izledikten sonra İzmir’e dönmekte olan ünlü Türk büyüklerimizden biri şöyle düşünmüş: “Kandaki bir madde fazla. Karışmamış olanı ise hala midede. Bunu kana karıştırmadan yandaki yolcunun kucağına boca edelim. Biz kurtulalım da, yolcu ne yaparsa yapsın...” Teori ile pratik çok yerde uyuşmuyor tabii ki... Yolcu basmış feryadı, “Adam üzerime şey yaptı” diye. Havalimanındaki polisler olaya müdahale etmişler. Haykırmış Türk büyüğü, ak tolgalı beylerbeyi gibi: “Siz benim ne başkanı olduğumu biliyor musunuz?” Yok, burası böyle değil, şöyle olmalıydı: “Haykırdı, ak tolgalı beylerbeyi; ilerle, bir yaz günü geçtik Tuna’dan kafilelerle ile.” EkibinTuna Nehri’nden geçerken bağlardan kara üzüm toplayıp toplamadıklarını henüz saptayamadım.

BIG NOT 3: Balık Hali’ne önceki gün öğle saatlerinde İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden personel ile görüşmek için müfettişler gelmiş. Ancak kurum arasındaki birimlerin koordinasyonu o kadar eksik ki, büyükşehrin sorumluluğunda olan Balık Hali’ndeki yaşamın ne zaman başlayıp ne zaman bittiğinden kimsenin haberi yok. Sayın Kocaoğlu... Bir Tokatlı olarak bilmemeniz ayıp değil. Egeli olduğumuz için size bir iki tüyo verelim. Balıkçılar gece ağlarını toplayarak sabah mezat için gelirler. Dolayısıyla Balık Hali personelinin görevi sabah 05.00’te başlar, 13.00’te biter. Saçını süpürge edip gece 24.00’e kadar çalışan, ekstra mesai alan arkadaşlar hariç! Lütfen kendi mesainiz ile hal personelinin mesaisini karıştırmayın, müfettişlerinizi personelin çalıştığı zamanda gönderin. Ayrıca bu işin üzerine “Süleyman Gençel konu hakkında hiç kalem oynatmadı” diye düşünerek gidin. Yoksa adım atmakta zorlanırsınız.

DİP NOT: Jeotermal A.Ş. yönetim kurulu toplantısı kasım başındaymış. Orada görünsem mi?

YENİGÜN 30 - 10 - 2009

28 Ekim 2009 Çarşamba

Esti, gürledi

CHP İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu ile önceki gece görüştüm. Kendisinin benimle gece buluşması konusunda bir çekincesi olmadığını, kendisini aramadığım için görüşmediğimizi söyledi ve başladı anlatmaya. Bu tespitler önemli; başka yerde bulamazsınız. Ayrıca Nalbantoğlu’nun gece buluşmalarında benden çekinip çekinmemesini gerektiğini bu tespitler üzerinden ölçebilirsiniz:
1 – Neden CHP yazmayıp, jeotermale kaçıyorsun? Elinde CHP için yeterince bilgi mi yok? Yoksa istediğin bilgilere artık ulaşamıyor musun?
2 - Kongre sürecindeki tek aday benim. Benden başka aday olmaz. Kimse karşıma çıkamaz.
3 – Hepimiz genel başkanımıza bağlıyız. Genel sekreterimize bağlıyız. Yukarıda benim için tam anlamıyla bir mutabakat var.
4 – Bazı arkadaşlar il başkanlığı konusunda hayal görüyor.
5 – Aziz Kocaoğlu otursun oturduğu yerde, hiçbir şeye karışamaz, karıştırtmam.
6 – Tüm ilçe başkanlarımız kongreler sonrası görevlerine devam edeceklerdir. Bornova hariç. Orası değiştirilecek.
7 – Alaattin CHP’de yok artık. Olamaz da...
8 – Karşıyaka eski ilçe başkanı Ertam Özen’in arkasında çok durdum. “Hata yapma” dedim. Ama o yaptı. Bundan sonra kesinlikle karşısındayım.
9 – Karabağlar milletvekilleriyle aram çok iyi. Süper...
10 – Buca’da hiç sorun kalmadı. Her şey iyi gidiyor.
11 – Üzerinde çok durduğun Jeotermal A.Ş. Genel Müdürü görevinden alınmalıdır, alınacaktır.
12 – Beni aramaz isen bilgi alamazsın. Ben aramam, sen arayacaksın.
Yukarıdaki tespitlerin kongreye hazırlanan CHP İzmir’de bir hareket yaratacağı kesin. Ben gazetecilik görevimi yaptım, il başkanının gece yaptığı net tespitlerini sizlere ilettim. Bu açıklamalardan sonra birileri devreye girer mi, girmez mi bilemem. O partinin kendi iç sorunu...

NOT 1: İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği Kültür Çalıştayı’nda yaşananlar ilginç. Cumartesi sabahı çalıştay başlamadan önce bir aile fotoğrafı çekiliyor. Genel Sekreter Yardımcısı Serpil Baran ve Sosyal İşler Daire Başkanı Hülya Güven fotoğraf çekimi için grupla birlikte ilerliyor. Yanlarına gelen basın danışmanı Hanzade Ünüz, “Siz fotoğraf karesine girmeyeceksiniz, başkanlık talimatı” diyor. İki üst-düzey belediye bürokratı bu uyarıdan ciddi şekilde rahatsız oluyor. Bu konuşmayı biraz uzaktan takip eden diğer Genel Sekreter Yardımcısı Ali Rıza Gülerman, olayı protesto ediyor ve çalıştaya katılmayıp salondan ayrılıyor. Basın Danışmanı Hanzade Ünüz’ün bu tavrı kendisinden mi kaynaklanıyor yoksa Kocaoğlu mu böyle istiyor, bilemiyoruz. Hanzade Ünüz’ün geçtiğimiz hafta Kocaoğlu ile tartıştığı ve bir hafta işe gelmediği ayrıca odasını topladığı da bir başka gerçek.
NOT 2: Balık Hali konusunda adım atılıyor. Ancak küçük... Sanırım Kocaoğlu benim üzerinde durduğum konuları ağırdan alıp, farkettirmeden halletmeyi tercih ediyor. Şu sıralar İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’nın isteyeceği en son şey, yazımın bir yerinde “Ben yazdım, Kocaoğlu yaptı” tespitinin bulunması.

NOT 3: Kocaoğlu’nun iki yakın çalışma arkadaşı Alaattin Yüksel ile İlknur Denizli’nin aralarının açık olduğu gelen bilgiler arasında. Yüksel’in ayrıca Kocaoğlu için yakın çevresine, “Zaten beni dinlemiyor. Onun yaptığı her şeyin ise benden kaynaklandığı sanılıyor. Bu ilişkiden sıkıldım. Bundan böyle kendisinden uzak duracağım. Ne yaparsa yapsın” dediği kaydediliyor.
 
YENİGÜN 28 - 10 - 2009

26 Ekim 2009 Pazartesi

Bir eleştiri de rektörden

İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Rektörü Prof. Dr. Zafer İlken aradı. Bugüne kadar hiç görüşmediğim bir ismin beni aramasına şaşırdım. “Jeotermal A.Ş. konusunda kaleme aldığınız yazıları ilgi ile okuyorum. Zamanınız var ise sizi enstitüye davet etmek istiyorum” dedi. Cuma günü Urla’da görüştük. “Jeotermal A.Ş. Genel Müdürü Ali İçhedef’i hiç tanımam, kendisi ile bir kez bile konuşmadık” diyerek başladı söze.
26 Şubat 2009 tarihinde iç denetçi Ali Kaçar, soruşturma için atanan bilirkişi Doç. Dr. Niyazi Aksoy’un Jeotermal A.Ş. Genel Müdürü tarafından reddedilmesi üzerine yeni bilirkişinin atanması konusunda vilayete bir dilekçe ile başvurur. Vilayet 2 Mart’ta İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’ne bir yazı yazarak bilirkişi talebinde bulunur. 10 Nisan tarihinde rektör Zafer İlken, Jeotermal A.Ş. Genel Müdürlüğü’ne bilirkişilik noktasında istenilen bilgileri 4 soru başlığı altında gönderir. Sorularda kuyuların koordinatları, bazı kuyuların delinme gerekçeleri, kuyu tamamlama test raporları, üretim ve enjeksiyon sırasında çevre kuyuların davranışlarını gösteren kayıtlar talep edilmektedir. Ancak sorulara yanıt alamaz İlken. Bunun üzerine 7 Mayıs’ta İzmir Valiliği İç Denetim Koordinatörlüğü’ne yazdığı yazıda, Jeotermal A.Ş.’den istenilen teknik bilgilerin ellerine ulaşmadığını bildirir. Aynı gün, Jeotermal A.Ş. Genel Müdürü İçhedef, Yönetim Kurulu Başkanlığı’na İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nün bilirkişi olma şartlarına haiz bulunmadığını belirten bir yazı yazar ve 29 Mayıs’ta Zafer İlken’e ek bir yazı çıkarır. İçhedef imzalı yazıda şunlar denilmektedir: “Sorduğunuz sorular mesleki konularımızın dışında olduğu için cevaplanması mümkün değildir. Bu konu ile ilgili cevaplar kurumsal danışmanımız MTA Ege Müdürlüğü tarafından verilecektir. Oraya başvurun.”İzmir eski Valisi Kemal Nehrozoğlu döneminde İzmir’deki jeotermal sorunu ilk kez ciddi olarak gündeme alındığını belirtenİlken şunları söyledi:
“Nehrozoğlu’ndan önce İzmir’in milyonlarca doları heba edilmişti. Nehrozoğlu şirket yapılanmasını yeniledi ve jeotermal için bir danışma kurulu oluşturdu. O zamanlar bu kurulda ben ve şimdiki rektör yardımcımız Macit Toksoy vardı. Enstitümüz Jeotermal Araştırma ve Uygulama Merkezi’ne sahip. Kendi arazimizde de jeotermal enerji potansiyeli var. Yetersiz olarak gösterilmek istenmemizi anlayamadım. Bilirkişilik makamı çerçevesinde yönelttiğimiz sorulara yanıt verilmemesi, topun MTA’ya atılması da ilginç.”
45 dakika süren görüşmede ortak olduğumuz noktalar: İçhedef ile bugüne kadar hiç konuşmadık. Kendisine karşı önyargımızın bulunması mümkün değil. Kocaoğlu’nun bu isim arkasında durmasını anlayamıyoruz. Vilayetin gelişmeler karşısında ne yapacağını merak ediyoruz.

NOT 1 : Dün aldığım bir e-mail “ne aile” dedirtecek cinsten. Daha önce Ankara’da yaşayan Hacı Baydar, şimdi Çiğli Belediye Başkan Yardımcısı. Oğlu İlhami Kenan Baydar, Ankara Çankaya Belediye Meclis Üyesi, diğer oğlu Sinan Baydar Karabağlar Belediyesi Özel Kalem Müdürü. Amcaoğlu Hikmet Baydar Bornova Belediyesi’nde memur. Amcakızı Çiğdem Baydar İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde. Hacı Baydar’ın dayıoğlu Osman Abay Çankaya Belediyesi Meclis Üyesi, iş ortağı Osman Alp ise Çankaya’dan İl Genel Meclis Üyesi...

NOT 2 : Bayraklı ve Karabağlar semalarında uçan karga sayısında artış olmuş. Aşırı semirdikleri için vaktinden önce büyüdüklerini sanan ve inferiority kompleksi zirve yapan kargalar, doğuştan gelen refleksleri nedeniyle göz olarak tanımlanan organa yönelmişler. Gizlendiği yerde, paranoid sanrıları ile meşgul abla karga ise kamuoyuna yanlış aksettirilen Buca’daki yumurta olayını örtme derdinde ve her zamanki gibi tetikçi kullanmaya devam ediyor.
 
YENİGÜN 26 - 10 - 2009

23 Ekim 2009 Cuma

CIA İzmir, MI6 İzmir

Jeotermal A.Ş. Genel Müdürü Ali İçhedef konusunda iki yeni kayıt elime ulaştı. Biri 66 dakika, diğeri 18 dakika. Jeotermal A.Ş.’nin üst düzeyini Amerikan Haberalma Teşkilatı CIA ya da İngiliz Haberalma Teşkilatı MI6’e pazarlasak ülkenin dış ticaret açığını kesinlikle kapatırız. Keşke, Doğu Alman Haberalma Teşkilatı Stasi devam etseydi. Aslında bu ekip, tam onlara göreymiş.
İçhedef’in son icraatı kendisine yakın olmayan 4 işçiyi işten çıkarmak oldu. İki gün önce kapıya konulan işçiler Jeotermal A.Ş.’nin deneyimli işçileriydi. Sebep: Personel fazlalığı... İyi de yaz başında işe alınan deneyimsiz işçiler dururken neden deneyimlilerin işine son verildi?
Yanıtı çok açık. Ali İçhedef, kendisini soruşturan, içdenetçiye personelin verdiği ifadelere ulaşıyor. Ve kendisi hakkında olumsuz ifade verenlerin altlarını bir bir oymaya başlıyor. Son iki kayıtta İçhedef’in kendisine karşı olduğunu düşündüğü personeline yönelik eleştirileri, bir anlamda onların üzerine kurduğu baskılar var. Tehdit ölçüsünü aşan tanımlamaların bulunduğu bu kayıtları önümüzdeki günlerde daha net bir çerçevede ortaya koyacağım. İzmir’de bu kayıtların dışında başka kayıtların da olduğu söyleniyor.
Şirket içindeki mesele bu kadar ile bitmiyor. Şirketin ortak kullanıldığı bilgisayar yazıcısına yine şirket bilgisayarlarından birinden bir fotoğraf gönderiliyor. Fotoğraf XXX sitelerinden alınmış. Yanlışlıkla gönderilen bu fotoğraf birileri tarafından alelacele yazıcıdan alınıp çöpe atılıyor. Ancak, 1 yıl öncesi meydana gelen bu olayın kanıtı, çöp kutusundan başkalarının eline geçiyor.
Ve Sayın Kocaoğlu,hala bu konuda adım atmıyor. Bir bildiği vardır diye düşünüyorum.

NOT 1: MHP İzmir İl Başkanlığı önceki gün üç gazeteci tarafından basılmış. 2.5 saat MHP il merkezini işgal eden gazeteciler, “eski Atlas Oteli’ne asılan devenin resmi mi güzel, yoksa Kocaoğlu’nun mu” tartışmasının ortasında kalan MHP İl Başkanı Musavvat Dervişoğlu’na yönelttikleri soruların bazılarına yanıt almışlar, bazılarına alamamışlar. 25 Ekim’de ilçe gezilerine başlayacak ve her ilçede 9 saatini örgütle geçirecek Dervişoğlu, “Devlet memurları bile bizden çok tatil yapıyor” demiş. Dervişoğlu milletvekilliği listesinde 2. sıra konusunda yorumda bulunmamış, hatta sürekli sorulan bu soruyu duymamazlıktan gelmiş. Ancak sonunda patlamış: “Söyleyelim de, köşe yazarına sadece not mu olalım!”

NOT 2: Bir internet sitesi var İzmir’de... Haber ağırlıklı. İlişki ağları ile günlük siyaseti gündeme taşıyan portalın asıl sahibi olan isim belli. Gazeteciliğine, CHP’de ilişki ağlarının gelişmesine bizim de katkı koyduğumuz, destek olduğumuz bir isim. Son iki gündür haber portalında yayınlanan ya da yayınlanamayan yazılara baktığımızda portal sahibi bir başka isimmiş gibi bir izlenim edinmeye başladık. Hani, portalda açık gazetecilik yapılıyor, pandoranın kutuları açılıyordu? Pandoranın en yakın arkadaşı matruşkadır. Kutu içinden kutu çıktığında, kimsenin arkasına saklanacağı, “gazetecilik gösterisi” yapacağı mecra kalmaz. Bu işe destek veren politikacılar da matruşkanın en son ele geçirilen küçük figürleri olurlar ki, bu onların bileceği iştir. Yoksa yeni bir diziye mi ihtiyaç var? Şöyle uzun ve kallavi... Mesela ne demiş bazı genç Bucalılar, Buca Emniyet Müdürlüğü’nde: “Yumurtayı yiyen, kabuğuna katlanır.”

NOT 3: İzmir’de ismi öne çıkan 5 gazeteci Alsancak’ta bir evde buluşup akşam 18.30’dan itibaren erkekler partisi düzenlemiş, rakı ve şarap eşliğinde... Burada neler konuşulmuş, kimler indirilmiş, kimler bindirilmiş? Yakında öğreniriz... İki kişinin olduğu yerde sır olamayacağına göre biri mutlaka öter veya dayanamaz yazar. Biz de bilgi sahibi oluruz...

NOT 4: Ünlü Türk büyüğü Hasan Tahsin yine sokaklarda. Ancak bu kez muhatabı travestiler. Seçimlerde oy kullanacak travestiler en çok emniyet müdürünün uygulamalarından rahatsızmışlar. Umarız, “demokrat” Hasan Tahsin günün birinde travestiler ve hakları konulu bir yazı dizisi yapar. Belki de travesti olup sorunları yerinde inceler.

YENİGÜN 23 - 10 - 2009

21 Ekim 2009 Çarşamba

Ringe davet var

İzmir’de haber ağırlıklı bir internet sitesinde başlayan İzmirli iki gazetecinin dalaşmasını İzmir medyasının naçizane bir üyesi olarak takip ediyoruz tabii ki. Gazeteci egoları anlamsız bir şekilde yüksek olduğu için bu tür çatışmalar son derece doğal. Ancak doğal olmayan, her iki tarafın ifadelerinde, beklenen zeka pırıltısının eksikliği… Karşılıklı olarak “geçirmek” filini bu kadar vülger kullanmak yerine, “geçiriyormuş” gibi yaparak okuyucunun yüzünde tebessüm oluşturmak, fiilin gerçekleşme tarzını insanların fantezisine bırakmak daha doğru değil mi? Hal böyle olunca izlediğimiz film, erotik olma niteliğinden çıkıyor, Yeşilçam’daki 1970’ler furyasına dönüşüyor. Çatışmadaki taraflardan biri, dünkü yazısında, 5 yıl önce Haber Ekspres’te kaleme aldığım bir tespitten dolayı bana da atıfta bulunuluyor. Benim dışımda Macit Sefiloğlu ve Ünal Ersözlü’ye de atıf var. Onlar bu atıflara yanıt verirler mi bilemem. Macit’in bugünlerde bu atıfa yanıt vereceği bir köşesi yok. Ünal ise her zamanki kibarlığı ile, “Ne olmuş, birileri bir şey mi yazmış, bir olay mı gerçekleşmiş, lütfen beni karıştırmayın” diyebilir. Bana gelince, vallahi ben o kadar tembel bir adamım ki, 10 yıldır yazdıklarımı bir araya toplamayı başaramadım. Ancak dün ne yazdığımı biliyorum, bugün yazdıklarımın farkındayım, yarın yazacaklarımı da tahmin ediyorum.Yazıların üretilmesine katkı sağlayan zeka, birikim ve deneyim her yeni yazıda istenilen oranda karıştırılır ise, sürekli buzdolabına bakıp, “dünkü artıkların durumu nedir” diye kontrol etmeye gerek yoktur... Şimdiye kadar buzdolabı ile bu tür bir fetişist ilişkim olmamıştır.
Bir de yazıdaki çanta taşınması konusunu anlayamadım. Biri, birilerinin çantasını mı taşımış, kimler görmüş, nerede yazmış? Torba olsa eyvallah.Bu tartışmanın önümüzdeki günlerde birkaç kişiyi daha ringe davet edeceği kanısındayım. Ama öncelikle belirteyim, benim bu tartışmada ringe çıkmak gibi bir derdim yok. Zaten diğer ringde üzerinde yeterince çalıştığım biri var. Balık Hali konusunda yeni yeni adım atmaya başlayan, jeotermal A.Ş. konusunda ise hala kulağının üzerine yatan, İzmir’i önümüzdeki 4.5 yıl içinde müreffeh devletler seviyesine ulaştıracak biri o zat.CHP’de çok yakında başlayacak kongre sürecinde kurulacak ringleri izlemek, bazen de müdahale etmek gibi bir düşüncem olabilir.
Hatta bir iki kez ringe de çıkabilirim. Mesela halihazırdaki CHP İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu ile ringe çıksam mı diye düşünüyorum.Son günlerde akşamları ağzından bir şey kaçırmamak için benimle buluşmak istemediğini tahmin ettiğim Nalbantoğlu, aynı zamanda Kocaoğlu’nun yakın çalışma arkadaşı.
Eski il başkanı Alaattin Yüksel yeniden il başkanı olmak gibi bir dert içine girer ise kesinlikle o ringde olurum. Gerçi sürekli nakavt olan bir boksörün yeniden nakavt olmasını izlemek ne kadar heyecan verir ki insana.
Karabağlar’daki ilçe kongresindeki ringi de çok yakından takip edeceğimi şahsen buradan belirtmek isterim. Karabağlar milletvekillerinin ilçe kongresinde atacakları adımları da çok merak ediyorum doğrusu.İlgi alanım içine girecek ilçe kongreleri arasında, Çiğli, Buca, Gaziemir öne fırlıyor. Konak da tabii ki. Karşıyaka beni çok ilgilendirmiyor, sonucu tahmin ediyorum çünkü. Bornova da öyle.

NOT : Geçen yazımda kaleme aldığım bir not tam olarak anlaşılmamış. İzmir’in mühim bir ailesi muhabese müdürleri tarafından 3.5 milyon lira dolandırılmış. Kocaoğlu bu ailenin Konak’taki gökdelenine yeşil ışık yakarak kendilerine yardımcı oldu. Ancak Çakmur ve ekibi, “Olmaz, kenti bu şekilde parselleyemezsiniz” diyerek yeşil ışığı kırmızıya çeviriyor.

YENİGÜN 21 - 10 - 2009

19 Ekim 2009 Pazartesi

İçhedef’e yanıt

Jeotermal A.Ş genel müdürü ile ilgili kaleme aldığım yazılara, mail aracılığı ile Doç. Dr. Niyazi Aksoy da katıldı.
Sayın Gençel… İzmir Jeotermal AŞ ile ilgili yazılarınızı dikkatle izliyorum. Ben, yazılarınızın bazı bölümlerinde ismi geçen kişiyim. 2000-2005 yılları arasında bu şirkette “Danışman” olarak görev yaptım. İçhedef’in “eski genel müdür arkadaşa görev verilmeyince, onlar toplanmışlar cümbür cemaat gitmişler” ifadesi bir ölçüde doğrudur. Yönetim değişikliği söz konusu olunca, değiştirilen yönetimin bir parçası olarak, kendi isteğimle ayrıldım. Benim dışımda da ayrılanlar oldu. Çünkü ayrılmaya zorlanan eski genel müdürün çalışmalarını ve verdiği mücadeleyi yakından izliyor, uğradığı haksızlığı görüyorduk. İstifam İçhedef ve arkadaşlarının göreve başlamalarından çok öncedir. İçhedef göreve başlayınca, davetleri üzerine gittim ve 3-4 saatlik bir brifing sundum. Bilgileri kendilerine ilettim. Benden çalışmaya devam etmemi istedi.. Teşekkür edip, çalışmayacağımı söyledim. Jeo-kulak Genel Müdür yazınızda belirtilen bant kaydındaki ifadeler de bir ölçüde bunu doğruluyor:
“ALOSBİ yetkilisinin şaşkınlığı artıyor. “Bu arkadaşlar işlerinde mi başarılı değiller, yoksa süreç mi onların ayrılmalarına neden oldu?” sorusunu soruyor. İçhedef yanıtlıyor: “Uzun süre diyalog kurmak istememize rağmen, pek dönüp şey yapmadılar. Niyazi geldi bir sunum yaptı, birlikte çalışma önerimi reddetti. 4 hafta sonra kendisini aradım. O da istifa ettiğini yönetimdeki bazı isimlerle kişisel problemi olduğunu söyledi.”
Yazıda belirtilen “yönetimdeki bazı kişilerle kişisel problemim olduğu” konusu gerçek değildir, doğrusu “o dönemde yönetime hakim olan kafa” olmalıdır. Çünkü 2000 yılından beri sürdürülen çalışmalar ve raporlar, dikkate alınmadığı gibi, bizlerin “yok sayılması”, “görmezden gelinmesi” gibi bir süreç başlamıştı. Bu “kafa” ile bir arada olamazdık. Tabii ki akademik çalışmalarım nedeniyle sahayı izlemeye devam ettim. Seminer, sempozyum ve bilimsel toplantılarda sahadaki olumsuz uygulamaları eleştirdim. İçhedef bundan rahatsız oldu. Bana veri akışını durdurdu. Bu da “Valiye Hafif Dirsek” başlıklı yazınızdaki; “Bundan böyle İzmir Grubu’na hayat hakkı tanınmayacak” saptamasının uygulamaya konulduğunu kanıtlıyor.
Uzun bir sessizlik öneminden sonra, 2009 Şubat ayında İzmir Valiliği’nce iletilen bir yazı ile İçhedef hakkında yürütülen soruşturmanın uzmanlık alanımla ilgili kısmına bilirkişi olarak atandım. Bu atamadan sonra tarafıma saldırılar başlatıldı. Sanırım sizdeki ses kaydındaki (CHP’lileri Şikayet Etti) şu cümleler o döneme ait: “Valinin odasında beni yerimden etmek isteyen Niyazi’yi görmüşler.” Bugüne kadar İzmir Valiliği’nin kapsından içeri girmiş değilim. Vali ile hiç bir yerde görüşmem olmadı, kendisini medyadan tanıyorum. Bu durumun tekzip edilmemesi halinde “gerçek” olarak algılanabileceği endişesi ile açıklamakta fayda görüyorum. Sizden de bunu duyurmanızı diliyorum. İçhedef’i yerinden etmek gibi bir niyetim yok, olamaz da. Dilerim uzun yıllar daha koltuğunda otursun ve yaptığı yanlışlıkların sonuçlarını yaşasın. Çünkü bu hatalar uzun vadede ortaya çıkacak ve hiç sorumluluğu olmayan birileri, olanları düzeltmeye uğraşacak.İçhedef bilirkişiliğimin iptal edilmesi için Valiliğe yazdığı uzun şikayet yazısı ile atandığım şekilde bilirkişilik görevimden hiçbir işlem yapamadan alındım. Şikayet yazısında yine yukarıdaki örnekte olduğu gibi “gerçek dışı” şeyler yazdı. Bu konuda, savcılığa suç duyurusunda bulundum, neredeyse 6 aydır dava açılmasını bekliyorum.

NOT: Kasım ayı başında Barselona’da düzenlenecek “Akdeniz’in ekonomik gelişmesi açısından şehirlerin değeri” konulu zirveye Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer konuşmacı olarak davet edildi. Soyer, Türkiye’nin ilk “cittaslow” (yavaş kentler) adayı bir ilçenin belediye başkanı olarak konuşacak. Aziz Kocaoğlu’nun “kentlerin yok oluş süreçlerinin hızlandırılmasında yerel yöneticilerin rolü” başlıklı bir seminerde konuşacağı günü şahsen umutla bekliyorum.
 
YENİGÜN 19 - 10 - 2009

16 Ekim 2009 Cuma

Türk işi Yunan işi bunun adı Ege işi

Ankara’dan İzmir’e büyük meşakkat içerisinde bir kez getirilebilen Türk-Yunan İş Forumu’nun açılış konuşmalarını izledik.
İzmir Ticaret Odası ve Yunanistan’ın Ankara Büyükelçiliği tarafından organize edilen forumda dikkat çeken noktalar nelerdir?
1 – İzmir Ticaret Odası Başkanı Demirtaş, odanın tarihi üzerine konuştu, odanın kuruluşunda Yunanlı işadamlarının katkılarını belirtti, 1933 yılında 300 Yunanlı işadamının İzmir’i ziyaret ettiği konusuna özel önem verdi. Çok iyi bir vurgu… Ancak bu ziyaret konusu o dönemin yerel gazetelerinde belirtilmesine karşılık ziyaretin sonuçları hakkında yine o dönemin gazetelerinde bir tek habere bile rastlanmamış. Doğrudur. Fikri devamlılık konusundaki eksiklik bugünkü modern İzmir yaşamında da devam ediyor.
2 – İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun konuşmasındaki Yunanistan ismini kaldırın, yerine başka bir ülke ismi koyun. Siz deyin Ukrayna, ben diyeyim Moldova… Hiçbir şey fark etmez. Bu kadar basmakalıp bir metin zor bulunur ve sanırım Kocaoğlu’nu 3 - 4 yıl daha idare eder bu metin ile... Aman dikkat etsin bu önemli metni kaybetmesin…
3 – İzmir Valisi Cahit Kıraç’ın Ticaret, Odası Başkanı mı, yoksa atanmış vali mi olduğunu yaptığı konuşmadan anlamakta zorluk çektim. Öne sürdüğü ekonomik verileri herkes biliyor. Devlet tarafından atanmış birinden devletin Ege’de yıllardır oluşturulan sivil hareketlere yönelik tavrını öğrenmek isterdim. Maalesef, nafile…
4 - Yunanistan Ankara Büyükelçisi Fotis Xydas ile Midilli Valisi Pavlos Vogiacis’in konuşmaları geçmişe atıfları ve bu konuda hayli dirsek çürüttükleri için son derece başarılıydı. Tek bir şart ile. Vogiacis bildiğimiz Vogiacis… Her yeri ile net, Türk-Yunan konusunda belki de şu güne kadar tanıdığım isimlere göre çok daha düzgün. Ancak Xydas beni hayal kırıklığına uğrattı açıkçası. Vize konusunda bilinen sorunları sıraladı. Bunları biz de biliyoruz. Shengen’in zorlukları, prosedürleri vs… Ancak ortada bazı örnekler var. Mesela Polonya vatandaşlarına müzakere sürecinde tanınan Almanya sınırı içine 60 kilometreye kadar vizesiz giriş hakkı. Ya da bugünlerde müzakere sürecindeki Hırvatlara tanınan vize hakları… Papandreu’nun dışişleri bakanlığı döneminde biraz orientalist de olsa günübirlik turları cruise göstererek Türkiye ve adalar arasında vizesiz geçişi başlatmak dışında Yunanistan’dan AB’ye bir başka “resmi” başvuru görmedim açıkçası. Belki ben atlamış olabilirim.
5 – Türk tarafını da Yunan tarafını da zayıf bulduğumu belirtmek isterim açıkçası. Sen, ben bizim oğlan… Yeni kim? Kimbilir? Bundan sonra iyi bir şey gelir mi? Bana göre ticaret yani para zaten kendi ivmesinde hareket ediyor. Para, ulus tanımaz, ırk tanımaz, önyargı tanımaz. Türkiye’de Amerikan karşıtı olduğunu iddia eden adamların cebine bakın.
Paralarının önündeki George Washington’dan Abraham Lincoln’e kadar olan resimler onları ilgilendiriyor mu? Pek sanmıyorum. Ulusalcısından, müslümanına kadar herkes paraya tapıyor ve bundan böyle de tapmaya devam edecek.

NOT 1: Jeotermal konusunda yeni açılımlar var. Dikkatli olmak gerekiyor. Son günlerde özellikle büyükşehirden gelen jeotermal haberleri beni gerçekten memnun etti. Bunlar bu hızla Yamanlar’da da jeotermal bulurlar.

NOT 2 : İzmir’de çok büyük bir şirket ve bu şirkete sahip çok önemli bir aile muhasebe müdürlerinin başlattığı telefon ile bankalar arası virman işlemleriyle 3.5 trilyon dolandırılmış. Konu yargıda.
 
YENİGÜN 16 -10- 2009

14 Ekim 2009 Çarşamba

Başdanışman ne yapar?

İzmir’in gelişmesi için ortaya konulan formüller konusunda fikir beyan eder, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’nın attığı adımları takdir eder, bu adımların arka planında nelerin olduğunu kamuoyu ile paylaşır, yeni atılımların sinyallerini verir.
Büyükşehir Belediye Başkanı da yeni kadrosunun en mühim şahsiyeti ile gazetecilerin önüne çıkar, “Arkadaşlar başdanışmanımın şimdi size sayacağım önerileri ile bu kenti uçuracağız” der ve örnekleri sıralar.
1 – İzmir’i balon merkezi konumuna getireceğiz. Bildiğiniz gibi balonlar üçe ayrılır. Şişirdiğimiz balonlar, lafla üretilen balonlar ve içine binip gezdiğimiz balonlar. İzmir’in semalarında uçacak balonlara bineceğiz, içinde hem lafla balon üretecek hem de çocuklar için balon üfleyeceğiz.
2 – İzmir’in ilçeleri arasında yatırımlara öncelikli ilçeleri saptayacağız. Mesela Karşıyaka, Konak, Selçuk, Bornova, Urla gibi ilçeler çok gelişmiş. Bunlara yatırım gerekmez. Yatırım fakiri ilçeleri öne çıkaracağız. Karabağlar gibi… Bu ilçeyi yatırım cenneti haline getireceğiz. Büyük alışveriş firmalarının bu güzide ilçede yer bulmalarına yardımcı olacağız. Bu konuda başdanışmanım Bilgin Erünal’ın harika fikirleri var. Derelerin üzerlerini kapayıp alışveriş merkezi haline çevirmek gibi…
3 – Tayland’ı kardeş ülke yapıp, Uluslararası İzmir Fuarı’nın değişmez “1 numaralı” ülkesi konumuna getireceğiz. Tayland’tan gelecek misafirlerimize tüm konukseverliğimizi göstereceğiz. Kenti Thai masaj salonlarıyla donatacağız. Ekonomik sorunlar nedeniyle gerilen İzmirli erkek hemşerilerimizin bu salonlarda rahatlamalarına ayrıca özen göstereceğiz.
4 – Yeni geyik türleri geliştireceğiz. Ren geyiği, Orta Asya Kızıl Geyiği, Sika Geyiği gibi bilinen türlerin dışında, “İzmir için el ele geyiği”, “yeni bir EXPO’ya doğru geyiği”, “mega müze geyiği” gibi Türkiye’nin gözümüzün üzerinde olacağı türlerin geliştirilmesine önem vereceğiz. Basını yemeklere davet edip bilgilendireceğiz. Ardından önlerindeki tabakları hemen toplayacağız.
5 – Türk toplumunun bir dönem kült televizyon dizisi Dallas’ı İzmir’de yeniden çevireceğiz. Eldeki malzemenin yoğun olması nedeniyle dizi kadrosunu geniş tutacağız. Diziye Türk kültür hayatından örnekler serpiştireceğiz. Mesela hamam sahneleri… Bunun için yönetmen Ferzan Özpetek’ten de yardım isteyeceğiz. Bazı belediye meclis üyelerimizin bu sahnelerde gönüllü rol almalarını sağlayacağız.
6 – İzmirli vatandaşlarımızın seyahat ederken güneşi göremeyecek olması beni derinden yaralıyor. Bu nedenle metro konusunu gündemden kaldırmayı planlıyorum.
7 – Başdanışmanımızın önerileri doğrultusunda, belediyemizin sizlere daha iyi hizmet etmesi için tüm kurumlarımıza yetenekli yöneticiler atayacağız. Kayıt yapmasını bilen, var olmanın dayanılmaz hafifliliğini gece gündüz yaşayan, Temel İçgüdü filmini en az 20 kez seyreden, Turgut Özal’ın “benim memurum işini biler” sözünü şiar edinen yöneticilerimiz ile kenti tersyüz edip yenileyeceğiz. Bir dakika ya… Kenti tersyüz ederken içinde kaldım. Boğuluyorum, kurtarın beni… Sayın Baykal rica ediyorum, bakan olursam, İzmir’deki icraatlarımı Türkiye’ye taşırım...

NOT 1: Karşıyaka Sanayici İşadamları Derneği, MSC kruvaziyer gemileri ile İzmir’e gelen turistlerin Karşıyaka çarşını gezip alışveriş yapmaları için harekete geçti. KASİAD Yönetim Kurulu üyesi turizmci Elif Canaslan ve firması Didyma Turizm 20.10.2009 tarihindeki son turist kafilesini KASİAD olarak ağırlama sözünü aldı. Böylece 2010 yılından itibaren de MSC kruvaziyer gemileriyle gelen turistlerin Karşıyaka’yı ziyaret etmeleri sağlanacak. KASİAD ayrıca İZTO Turizm Komitesi’nin gerçekleştireceği şehir turlarına Karşıyaka’nın da dahil edilmesini hedefliyor. Amaç turizmin nimetlerinden Karşıyaka esnafını da yararlandırmak…

NOT 2: Balık Hali ve Jeotermal A.Ş. konusunda atılan adımları yakından izliyorum.

YENİGÜN 14 - 10 - 2009

12 Ekim 2009 Pazartesi

32 konut kaçak mı?

Bugün yapacağımız tespit ilginç bir dedikoduya dayanmaktadır. Ama olay doğru ise durum gerçekten vahim… Siz yine de bu yazıyı, bir belgeye dayanmadığını dikkate alarak okuyun.
Buca’da İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın yaptırdığı ancak yangın merdivenleri unutulduğu için ruhsat sıkıntısı yaşanan evlerin ne olacağı tartışılıyor.
Konu sadece unutulan yangın merdivenleri olsa, sorun değil.
Büyükşehir Belediyesi’nin 2007 yılında kamuoyuna yaptığı açıklamalara bakıyorum, “Buca ve Gürçeşme’de kentsel dönüşüm projeleri çerçevesinde toplam 818 konut üretilecek” deniyor. Gürçeşme’de inşa edilecek konut sayısı 280 olunca Buca’daki konut sayısı da haliyle 538 oluyor.
Aradan bir süre geçiyor ve İzmir Büyükşehir Belediyesi Buca ve Gürçeşme’de üretilecek toplam konut sayısının 850 olacağını duyurmaya başlıyor. Gürçeşme’deki konut sayısı 280’de kalınca konut sayısındaki artışın Buca inşaatlarından kaynaklandığını anlamak için belediye başkanı olmaya gerek yok sanırım.
Yani Buca’daki 538 konut 570’e yükseliyor. Ne güzel, İzmir’e 32 yeni konut daha kazandırılıyor.
İyi de bu fark nereden çıktı?
Buca’da inşa edilen Büyükşehir konutları bölgesindeki kodların oynanmasından.
Yani varolan kod tıraşlanarak 32 yeni konut için yer açılıyor.
Buraya kadar bir sorun yok. Ancak iddia şu ki, Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı proje değişikliğinden kimsenin haberi yok. Hatta Büyükşehir’in yaptığı konutlara ruhsat vermeyeceğini belirten dönemin eski başkanı Cemil Şeboy’un bile haberi yok. Şeboy’un belediye başkan yardımcısı İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Buca Belediyesi arasındaki tartışmanın siyasi gelecekleri açısından daha fazla alevlenmemesi için bu bilgiyi Şeboy’a bile vermemiş.
Buca’nın yeni belediye başkanının bu gelişmeye karşı nasıl tavır vereceği merakla bekleniyor. Büyükşehir Belediyesi “Gerekir bu evleri ise biz ruhsatlandırırız” diyor. Ancak yasa Büyükşehir’e ruhsat verme yetkisi tanımıyor.
Eğer Buca konutlarında böyle bir süreç yaşanıyor ve önümüzdeki günlerde bu bilgiler kamuoyunda tartışmaya açılacak ise durum gerçekten vahim ötesi şekle bürünüyor.

NOT 1: Devletten gelen 100 binlik şehir planlarının 25 binlikleri Büyükşehir tarafından yapılıyor. Bunun için Büyükşehir Belediyesi ile ilçe belediyeleri arasında yapılan toplantıda gürültü kopmuş durumda. Büyükşehir Genel Sekreter Yardımcısı Ali Rıza Gülerman tarafından 2 gün içinde alelacele hazırlanan planlarda ilçe belediyelerinin taleplerinin çoğunu unutulmuş. Aziz Kocaoğlu toplantıda her zamanki gibi “Ben bilirim, size ne” deyince kıyamet kopmuş. Seçim öncesi halka söz verdikleri projelerin olmadığını gören ilçeler bunun için yasal haklarını kullanacaklarını açık ve seçik beyan etmişler. İşin ilginci Büyükşehir zaten kendisi 100 binlik planlar için mahkemeye gidecek. Çünkü daha iki gün önce kamuoyuna Çamlı Barajı için açıklama yapan Kocaoğlu’nun önüne gelen planlarda baraj yeri yok. Devlet orasını maden arama bölgesi olarak işaretlemiş. 2 gün içinde hazırlanan planlarla İzmir’in önümüzdeki 50 yılını belirleyecek isek bavulları toplayıp insanca yaşanacak kent bulma zamanı geliyor sanırım.

NOT 2: Jeotermal A. Ş. Genel Müdürü Ali İçhedef konusu CIA araştırmasına dönüştü. Öyle önemli yerlerden telefon aldım ki, ben bile şaşırdım. Herkes bir dertli bir dertli ki sormayın. En son İçhedef üzerine yazılan 76 sayfalık içdenetçi raporunu okudum. Korkunç ötesi bir durum. Jeotermal A.Ş. Genel Müdürü konusunda iki yeni ses kaydı da bu hafta içerisinde elimde olacak.NOT 3 : İddia edildiği gibi “İzmir için elele” kampanyası sadece bazı İzmirlileri dizlerinin üzerine çöktürme projesi ise 80 kişilik danışma grubunun bu işi yeniden düşünmesi gerekiyor.

YENİGÜN 12 - 10 - 2009

9 Ekim 2009 Cuma

İçhedef aday

Jeotermal Genel Müdürü Ali İçhedef’in konuşma ve sohbet kayıtlarının sonuna gelmiş bulunuyoruz. İçhedef İzmirlilerin iyi tanıdığı gazeteci Hasan Tahsin ile olan sohbetini de kayda almış. Kayıttan habersiz olan Tahsin, klasik tavrını burada da sürdürmüş. Sağa sola sallamak. Hiperaktif gazetecimiz İzmir valisinden belediye başkanlarına kadar herkes hakkında atıp tutmuş. Yine her zamanki gibi konudan konuya geçtiği, daldan dala atladığı için sohbetin ana konusunu anlamakta zorlandım. Hasan ile yapılan sohbetin ana hatlarını vermeyeceğim. Dileyen Hasan Tahsin’i arayıp sorabilir neler yaşandığını.
Ali İçhedef’in iki kez aradığı kamu iç denetçisi Mehmet Kaçar ile olan diyalogları ise gerçekten garip. Kaçar’ın “Beni aramayın, prosedüre uyun” ikazlarına rağmen telefonda kendini aklamaya çalışması ve bu iki görüşmeyi kayda alması da durumun ne kadar vahim olduğunu gösteriyor.17 saatlik kayıtta burada kaleme alamadığım hayli malzeme var tabii ki.
Ancak genel olarak baktığımda bir bürokratın kayıt işlerine dalması, hatta bazen konuşmaları yanlışlıkla kayıt etmesi, yaptığı kayıtları ortada bırakarak başkalarının eline geçmesine neden olması, adı geçen bürokratın durumunun parlak olmadığını gösteriyor.
Üstelik bir de aday İçhedef. Çalışma arkadaşlarından birinin “Neden siyasete atılmıyorsunuz” sorusuna, “Karabağlar adaylığını denedim. Ancak başkan beklememi söyledi” yanıtını vermesi, önümüzdeki milletvekilliği seçimleri için belli bir düşüncesi olduğunu, ancak şimdiden böyle bir çalışmaya girmenin erken olduğunu vurgulaması da ayrı bir tartışma noktası.
Sanırım İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’nın genel seçimlerdeki en önemli kozlarından biri olacak Ali İçhedef. İzmir milletvekilliği İçhedef’e de yakışır. Kocaoğlu’nun İçhedef’i desteklemesi ise son derece olağan bir durumdur. Zaten bir bürokratın bu kadar arkasında duran bir belediye başkanının yapması gereken de budur.Bu yazılardan sonra, “İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı ile İzmir Valisi arasında hiçbir sorun yoktur” gibi açıklamalar yapan, yazılar yazan arkadaşların kent gündemini daha iyi takip etmeleri gerektiğini düşünüyorum. Gündemi doğru takip etmezseniz, kimse de sizi takip etmez.

NOT 1 : Karabağlar Belediye Meclisi’nde bir caddeye Muhsin Yazıcıoğlu isminin verilmesi önerisi tartışma yarattı. Önerge CHP’lilerin oylarıyla reddedildi. Yine Karabağlar Belediyesi’nde bazı çalışanlar son günlerin modası, Kürt açılımına karşı Türk açılımını gündeme getirdiler. Aşiret çocuklarının müdür, kendi çocuklarının park ve bahçelerde işçi olmalarına sinirlenen CHP’liler Sıtkı Kürüm’den Türk açılımı isteyeceklerini söylediler. Bakalım İzmir milletvekilleri, pardon Karabağlar milletvekilleri Abdürrezzak Erten ile Güldal Mumcu bu konuya nasıl eğilecekler. Kavacık Köyü’nde ev yaptırmak için arsa bakmaya benzemez bu işler...

NOT 2 : İzmir’de kamuda ihaleye fesat karıştırma çerçevesinde bir dizi operasyon yapıldı. Bu operasyonda 18 kişi tutuklanarak cezaevine gönderildi. Tutuklular arasında AKP Bornova İlçe Başkan Yardımcısı Yasin Uğurlu da bulunuyor. İşin ilginci AKP Bornova ilçe yönetimi, toplantılarında Uğurlu’yu izinli gösterip, görevinden düşürmüyor. Yasin Uğurlu’nun yeğeni Arif Uğurlu’nun Kemalpaşa’dan büyükşehir meclis üyesi olduğunu da hatırlatmak gerekiyor.

NOT 3 : İzmir için elele kampanyasını basına tanıtmak için düzenlenen gece, son yılların en kötü organizasyonlarında biriydi. Ne için orada olduklarını kavrayamayan işadamları, sivil toplum örgütü liderleri, gazeteciler... Ne dinledik? Yıllardır söylenenlerin tekrarını. Mega müze için yer önerisi de benden: Kokluca Mezarlığı. Ölü doğan projenin gideceği yer sonuçta orası.

NOT 4 : Alaattin Yüksel’in açıklamalarından sonra ne yazabilirim diye düşündüm. Aslında kitap hatta ansiklopedi bile yazabilirim. Ama yazmayacağım. Önce il başkanlığını ardından İTO seçimlerini kaybederek, mega müzenin yapılmasını önerdiğim yere çok önceden nakledilen birini yeniden diriltmenin anlamı yok sanırım.

YENİGÜN 09 - 10 - 2009

7 Ekim 2009 Çarşamba

CHP’lileri şikayet etti

Jeo-kulak Ali İçhedef’in Nisan ayı başlarında kendi kendine kaydettiği ve bir şekilde başkalarının eline geçen 17 saatlik kaydı dinlemeyi sürdürüyoruz.İl Genel Meclisi eski Başkanı İsmail Yılmaz’dan hayli dertli olan İçhedef il genel meclisi başkanlık seçimini merakla bekliyor. İçhedef seçimi telefonda bir kişi ile nasıl değerlendiriyor:
“Doğan Albayrak aday olunca şaşırdım. Ben onun il genel meclisi üyesi olarak seçildiğini bile bilmiyordum. Fotoğraflarda her kareye girmeye çalışan biri. İlk kez meclis üyesi ol, sonra gel bir de başkanlık iste yahu… Yönetim kuruluna gelir ise bize İsmail Yılmaz’dan daha çok çektirir. Eski genel müdür Fasih’in takımından o… Hakkı Berksü başkan olsaydı keşke. Bu seçilen Serdar Değirmenci kim? Eskilerden mi? Hıııı… O zaman politik davranacağız bu adama karşı.”
CHP içinde Ali İçhedef ile uğraşan kişinin aslında İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Yakup Vatan olduğu yaygın bir kanıdır. Ancak İçhedef, Yakup Vatan ile samimiyeti ilerletmeyi de unutmuyor. Bakın neler anlatıyor İl Özel İdaresi Genel Sekreteri’nin odasında Vatan’a:
“İsmail iki genel müdürün başını yemek istiyor. Orada Turabi, burada ben. Soruşturma da onun başının altından çıktı. Valiyi toplantıda bana karşı saldırttı. Sonra da MTA Bölge Müdürü’ne şikayet etti. Toplantıda bana (Ne gıcıklık yapıyorsun) bile dedi. Toplantı sonrası valiye gittim. Bürokrat gibi davranmadığımı belirterek, elim cebimde konuştuğum için sizden özür dilerim dedim. Ancak bu MTA’ya fazla bulaşmayın. Kanunu yapan onlar. Arkalarında da bakan duruyor. Böyle yaparsanız bakanla karşı karşıya gelirsiniz dedim. Sanki ben bunu ona söylemedim. Valinin odasında beni yerimden etmek isteyen Niyazi’yi görmüşler.”Yakup Vatan, İçhedef’i vali ve büyükşehir belediye başkanı arasında dengeli olması konusunda uyarmasına rağmen İçhedef yolundan sapmıyor, Yakup Vatan’a anlatmaya devam ediyor:
"Vali Oğuz Kağan Köksal zamanında böyle değildi. İstediğim zaman odasına gidiyor, jeotermaldeki sorunları tartışıyordum. Ama şimdiki vali öyle değil. Raporları götürüyorum, (Oraya bırak, toplantıda görüşürüz) diyor. İsmail Yılmaz’ın güdümüne girmiş bu. Narlıdere’de olayında da aynısı oldu. Abdül Batur’a söylüyorum, boruları geçirmek için bir plan yapalım diye. İki üç kez uyarınca, (Ya sen ne gıcık adamsın, arsa sahipleri mahkemeye verdiler, bir şey yapamam) dedi. Arsanın çevresinden dolanalım, bunu Jeotermal Yönetim Kurulu’nda gündeme getir dedim. Tıss yok. Ben konuştum, anlattım durumu. Vali anlamadı, (bu yanlış) dedi. İsmail de beni gagalayacak ya, evet yanlış dedi. Kabahat Batur’un iken benim oldu. Vali Öğütcen’e uğruyordum 2 yıl önce. Bana, (Gözlerinde kendi gençliğimin ateşini görüyorum) diyordu. Ama bu valiye anlatıyorum. Sinirleniyor, (Sana rücu edeceğim hesapları) diyor.”
İçhedef için önemli olan tek isim Kocaoğlu… Yardımcısı ile konuşmasında arada bir uğrayıp Kocaoğlu ile sohbet ettiğini söylüyor ve ekliyor: “Belediyede yüzler gülüyor. Sanırım Piriştina’nın posterleri kalkar. Vesayet olayı bitti artık. Başkan kopara kopara aldı… İl Genel Meclisi’ni bile… Bu oylar, adamın şahsi oyları. Ne Deniz Baykal’ın ne Kemal Karataş’ın ne Rıfat Nalbantoğlu’nun… Bu oylar sadece Aziz Kocaoğlu’nun… Şimdi gidip tüm bu yaşananları anlatsam, (Gel o zaman belediyeyi sen yönet) diyecek… Ama şu gürültü geçsin, yakın zamanda uğrayacağım.”Son bölüm: İçhedef hangi İzmirli gazeteciyi kaydetti. Bu sohbette neler konuşuldu? Jeo-kulak skandalı yargıya intikal ediyor mu?

NOT 1 : Milliyet Ege’de yayınlanan iki günlük röportajı okuduğumda, “Birileri dönüyor mu?” diye düşündüm. Herkes istediği gibi dönebilir. Ama dönerken yanlışlıkla kucağıma düşmesin de..

NOT 2 : Bana doğrudan ulaşmak isteyenler için… sgencel@ttmail.com

YENİGÜN 07 - 10 - 2009

5 Ekim 2009 Pazartesi

Valiye hafif dirsek

Jeotermal A.Ş. Genel Müdürü Ali İçhedef’in bazı bölümlerini, isteyerek bazı bölümlerini ise istemeyerek kaydettiği 17 saatlik kaydı dinlemeye devam ediyoruz. Toplam 11 bölümden oluşan kayıtların bazıları İçhedef tarafından yanlışlıkla kaydedildiği için aile sırlarını da öğreniyoruz. Türkiye’de tele-kulak olayının neden yaygın olduğunu bu CD’yi dinledikçe anlıyorsunuz. Dinledikçe, insanın özel hayatını öğrendikçe, daha fazla dinlemek istiyorsunuz. Psikolojik bir durum bu sanırım. İngilizce’de eavesdrop deniliyor. İşte bölüm 2, 3 ve 4’üncü bölümlerin özeti.
Jeotermal A.Ş. olarak İçhedef’in uzun süreli hedeflerinden biri eski İl Genel Meclisi Başkanı İsmail Yılmaz… İçhedef şöyle diyor Yılmaz için: “Öyle çok konuşmayacaksın, Mike Hammer, Al Capone gibi ortaya atmayacaksın kendini. Bunu biraz dolmuşa getirmişler. Keşke aday olup kaybetseydi. Şimdi, (Beni aday yapmadılar, AKP onun için kaybetti) diyerek ortalarda hava atıyor.” “Kocaoğlu, bu oy oranı ile bundan sonra bunların tümünün tozunu attırır. Başkan İnciraltı’na termal su istedi. Isıtma için veremem ama termal havuz için verebileceğimi söyledim.”
İçhedef’in en çok takıldığı nokta İzmir Valisi ile yapılan toplantılardaki tavır. Bir restoranda mekan sahibine dert yanıyor.
“Uzun süre özel sektörde çalıştım. Böyle şeyler görmedim. Yok, elim cebimde vali ile konuşulmazmış. Yok, konuşurken sayın valim dememişim. Ağzın ile kuş tutsan işe yaramaz. Yok, yönetim kurulu öncesi il genel meclisi başkanını ziyaret edip bilgi vermemişim. Ama kimse sormuyor, kapasiteyi ikiye katlamışım, kaçakları yok ederek iki kuyu kazanmışım.”
Genel müdürden İzmir’deki jeotermal sistemi konusunda ilginç bilgiler de elde ediyoruz:
1 – Termal Tesis’in bahçesindeki jeotermal borusu çok eski. Patladı patlayacak.
2 – Jeotermal sisteme biraz daha yüklenilir, basınç artırılır ise sistem her an çökebilir.
3 - Çeşme Bergama ve Dikili’deki jeotermal oluşumların hiçbiri beş para etmez. Kimin ne yaptığı, ne için yaptığı bilinmiyor. Sadece medyada haber olurlar.
4 – İzmir’deki öğretim üyeleri ve jeotermalde çalışan eski takımı engellemek için ODTÜ’den bir ekip İzmir’deki jeotermale sokuldu. Aliağa’daki jeotermal çalışmalarına da ODTÜ ekibinin girmesi için destek yapılıyor. Bundan böyle İzmir Grubu’na hayat hakkı tanınmayacak.
Kayıtta özel hayat ile ilgili hayli bilgi var. Özel olduğu için yazmıyorum. Ancak bir nokta önemli. Kıbrıs’a yapılacak resmi bir seyahate İçhedef’in çocuğu da katılmak istemiş. Ancak Jeotermal A.Ş. Genel Müdürü konunun yolsuzluk tartışmasına neden olabileceğinden ürküyor. Bu geziye çocuğunun katılıp katılmadığını bilmiyorum. Bu arada İçhedef lütfen kendi sağlığına biraz dikkat etsin. 78 kilodan 89 kiloya çıkmış. Levrek mevrek yazlık işlerini bir kenara bıraksın.
Kocaoğlu ile Kıraç arasındaki kavgaya neden olan bölümler gelecek yazılarda!

NOT 1 : 3 – 8 Ekim tarihleri arasında Ayvalık’ta yapılmakta olan Engelliler Festivali’ne 1200 engelli katılıyor. İzmir maalesef bu festivalde yer alamıyor. Neden? İzmir Büyükşehir Belediyesi İzmir’den gidecek engellilere Ayvalık, metropol dışı olduğu için otobüs vermedi. Ne diyeyim. Metropol dışındaki Çeşme’de yapılan büyükşehir toplantılarına bürokratlar otobüs ile gidiyorlar da, neden engelliler Ayvalık’a gidemiyor anlayamadım.

NOT 2 : Başbakanın İzmir metrosunu bitirme önerisine İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olumlu, İzmir CHP İl Başkanı olumsuz baktı. İzmir CHP’nin tepesinde bile bir birliktelik yok. Seçime nasıl gidilecek, bilemiyorum.

NOT 3 : Kasım ayı ile birlikte çok eğleneceğiz. Kongre süreci başlıyor. Nalbantoğlu kendisi için arada bir olumsuz yazdığımı iddia etti. Olumsuz yazının ne olduğunu daha bilmiyor sanırım.

NOT 4 : Bana doğrudan ulaşmak isteyenler için… sgencel@ttmail.com

YENİGÜN 05 - 10 - 2009

2 Ekim 2009 Cuma

Jeo-kulak genel müdür

Jeotermal A.Ş. Genel Müdürü Ali İçhedef’in satın aldığı bir kayıt cihazı ile kendi kendini kaydettiği, ancak daha sonra masasında unuttuğu için kopyalanan 17 saatlik kayıt, son günlerde İzmir’de elden ele dolaşıyor. Köşe yazarıyız ya, bize de ulaştırıldı bu kayıt. Başka yazarlara gitti mi bilemem. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile İzmir Valisi Cahit Kıraç’ın arasını açan ünlü masa yumruklama olayının nedeni olan kayıt bu. Tam 11 bölüm… İçhedef’i hiç tanımam. Yani benim hedefimde ve ilgi alanımda değildir. Ancak 17 saatlik kaydı dinledikten sonra sesini gayet iyi biliyorum.
BÖLÜM 1 : Ali İçhedef ALOSBİ’den birisiyle konuşuyor. Sağa sola fazla dönmesi nedeniyle kayıtta hışırtılar arttığı için karşıdaki kişinin ismi anlaşılmıyor. Ancak Bornova Anadolu Lisesi mezunu ve ODTÜ’yü bitiren bir mühendis olduğunu kavradım. Ali İçhedef ise karşısındakine hava attığına göre Atatürk Lisesi mezunuymuş, ama BAL’dan çok arkadaşı varmış. ODTÜ’yü bitirdikten sonra 4 yıl ODTÜ’de asistanlık yapmış, 68 kuşağı ile karşılaşmış, ancak onlara takılmamış. Torbalı Opel’de görev yapmış. Fabrika kapanmasaymış, Opel’in uluslar arası yöneticisi konumuna gelebilirmiş. Sonra BAGFAŞ’a geçmiş, orası da kapanmış. Emekli olduktan sonra gazete ilanında Jeotermal A.Ş’ye genel müdür arandığını görmüş, başvurmuş, Kocaoğlu da onu işe almış. İyi ki öyle yapmış Kocaoğlu. Yoksa, İçhedef, “ABD başkanlık seçimleri yaklaşıyor, gideyim Obama’nın yerine Amerika’ya başkan olayım” diye de düşünebilirmiş.
Tabii ilk zamanlar orada çalışanlar ile pek anlaşamamış. Niyazi Aksoy, Ümran Sertel gibi isimler yönetim ile kavgalıymışlar. Zaten bu insanlarda kavga kültürü çok gelişmiş. Sokakta kendileriyle çalışmak istemeyenlere gelip omuz vuracak tiplerdenmiş.ALOSBİ yetkilisi biraz şaşkın bu açıklamalardan. İçhedef’ten Aliağa’da jeotermal çalışması yapılması konusunda kimlerle çalışılacağı noktasında fikir soruyor. İçhedef yanıtlıyor: “Sertel grubu ile çalışmadım. Burada çalışmışlar bir süre... Buradaki eski genel müdür arkadaşa görev verilmeyince onlar toplanmışlar cümbür cemaat gitmişler.”
ALOSBİ yetkilisinin şaşkınlığı artıyor. “Yani bu arkadaşlar işlerinde mi başarılı değiller, yoksa süreç mi onların buradan ayrılmalarına neden oldu?” sorusunu soruyor. İçhedef yanıtlıyor: “Vallahi, yani uzun süre diyalog kurmak istememize rağmen, pek dönüp şey yapmadılar. Niyazi geldi bir sunum yaptı, birlikte çalışma önerimi reddetti. 4 hafta sonra kendisini aradım bir şey sormak için, o da istifa ettiğini yönetimdeki bazı isimlerle kişisel problemi olduğunu söyledi.”

NOT 1 : Aziz Kocaoğlu, gripten dolayı 7 günlük rapor alarak Bornova’daki evine yerleşmiş, dinlenmek için. Kendisine geçmiş olsun diliyor, son üç yazımızın konusu olan Balık Hali’nde yaşananlar için idari bir adım atmadığını merak ediyoruz. Bir haftadır aldığım telefonlara gelen e-maillere, yazılan yorumlara bakılacak olur ise bu işi bir tek ben bilmiyormuşum. Herkesin haberi varmış da kimse kılını kıpırtdatmamış. Bakalım Kocaoğlu hareket edecek mi? Evinin bahçesinde oturan bürokratlarından mı yoksa ortalarda hiç görünmeyen Genel Sekreter Ersu Hızır’dan mı yardım isteyecek? Bu arada Sayın Hızır, CHP Genel Merkezi’nden gelen 2008-2921 kayıt numaralı yazının içeriğini gerçekten çok merak ettim.

NOT 2 : İnşaat Meslek Komitesi’nin düzenlediği basın toplantısında İZTO Meclis Üyesi Erol Eroğlu’nun sarf ettiği; “Başkan toplantıya başlayalım. Gazetecileri beklersek onların yemeleri bitmez. Onların önüne ne koyarsanız yerler” sözü gerçekten garip Ama adam haklı. Çünkü bugüne kadar yiyen gazeteciler ile arkadaşlık edip onları beslediği için her gazeteciyi öyle sanıyor. Neyse devreye Necip Nasır girmiş de, yapılan terbiyesizliği özür dileyerek halletmiş.

YENİGÜN 02 - 10 - 2009