Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

30 Haziran 2008 Pazartesi

İnteraktif gazetecilik

Son iki yazı sanırım İzmir’de bazı dengelerin yeniden oluşmasına ve tarafların netleştirilmesine yardımcı olmuştur. Siyaset üzerine yazan bir köşe yazarının yapması gereken de budur. Bazı gruplar ve siyasetçiler gizli ajandalarını kamuoyundan saklıyor ve yeri gelince aniden kullanmak istiyorlarsa, bu ajandaların gündeme getirilmesi ve kamuoyunda tartışılması da bizim görevimiz açıkçası.
İnternetten yazılarımıza gelen yorumlara da baktığımızda İzmir’de özellikle CHP kamuoyu gizli ajandaların açığa çıkarılmasını ve bu çerçevede yeniden siyaset yapmanın gerekliliğinden bahsediyor.
Partideki ayak oyunları, gruplar arası sürtüşmeler, kişilerin gelecek beklentileri, hırsları belirleyici oluyor açıkçası. CHP kamuoyu da bilinemezin egemen olduğu süreçten daha şeffaf bir yapıya geçişin yollarını arıyor, gerektiğinde bizim yazılarımıza başvurarak görünenin arkasındaki planı algılamaya çalışıyor.
Bir okuyucumuzun yazdığı gibi, bazen kısa alanda dar paslaşma yapılıyor, kişilere özel mektup yazılıyor. Ancak şu gerçeğin bilinmesi gerekli. Yazılan mektuplar ardından tartışma başlıyor ve kamuoyu bu tartışmanın arka planını kendi bakış açısıyla algılayabiliyor.
İnteraktif gazetecilik çok önemli. Dolayısıyla gazetenin internet sayfasında yayınlanan köşe yazılarına yapacağınız yorumlar CHP İzmir’in olaylara bakışını daha iyi algılamamıza neden olur. Bu nedenle “Bana ne” demeyin, kendi görüşlerinizi partinin gidişini, yöneticilerin tarzını net biçimde ortaya koyduğunuzda daha net sonuçlara ulaşabiliriz.
Ben ve diğer köşe yazarı arkadaşlarım kişilik haklarına saldırı dışında tüm eleştiri ve önerilerinizi yayınlamaya hazır. Önemli olan sizin görüşlerini dile getirmeniz ve CHP’nin seçim öncesi İzmir’de yapacağı hazırlıklara yardımcı olmanız.
Emin olun, gerek İzmir’de gerekse Ankara’da herkes bu gazeteyi takip ediyor, köşe yazılarının altına gelen yorumlara dikkat çekiyor.
Özellikle beni eleştirmekte sonuna kadar özgürsünüz. Bir köşe yazarı olarak tarafıma gelen eleştirileri dikkate alıyor ve kendimi bu noktada yenilemeye çalışıyorum. Benim herşeyi bilmem her gelişmeden haberdar olmam da mümkün değil. Ancak bana yazılacak bilgiler ve belgeler eşliğinde bunu kamuoyu ile paylaşmak şu dönemde ortak olarak yapabileceğimiz en doğru hamle olur.
Dönem çok hareketli ve çok da riskli…
Yapılacak en küçük bir hatanın en çok bizleri olumsuz olarak etkileyeceğini bilmek zorundayız.

NOT 1: Hasan Tahsin’in son günlerde keyfi yerinde. Bunu gece saat 24.00’te benimle yaptığı telefon görüşmelerinden rahatlıkla anlayabiliyorum.

NOT 2: İl Başkanı Kemal Karataş da çok rahat. Üstelik hiç bu kadar rahat olmadığını üzerine basarak yineliyor.

NOT 3: Süreçten rahatsız olanlar ise bir şekliyle bunu bize yansıtıyorlar. Olsun… Onlara “Ne ekersen onu biçersin” atasözünü hatırlatmak gerekiyor.

YENİGÜN 30 - 06 - 2008

27 Haziran 2008 Cuma

Susam’dan yanıt

Dün sabah İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam telefon ile aradı. Kendisi için normal bir saat olabilir ama benim için sabahın erken saatleriydi. Uykudan yeni kalkmış biri olarak önceki günkü yazıma verdiği tepkiyi anlamakta zorlandım.
Susam’ın ana eleştirisi Hamdi Türkmen’in CHP İzmir İl Başkanlığı’na atanması konusunda kendisinin herhangi bir tavır sergilemediği yolundaydı.
Öncelikle kendisine bir önceki yazımda hiç isim kullanmadığımı, dolayısıyla yazdığım milletvekilinin Bülent Baratalı da olabileceğini hatırlattım.
Yazdıklarımdan kendisinin net biçimde anlaşıldığını ileri sürdü.
İş böyle olunca isimleri kaleme almakta bir sakınca yok artık.
Susam’ın ana eleştirisi bu bilginin kendisi ile görüşmeden yazıya dökülmesiydi. Uzun yıllar süren ve güvene dayalı bir ilişki çerçevesinde benim kendisine ulaşıp bu bilgiyi kontrol ettirmemin doğru olacağını belirtti.
İzmir milletvekili Mehmet Ali Susam’ın uyku sersemi benim algılayabildiğim açıklamaları şöyle...
1- Siyasette acemi değilim. Dolayısıyla Hamdi Türkmen ismini önermem kesinlikle mümkün değil.
2- Genel başkanımın talimatlarıyla İzmir’deki kavgayı bitirmek için çalışıyorum. Bu çerçevede İzmir İl Başkanı Kemal Karataş’a destek oluyorum.
3- Bana bir komplo kurulmak isteniyor. Köşe yazarı olarak sen de bu komploya alet oluyorsun.
Susam’ın tüm baskılarına karşılık bana bu bilgili ulaştıran kişi ve kişilerin isimlerini vermedim. Sadece Konak örgütünden olduğunu belirttim.
“Bu kaynaklar Konak İlçe yönetiminden mi” sorusuna ise “Kesinlikle açıklayamam” yanıtını verdim.
O da ilginç bir şekilde benim hakkımda Karşıyaka örgütünden bilgi alsa, bunu sorgulamadan kullanmayacağını söyledi.
İzmir milletvekili Susam’ın neden örnek olarak “Karşıyaka” örgütünü seçtiğini açıkçası pek anlayamadım. Bornova da diyebilirdi, Narlıdere de… Hatta Konak’ı da telaffuz edebilirdi.
Sayın Susam’ın bir bildiği vardır elbette…
Neyse, İzmir milletvekili MYK üyesi Mehmet Ali Susam’ın ağzından en azından bir soru netleşti.
CHP’nin İzmir İl Başkanlığı konusunda bir sorun yoktur. Kemal Karataş görevi başındadır.
Yarın olası bir farklı gelişme de, Mehmet Ali Susam’a soru sorma şansı da çıktı ortaya.
Ne de olsa Susam hem milletvekili hem de MYK üyesi…
Arada bir “Neden Süleyman’a Ankara’daki toplantılar konusunda bilgi veriyorsunuz” şeklinde bazı CHP’lilere fırça atsa da, il başkanlığı konusunda net olduğunu bir şekilde gösterdi Susam.
Susam’ın Ankara’daki bazı toplantıları CHP kamuoyu ile “paylaşmamasını” da dikkate alarak yaşanacak olası bir gelişmeye karşı bir İzmir refleksiydi benim gösterdiğim.
Son kez yineliyorum. İzmir milletvekili MYK üyesi Mehmet Ali Susam’ın il başkanlığı konusundaki duruşu nettir.

NOT 1- Susam’ın net duruşuna parti üst düzeyindeki bazı isimlerin ne tepki verecekleri bundan sonraki gündem maddeleri içinde yer alır. Verecekleri kesindir de…

NOT 2- Ümit Yaldız’ın spor yorumculuğu konusundaki notu kesinlikle doğrudur. Ben gazeteciyim. Yunanlılar canlı yayında milli takım ile ilgili sorular sordular, ben de yanıtladım.

YENİGÜN 27 - 06 - 008

25 Haziran 2008 Çarşamba

CHP ilde ilginç gelişme

Bana göre CHP İzmir İl Başkanlığı konusunda bir sorun yok. Ancak kulislerde genel merkez yönetiminde bulunan bir milletvekilinin bir ismi CHP İzmir il başkanı yapmak için düğmeye bastığı, taraftar toplamaya çalıştığı tartışılıyor. Bu gelişme üzerinden yola çıkarak bazı tespitlerde bulunmak gerekiyor.
1- Milletvekili parti içerisinde hızla yükselse de CHP’yi tanıdığını çok söyleyemem. CHP herhangi bir sivil toplum örgütüne benzemez. CHP örgütü diğer siyasi partilerin örgütlerinden de farklıdır. Örgüt gerekli yerlerde devreye girer, “Ben en büyüğüm” diyenleri bile bir gün içinde dize getirir.
2- CHP daha yeni kongre sürecini tamamladı. CHP’de il ve ilçe başkanları seçimle iş başına geldi. Her ne kadar aralarında bazı nedenlerden dolayı sorun olduğu iddia edilse de, CHP örgüt liderleri nüfus memuru statüsünde değillerdir. Eğer milletvekili bu partiye tayin sistemi getirmek istiyorsa, öncelikle Genel Başkan ve Genel Sekreteri ikna etmelidir. Sonra “Karataş’ı Bingöl’e tayin ettik, yerine şu ismi getirdik” diyebilir.
3- Maaşlı isimlerin il başkanı olmaları vahimdir. Hele bu isim, milletvekilinin dirsek temasında bulunduğu yapıların maaşlı personeli ise durum daha vahimdir.
4- Milletvekilinin il başkanı olarak düşündüğü ismin şahsi geçmişi, mesleki tarihi, kurum ilişkileri sorgulanmaya çok açıktır. Dolayısıyla bu ismin net biçimde tartışılması hem il başkanı olarak düşünülen isme, hem de CHP’ye büyük zarar verecektir.
5- İzmir’de herkes bir noktaya kadar arşivcidir. Özellikle kendi mağdur olduysa, elindeki arşivi itina ile saklar. İl başkanlığı konusunda yaşanacak herhangi bir gelişme, bu arşivlerin bir gün içinde açığa çıkmasına neden olur. Bugüne kadar arşivlerin ortaya dökülmemesi kamusal nitelik kazanmamasındandır. Ancak CHP il başkanlığı kamusal bir alandır ve olay kamusal bir nitelik kazanmış olur.
6- Böyle bir gelişmeden zarara uğrayacak isimler Deniz Baykal ve Önder Sav olacaktır. Bir taraftan partinin siyasi çizgisini net bir şekilde ortaya koyarken, diğer taraftan sert bir dille AKP’yi eleştirirken, İzmir’deki olası bu gelişmenin karşısında altında kalacakları şu tespit ile karşılaşacaklardır: “Ele verir talkımı, kendi yutar salkımı.”
7- CHP İzmir’in bu konuma gelmesine, böyle bir ismin il başkanlığı konusunda tartışılmasına zemin hazırlayan bir diğer İzmir Milletvekili Abdürrezzak Erten’in konu hakkındaki yaklaşımı önemlidir. Erten bu konuda tavrını açık ve net biçimde koymalıdır. Kapalı kapılar arkasında bu isme karşı olduğunu belirtse bile bunu kamuoyuna açıklamalıdır. Aksi takdirde bu vebalin altında kendi de kalır.
8- Bu konuda Aziz Kocaoğlu da devreye girmelidir.

NOT 1: Eğer ismini gizlediğim isim il başkanı olursa seçime kadar en rahat köşe yazarlarından biri ben olacağımdır. O kadar çok malzeme var ki aslında. Dolayısıyla yazarlık avantajlarım doğrultusunda milletvekilinin önerisini şiddetle destekliyorum.

NOT 2: CHP İzmir İl Başkanı Kemal Karataş’ın bu yazıyı okuduktan sonra yüzündeki gülümsemeyi şimdiden tahmin edebiliyorum.

NOT 3: Aslında benim il başkanı adayım Hillary Clinton’dır. Üstelik kadın boşta. Madem herkes istediği adayın atamasının yapılması için kulis yapıyor. Ben de Hillary’i istiyorum.

YENİGÜN 25 - 06 - 2008

23 Haziran 2008 Pazartesi

Kocaoğlu çözüm üretmeli

Siyasetin bazı kuralları vardır.
Güç elinizdeyse sizi bulunduğunuz noktadan indirmek zordur. Herkes sizi devirmek için elinden geleni yapar. Ancak elinizdeki gücü kullanarak bu varyasyonlardan kolayca sıyrılabilirsiniz.
Sizi yıkacak olan gelişme sadece kendi hatalarınızdan kaynaklanır.
Düne kadar kimse Aziz Kocaoğlu’nun belediye başkanlığını tartışmıyordu.
Halkta “dürst” başkan imajı vardı, genel merkezde ise “Çok hata yapmadı. Dereyi geçerken at değiştirmeye gerek yok” mantığı…
Bazı aday adaylarının isimleri seslendirilse de süreç Kocaoğlu lehine işliyordu.
Ancak siyanürlü su tartışması siyasette de farklı adımların olabileceği işaretlerini vermeye başladı. Her ne kadar Aziz Kocaoğlu kuyuların durumlarını anlatmak için gazete gazete dolaşıp, ekranlara çıkıyorsa, diğer partilerin il başkanlarını toplayıp durum değerlendirmesi yapıyorsa da toplumun kafasına giderek kazınan bir gerçek var ortada.
“Neden bugüne kadar bu konuda kimse bilgilendirilmedi. Melih Gökçek açıklama yapınca hareket alanı genişletildi?”
Kocaoğlu metrodaki aksamayı, alt geçitlerde yaşanan sorunları topluma anlatabilir. Toplum da bu gecikmeleri “En azından iyi bir yatırım. Toplu taşımacılığı rahatlatacak ise biraz daha sıkıntı çekebiliriz” şeklinde yorumlayabilir.
Ancak iş insan sağlığı olunca toplumun reaksiyonu değişiyor. Üstelik bu bilgi bir çerçevede gizlenmiş ise insanların yönetime olan güvenleri de sarsılıyor.
Arsenikli su sorunu Kocaoğlu için ciddi bir yaradır. Bundan sonra atacağı adımlar ile toplumun güvenini kazanması gerekiyor.
Gökçek’in ise meseleyi bırakma gibi bir derdi yok.
Üstelik Kocaoğlu tam Gökçek’in kalemi.
Yılların gazetecisi Emin Çölaşan başaramadı Melih Gökçek ile girdiği mücadeleden galip çıkmayı…
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bile geri adım attı Gökçek konusunda.
Ciddi bir laf cambazı, iyi bir polemikçi Gökçek. Dolayısıyla Aziz Kocaoğlu’nun Gökçek’i siyanürlü su tartışmasının taraflarından biri olmaktan çıkarması gerekiyor.
Nasıl başarır bilemem ama bir adam İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı ise bu konuda bir çözüm üretmek zorunda.

NOT 1: Cuma akşamı yapılan Urla ilçe yemeğinde neler yaşandı. Kim kiminle birlikteydi. Bunları önümüzdeki hafta kaleme alacağım.

NOT 2: Deniz Baykal 8-9 Temmuz’da İzmir’de. Baykal’ın İzmir seyahatlerine başlaması CHP İzmir örgütündeki kavganın sonlandırıldığı anlamına mı geliyor?

YENİGÜN 23 - 06 - 2008

20 Haziran 2008 Cuma

Kocaoğlu’nun dikkatine

CHP Ödemiş İlçe Başkanı Mehmet Emin Öztürk’ü tanımayan yoktur. Deniz Baykal’a yakınlığı ile de bilinen Emin Öztürk’ün CHP’liliğinden de kimse şüphe edemez. 12 Haziran 2008’de yakalandığı hastalıktan kurtulamayan TAKEV 2. Sınıf öğrencisi olan torunu Emin Deniz Öztürk’e bile Baykal’ın ismini vermiştir Emin Öztürk. İzmir’de hâkimlik yapan oğlu Engin Öztürk de iyi, sağlam bir partilidir.
Öztürk ailesinin karşılaştığı elim olay, İzmir’deki tüm CHP’lileri derinden üzmüştür. Binlerce CHP’li cenaze törenine katılıp Öztürk ailesine ellerinden gelen desteği vermiştir.
Sorun da burada başlıyor. Ailenin en zor gününde yanlarından bulunmayan isim maalesef İzmir Büyükşehir Belediye başkanı Aziz Kocaoğlu idi.
Bir belediye başkanı olarak başka programları olduğu için cenazeye katılmaması normal karşılanabilir. Ancak Kocaoğlu’nun bu partinin önemli kilometre taşlarından biri olan Emin Öztürk’ü taziye telefonu bile açmaması gerçekten düşündürücü…
Kocaoğlu belediye başkanlığı ile parti üyeliğini birbirinden çok fazla ayırmaya başladı. Unutulmamalı ki Kocaoğlu CHP’den aday olmuş, bu partiye oy verenler tarafından bu noktaya taşınmıştır. Üstelik önümüzdeki yerel seçimlerde yine aynı partiden aday olmayı planlamaktadır.
Kendi partilisinin üzüntüsüne ortak olamayan bir belediye başkanının yeniden adaylığı nasıl gündeme gelecek hala merak ediyorum doğrusu.
Sorun sadece cenaze törenine gitmek değil açıkçası. Belediye kapılarını CHP’lilere kapatan, ilçe ve belde gezilerini partiye haber vermeyen Kocaoğlu’nun parti – belediye başkan ilişkisini yeniden sorgulaması gerekiyor.
Benden söylemesi. Dinler, dinlemez onun bileceği iş…

NOT 1: Kemal Karataş’ın görevden alınıp alınmayacağı konusu nedense Yenigün yazarlarını çok ilgilendiriyor. Dün de Abdi Karagözoğlu köşesinde Karataş’ın görevden alınacağını ima etmiş. Ümit Yaldız’ın başına gelenlerden ders çıkarmamış anlaşılan. Bakarsınız bir ay sonra Karagözoğlu’nun köşesinde de Hülya Avşar kılıklı bir yazı görebiliriz.

NOT 2: Yıldırım Ulupınar’ın işi çok herhalde… Başını operasyonlardan kaldırsa durumu daha net görecektir.

YENİGÜN 20 - 06 - 2008

18 Haziran 2008 Çarşamba

Daha çok erken…

İzmir’de son aylarda yapılan kamuoyu anketleri CHP’li belediyeleri yine önde gösteriyor. Ancak olağan bir gelişme olmadığı takdirde 2009 Mart ayında yapılacak yerel seçimlere kadar dikkatli olmak şart! AKP İzmir’i almak için farklı taktikler deneyecektir.
* CHP’nin belediye başkanları halen görevde oldukları için isim bazında yapılan anketlere karşılık, AKP sadece parti olarak soruluyor. Dolayısıyla adaylar netleşmeden önce AKP’nin oy oranını saptamak zor.
* AKP siyasi bazı manevraları uygulamaktan çekinmiyor. Dün kamuoyuna düşen, “Göztepe birinci lige çıkıyor” haberini AKP’nin İzmir için düşündüğü siyasi manevralar içerisinde değerlendirmek gerekiyor.
* Bir iktidar partisi olarak seçim öncesi AKP’nin İzmir’e yapacağı yığınağı gözden kaçırmamak gerekiyor. Piyasanın çok kırılgan olduğu, işsizliğin had safhaya tırmandığı bir ortamda AKP’nin İzmir’e yapacağı desteği bugünden bilmemiz mümkün değil. Eminim İzmir’e özel ayrı bir strateji geliştireceklerdir.
* Merkez sağın ne yapacağı da belli değil şu ortamda. AKP’nin kapatılması, ardından yeni bir partinin gündeme gelmesi, merkez sağın AKP içindeki yapısının da kopmasıyla yeni bir parti oluşturması İzmir’deki dengeleri de net biçimde değiştirecektir.
* Bugünün anketlerine yanıt veren merkez sağ ağırlıklı birçok kişi “AKP mi CHP mi?” ikileminde özellikle İzmir’de “CHP” yanıtı vermektedir. Dolayısıyla ortaya çıkacak yeni bir merkez oluşum merkez sağ oylarda bir dönüşüme neden olabilir.
* CHP’nin içerisinde de adayların belirlenmesinden sonra bazı kopmalar olacaktır her seçim döneminde olduğu gibi… Dolayıysa bugün CHP için çalışan bir grubu yarın farklı bir partide hareket halinde görebiliriz. Bu değişimi en net biçimde İl Genel Meclisi’nde izliyoruz zaten…
* Büyükşehir’in seçim dönemine kadar yapacağı yatırımlar da etkili olacaktır halkın oyunda… Metro gibi çok önemli projenin getirileri ve götürülerini iyi ölçmek gerekecek. İki gündür İzmir’in büyük bölümünün beklenmedik şekilde susuz kalması ve bunun bir elektromekanik arızaya yüklenmesi bile halkın oyunu etkiler.
* AKP’nin var olan belediye başkanları ve CHP’li belediyeler konusunda araştırma yaptırdığını da unutmamak gerekiyor. Dolayısıyla AKP elindeki belge ve bilgileri seçim yaklaştıkça gündeme getirecektir. İzmir’in önemli medya gücünü de elinde tutuğu mutlaka dikkate alınmalıdır.
Yukarıdaki noktalardan yola çıkarak yapılan anket sonuçlarına bakarak “Nasılsa kazandık” gibi düşünmek hataların en büyüğü olur.

NOT: MHP İzmir İl Başkanlığı’nda önceki gün bir çay partisi düzenlenmiş. Parti dışındaki başka isimlerin de bu partiye katıldığı yolunda ilginç duyumlar var.

YENİGÜN 18 - 06 - 2008

16 Haziran 2008 Pazartesi

Baykal vazgeçti

CHP Deniz Genel Başkanı Deniz Baykal önce cenaze törenine katılmak için İzmir’e geliyordu. İzmir ziyareti sırasında Karşıyaka Belediyesi’nin bazı açılışlarına da katılacaktı. Uçak saatleri ve cenaze töreni uyuşmayınca bir ara formül bulundu. Açılışların cenaze töreni öncesine alınması gündeme geldi. Bu kez Deniz Baykal, “Bu kadar önemli yerlerin açılışlarını o kadar kısa süre içerisine sığdıramam. Daha görkemli bir açılış töreni düzenleyelim” diyerek İzmir’e gelmekten vazgeçti. Bunu neden kaleme aldım diye sorabilirsiniz.
Çünkü CHP’de iş öyle bir noktada ki, Deniz Baykal’ın atacağı ya da attığı adımlara bakılarak yorum yapılıyor. Eminim Baykal’ın ziyaretini iptal etme nedenleri üzerine çok şey söylenecektir.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan İzmir’deydi. Ancak Ankara’daki büyük tartışmalara karşılık İzmir’de hem AKP’de hem de merkez sağda genel bir sessizlik havası hakim. AKP kadroları Temmuz ayındaki gelişmeleri bekliyor. Konuştuğumuz AKP’lilerin büyük bölümü de hem partilerinin hem de kendilerinin önümüzdeki süreçte ne olacaklarını bilmiyor. Büyük bölümünün beklentisi ise yerel ve genel seçimlerin birleştirilerek kasım ayın içinde yapılması. Böyle bir karar verilirse sonbaharda ciddi bir siyasi hareketlilik bekliyor Türkiye’yi. Merkez solda ise şu aşamada hiçbir gelişme yok. CHP solun tek partisi olarak Türk siyasi hayatını yönlendiriyor. Buna karşılık değil parti düzeyinde küçük örgütlenmeler bazında bile bir sol hareket yok. Sosyal demokratlar daha çok yerel seçim sonuçlarına göre hedef belirleyecekler. CHP’nin alacağı oy oranına göre muhalefete başlayıp başlayamayacaklarını şekillendirecekler.

***

Aday adayları ise çalışmalarını sürdürüyor. Ahmet Piriştina’nın mezarı başında anılması sırasında çekilen fotoğraflara baktığımızda CHP içerisinde derinden ve gizliden bir çekişmenin var olduğu çok net görülüyor. Bu mücadeleden kimin galip çıkacağı ise uzun yaz sıcaklarında Ankara’daki gelişmelere, Kocaoğlu ile diğer aday adaylarının performansına bağlı. Bu arada yeni bir aday net biçimde sahaya indi. Onun kendisi üzerine yaptığı tespit ise çok ilginç. “Eğer Kocaoğlu yeniden aday olmaz ise beni destekleyecek.” Birileri bir yerlerden düğmelere basıyor. Bize de bu düğmelerin yerini saptamak kalıyor.

NOT 1: Ümit Yaldız köşesinde Kocaoğlu ile yenilen yemeğe atıfta bulunmuş ve benim Kocaoğlu ile bir sorunum olmadığını dile getirmiş. Ümit Yaldız’ın gazeteciliğinde gerçekten bir ilerleme görüyorum. Bir konuşmadaki bir cümleyi cımbızla çekip almak biz gazetecilerin yaptığı bir iştir genelde. Çünkü yukarıdaki sözü söyledikten sonra şu cümleyi de eklemiştim: “Kocaoğlu’nun aday olup olamayacağı benim sorunum değil. Baykal’ın sorunu. Kararı o verecek.” Ümit Yaldız bu cümleyi duymadı sanırım.

NOT 2: CHP metropol ilçe başkanları kayıp bu arada. Bir ay öncesine kadar yaptıkları açıklamalarla gazete manşetlerinden düşmeyenler şimdi nedense hiç konuşmuyorlar. Yoksa Ankara’dan birileri, “Susun” mu dedi.

NOT 3: Hasan Tahsin’in Kocaoğlu ile arabada yaptığı ve kamuoyuna kendisi tarafından belirtilen gizli görüşmenin içeriği tabii ki önemli. Bence Hasan’ı iyi okumak gerekiyor. Bir gün mutlaka renk verecektir. Tüm baskıma rağmen bana bir şey söylemedi.

YENİGÜN 16 - 06 - 2008

13 Haziran 2008 Cuma

Bir yemeğin arka planı

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu önceki akşam Yenigün Gazetesi’ne Swiss Otel’de bir yemek verdi. Masayı şöyle uzunca kurmuşlar. En başta Aziz Kocaoğlu oturuyor. Beni de nedense masanın en sonuna attılar. Bu nedenle Kocaoğlu’nun birçok tespitini duyamadım. Ertan Sayın büyükşehir genel sekreteri gibi sürekli sordu, Ümit Yaldız ise konuyu siyasete çekebilmek için didinip durdu. Ancak Kocaoğlu hiçbir soruya açık yanıt vermedi.
İşte 550 metre öteden duyup kaleme alabildiğim notlar.
1 – “5 yıl içinde 60 bin hata yaptım.” Tabii bunu böyle söylemedi. Biz de insanız günde 40 hata yaparız dedi. Günde 40 hata ayda 1200 hata, yılda 14400 hata yapar. 5 yılda da ortalama 60 bin hata… Biraz fazla değil mi yahu…
2 – “Süpermen değilim. Negatif enerji yaymıyorum.” Kocaoğlu günün birinde pozitif ya da negatif enerji yaymayı bilimsel olarak açıklarsa öğreneceğiz bu tespitin arka planını.
3 – “Nasılsın Hasan Abi”, “İyiyim Aziz Abi…” Aziz Kocaoğlu ile Hasan Tahsin’in ilk karşılaştıklarındaki muhabbet işte tam böyleydi. Kim kimin abisi algılamakta zorlanmaya başladım.
4 – “Hasan Tahsin ile arama kimse giremez.” Sanırım bu sözden benim bir çıkarsama yapmam gerekiyor.
5 – “Hasan’ı aradım. Ancak telefonundan gizli numaralara kapalı mesajı geldi.” Bak sen… Kocaoğlu da gizli numara kullanıyormuş.
6 – “Tüm dosyaları calışıyorum.” Peki o zaman bürokratlar ne yapıyor.
7 – “Homeros vadisi önemli. İzmir’in simgesi olacak. Gelenler orayı ziyaret etmek isteyecek.” Aslında Homeros’ta mangal partisi düzenlersek, bölgenin değeri yükselir. Bu konuyu mangal partilerine giden arkadaşlarla konuşmak gerekiyor.
8 – “Alaattin Yüksel ile arama kimse giremez. Siyaseten farklı yerlerdeyiz, ama dostluğumuz baki.” Yahu bu taş da bana geldi gibi.
9 – “Çok çalışıyorum. Geçtiğimiz Pazertesi günü 20 saat çalıştım.” Bravo… Söyleyecek başka bir şey bulamadım.
10 – “Körfeze akan dereleri temizlemek için yağmur mevsiminin geçmesini bekliyoruz.” Tarih 11 Haziran. İzmir’in yağmur mevsimi dediğimiz Nisan ayı geçeli yaklaşık 1.5 ay olmuş. Sanırım Kocaoğlu Swiss Otel’de olunca kendini İsviçre’de sandı.
11 – “Arada bir sinirleniyorum. Yapmamam lazım.” !!!!!
12 – “Fuar’daki çukur mu? Bir çukurumuz vardı, şimdi iki çukurumuz oldu.” Ne yani… Asfalt Osman’dan sonra şimdi de Çukur Aziz mi diyeceğiz.
13 – “Büyükşehir binası TOKİ’ye ipotekli.” Desenize gitti güzelim bina devlete…

DİPNOT 1: Yemeği sabote eden bir ekip vardı. Gece boyu hiç konuşmadılar. Hem başkanın davetine gidiyorsun, hem de hiç konuşmuyorsun. Olmaz böyle şey.

DİPNOT 2: Türkiye - İsviçre maçı güzeldi. Baştan sona seyrettim.

DİPNOT 3: Yemekte şarap ile Yeni rakı tüketildi. Efe rakısı yoktu. İyi de oldu.

DİPNOT 4: Yemek salonunun cam kapısını görmeyip bir anda kendisi ile tanışan gazeteci sayısı hayli fazlaymış.

DİPNOT 5: Bir önceki yazımda Kocaoğlu’na sorduğum soruları yine yazılı olarak alacakmışım. Aldığım gün sizlerle paylaşırım.

YENİGÜN 13 - 06 - 2008

11 Haziran 2008 Çarşamba

Kocaoğlu’na sorular

Uzun zamandır karşılaşmadık Aziz Kocaoğlu ile… Bir vesile olmasa karşılaşacağımız da yok zaten. Bunu dert etmiyorum açıkçası.
Bir gün karşılaşırsak, bazı sorulara yanıt vermesini isteyeceğim.
1 – CHP İzmir eski İl Başkanı Alaattin Yüksel ile ters düştüğünüz dedikoduları almış yürümüş. Bu doğru mu?
2 – Aniden sinirlendiğiniz herkes tarafından malum. Bunun nedeni fizyolojik mi yoksa psikolojik mi?
3 – O kadar adamla kavga ettiniz, eleştirilerde bulundunuz. Ancak birkaç gün sonra medya önünde öpüşüp koklaşmaktan geri kalmadınız. Sizce bu tavrınız politik olarak etik mi?
4 – Deniz Baykal ile aranız nasıl? Geçmişte yaşanan olayları dikkate aldığımızda Baykal’ın sırtınızı okşamasından çekinmiyor musunuz?
5 – CHP Genel Sekreteri Önder Sav ile aranızı düzelttiğiniz söyleniyor. Bu doğru mu?
6 – Yeniden aday gösterileceğinize gerçekten inanıyor musunuz?
7 – Büyük projeniz Homeros Vadisi’ni çok mu beğeniyorsunuz?
8 – Her kentte alt geçit çalışmaları 3 ayda bitirilirken, bu çalışmaların sadece İzmir’de 7–8 ayı bulması, sadece kentin özelliğinden mi kaynaklanıyor?
9 – Çeşme’de aradığınızı buldunuz mu?
10 – Metroda durum ne? Çalışmalara baktığımızda hatların seçime kadar yetişmeyeceği görüşü ağırlık kazanıyor. Metronun bu duruma gelmesinde sizin hatanız var mı?
11 – Kâinat Güzeli yarışmasına katılacak olan bir güzel neden sizi ziyaret eder? Bu görüşmede neler konuşulur? Yoksa fikir almak için ona da “Bu İzmir’den ne olur” sorusu sordunuz mu?
12 – Toplumun sizi sadece “dürüst” başkan olarak tanımlamasından rahatsız olmuyor musunuz? Dürüstlük insani bir olgu… Kendinizin bu tanımlama dışında hangi özelliğiniz ile öne çıkmasını isterseniz.
13 – Sürekli gazetecilere yemek vermeniz, onları çok sevdiğiniz anlamına mı geliyor? Yoksa siz de Deniz Baykal taktiği gibi sadece sırt okşamakla mı idare ediyorsunuz?
14 – Önümüzdeki dönemde İTO seçimleri konusunda aktif olmayı düşünüyor musunuz? Yoksa “Ben sadece pasif olmayı tercih ederim” mi diyorsunuz?
15 – Hasan Tahsin ile küsmeniz gerçek bir nedene mi dayanıyor? Yoksa bu küsme eylemi tamamen “konjoktürel” mi?
16 –İzmir CHP’nin patronu kim? Siz misiniz, il başkanı mı, yoksa ilçe başkanları mı?
17 – Hakan Tartan ile Mehmet Ali Susam’ın adaylık turlarından rahatsız oluyor musunuz?
18 – Metropol belediye başkanlarını neden sevmiyorsunuz? Onları yetersiz mi buluyorsunuz?

NOT 1: 100 ünlü Türk büyüğünden biri olan Hasan Tahsin’in bu gece yine bir partiye katılacağı duyumları ulaştı. Hem de İsviçre’yi hatırlatan yabancı isimli bir partiye katılacakmış Hasan Tahsin. Yarın mutlaka öğreniriz.

NOT 2: Ümit Yaldız’ın da aynı partide olacağını dikkate aldığımızda bu partinin daha çok magazin ağırlıklı olacağı belirtiliyor.

YENİGÜN 11 - 06 - 2008

9 Haziran 2008 Pazartesi

Merkez sağda hareket

Hergün CHP değil tabii ki. Bu kez başkalarına da bakalım. İzmir DP’de il başkanı değişikliği yaşandı. Yıldırım Ulupınar Ankara’nın isteği üzerine il başkanı olarak atandı.
Bu değişiklik ortalığı karıştırır mı?
Bana göre karıştırmaz. DP il başkanlığı bugüne kadar ne yaptı ki… Gerçi bu siyasi yapıda bir şey yapması da çok beklenmiyordu. Ancak önümüzdeki süreç hayli kanlı olacak. Türban davası ile birlikte AKP’nin kapatılma kararının çıkma ihtimali, bazı siyasetçilerin siyasi yasaklı olma ihtimalleri merkez sağda yeniden bir toparlanmayı da gündeme getiriyor. İşte o toparlanma sürecinde dinamik bir yapıya ihtiyaç var İzmir’de. Bir dönem genel başkan yardımcılığı yapan Ulupınar iyi bir ekip oluşturduğu taktirde partinin İzmir’de üzerine atılan ölü toprağını kaldırabilir. Hep beraber izleyeceğiz.
MHP İzmir İl Başkanı Müsavat Dervişoğlu da adaylık sürecine iyice ısınmış. Her ne kadar İstanbul’dan misafirlerim olduğu için MHP teşkilatının düzenlediği yemeğe katılamadıysam da, okuduklarım ve bana yemekten aktarılanlar Dervişoğlu’nun muhalefet çıtasını daha yukarıya taşıyacağını gösteriyor. Gerçi Kocaoğlu karşısında ekstra iş yapmaya gerek yok. Malzeme sürekli geliyor. Projeler bekliyor, bittiği iddia edilenlerin neredeyse tamamı beğenilmiyor.
Tabii ki, yemekten bazı notları da yazmadan geçemeyeceğim.
1 – Dervişoğlu o kadar konuşmuş ki, masada başka kimse konuşamamış. Ben olsaydım, bir ara, “Sayın il başkanım tamam da, hani biraz da yemek yiyelim” diyebilirdim.
2 – Mönüde maydanozlu beyaz içecek yokmuş.
3 – Yemekteki gazeteciler arasında eski solcular da varmış. 80 öncesi farklı yerlerde olanların bugün aynı masada bir konuyu tartışıyor olmaları ilginç. Bu durum Dervişoğlu’nu da şaşırtmış.
4 – Böyle bir yazı kaleme aldığım için sanırım maydanozlu beyaz içeceği hak ettim.

NOT 1: Ümit Yaldız Pazar günü yayınladığı yazısında magazine iyice girmiş. Ancak yazıda istediğim keyfi alamadım. Keşke Avrupa Futbol Şampiyonası üzerine girseydi iddiaya. Belki konu futbol olunca daha iyi yazardı. Tabii bu yazı üzerine dün yaptığım telefonlarda neler konuşulduğunu burada açmayacağım. Açarsam İzmir sarsılır vallahi…

NOT 2: Önceki gün yaptığım Denizli ve Aydın ziyaretlerimde kentlerin İzmir çıkışlarında İzmir tabelasının hemen altında Homeros Vadisi tabelası da vardı. Sanırım Kocaoğlu bu tabelalardan 10 bin tane yaptırmış. İzmir’de koyacak yer kalmayınca yakın illere de dağıtmış.

NOT 3: İzmir Ticaret Odası nihayet doğru dürüst bir iş yaptı. Yıllardır depolarda duran kayıtların yeni Türkçe ile piyasaya sunulması çok önemli. İzmir’in bir dönemini anlamak için araştırmacıların bu bilgilere ihtiyaçları vardı.

YENİGÜN 09 - 06 - 2008

6 Haziran 2008 Cuma

Attan inip eşeğe binmek

Bugünlerde herkesin dilinde “CHP’nin İzmir Büyükşehir belediye başkanı kim olacak?”
Daha önce de bu sütunda dile getirmiştim. CHP’nin bugün için belediye başkanlık sorunu yok. Eğer Baykal Aziz Kocaoğlu’ndan vazgeçerse adaylıklar gündeme gelecek.
Aday adayları ise çalışmalarını sürdürüyor. Partiye geldikten sonra hızla yükselişe geçen Mehmet Ali Susam en etlisi isimlerden biri.
Her ne kadar kendisine “Aday olacak mısınız” sorusunu sorulduğunda resmi olarak “Ben milletvekiliyim ve çalışmalarımı devam ettiriyorum” diyorsa da, yakın çevresine başka açıklamalarda bulunuyor.
Birkaç gün önce kendisine çok yakın esnaf grubu ile yaptığı sohbette CHP’nin İzmir’de doğru yönetilmediğini, gerekirse attan inip eşeğe binmeye hazır olduğunu belirten Susam’ın önümüzdeki sürece ciddi şekilde hazırlandığı çok açık.
Gerçi milletvekilliği koltuğunu at, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğunu eşek olarak değerlendirmek ne kadar doğru.
Eğer sade bir milletvekili iseniz ve partiniz muhalefette ise Meclis’te 15 metrekarelik odanızda oturup ziyaretçi beklemek dışında yapacağınız çok şey olamaz.
Buna karşılık 5 katrilyonluk bütçesi ile İzmir Büyükşehir Belediyesi birkaç bakanlığın da ötesinde oldukça önemli bir koltuk.
Üstelik bu koltuğa oturduğunuz takdirde kenti istediğiniz gibi yönetiyorsunuz. Milletvekilleri gibi genel başkanın sözünü dinlemek onun vereceği işleri takip etmek gibi “önemli” görevleriniz de yok.
Susam’ın eşeğe talip olmasını isteyenlerin sayısı hiç de az değil aslında. Bu da son derece normal. Yıllık 5 katrilyonluk bütçeyi kim yönetmek istemez ki…
Aslında aday adaylıkları tartışması için henüz erken. Öncelikle AKP’nin kapatılma davası sonucunu görmek, yeni siyasi oluşumları gözlemek gerekiyor. Dolayısıyla yerel seçimleri bugünün konjöktüründen ayırarak değerlendirmek yanlış olacaktır.

NOT 1: Konak Belediyesi’nde ilginç gelişmeler oluyor. Ancak Konak Belediye Başkanı hiç sesini çıkarmıyor. Çıkarmıyor mu yoksa çıkaramıyor mu?

NOT 2: Dikili adayından sonra Güzelbahçe adayı da belli olmuş. Sanırım CHP çaktırmadan aday belirliyor, biz de trene bakıp hala aday adayları üzerine yazıyoruz. Birileri birilerini atlatıyor sanırım. Yakında kimin aldandığını, kimin atlatıldığını daha iyi göreceğiz.

NOT 3: 6 Haziran yaklaşıyor. Ümit Yaldız magazin çalışmalarına hız vermiştir elbette.

YENİGÜN 04 - 06 - 2008

Bir yazının getirdikleri

İzmir’in yeni magazin yazarı Ümit Yaldız, kurultay delegesi Nuri Batuhan’ın telefonunu açık bırakması nedeniyle dinleyip, duyduklarını kaleme alınca, CHP’de ikinci skandal yaşandı. Tüm internet sitelerinde birinci haber olan telefon muhabbeti kimlere yaradı?
1 – Yenigün Gazetesi tüm Türkiye’de bir habere imza atan yerel gazete olarak çok konuşuldu.
2 – Ümit Yaldız bu haberi kaleme alarak kendi ismini perçinledi. Tabii Vakit Gazetesi muhabirinden çok farklı olduğunu da ortaya koydu.
3 – Kurultay delegesi Nuri Batuhan tüm Türkiye’de tanındı. Dedesi ile aynı kaderi paylaştığı için de mutluydu. Bakarsınız bu şöhret Batuhan’ı Karabağlar Belediye Başkanlığı’na bile taşıyabilir.
4 – Haberin internetten yayılma süreci, aslında yerel haberlerin de internet üzerinden çok hızlı bir şekilde ulusal medyaya taşınabildiğini gösterdi.
Bu haberden kim yara aldı.
1 – Önder Sav, çok sevdiği Nuri Batuhan tarafından istemeden de olsa yeniden medyaya taşındı. CHP’deki telefon dinleme krizi yeniden gündem oldu.
2 – Ekibin İzmir’de giderek zayıflayan gücüne bir de telefon muhabbeti eklendi. Bundan böyle CHP’nin İzmir siyasetinde cep telefonu farklı bir şekilde algılanacak.
3 – Nuri Batuhan bu haberle birlikte ekip ilişkisinde yara aldı. Diğer ilçe başkanlarının Batuhan’ı durdurmak için harekete geçeceği açık ve net…

NOT 1: 100 ünlü Türk büyüğünden Hasan Tahsin, İzmir’de olay yaratan mangal partisinden sonra bira partisinde görüldü. Kalabalık bir gazeteci grubu ile bira partisine katılan Tahsin’in bundan sonra hangi partilere katılacağı da merak konusu oldu.

NOT 2: Deniz Baykal’ın Güneydoğu gezisine İzmir’den ilçe başkanı olarak sadece Sıtkı Kürüm’ün katılması ilginçti. Diğer ilçe başkanlarının bu konuda neler dediklerini duyar gibiyim.

NOT 3: İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın köşe yazılarını daha dikkatli okuması gerekiyor. Dikili Belediye Başkanı adayının atanması haberi bizzat Dikili’den geldi. “Dikili Belediye Başkanlığı için Yüksel Uçar’a sadece Önder Sav söz verdi” demek ile böyle bir toplantıda bulunduğu, karşı çıkmadığına göre kendisinin de destek verdiği anlaşılmıyor mu?

NOT 4: Sevgili Ümit Yaldız bugün 6 Haziran ve Kemal Karataş hala görevinde. Bakalım bugün neler yazdın…

YENİGÜN 06 - 06 - 2008

2 Haziran 2008 Pazartesi

Kavgadan beslenmek

Dün Yenigün’ün manşeti aslında her şeyi açıklıyor.
İzmir CHP’de kavga bitmez ve bundan sonra daha da şiddetlenerek devam edecek.
Neden?
1 – CHP’de bugün aktif siyaset yapanların tamamı yerel seçimlerde bir koltuk bekliyor.
2 – Son 8 yılın politikaları sonucunda ortaya çıkan malzeme bu. Bu malzeme dışında başka bir olasılık da yok.
3 – Genel merkezdeki çatışmaların yarattığı yapının, genel merkez politikaları değişse bile yerel seçimlere kadar böyle gideceği açık.
4 – Partinin genel başkanı bile İzmir’deki son durumdan rahatsız Ancak o bile bu süreçte bu çatışmaya müdahale edemez.
5 – Genel merkezdeki yeni unsurlar da bu yapının üzerine oturarak siyaset yapmaya devam ediyorlar. Dolayısıyla değişime onlar da kapalı.
7 – Konjoktürel nedenler dolayısıyla partinin oyu düşmüyor. Bu nedenle herkes biraz da rahat hareket ediyor. Ancak yarın konjonktürün aynen devam edeceğini şimdiden kim bilebilir.
8 – AKP’nin kapatılması ve yeni bir merkez sağ partinin kurulması planlar arasında. Böyle bir yapının CHP’yi İzmir’de zorlama olasılığı çok yüksek.
9 – Aslında kimse partinin geleceği üzerine düşünmüyor. Herkes kendi siyasi beklentilerini daha öne çıkarıyor.
Bu tespitler ve eleştiriler tek bir düşünceye veya yapıya yönelik değildir. İzmir CHP’nin geneline yönelik eleştirilerdir. Dolayısıyla herkesin koltuğuna oturup bir daha düşünmesi gerekecek. O koltukların kaptırılması halinde yeniden alınmaları hiç de kolay değil. Üstelik bunun için en az beş yıl beklemek zorundasınız.
CHP’nin belediye başkanının olmadığı ya da yeni kurulacak ilçelere adaylarını önceden saptaması önemli. Bakalım genel merkez bu önerileri ne kadar ciddiye alacak.
Deniz Baykal’ın da İzmir’deki toplantıda ifade ettiği gibi İzmir sistemin devamı için çok önemli bir psikolojik direnç noktası. İzmir’in kaybedilmesinin Türkiye üzerinde yaratacağı olumsuz havayı da iyi irdelemek gerekiyor.
İzmir’in kaybedilmesi halinde faturanın herkese çıkarılacağını iyi bilmeliyiz.
Gerçi bir bölümü bu faturayı ödemeyip partiyi terk edecektir. Ancak gerçek sosyal demokratlar ve sol düşünenler için bu kez çok daha güç bir mücadele başlayacak.
Bu zemini doğru tanımlayıp, eldekilerin yitirilmemesi için çalışılması gerekiyor.
Umarım bu gelişmeleri fark eden sessiz bir çoğunluk vardır.

NOT: Kocaoğlu su çalışması için başbakan ile Güneydoğu’ya gideceğine elindeki projeleri bitirse iyi olacak.

YENİGÜN 02 - 06 - 208