Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

25 Haziran 2002 Salı

Super light başkan

Bolçova Belediye Başkanı Ali İhsan Ülker, icraatlarından dolayı "light belediye başkanı" olarak tanımlanır. Çocuk emekleme yarışmasından, Agamemnon Festivali'ne, Üç Band Bilardo Şampiyonası'na kadar sayısız etkinliklere imza atan Ülker'in yeni icraatı, belediyenin faaliyet raporu katalogu oldu. Her belediye tabii ki faaliyet raporu yayınlamak zorundadır. Ancak ekonomik kriz içinde olan Türkiye'de, üstelik başbakanlığın "kamu kurumlarında aşırı lüksten kaçının" talimatı varken, Ali İhsan Ülker'in turizm kataloglarına benzeyen faaliyet raporu bastırması, eleştirilerin yeniden başlamasına neden oldu.
Faaliyet raporu değil, sanki Türkiye'nin yurtdışında tanıtım kataloğu gibi... Nereden baksanız sadece bir kataloğun baskısı 12.5 milyon lirayı bulur. Yapım masrafları hariç. Biz gazetecilere de postalandığına göre en az 1000 tane basılmıştır. Gelin masrafı siz hesaplayın.
Bu kadar da değil, faaliyet raporunun eleştirecek yönleri. Ülker, birlikte çalıştığı tüm müdürlerin fotoğraflarını da yayınlamış katalogda. Hepsi teker teker aynı pozu vermişler. Hasan Cemal'in kollarını kavuşturmasından esinlenmişler. Tabii yine en başta Ali İhsan Ülker. "Light belediye"nin 2002 projeleri de var katalogda.
Projelerde ilk sırayı yeni belediye hizmet binası alıyor.
Şüphesiz Ali İhsan Ülker'e yakışacak, modern bir hizmet binası şart.
Bu kadar önemli işlerle uğraşan bir belediye başkanının hakkıdır modern, lüks bir hizmet binasında halkının istekleri için çalışmak. Ancak projenin ortalama maliyeti konusuna hiç değinilmemiş faaliyet raporunda.
Raporda, Balçova Belediyesi ve Belediye Başkanı Ali İhsan Ülker'in basında çıkan haberlerine de yer verilmiş. Hepsi olumlu, hepsi güzel haberler. Aralarında bir tek eleştirel haber görmedim. Belki de bugüne kadar hiç eleştiri almamıştır Ali İhsan Ülker. Bu kadar önemli işler başaran bir belediye başkanı neden eleştirilir ki...
Bir ay önce birinci sayfanın manşeti olan "light belediye" başlıklı haberimize bir de gönderme yapmış. "Ben light değilim, super lightım" diyor Ülker ve ekliyor:
"Reklamın iyisi kötüsü olmaz."
Biz de Ülker'in tespitinden yola çıkarak, Balçova Belediye Başkanı'nın sıfatı değiştiriyor ve kendisine kendi istediği gibi "süper light" diyoruz.
Umarız önümüzdeki günlerde gerçekleştireceği icraatlarla "Süper light" sıfatına yakışır davranır Balçova Belediye Başkanı...

HABER EKSPRES 25 - 06 - 2002

19 Haziran 2002 Çarşamba

Politikacı-gazeteci ilişkisi

Politikacı-gazeteci ilişkisi önemli, ancak bir o kadar tehlikelidir. Siyaset ile yakından ilgilenen gazeteci, politikacı ile ilişki kurarken, birçok noktayı dikkate almak zorundadır. Bu ilişkide gazeteci açısından iki ana amaç ön plana çıkar. Birincisi bilginin elde edilmesi, ikincisi de bu bilginin kamuoyuna aktarılmasıdır. Gazeteci elde ettiği bilgide objektiflik aramaz. Bilgi karşı taraftan elde edildiği için, bu bilginin objektif olup olmadığı saptanamaz. Zaten bilginin objektif olma şansı da yoktur.
Gazetecinin sorumluluk alanı, karşıdan aldığı bilgiyi yorum yapmadan, sübjektif unsurlar katmadan okuyucuya ulaştırması ile sınırlıdır. Gazeteci-politikacı arasındaki ikinci önemli ilişki, "yazılmamak kaydıyla" sızdırılan bilgilerdir. Bu, iki aktörün de istediği bir ilişki biçimidir. Gazeteci, olayların arka planını öğrenmek, sorunları doğru algılamak için bu tür bilgiye ihtiyaç duyar. Daha sonra karşılaşacağı gelişmeleri bu bilgiler ışığında yorumlamaya çalışır.
Politikacı da, gazetecinin bilgi birikiminden yararlanmak, geleceğe yönelik açılımlar konusunda destek almak için olayların arka planını anlatır, kendisinin göremediği bazı açmazları gazetecinin gözleriyle anlamaya çalışır.
Bu ilişkiyi bir bütün olarak ele aldığınızda gazetecinin işi çok daha zordur. Bir politikacı böyle bir ilişkiyi iki ya da üç gazeteci ile sürdürürken, bir gazeteci bu ilişkiyi en az 15 politikacı ile geliştirmek zorundadır.
Sonuçta iki taraf için gerekli, üretken bir ilişkidir yaşanan... Ayrıca zor bir ilişkidir. Çünkü bu biçimin sınırları belli değildir. Bir gün aktif olan, diğer gün pasif davranabilir. Ancak ilişki, birinin sürekli etken, diğerinin ise edilgen hale gelmesiyle bozulma sürecine girer. O zaman gazetecinin yapacağı şey, ilişkiyi bu aşamada noktalamasıdır. Aksi takdirde etik anlayışlar yıkılır, objektif olmaktan uzaklaşılır.
"Bunları neden anlatıyorum?" diye sorabilirsiniz. Vurgulamak istediğim nokta, özellikle gazeteci kökenli köşe yazarlarının işlerinin hiç de kolay olmadığı... Bu ayırımı özellikle yapıyorum. Çünkü gazeteci kökenli köşe yazarları ile gazeteci kökenli olmayan köşe yazarları arasında önemli bir fark olduğuna inanıyorum. Köşe yazarları bazen yazdıkları nedeniyle toplum önünde idam sehpasına götürülüyor, yerden yere vuruluyorlar. Toplumun önünde hakarete uğruyor, objektif olmamakla suçlanıyorlar.
Ancak aynı konu kapalı kapılar ardında konuşulduğunda, aslında yazılanların doğru olduğu belirtiliyor.
İşin en güç yanı da bu zaten. Yazılanların doğru olmasına karşılık, karşı tarafın salt kendisini korumak gerekçesiyle saldırıya geçmesi.
Ancak bir süre sonra alışıyorsunuz bütün bunlara... Bazen gülüp geçiyor, bazen de ilişkilerinizi yeniden düzenlemeye başlıyorsunuz.
Gördüğünüz gibi bir köşe yazarı olmak sanıldığı gibi kolay değil. Dolayısıyla eli kalem tutan herkesin köşe yazarı olması mümkün değil. Keskin bir kılıç üzerinde yürümeyi başarmak, sağdan soldan gelecek darbelere karşılık düşmeden yürümeniz gerekiyor. Bunun için de bilgi, cesaret ve inanç şart.

HABER EKSPRES 19 - 06 - 2002

16 Haziran 2002 Pazar

En büyük ödül töreni

Atatürkçü Düşünce Derneği İzmir Şubesi, her yıl yaptığını yeniden tekrarladı ve Vural Savaş'ın da aralarında bulunduğu 30 kişiye, Atatürkçülüğe Katkı Ödülü verdi. Vural Savaş'a ödül verilmesi son derece doğru. Bu ülke O'nun gibi bir Atatürkçü'yü zor yetiştirir bir daha! Zaten Vural Savaş olmasaydı, bu ülkenin ne hale geleceğini tahmin bile edemezdik.
Ödülleri alan diğer kurum ve kişiler önemli benim için. Örneğin, İzmir Ticaret Odası'na en Atatürkçü Ticaret Odası ödülü verilmiş. Ödülü, Ekrem Demirtaş gelemediği için, Meclis Başkanı DYP'li Necip Kalkan aldı. İzmir Ticaret Odası'na, neden bu ünvanın verildiğini anlamış değilim. Alınan 20 biletin, bu ödülde rolü olmadığını da özellikle belirtmek isterim.
Oduncular ve Kömürcüler Odası da, Atatürkçülüğe yaptığı "katkı"dan dolayı, ödüle layık görüldü. Katkı çok önemli. Odun ve kömür depolarına, Atatürk posterleri astırdılar.
Ödülün biri İrembe'ye, diğeri ise İrembe'nin sahiplerinden Prof. Dr. Nurettin Demir'e gitti. Ödülü alan bir başka Nurettin Demir ise sorun yok. Ancak, benim tanıdığım Nurettin Demir ise Atatürkçülüğe yaptığı katkıları bu sütundan teker teker açıklamak zorunda.
Bu ödülün diğer gediklisi, Ege-Koop Başkanı Hüseyin Aslan, önceki akşam yine ödül alanlardan biri... Bu tür törenleri kaçırmayan Hüseyin Aslan'ın, bu kez mazeret bildirmesi ilginç.
En Atatürkçü kurum olarak TRT'ye ödül verilmiş. Özel kanallara ödül verecek halleri yok ya... Çünkü oralarda bu ülkeyi sevmeyen bazı gazetecilere program yaptırıyorlar.
Bahattin Tatış, gecenin en Atatürkçü eğitimcisi seçildi.
Neden?
Yanıtı çok basit. Bahattin Tatış, Latife Hanım Köşkü'nü onardığı için, bu ödüle layık görüldü.
Ödül alanları yayınlamaya devam ediyoruz.
Atalay Noyaner. Yorum yok!
M. Ali Molay. Dalaman SEKA'yı özelleştirme programında satın alan işadamı. Bence, en doğrusunu yaptı. Ancak özelleştirmeyi istemeyen, SEKA'nın özelleştirilmesine karşı duran, ADD'nin M. Ali Molay'a ödül vermesini de anlayamadım.
Faruk Saraç... Modacı.
İnci Aküleri sahibi Cevdet İnci.
İzmir Valisi Alaaddin Yüksel de, en Atatürkçü Vali ödülü aldı. Zaten İzmir'de bir vali var bildiğim kadarıyla.
Bir gazeteci, kaynağını saklar. Ancak, bu kez ben kaynağımı açıklıyorum. Aslında bu bilgilerin bir bölümü, ADD İzmir Şubesi Denetleme Kurulu Başkanı Macit Sefiloğlu'ndan alınmıştır. Kendisi gazetemizin haber müdürü ve köşe yazarıdır. Ve hala bir ADD üyesidir.

HABER EKSPRES 15 - 06 - 2002