Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

26 Nisan 2000 Çarşamba

Güzel kokulu İzmir

İzmir Ticaret Odası'nın Yunanistan seyahatine katılanlar, dönüş yolculuğu sırasında aileleri, arkadaşları ve tanıdıkları için hummalı bir alışverişe giriştiler. Aslında çok doğal bir davranış... Ama konu, bir partilinin, bir İzmir milletvekilinin istediği "kurabiyeleri" bulması olunca ilginç hale geliyor. Daha önce Selanik'i ziyaret eden ve orada yediği kurabiyenin tadını unutmayan milletvekili İTO ile Yunanistan'a giden bir partiliye bu görevi vermiş. Yunanistan'a ilk kez gelen ve yabancı dil bilmeyen partili de kurabiyelerin bulunması için Türkiye'nin Selanik Başkonsolosluğu'ndan yardım istemiş.
Konsolosluk görevlilerinin hummalı çalışmasına karşılık istenilen kurabiyelere bir türlü ulaşılamadı. Öğleyin dükkanlarını kapatıp haftasonu tatiline giden Yunanlılar, bu kez milletvekilimizin ağzının tadını yarıda bıraktılar!
Partili de kendini affettirmek için kurabiye yerine hediye olarak reçel aldı.
Selanik İzmir'e benziyor. Son gün Yunanlı gazetecilerle birlikte kasapların yoğun olduğu bir pazarda küçük ancak çok şirin bir deniz ürünleri lokantasında yemek yedik. Lokantanın ismi "Güzel kokulu İzmir"di.
Lokantanın sahibi 80 yaşlarında bir ihtiyar. Babasıyla birlikte İzmir'den Selanik'e göçetmişler. Şimdi de oğlu ile işletiyor lokantayı.
İzmir'den geldiğimi öğrenince ilk sorduğu soru "Hala güzel kokuyor mu İzmir" oldu.
Yanıt veremedim.
Ne diyecektim ki... Körfez'in kokusunu, bıraktıkları güzel evlerin yerini apartmanların aldığını, yeşil kelimesinin unutulduğunu mu...
Kekelediğimi gören Yunanlı gazeteciler girdiler devreye...
"Çok değişti İzmir, Selanik'ten bile büyük... Bu nedenle eskisi gibi değil" dediler ve bir anlamda kurtardılar beni...
Selanik İzmir'e benziyor ama Akdeniz kenti kimliğini hala yaşatıyor. Modern binaların arasında 19. yüzyıldan kalma bakımlı binalar göze çarpıyor. Kordon yolunda birbiri ardına sıralanmış kafelerde güneşin batışını seyrediyor insanlar. Ve yemyeşil parklarda günün keyfini çıkarıyorlar...
Biz mi, beton blokların arasında nefes almaya, Körfez'in kokusunu duymaya devam ediyoruz.

YENİ ASIR 26 - 04 - 2000

14 Nisan 2000 Cuma

Dostlar buluştu

Ankara'da bir araya gelen Türk ve Yunanlı gazeteciler, basının barışın sağlanmasındaki rolü üzerinde durdu. Avrupa Gazeteciler Birliği, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin de aralarında bulunduğu yedi gazetecilik örgütünce düzenlenen panele Sophia Vultepsi, Monalis Mathoadokis, Süleyman Gençel ve Can Dündar konuşmacı olarak katıldı. Paneli Yunanistan Büyükelçisi Yohoannis Korantis de izledi. Gazeteci Mathoadokis, "Yunanistan'da basın adaletin kapısıdır derler. Basının işlevini yerine getirebilmesi için iktidarları eleştirmesi şart" dedi. Vultepsi de savaş karşıtlığının bir meslek ilkesi olduğunu hatırlattı. Gençel gazetecilerin devletçi ve milliyetçi bakış açısını terk etmesini, Dündar da, iktidar bağımlılığından kurtulunmasını istedi.

RADİKAL 14 Nisan 2000

2 Nisan 2000 Pazar

Acaba?

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina, bir sonraki seçimde, CHP'den mi büyükşehir belediye başkanı adayı olacak?
İlk bakışta "Bunun için erken" ya da "Kesinlikle olmaz" diyebilirsiniz. Ancak ipuçlarını alt alta koyup topladığımızda, karşımıza ilginç sonuçlar çıkıyor.
İpuçlarını sıralayalım. Sonra siz toplayın, bakalım ne sonuç elde edeceksiniz?
1 - CHP'nin İzmir büyükşehir belediye başkanlığı için kenti peşinden sürükleyecek bir adayı yok. Bu göreve yatkın tek aday Bülent Baratalı, milletvekili olma peşinde. Ankara'ya taşındı, ailesini de yanına aldırdı. Üstelik oğlunu başkentteki bir okula yazdırdı. Ankara'dan İzmir'e dönmeyeceği çok açık.
2 - CHP İl Yönetimi ile Ahmet Piriştina'nın arası iyi. CHP, muhalefetini direkt olarak Piriştina'ya yönlendirmiyor. Beğenmedikleri Konak Belediye Başkanı Erdal İzgi'ye karşı açık ve yoğun muhalefet yapıyor. Ancak iş Piriştina'ya gelince, muhalefeti yumuşatıyor. Geçtiğimiz hafta belediye faaliyet raporunun onaylanmasında da aynı tavrı gösterdiler ve "evet" oyu kullandılar.
3 - Ahmet Piriştina'nın belediye binasının kapısına kadar inip karşıladığı tek siyasi lider var. O da Deniz Baykal. Üstelik Piriştina'nın tavrı ve yönetim biçimi, Deniz Baykal'ı andırıyor.
4 - CHP'nin yeni ideolojisi, Batılı anlamda sosyal demokrat parti tarzı ile bütünleşiyor. Dolayısıyla gelecek dönem adaylarının, toplumun her kesimiyle, özellikle işadamlarıyla yakın ilişkisini gündeme getiriyor. Bir işadamı olarak Piriştina'nın, bu rolü çok rahat yapacağı açık.
5 - Ahmet Piriştina, DSP'ye değil Ecevit'e bağlı biri. Ecevit'in bir sonraki dönemde partinin başında olmayacağı gerçeği Piriştina'nın bu partiyle ilişkisini koparmaya yeterli. Piriştina, Ecevit sonrası DSP'nin başına da geçebilirdi. Ancak Ankara'daki gelişmeler, Ecevit sonrası, partinin iyice karışacağının ve Piriştina'nın bu partide kalamayacağının işaretlerini veriyor.
6 - Piriştina bir dönem daha büyükşehir belediye başkanlığı görevini sürdürmek istiyor. DSP'nin bu haliyle barajı bile aşamayacağını iyi biliyor. Bu nedenle kendisine yeni bir parti bulmak zorunda. CHP de ona en yakın parti.
7 - Piriştina'nın, Türkiye İşçi Partisi geçmişi var. Üstelik kültür, sanat, edebiyat alanlarındaki ilişkileri oldukça önemli. Bir anlamda CHP'nin istediği ilişkilere sahip.
8 - Belediye koridorlarında, DSP saflarında ve CHP cenahındaki küçük boyutlu toplantılarda bu ihtimal gündeme geldiğinde kimse "Olur mu öyle" tavrını göstermiyor, "Siyaset bu herşey olabilir" yorumunu yapıyor.
Bu notlar bütünü ileriye yönelik bir projeksiyon. Üstelik birkaç gündür bu sütundan dile getirdiğim, "CHP, seçimler için isimlerini şimdiden belirlemeye başlamalı ve tartışmalı" tespitinin, pratiğe dökülmüş ilk hali.

YENİ ASIR 02 - 04 - 2000