Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

29 Nisan 2009 Çarşamba

Bu sorular sorulmalı

Aziz Kocaoğlu tatile çıkmadan önce gazetecilere uzun bir röportaj vermiş. Gazeteler parça parça giriyorlar bu röportajı. Böylece tatilde olan Kocaoğlu’nu İzmir’de hissetmeye devam ediyoruz. Bunu kim düşünmüş ise Kocaoğlu açısından doğru yapmış.
Mesele tüm gazetelerin, amiralin isteğine uyarak bu röportajı parçalamaları…
Röportajda konu edilecek ve eleştirilecek çok şey var.
Birinci eleştirim iki gün önceki manşetlere yönelik.
“Gerekirse belediye çalışanların maaşlarını indiririm” sözü…
Kocaoğlu eğer belediye bütçesinde ekonomik kriz nedeniyle sorun yaşandığını iddia ediyor ise, seçimden önce işçilere neden yüzde 20 zam yaptı?
Yardım adı altında ekonomik sorunu olan vatandaşlara neden para dağıttı?
Bu maaş indirimi belediyede kimleri etkileyecek?
Memurları mı?
Hayır. Çünkü yasal olarak memur maaşını indirmek mümkün değil.
Sendikalı işçileri mi?
Sendika bu konuya hiç de olumlu yaklaşmıyor. Çünkü burada yapılacak böyle bir anlaşma Türkiye’ye örnek olabilir. Dolayısıyla sendikanın var olma nedeni ortadan kalkar.
O halde kim etkilenecek?
1 – Sözleşmeli personel.
2 – Sendikasız işçiler.
Yani durum öyle Kocaoğlu’nun attığı hava gibi değil açıkçası…
Kocaoğlu bugün çıkan haberde de sütten çıkmış ak kaşık olmadığını belirtiyor ve ekliyor: “Bizim de kabahatlerimiz olmuş olabilir. Ben de insanım. İl başkanımız uyumlu, siyaseti bilen, beyefendi. İdeal bir arkadaşımız. Onunla güzel işler yapacağımıza inanıyorum. Bir sıkıntı olacağını zannetmiyorum.”
Kocaoğlu sürdürüyor önemli açıklamalarını:
“İmar komisyonunda imarda işi olan arkadaşların olması sıkıntıdır. Doğru bir dosya olsa bile malzeme olabilir. Bu insanlar proje yapıyor, dosyayı takip ediyor ve buradan para kazanıyor. Bu onun işi. Ama daha sonra gelip bunu belediyeye anlatıyor. Savunuyor. Bunu bir meclis üyesi ve dosyasını takip eden bir insan olarak planlamanın karşısında oturmak var, birde mesleğini icra eden bir adam olarak oturmak var. Bu yanlış olabilir, eleştirilebilir ama bana göre piyasada iş yapan arkadaşların imar komisyonu gibi hassas bir komisyona seçilmeleri yanlış…”
Tüm bu net açıklamalardan sonra İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı, arada bir sorduğum iki soruya yanıt verir umarım. Bu kadar açık ve net konuştuğuna göre:
1 – Sayın Kocaoğlu seçimden iki ay önce Giraud Ailesi’nin Buca’daki arsasının imar değişikliğinde belediyede kimler ön ayak oldular? Bu konuya bir müdahaleniz var mı?
2 - Sayın Kocaoğlu siz mason musunuz?
3 – Sayın Kocaoğlu, Güven Ailesi’ne bu kadar güvenmenizin nedenleri nelerdir?

YENİGÜN 29 - 04 - 2009

27 Nisan 2009 Pazartesi

Kısa Kısa...

Bir dönemin efsane ismi Yüksel Çakmur yeniden CHP’ye dönüyor. Bu konuda Genel Başkan Deniz Baykal ile görüşen Çakmur, CHP’ye yeniden üye olmak istediğini kaydetti. Baykal da bu isteği kırmayarak Çakmur’un dönüşüne olumlu sinyal verdi. Önümüzdeki günlerde İzmir’de gerçekleşecek büyük bir etkinlikle CHP’ye dönecek olan Çakmur’un ekibinin ise ne yapacağı merakla bekleniyor.

* * *

DSP’nin başına ise kimin geleceği tartışılıyor. Kamuoyunda birçok isim gündeme gelmesine karşılık sürpriz bir adayın atak yapması bekleniyor. Masum Türker. Bir dönem Ekonomiden Sorumlu Bakan olarak kabinede görev alan Türker’in, Genel Başkan Zeki Sezer’in aday olmaması halinde adaylığını açıklayacağı DSP kulislerini hareketlendirdi. Türker’in DSP delegasyonu üzerinde hatırı sayılır etkisinin bulunması da şansını artırıyor.

* * *

Bu hafta CHP içinde önemli gelişmeler yaşanabilir. Örgütlerin yeniden toparlanması, genel merkezin örgüt yapısını belirleme noktasındaki tavrı önümüzdeki genel seçimler için de bir işaret olacak. Tabii en önemli nokta Genel Başkan’ın İzmir üzerine düşündükleri. Yerel seçimler sonrası İzmir’in hangi noktaya doğru hareketleneceğine ve ekipler arasında yaşanan mücadelenin alacağı pozisyona Deniz Baykal karar verecek.

* * *

Aziz Kocaoğlu mayıs ayı başına kadar memleketi Tokat Erbaa’da... Seçim döneminin yorgunluğunu atacak olan Kocaoğlu’nun önümüzdeki dönemde yapacaklarını tatilde kaleme alacak. Kocaoğlu’nun özellikle danışman grubunu genişleteceği ve bazı konularda uzman isimlerle çalışacağı iddia ediliyor. Aslında Kocaoğlu herşeyi bildiği için böyle bir danışman grubuna pek ihtiyacı yok bana göre...

* * *

CHP’nin İzmir’de yerel seçim başarısı ortada. Aslında bu başarı atılacak bazı adımlarla daha da perçinlenebilir. Başta AKP olmak üzere birçok partiden CHP’ye katılımların yoğun olarak yaşanacağı bir döneme giriliyor. Yaz sonuna kadar hiç beklemediğiniz isimleri CHP’de görme olasılığınız çok yüksek. Şimdiden isim vermeyelim. Ancak bu isimler teker teker CHP’ye katıldığında, bu tespit daha önce kaleme alınmıştı diye düşünmeniz yeter.

* * *

İzmir Ticaret Odası’nın yayınladığı Kurtuluş adlı kitap Türk-Yunan dostluğunun geliştirilmesi açısından önemli bir adım. Öğretim üyesi Elçin Macar’ın kaleminden yayınlanan kitabın Yunanistan’da da olumlu karşılanacağı açık. Bu kitap ile birlikte şöyle bir gerçeği de vurgulamak gerekiyor. İzmir Ticaret Odası, Ekrem Demirtaş başkanlığında Türk-Yunan ilişkilerinin normalleşmesi konusunda sadece İzmir’de değil Türkiye’de de en çok çaba harcayan sivil toplum örgütlerinin başında geliyor. Kolay değil, İZTO tam 10 yıldır bu konunun içinde ve sürekli yeni projelerle karşımıza çıkıyor.

YENİGÜN 27 - 04 - 2009

24 Nisan 2009 Cuma

Baykal bekliyor

Deniz Baykal Seçimden önce yaptığı tüzük kurultayında bazı yeni kararlamıştı. Bunların arasında en göze çarpanı genel başkan yardımcılıkları sayısının artırılması, genel sekreterlik makamının gücünün azaltılmasıydı.
Baykal bu değişikliğe giderken partinin hantal yapısının değiştirilmesini, örgütlenme modelinde yaşanan sorunların ortadan kaldırılmasını hedeflemişti.
Seçimde özellikle kıyı kentlerinde ve büyükşehirlerde kazanılan başarının ardından bir açıklama yapan Deniz Baykal, ilk parti meclisinde tüzük değişikliklerinin yürürlüğe girmesini sağlayacağını söyledi.
Ancak bu konuda hiçbir adım atılmadı…
Üstelik Kemal Kılıçdaroğlu ve İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin kamuoyuna yaptıkları açıklamalarda, toplumun tercihleri ve beklentilerinin değiştiğini, CHP’nin üst-düzey yapısında da değişimi beklentileri olduğunu açıkladılar.
Buna rağmen Deniz Baykal adım atmamakta ısrarlı… Üstelik Parti Meclisi’nde biraz da üstü kapalı olarak bu tespitleri eleştirdi.
Seçim nedeniyle örgütlerde meydana gelen boşluk da ortada. Bir çok ilçede kurullar düşmüş durumda. Seçim nedeniyle kimsenin dokunmadığı örgütlerin yenilenmesi de gerekiyor.
Tüm bu gelişmelere karşılık Baykal adım atmıyor.
Neden?
Baykal örgütlerin yenilenmesi, üst düzey yapının revizyonu konusunda hangi adımları atacağını hesaplamaya çalışıyor.
Çünkü hem halkın beklentilerini karşılayacak yenilikler yapmalı hem, partide sürekli kendisine sorun çıkaran, hareket alanlarını daraltan isimlerden kurtulmalı hem de partiyi 2011’deki genel seçimlere taşıyacak isimleri genel merkez yöneticiliğine getirmeli…
Bu kadar değişimi hangi enstrümanları kullanarak yapacağı Baykal’ın kafasında hala açık değil.
Hem süreci görmek istiyor hem de yapacağı değişiklikleri kurguluyor Baykal.
Baykal’ın değişim isteğine destek olacak en büyük güç belediye başkanları…
Baykal bu sefer örgütlenmelerde belediye başkanları ile uyumlu çalışırsa bu çalışmadan önemli sonuçlar çıkarabilir.

NOT 1: Hasan Tahsin yine fikir değiştirmiş. Bu kez lord değil baron olmak istiyormuş. Bu baron sıfatı bana bir takım şeyler çağrıştırıyor… Özellikle İzmir’de.

NOT 2: CHP İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu Ankara’daydı. Genel merkezde yaptığı bazı görüşmelerin perde arkası yakında ortaya çıkar.

NOT 3: Kocaoğlu mayıs ayına kadar Büyükşehir’i yenilemeye çalışıyor. Aslında Ankara’da kalıp bu süreci başkentteyken tamamlamayı arzu ediyordu. Ancak 23 Nisan töreleri nedeniyle İzmir’e döndü ve “orak operasyonu”nu için düğmeye bastı.

YENİGÜN 24 - 04 - 2009

22 Nisan 2009 Çarşamba

Uyum sorunu

Büyükşehirde bugün en çok tartışılan konulardan biri büyükşehir – ilçe belediye başkanları arasındaki uyumun nasıl sağlanacağı üzerine…
Büyükşehir bu konuda bazı adımlar atacakmış önümüzdeki günlerde. Özellikle “Ne var, ben kazandım. Benim bir büyükşehir belediye başkanından aşağı kalır neyim var” ya da “Büyükşehir başka işlerle uğraşsın, ben ilçeme bakarım” şeklindeki davranış bozukluklarıyla ilgili bir birim oluşturacakmış büyükşehir.
Özellikle Kocaoğlu’na yakın meclis üyeleri de ilçe belediye başkanlarıyla olan ilişkilerin geliştirilmesi yönünde çalışacaklarmış.
Kocaoğlu sanırım büyükşehir ile sorunlu ilçe başkanlarını bizzat kendisi tanımlamıştır. Çünkü medya üzerinden yapılan bazı tespitlerin kendisini yanlış yönlere taşıyacağı kanısındayım.
Örneğin Bayraklı Belediye Başkanı Hasan Karabağ’ın bugünlerde istediği en son şey büyükşehir ile ilişkisinin bozulması. Bayraklı’nın gelişmesi, Karabağ’ın doğru hareket edebilmesi ve bu bölge için daha önce kabul edilen projelerin uygulanması için Büyükşehir’e ihtiyacı var Karabağ’ın. Bu konuda kamuoyundaki yanlış yönlendirmelerden de rahatsız. Bazı sözlerinin kişisel çıkarlar nedeniyle çarpıtılmasından da… Karabağ seçim sürecini değerlendirirken iki nokta üzerinde durdu:
1 – Kendisinin atanmasında Kemal Karataş’ın etkisi büyüktü. Bunu sağır sultan da biliyor. Deniz Baykal’ı ikna eden Kemal Karataş’tı.
2 – Seçim sürecinde yalnızdı. Bir iki milletvekili dışında pek destek görmemişti. Karabağ en azından bir iki milletvekilinden destek gördü. Seçimin kayıp ilçesi olarak değerlendirilen Gaziemir için kimse kılını bile kıpırdatmadı. Halil İbrahim Şenol ve ekibi kendileri çalışarak bir sonuca ulaştılar.
Aynı durum Karabağlar Belediye Başkanı Sıtkı Kürüm için de geçerli. Kürüm’ün bu süreçte her ne kadar ekip Büyükşehir komisyonlarında darbe yese de Büyükşehir ile uyumlu çalışmak zorunda. Seçim öncesi verilen sözlerin karşılanması en azından bir bölümünün yerine getirilmesi için Kocaoğlu’nun desteğine ihtiyacı var Kürüm’ün.
Büyükşehir ile dorudan sorunlu ilçe başkanlarını benim kaleme almama gerek yok. Herhalde Kocaoğlu bu isimleri ve kendisine karşı olmalarının nedenlerini bizden iyi biliyordur.

NOT 1: Aziz Kocaoğlu – Yusuf İnan ilişkisi üzerine çevrede dolaşan bir mail oldukça ilginç tespitleri içeriyor. Şimdilik bu konu hakkında bir tespitte bulunmak için erken. Ancak böyle bir mail ve bu mailin işaret ettiği web sayfasının varlığı konusunda İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’nın bir çalışma yapmasında yarar var. Çünkü bu tehlikeli bir gidişat…

NOT 2: Hasan Tahsin lord olmak istiyormuş. Bir kuvvacı olarak neden bir İngiliz asilzadesi olmak istediğini bir türlü anlayamadım ya neyse. Lord olacağına kont olsun ya da dük. Yok, doğru lord olmak daha iyi. Çünkü kont ve dük tanımlamaları bazen köpeklerde bile kullanıyor. Hem Dükhasan derken maazallah harfin biri değişirse ne olur…

NOT 3: Ne oldu bu Üçyol-Üçkuyular tadilat projesi? Ben bilgi aldım da, bunun kamuoyuna açıklanması İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’nın görevi…
 
YENİGÜN 22 - 04 - 2009

20 Nisan 2009 Pazartesi

Unutulan “post – it” ler

Geçtiğimiz günlerde büyükşehir koridorlarında dolaşan bir arkadaşım, bürokratlardan birinin odasının duvarında bir “post-it”e rastlamış. Sanırım İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu bir ara bu odaya gelmiş, yapacaklarını unutmamak için kaleme aldığı listeyi odanın duvarında unutmuş.
1 – A takımından sonra sırasıyla B, C, D takımları da Çeşme’de kampa alınacak. Gerekirse bütün Büyükşehir Çeşme’ye taşınacak.
2 – Güzelbahçe’deki üniversitenin örtüsü her sabah kaldırılıp altına bakılacak. Yeni bir şey bulunursa kamuoyu ile paylaşılacak.
3 – İşimiz İzmir, gücümüz İzmir memleketimiz Tokat - Erbaa sloganını kimin yaydığı ortaya çıkarılacak.
4 – Meclis üyelerinin iş takibi yaptıkları önümüzdeki ay yeniden gündeme getirilecek. Gelecek seçimler için meclissiz belediye olanakları araştırılacak.
5 – Tayland zedeler için Tayland şehitleri anıtı dikilecek. Tayland gezisinin yıldönümünde bu anıtta tören düzenlenecek. Karataş törenlere davet edilmeyecek.
6 – Gizli toplantılar Kaz Dağı yerine Kaf Dağı’nda yapılacak. Kendilerini Kaf dağında gören bazı ilçe belediye başkanları bu toplantılara alınmayacak.
7 – Yeni meclisin en önemli gezisi Tayland yerine Güney Kutbu’na yapılacak. Burada sauna, masaj salonu gibi indoor aktiviteler olamayacağı ve sadece penguenler ile ilişki geliştirilebileceği için, bazı gazetecilerin bu tür gezilere verdikleri yakıştırmalardan kurtulunacak.
8 - Aday belirleme ve seçim sürecinde elimden düşmeyen baston için Bayraklı’da yaptırılacak Uğurlu Baston Türbesi’ne konulacak. Türbe seçimlerde aday olamayanların ziyaretine açılacak.
9 - Aloş, İlknoş, Bilgoş ve Muzoş büyükşehirde oluşturulacak “VIP danışmanlar, hariçten gazel okuyanlar” servisinde görevlendirilecek.
10 – Bazen Obama gibi dublör kullanılacak. Bunun için Buca’dan Necati tercih edilecek.
11 – Bu dönem “Geçtiğimiz 5 yıla göre 5 katı iş yaptık”, “Müflis belediye aldık” denilmeyecek. Böylece “Acaba kendi kendimi mi eleştiriyorum” paranoyasından kurtulunacak.
12 – Bazı arkadaşlara olan borç faizi ile ödenecek. Gerekirse “vefa kredisi” çekilecek. Artık ortaya “araları bozuk” dedikodusu atılmayacak.
13 - Kalemle plan çizerken verilen poz bilgisayarda plan çizerken verilen poz ile değiştirilecek. Hala kalemle poz vermeme neden olan ve beni kamuoyu gözünde fena bir yere oturtmaya çalışan kişi bulunarak şiddetle cezalandırılacak.
14 – Bazı belediye başkanlarının benden uzun görünmesi engellenecek. Bunun için uzun boylu ilçe başkanları fotoğraflara alınmayacak.
15 – Üçyol-Üçkuyular hattının inşaası 2020 yılında bitirileceği gerçeğinden hareketle bu konuda yazı yazan köşe yazarı tekrar tünele indirilecek ve orada dolgu malzemesi olarak kullanılacak. Köşe yazarı tünelden çıkamadığı için çok üzülünecek ve bu hatta onun ismi verilecek.
16 – Büyükşehirde en efsane belediye başkanları köşesi hazırlanacak. Buraya şimdilik sadece benim fotoğrafım konulacak.
17 – Sırrı Abi mutlaka, yine ve yeniden Bornova Belediye Başkanı yapılacak. Bunun için hali hazırdaki Bornova Belediye Başkanı Büyükşehrin başına getirilecek. Peki o zaman bana ne olacak? Bir dakika bu film geçtiğimiz dönem böyle değildi. O zaman büyükşehir belediye başkanının istediği bir ilçede yeniden belediye başkanı olması için bir kanun düzenlenmesine çalışılacak. Bu kanun çerçevesinde önce yeniden Bornova Belediye Başkanı olunacak sonra oradan Büyükşehir’e geçilecek ve Sırrı Abi Bornova’ya başkan yapılacak. Çok karışık bir iş bu. Bunun altından kalkamayız.
 
YENİGÜN 20 - 04 - 2009

17 Nisan 2009 Cuma

Erken uyarı sistemi

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı konusunda yazıp çiziyoruz da ilçe belediye başkanlarını bir kenarda tutacak değiliz.Gerçi daha seçileli 15 gün oldu ancak bazı tavırlar herkesi şaşırtmaya başladı bile.Önümüzdeki süreçte bu tavırların kamuoyu önünde de tartışılacağı açık.Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan’a başkan mı bakan mı şeklinde hitap edileceği önemli bir sorun olmuş. CHP İzmir İl Merkezi’nde bir CHP’li kendisine “Sayın Başkanım” şeklinde hitap edince şu yanıtı almış: “Başkan değil bakan…” Tartan’ın eski bakan olduğunu hepimiz kabul ediyoruz da önümüzdeki 5 yıl boyunca Konak Belediye Başkanı olacağını ve kendisine başkan olarak hitap edileceğini içselleştirmesi gerekiyor.Tartan’ın başkan bakan ikilemi protokol sorununa da yansıyor. Deniz Baykal’ın İzmir’de sabah kahvaltısı verdiği gün de aynı sorun yaşanmış. Tartan’ın eski bakan olarak mı, yoksa bir “ilçe belediye başkanı” olarak mı değerlendirileceği ve protokolde nasıl yer alacağı sorun olmuş.
Tartan’ın bir Lions toplantısında bir eski bakan ve yeni Konak Belediye Başkanı olarak İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı konusunda yaptığı tespitler ise toplantıyı izleyenleri bile hayrete düşürmüş durumda.Kaldı ki, CHP’lilerin kendilerine özgü bir tavırları vardır. Kendi partilerinden bakan olmayanları bakan olarak asla kabul etmezler."Ben bakana bakan demem bakan CHP’li olmadıkça" derler.
İlçe belediye başkanlarının uyum sorunları bu kadarla sınırlı değil tabii ki… İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun önderliğinde seçim sonrası İzmir Valisi’nin ziyaretine mantıklı mazeretleri olmadan katılmayan ilçe belediye başkanları ortada bir “uyum” sorunu olduğunu net biçimde gösteriyorlar sanırım.Bir iki ay böyle geçer, ardından yaz dönemi rehaveti…
Gördüğüm kadarıyla büyükşehir belediye başkanı ile bazı ilçe belediye başkanları arasında, bazı ilçe belediye başkanlarının diğer ilçe belediye başkanları arasında önemli gürültüler Eylül ayından sonra kopacak gibi…
CHP’li yöneticilerin, milletvekillerinin ve hatta genel merkezin bu konuda daha duyarlı olmaları ve şimdiden önlem almaları şart. Deniz Baykal’ın belediye başkanları ile Ankara’da bu hafta sonu birlikte olduklarında bu konuya üstü kapalı da olsa değinmesini, bazı belediye başkanlarını uyarmasını şiddetle tavsiye ediyorum.Baykal’ın en azından belediye başkanlarına iki önemli tespiti olmalı.1 – Siz kazanmadınız arkadaşlar, parti kazandı. Özellikle de İzmir’de AKP karşıtlığı kazandı. Eğer kendinizi Kaf Dağı’nda görüyorsanız, neden bir parti amblemi ile seçime katıldınız. Bağımsız girseydiniz de boyunuzun ölçüsünü görelim.2 – Siz halk için varsınız. Halkın talepleri hepinizin üzerindedir. Yukarılarda dolaşmaktan vazgeçin ve size verilen görevi yerine getirmeye çalışın.Bana göre ki bana kalmaz, erken uyarı sisteminin devreye sokulması, önümüzdeki dönemde yaşanacak sorunların en aza indirilmesi konusunda etkili olabilir.

YENİGÜN 17 - 04 - 2009

15 Nisan 2009 Çarşamba

Tebrikler

Önceki gün İzmir İl Genel Meclisi başkanını seçti.Öncelikle yeni başkan Serdar Değirmenci’yi kutlarım. Ancak Değirmenci’nin kazanmasında arka planda rol oynayan herkesi kutlamak gerekiyor.Nedenlerini şimdiden tartışmaya gerek yok. Ancak bu yazıyı okuyanların sadece şunu bilmelerinde yarar var.
İl Genel Meclisi bütçesi ve elinde bulundurduğu yetkilere rağmen biraz kıyıda kalmış bir kurumdur. Kıyıda köşede kaldığı için bu kurum üzerinden birçok iş kamuoyunda fazla toz kaldırmadan gerçekleştirilebilir.Geçmişte bu tür örneklere rastlanmıştı.
CHP’nin bu kadar başarılı bir seçim geçirmesinin ertesinde, böyle bir kurumda yaşanacak olumsuz gelişmeler herkese zarar verebilirdi.Ancak bazı milletvekilleri devreye girdi ve bana göre zoru başardılar.Serdar Değirmenci bu kurumu hiçbir şaibe altında bırakmadan idare edecektir.

***

Hatay’da metro nedeniyle bir göçük meydana gelmiş. Ancak büyükşehir belediyesi bu göçüğün metro kazısı ilgili olmadığını, eski bir kuyunun çöküşü ile ilgili olduğunu belirtmiş. Yani demek ki Hatay’da yürürken dikkatli olacaksınız… Eski bir kuyu çökebilir, bir boru patlağının açtığı bir büyük bir göçük olabilir, evlerin temelleri sağlam olmadığı için kafanıza inebilir. Ancak yaşayacağınız bu olumsuz gelişmelerin hiçbiri aşağıdaki metro kazısı ile ilgili değildir.
Sayın Kocaoğlu, bizi metroya indirdiğinizden bu yana 45 gün geçti. Firmanın tadilat projesinin bugün itibarıyla size ulaştırmış olması gerekiyor. Hatay Caddesi’nde yaşanacak başka olumsuz gelişmeleri engellemek için bir an önce karar verin ve ne yapacaksanız yapın. Kamuoyunun size duyduğu güvenin üzerinde fazla zıplamayın. Bir su kuyusu örneği de siz yaşamayın.Önümüzdeki 5 yıl içinde İzmir’i uçuracak projeleri biraz bekletin ve lütfen şu metro konusuna eğilin. Aksi takdirde İzmir bizi uçuracak.

NOT: AKP’lilerin son günlerde hiç sesleri çıkmıyor. Ama bazı milletvekilleri kahvehanelerde tavla oynamaya, nargile içmeye devam ediyorlar.

YENİGÜN 15 - 04 - 2009

13 Nisan 2009 Pazartesi

Neden, sadece bürokratlar?

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı maiyeti ile birlikte Çeşme toplantısını tamamladı ve yurda döndü. Dünden itibaren de büyükşehir belediyesinin önümüzdeki 5 yıl için yapacağı projeler medyada yer almaya ve kamuoyu bilgilendirilmeye başlandı.
Bu konuda ilk dikkatimi çeken nokta 150 liralık yardım kampanyası. Eğer Karabağlar’da yaşıyorsanız, Bağkart’tan ayda 600 lira, Kocaoğlu’ndan da 150 lira eder 750 lira... Bugün çalışanların büyük bölümünün asgari ücretten işe alındığını dikkate aldığımızda en iyi yaşam tarzı bu...
Kocaoğlu’nun Çeşme’de öncelikli olarak ilçe belediye başkanları ile toplanması daha doğru olmaz mıydı?.. Seçilmişler ile hem kendi ilçelerinde yapılacak hem de Kocaoğlu’nun üstleneceği projeler ortaya çıkarılır ardından bunların gerçekleşmesi konusunda atanmışların görüşlerine başvurulurdu.
Böylece büyükşehir belediyesi ağabeylik görevini de yerine getirmiş olurdu.
İzmir seçimlerinde büyük başarı kazanan ve bunu tüm Türkiye’ye kanıtlayan Kocaoğlu ile ilçe belediye başkanlarının bir arada olmaması bana önümüzdeki sürecin çok daha ilginç olacağını işaret ediyor. Şimdilik sadece bir tespit yapıyorum.

* * *

Deniz Baykal önceki gün Parti Meclisi’nde yaptığı konuşmada CHP yönetimi ve 2011 seçimleri için önemli mesajlar verdi. Tabii ki örgütün yeniden yapılanması üzerine de... Baykal’ın Kılıçdaroğlu konusunda isim vermeden yaptığı eleştirileri İzmirli CHP’lilerin de düşünmesi gerektiği kanısındayım.
Hani, “Ben partinin ve yönetimin üzerindeyim” diyeceklerin, “Baykal’a rağmen ben istediğimi yaparım” yorumunda bulunanların, çok daha dikkatli olmaları gerektiği kanısındayım. Yanlış adımların çok vahim sonuçlara varacağı açık gibi görünüyor. İzleyelim, hep birlikte görelim.

NOT 1 : Akraba ilişkileri son derece güçlü bir büyükşehir genel müdürü üzerine kaleme aldığım not hayli yankı yapmış. Gelen telefonlarda Kocaoğlu’nun bu gelişmelerden haberdar olmadığı söyleniyor ve şu öneride bulunuluyor: Sayın başkan hem şirketin genel yönetimine, hem Yasemin Kafe’ye hem de Asansör’e baksın. Benzer soyadlarını alt alta bir toplasın... Bakalım nasıl bir sonuç çıkıyor.

NOT 2 : Bugün İl Genel Meclisi başkanını seçiyor. Meclis başkanlığı için iddialı isimler var. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta seçilecek meclis başkanının ve yönetimin İzmir’de sessiz ve derinden giden rant paylaşımlarına engel olabilmesi. Seçilecek ismin bu kavgayı verecek biri olması gerekiyor.

NOT 3 : Bir dostum ile iki gün önce bir telefon görüşmesi yaptım. Keyifliydi. İzmir’e geldiğinde daha keyifli olacağının da altını çizdi. Bugüne kadar kendini ziyaret edenler arasında belediye başkanlarının eşleri, milletvekilleri de varmış.

YENİGÜN 13 - 04 - 2009

10 Nisan 2009 Cuma

A takımı meselesi

Aziz Kocaoğlu, A takımı ile Çeşme’de… Buna kimse bir şey diyemez. Tabii ki halkın yüzde 54’ünün güvenini alan bir belediye başkanının önümüzdeki 5 yılı planlamak için inzivaya çekilmesi normal. Ancak Çeşme’ye çağırılan A takımı içerisinde ilginç bir isim var. İlknur Denizli.
İlknur Denizli, 1 Aralık 2008 tarihine kadar İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’nın baş danışmanıydı. İstifasından sonra Alaattin Yüksel’in İTO seçimleri sürecine katıldı ve Yüksel’e destek verdi. Ardından da Kocaoğlu’nun seçim kampanyasında görev aldı.
Denizli bunları yapabilir.
Ancak şu an belediyede bir görevi olmadan böyle bir toplantıya katılmasını anlamış değilim. Aziz Kocaoğlu istiyor ise Denizli’yi yeniden baş danışman olarak atayabilir. Bu onun tasarrufundadır. Hatta bunu Çeşme’deki toplantıda da açıklayabilir.
Ancak bunlara rağmen eğer İlknur Denizli, gazetecilerin çektiği fotoğraf karesine girmiyor ve basın mensuplarına, “Sayın Denizli’nin burada olduğunu kaleme almayın” ricası bizzat birileri tarafından yaptırılıyorsa, bir anlamda Denizli’nin bu toplantıda oluşu kamuoyundan gizlenmeye çalışılıyor ise durup düşünmek gerekiyor.
NEDEN?
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde, CHP’de ve gazeteciler arasında iki kişinin bildiği bir şeyin gizli kalması mümkün mü?
Kesinlikle değil.
Biri birine söylüyor, biri diğerine… Sonunda bilgi, bu işi kaleme alacağı kesin olan köşe yazarına geliyor. Hem de önemli makamlardan. Hem de sayıca 7 kişiden…

***

Çeşme toplantıdan dün akşamüstü itibarıyla çıkan sonuçlar:
1 - Bornova’da H.Ç başkan danışmanı oluyor. D.D.’den boşalan koltuğa…
2 - G.Ş. başkandan özel görüşme talebinde bulunmuş. Ancak bu talebe halen olumlu yanıt gelmemiş…
3 - Sekreterlere odalarınız toplayın talimatı verilmiş. Ardından yeni masalar gelecek de onun için denmiş. Bir dekorasyon olayına mı gidiliyor? Ancak bildiğim kadarıyla binanın güçlendirilmesi gerekiyordu, dekorasyondan önce.
4 - Genel Sekreter Yardımcılığı’na çiçeklerden sorumlu bir ismin atanacağı kaydediliyor.
5 - Ortada bir otobüs alımı tartışması da var. İZULAŞ ile ESHOT’u karşı karşıya getiren bu tartışmanın sonuçlarını yakında göreceğiz.
6 - C.T dün akşam saatlerinde Çeşme’ye gitmiş, Bakalım Kocaoğlu C.T’yi nereye gönderecek.

NOT 1: Görevden alınan savcı Murat Gök’ün beyanatları çok korkunç… Özellikle Akşam Gazetesi’nin haberinde yer alan isimler ise daha korkunç. CHP milletvekillerinin konu üzerine açıklama yaparken biraz daha düşünerek hareket etmelerinde yarar görüyorum. Bina yıkılırken altında gezinmek çok da mantıklı değil.

NOT 2: İki hafta önce mektubunu aldığım yakın dostumdan bir mektup daha bekliyorum. Kısa zaman içinde. Sanırım bu kez vefasızlar listesini yayınlayacaktır.

NOT 3: Bir genel müdürün akrabalarını genel müdürlük yaptığı şirkete yerleştirdiğine yönelik bir mail ortada dolaşıyor. Sanırım Kocaoğlu bu maile bakacaktır.

YENİGÜN 10 - 04 - 2009

8 Nisan 2009 Çarşamba

Kocaoğlu’nun tasarrufu

Dediklerimiz bir bir çıkıyor sanırım.
Kocaoğlu’nun Taylandezelere karşı bir borcu vardı. Ne de olsa meclis üyeleri İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’nın isteği üzerine EXPO toplantısı için Tayland’a gitmişlerdi. Gerçi Baykal’ın son gün “gitmeyin” talimatına hepsi homurdanmış, genel merkeze verip veriştirmişlerdi. Ancak başkanlarını kırmadılar iki Taylandlı delegeyi ikna için Uzakdoğu yollarına düştüler.
Deniz Baykal bu süreci unutmadı ve listelerin verilmesine bir gün kala Tayland’a gidenleri kesti. Kocaoğlu bu tavır karşısında sesini çıkarmadı. Bekledi. Seçimi kazandıktan sonra gaza bastı. Yeni Asır Gazetesi muhabiri Ertan Gürcaner’in haberine göre ki haber Ertan’dan geliyor ise yüzde 100 doğrudur, Kocaoğlu Taylandzede 18 eski meclis üyesini belediye şirketlerinde görevlendirmiş.
İZENERJİ: Bektaş Gül, Salih Göçmen, Ahmet Çiftçi.
İZELMAN: Fahri Elmas.
İZULAŞ: Adnan Alabay, Ali Karayılan, Mehmet Döğdü, Nejat Yaylacık Oral.
İZDENİZ: İsmail Kandemir.
METRO A.Ş.: Şükrü Parmaklı, Kadir Yıldız.
İZBETON: Yusuf Ali Karaman, Mevlüt Hepseven.
İZBELCOM: Cumali Altuner.
EGE ŞEHİR PLANLAMA: Fikret Kaner
GRAND PLAZA: Hamdi Yapıcı, Saim Katırcıoğlu, Mustafa Ak.
Ama liste eksik. Ya diğerleri?
Özellikle Kocaoğlu’nun yanında sürekli bulunan meclis üyeleri?
Onlar ise daha önemli görevlere getirilecekler.
Genel müdürlükler, genel müdür yardımcılıkları vs…
Ancak bir şeyi unutuyor Kocaoğlu.
Sorosçuları…
Onlarda kim mi?
İTO seçimlerinde Alaattin Yüksel’e destek veren İzmirli işadamları.
Vallahi bana kalırsa ki kalmaz, Kocaoğlu bu isimleri de büyükşehir belediyesinde bazı görevlere yerleştirmeli.
Boş kadro çok ortada. Üstelik yeni kadrolar da çok rahat yaratılabilir.
Mesela, otomotiv sektöründen olanlar için İzmir’de piyasaya çıkan yeni otomobillerin kent estetiğine katkısı gibi bir trafik izleme birimi kurabilir Kocaoğlu.
Boya sektörü için yine kent estetiğine uygun apartman rengi seçimi şeklinde bir birime İzmir’de mutlak ihtiyaç var.
Manifatura grubu için de bir birim yaratmak gerekiyor.
Büyükşehir yetkilileri oturup biraz düşünseler tüm bu birimlere de iş yaratabilirler.

NOT 1: Karabağlar Belediye Başkanı Sıtkı Kürüm çok başarılı gidiyor, sıkı kararlar alıyor. Kürüm’ü aldığı kararlar doğrultusunda çok şiddetli destekliyorum. Tanrı onu başımızdan eksik etmesin. Önümüzdeki 5 yıl nasıl geçer yoksa.

NOT 2: Hasan Tahsin çok dolaşmaya başladı bugünlerde… Neden acaba?

YENİGÜN 08 - 04 - 2009

6 Nisan 2009 Pazartesi

İzmir seferinden notlar

1 - CHP lideri Deniz Baykal’ın 28 belediye başkanının hazır bulunması düşünülen toplantısına Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven katılmadı. Özgüven’in seçim öncemi yapılan İzmir mitinginde Deniz Baykal’ın arkasında durması beni şaşırtmıştı. Yılların husumetini bir anda atmak kolay değil tabii ki...
2 - Baykal keyifli olacak ki, espri yapmaya devam ediyor. En son yine Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak’a sarmış. “Seni Bayraklı’dan aday gösterebilirdik. Ancak orada da kazanırmışsın” demiş. Kocaoğlu’nun bu konuyu aday belirleme sürecinde Ankara’ya ilettiği, “Durak’ı Bayraklı’ya, Tunçağ’ı Karabağlar’a kaydıralım, Konak ve Karşıyaka’ya iki bayan aday koyalım” önerisi biliniyor. Kocaoğlu bu önerisini seçim öncesi sanatçılara verdiği öğle yemeğinde ile yeniden dile getirmiş. Kocaoğlu bir mesaj vermek istiyor da bakalım sonunda ne çıkacak. Civciv çıkmasın da...
3 - Bayraklı Belediye Başkanı Hasan Karabağ konuşmasında eski il başkanı Kemal Karataş’ın kendisine verdiği destekten bahsetmiş. Karataş konusu bu partide şimdilik hiç dile getirilmiyor. Ancak öyle dehlizler var ki yeraltında. Bu dehlizler genişlemeye başlarsa ki, bu durum için her şart hazır, yukarıda günlük güneşlik görünen hava bir anda bozabilir. Bunun sorumluları da bu havadan ciddi şekilde etkilenebilir. Benden uyarması.
4 - Üst düzeyde seçim öncesi yapılan kurultayda alınan kararların devreye girip girmeyeceği şimdilik meçhul. Ancak Baykal bu dehlizlerin büyüdüğünü gördüğü an kurultay kararlarını devreye sokabilir. Nasılsa Demokles’in kılıcı gibi milletin tepesinde bulunuyor bu kararlar.
5 - Baykal kesinlikle farkında. İzmir’de 30’da 28 yapılmasının nedeni tek başına ne kendisi, ne parti, ne Kocaoğlu ne ilçe belediye başkanları, ne örgüt, ne sosyal demokrasi. İzmir’de bu kadar açık ara yapılmasının tek nedeni AKP karşıtlığı. Yani kentin bir düşünce yapısına karşı kaleleşmesi. Tıpkı Kayseri’nin, Konya’nın Afyon’un, Diyarbakır’ın, Van’ın kaleleşmesi gibi... Zaten seçim sonrası en çok tartışılması gereken kentlerin tavırları konusu ciddi bir siyasal ve sosyolojik araştırmaya ihtiyaç duyuyor.
6 - İki gün önce elime ulaşan ve bazı köşe yazarlarınca dile getirilen bir başka gerçek de var ortada. Kocaoğlu’nun büyükşehirde yapacağı revizyon. Bu revizyon Baykal ile görüşülerek yapılacaktır mutlaka. Tabii ki isimlerin önemi yok bu revizyonda. Önemli olan düşünce ve bakış açısı. Kocaoğlu bu revizyon için düğmeye bastığı zaman değişimin nedenlerini daha iyi göreceğiz.
7 - Bu seçimin CHP hatta bizzat Deniz Baykal tarafından planlanan açılımı yolsuzluk ile mücadeleydi. Kılıçdaroğlu’nun da gündeme taşıdığı yolsuzluk dosyaları bu dönem en çok CHP ve Deniz Baykal’ı zorlayabilir. Eğer CHP’li belediyelerde buna yönelik bir eleştiri gündeme gelir ise. Kocaoğlu’nun da yapacağı revizyonun arkasında bu mantığın önemli olduğu kesin. Ancak CHP ilçe belediyelerinde de meclis üyeleri belediye bürokratları hatta belediye başkanları ve dahi bu başkanların ilişkide olduğu genel merkez yöneticilerine çok dikkat edilmesi gerekiyor. 1989 faciası yeniden yaşanırsa kimse bunun altından kalkamaz. İzmirliler de...
8 - Bir önceki keşe yazımın altında bir yorum var. Milletvekillerinin halk tarafından seçileceğine yönelik... Bu yorumu yazan okuyucuma şu mesajı vermek isterim. Bir sonraki dönem milletvekili olabilecek isim derken CHP’li bir adayı kastedmedim. Bu anlamda rahat olsun. Bu isim kendi partisinden banko aday olacak ilk isimlerden biri. Adayları genel başkanlar belirliyor, bu isim genel başkanının en yakınında hareket ediyor, partisi son yerel seçimlerdeki oy oranına göre barajı rahat aşıyorsa...

YENİGÜN 06 - 04 - 2009

3 Nisan 2009 Cuma

Ortak çalışma ve kontrol mekanizması

Seçim bitti, yorumları sürmesine rağmen bundan sonra ileriye bakmak gerekiyor…
Sosyal demokratlar 1989 yılındaki yerel seçimlerden sonra ilk kez bu kadar önemli bir başarının altına imza attılar.Ancak 1989 seçimleri sonrası belediyecilik konusunda yapılanların sosyal demokrat iktidara ne kadar zarar verdiğini yeniden düşünmek zorunda bu seçimi kazanan belediye başkanları.
Bu nedenle güçlü bir kontrol mekanizmasına ihtiyaç var. Bir belediye başkanı, “Başkaları beni ilgilendirmez, ben kendi ilçeme bakarı” dememeli. Diğer belediye başkanlarını partisi adına kontrol etmeli. Bu sorumluluk tabii ki en çok büyükşehir belediye başkanı ve il başkanına düşüyor.CHP il başkanının belirli periyotlarda belediye başkanlarını toplaması ve genel gidişat üzerinde fikir alışverişlerinde bulunması gerekiyor.
Kolay mı böyle bir organizasyon?
Tabii ki hiç kolay değil. Bazı belediye başkanları bugünden başladılar, “Ben bu kadar oyu kendim aldım” demeye. Kimsenin böyle bir tespit yapma hakkı yok. Seçimin kazanılmasında birçok parametre bir arada rol oynadı. Ve İzmirli adaydan çok partiye oy verdi. Eğer bazı belediye başkanları hala kendi isimlerinin kazandığını iddia ediyorlarsa girselerdi o zaman bir başka partiden ya da bağımsız. Görürdük o zaman alacakları oyu…
Bundan sonra kimse parti üzerinde olma lüksüne sahip olmamalı.
Genel merkezin de bu konuya eğilmesi gerekiyor. CHP İzmir’de seçimi kazanmış olabilir. Ancak bu istikrarın devamı ve önümüzdeki genel seçimlere yansıması için doğru bir organizasyon ile çalışmaya ihtiyaç vardır.Kılıçdaroğlu’nun bir aylık bir çalışma ve elindeki yolsuzluk dosyaları ile oy oranını ne kadar yükselttiğini hep beraber gördük. Yerel yönetimlerin en büyük sorunu olan yolsuzluk konusunda CHP’nin bundan böyle önder olması gerekiyor. Yolsuzluk batağına bulaşacak belediye başkanlarına en büyük cezayı parti yönetimi vermelidir.

NOT 1: Önceki akşam bir yemekteydim. Bir sonraki seçimde İzmir milletvekili olacak bir isim ile görüştüm. İzmir ve Türkiye siyaseti üzerine hayli konuştuk, son yerel seçimler üzerinde durduk. İzmir medyasını ve medyanın siyaset ile ilişkisini tartıştık. Bazı gazetecilerin siyasi ilişkiler dışında hangi ilişki ağları ile iktidar çerçevesinde örgü kurduklarını dile getirdik. Hayli yoğun bir tartışmaydı. İzmir’de kartlar yeniden karılıyor. Sanırım bu kartların karılmasında bazı ilginç ellerin de etkisi olacak.

NOT 2: Aziz Kocaoğlu çok rahat göründü gözüme. Nisan ayının ortası yaklaşıyor. Üçyol - Üçkuyular metrosunun tadilat projesi firma tarafından büyükşehir belediyesine iletilecek. Halkın yüzde 54 oy ile yeniden seçilen Kocaoğlu’nun bu projeyi en kısa zamanda bitirmesi gerekiyor artık.

NOT 3: İzmir’deki bir yerel medya seçimin sonucunda çalıştığı gazetecilerin büyük bölümünün işine son verdi. İlginç. Seçim sonucu kötü olunca kabak her zamanki gibi gazetecilerin başına patladı.

YENİGÜN 03 - 04 - 2009

1 Nisan 2009 Çarşamba

Neden kazanıldı?

İzmir’de seçimi birkaç parametreye bakarak yorumlamak gerekiyor
1 – AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın kenti hedef haline getirmesi: Olumsuz propagandanın bir anlamda ters tepkisi bu. Seçime katılım oranının rekor kırması da bunun bir başka göstergesi.
2 – Kocaoğlu’nun lokomotif tavrı: Özellikle metropole yeni bağlanan, yeni kurulan ve adayları yeni olan ilçelerde son iki haftada gösterdiği başarılı performans.
3 – Adayların çalışkanlığı: Çok zor bir aday belirleme sürecinden çıkan ve hayli hareketli olan adayların aynı hareketliliği seçim sürecinde de göstermeleri.
4 – CHP il yönetiminin kararlılığı: Sorunların açığa çıkmaması, büyükşehir ile koordine hareket edilmesi ve ilçe adaylarına elden geldiğince destek verilmesi.
5 – Parti içi mücadelenin üzerine sünger çekilmesi: Aday adaylığı ve seçim öncesi yaşanan olumsuzlukların seçim süresine yansımaması. Bunun için herkesin gerekli çabayı sarfetmiş olması.
6 – Ekonomik krizin etkileri: Özellikle ihracata yönelik fabrikaların ardı ardına kapanması ve İzmir’deki işsiz sayısının hayli yüksek olması.
7 – Merkez ve merkez sağdaki partilere bugüne kadar oy verenlerin büyük bölümünün belediye başkanlıkları seçiminde CHP’yi desteklemeleri: İl Genel Meclisi ile belediye başkanlıkları seçim sonuçlarına bakıldığında bu oranlar çok daha net ortaya çıkıyor. Hatta DTP’ye destek veren bir grup bile belediye başkanlığı seçiminde oyunu CHP lehine kullandı.
8 – AKP’nin olağanüstü hataları:
A – Yanlış aday tercihleri.
B – AKP’yi İzmir’de AKP yapan yapıların bir kenara itilmesi.
C – Eş dost arkadaş akraba ilişkilerinin öne çıkması.
D – Kendilerini ifade etmekte zorlanmaları.
E - İktidar olmanın getirdiği metal yorgunluğu ve düşüş trendine girmiş olmaları

NOT 1 : Bir önceki yazımda Gaziemir, Karabağlar ve Bayındır’ı değerlendirmemiştim. Gaziemir seçim sonucu benim için bir sürpriz oldu. Özellikle aradaki fark... Demek ki ilçe başkanı Yüksel Demirsoy ve ekibi iyi çalışmışlar. Yeni belediye başkanı Halil İbrahim Şenol’a bu süreçte başarılar dilerim. Karabağlar ise ayrı bir sürpriz… Özellikle esen rüzgarın Sıtkı Kürüm’e destek verdiği açık. Tabii ki bazı yorumlara sinirlenen İzmir milletvekili Abdürrezzak Erten’in ciddi çalıştığını buradan not edelim. Bayındır son anda belli oldu. Aslında üç dönem belediye başkanlığı yapan CHP adayının kaybına CHP olarak bakmak gerekiyor.

NOT 2 : Tire’de önce CHP’nin adayı olup daha sonra DP’ye geçen ve seçimi kazanan Tayfur Çiçek’in CHP’den istifası konusu yeniden tartışılmaya başlandı. Eski il başkanı Kemal Karataş beni arayarak, “Benim bu konu ile ilgili bir müdahalem olmadı. Deniz Baykal’a verdiğim ve Baykal’ın birkaç değişiklik ile onayladığı listede Tire adayı Tayfur Çiçek’ti. Dolayısıyla benim ardayım da Tayfur Çiçek’ti. Ancak Tire ilçe yönetimi ve son seçimdeki CHP adayının baskıları nedeniyle partiden istifa edip bir başka partiden aday oldu” dedi.

NOT 3 : Çok sadık bir okuyucumun el yazısı ile kaleme aldığı bir mektup ulaştı elime… Kendisi ile şu aşamada yüz yüze görüşme fırsatım olmuyor. Mektubunda ilginç tespitleri var ve özellikle “vefa” tanımlamasının üzerinde duruyor. Önümüzdeki günlerde bu mektuptan ilginç pasajları sizinle paylaşacağım. Kendisine yeniden geçmiş olsun diliyorum...
 
YENİGÜN 01 - 04 - 2009