Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

31 Mart 2008 Pazartesi

The day after

EXPO bugün belli oluyor. İzmir medyasında çıkan haberlere baktığımızda bizim zaten kazanmama gibi bir sorunumuz yok. Aslında kazandık da, bu kazançtan kim kazançlı çıkacak onun derdindeyiz.
Her kurumu kendi haberlerini medyaya pompalıyor. Bir bakıyorsunuz, İTO başkanı en önde, manşetlerde, Ege-Koop Başkanı ise köşe yazarları üzerinden hareket halinde, Büyükşehir tüm olanaklarını buna seferber etmiş durumda. Basın birimi haber üzerine haber geçiyor. Hükümet ise kendi medyası üzerinden hareket ediyor. Hem de ulusal bazda…
Salı günü bizi ilginç bir serüven bekliyor İzmir’de…
Kazanılır ise:
1 – İTO Başkanı Ekrem Demirtaş, EXPO seferberliğine kendisinin başladığını, özellikle son 10 günde saçını süpürge ettiğini anlatacak. Demirtaş her ne kadar yönlendirme toplantılarında dikkate alınmasa da, İzmir’in diğer sivil toplum örgütü liderleri tarafından sürekli eleştirilse de “EXPO’yu Türkiye’ye ve İzmir’e ben kazandırdım” diyeceği ortada… Demirtaş’ın bu noktadan sonra nereye oynayacağı da önümüzdeki günlerin tartışması olacak.
2 – Ege-Koop Başkanı Hüseyin Aslan, yönlendirme kurulu tarafından dikkate alınması ve hatta resmi olarak davet edilmese bile kurduğu sivil örgütlenme ile son dakikada birçok kararsız delegeyi İzmir lehine çevirdiğini iddia edecek. Aslan’ın da süreç içerisinde önemli işleri başarmış bir sivil toplum lideri olarak nereyi talep edeceğini daha çok konuşacağız.
3 – Hükümet bu işe girmesiyle birlikte EXPO’nun İzmir’e getirildiğini, yeniden yapılanmanın ve çıkarılan yasanın EXPO’nun alınmasında önemli yapı taşları olduğunu iddia edecek. Başta Cumhurbaşkanı Gül olmak üzere hükümet yetkililerinin, AKP milletvekillerinin tamamının bu konu üzerine odaklandığını belirtecek ve “Artık İzmir’i istiyoruz” mesajı verecek.
4 – İzmir Büyükşehir Başkanı aslında tüm çalışmanın kendisi tarafından yürütüldüğünü, belediyenin tüm mali imkanlarının bu iş için kullanıldığını, hükümetin para harcama konusunda tedirgin davrandığını, hatta bazı yetkililerin bu işin İzmir’e gelmesinden siyasi anlamda hoşnut olmadıklarını öne sürecek.
5 – İzmir medyası kamuoyu yaratma konusunda ne kadar önemli adımlar attıklarından dem vuracak, gazete yöneticileri ve köşe yazarları yaptıkları birebir çalışmalarla EXPO’nun İzmir’e kazandırılmasında lider rol oynadıklarını belirtecek ve siyasi mesajlarını verecekler.
Kaybedilir ise:
1–Demirtaş, kaybın yönlendirme kurulu tarafından yapıldığını, aslında kendi organizasyonları döneminde kazanılan bir seçimin hükümet ve belediyenin devreye girmesiyle kaybedildiği tespitinde bulunacak. Mağlubiyeti kesinlikle üstlenmeyecek olan Demirtaş, kentin yeni liderlere ihtiyacı olduğunun da altını çizecek.
2–Demirtaş’ın taktiğine benzer bir taktiği Hüseyin Aslan da kullanacak. Yönlendirme Kurulu’nun kendilerini resmi olarak Paris’e bile davet etmediklerini, lideri oldukları sivil toplum örgütünün kendi imkanlarıyla lobi faaliyetlerinde bulunduğunu ileri sürecek, kentin lider kadrosunun değiştirilmesi gerektiğinin altını çizecek.
3–Hükümet başarısızlığın tek sorumlusu olarak İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni gösterecek. Belediye başkanının grup çalışmasına uymadığını, diplomasi bilmediğini, bazı adımları kendi kendine attığını, bunun da İzmir’in EXPO adaylığına zarar verdiğini ileri sürecek. AKP “İşte başarısız bir belediye başkanı ve başarısız bir parti… Yerel seçimlerde bizi seçin, İzmir’i uçuralım” mesajı verecek.
4–İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı kaybın asıl sorumlusunun hükümet olduğunu vurgulayacak. Yönlendirme Kurulu’na para aktaranın sadece belediye olduğunu, son gün bile 1 milyon YTL’nin belediye tarafından kasaya konulduğunu belirtecek, “Bunların gizli gündeminde EXPO’nun alınmaması vardı. Bakmayın onların göz boyamasına” diyecek.
5–Bugüne kadar birçok olumsuzluğu sayfalarına yansıtmadıklarını, ancak seçim sonunda bıçak kemiğe dayandığı için bazı şeylerin tartışılması gerektiğini iddia edecek, “Bu kadar susmamıza rağmen başarısız oldular” diyerek kendi siyasi çizgilerindekiler dışındaki herkesi eleştirecek.
Gördüğünüz gibi kazanılsa da kaybedilse de bu işin siyasi rantı çok büyük…

YENİGÜN 31 - 03 - 2008

28 Mart 2008 Cuma

EXPO’da sona doğru

EXPO’cular nihayet Paris’e gidiyorlar da, birkaç gün İzmir’de rahat edeceğiz. Paris’e gitmeden önce Ege TV’nin yayınına katılan Hürriyet Gazetesi İzmir Temsilcisi (aslında unvanı çok uzun da buraya sığmadı) Hakan Tartan, EXPO konusunda Paris’te yapılacak oylamaya olumsuz bakanları siyah lale olmakla suçladı. Aslında ben hiç üzerime alınmadım. Benim tavrım EXPO’nun alınmasına değil, EXPO konusunda kamuoyunun doğru bilgilendirilmediği, bazı şahsiyetlerin de bu konu üzerinden siyasi beklenti içinde oldukları görüşündeyim.
Böyle değerlendirilse bile Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü araçlarıyla Urla - Çeşmealtı – Güvendik’e taşınan siyah lale olmayı tercih etmem.
Hakan Tartan, duygusal içerikli Ege Finans adlı programda giderek duygusallaştı. EXPO konusunda cumhurbaşkanının, hükümetin, İzmir Valisi’nin, İzmir Ticaret Odası Başkanı’nın, Ege - Koop Başkanı’nın ne kadar başarılı çalıştığı tespitinde bulunan Tartan, nedense İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’nın çalışmalarına pek yer vermedi. Belki de Kocaoğlu aklına gelmemiş olabilir canlı yayın sırasında...
Konuşmasında sık sık CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile önceki akşamüstü yaptığı telefon görüşmesine değinen Tartan’ın vermek istediği bir mesaj vardı sanırım. Ben algılamakta zorlandım, anlayanlar olmuştur mutlaka...
Kocaoğlu’nun 4 yılını değerlendirdiği basın toplantısının Hürriyet Gazetesi’nde yer almaması da ilginç geldi bana. Bir kentin belediye başkanı yıl değerlendirmesi yapıyor, Türkiye’nin en ‘saygın’ gazetesinde bir kelime bile yer almıyor.
Paris’teki seçime Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün katılmaması manidar. Dışişleri Bakanlığı döneminde bu işe şiddetle asılan Gül’ün Paris’e gitmemesi, kafalarda birçok soru işareti bırakıyor.
Biz dönelim İzmir’e... Ortalık toz duman... Aday adayları gazeteciler ile şimdilik telefon ile dirsek temasına başladı. En çok tartışılan da Karabağlar ile Bayraklı belediye başkanlıkları... Özellikle Karabağlar adayları için aşağıda yazılan koşullar mutlaka gereklidir:
1 – Bıyıklı olmak...
2 – Yumurta topuk ayakkabı giymek
3 – Doğu ve güneydoğu kökenli akraba sayısının hane başına en az 15 olmasına dikkat etmek.
4 – İngilizce ve Fransızca dışında “farklı” diller konuşabilmek.
5 – Çiğ köfte, patlıcan kebap, bumbar konusunda doktora yapmış olmak.
6 – Hamam sefalarına önem vermek, sauna turlarını atlamamak.
7 - Gazetecileri sık sık arayıp, “Şu akşam, şu meyhanede buluşalım” demek. Milletvekilleri ile bahçelerde gözlerden uzak partiler düzenlemek
Yukarıdaki ölçütleri yerine getirmeyen aday adaylarının ipi göğüslemesi zor görünüyor. Takım elbise giyen, papyon takan, şarap içen, caz konserlerine gidenlerin Karabağlar adayı olması, Müslüman mahallesinde salyangoz satmaktan daha zordur gibime geliyor.

NOT: Bir kişi üzerine yazı yazılıyorsa, o kişinin yazıyı kaleme alanı araması daha mantıklıdır. Araya konan insanların köşe yazarını aramasının arkasındaki mantığı algılamakta zorlandım açıkçası...

YENİGÜN 28 - 03 - 2008

26 Mart 2008 Çarşamba

Kocaoğlu notları

Aziz Kocaoğlu dün 4 yılını değerlendirdi. Aslında 3 yıl 9 ayını. Konuşması her zaman olduğu gibi vasatın üzerine çıkamadı. Birileri Kocaoğlu’nu konuşma dersi alması konusunda ikna etmeli. Ya da şekerini yükseltmek gerekiyor heyecanlı konuşması için.
Herkes “Yeniden aday mısınız” diye sordu, aday olan birine “Yeniden aday olur musunuz” diye sormak garip. Adam zaten aday ve bunu her adımında gösteriyor. Gazeteci olarak günde ortalama 10 haber geliyor büyükşehir basın bürosunda. Bir büro bu kadar çalışıyor ise ya da çalıştırılıyor ise bir nedeni vardır, herhalde…
Toplantıda bazı isimler yoktu. Mesela Hürriyet Gazetesi Temsilcisi Hakan Tartan... Tartan’ın olmayışı adaylık tartışmalarını yeniden gündeme getirdi. Haftalık Gazetesi’nin üçüncü ismi Hamdi Türkmen de yoktu toplantıda. Susam’ın danışmanı olarak katılmamayı yeğledi sanırım Türkmen. Söz Gazetesi’nden ise kimse yoktu. Bu durum “Çakmur sahaya iniyor” şeklinde yorumlandı.
Kocaoğlu toplantıdan kardeşi ile birlikte ayrıldı. Kardeşi kim mi? Yazılarında sürekli “Aziz Abi” diyen Hasan Tahsin, toplantı sonrası Kocaoğlu ile kahve içmeye gitti. Hasan son günlerde herkes ile kahve içmeye başladı, durum vahim de neyse… Hasan Tahsin - Aziz Kocaoğlu ikilisi arasında nasıl bir sohbet oldu, Kocaoğlu kimleri haşladı? Az sonra…
Toplantıya katılan rütbelilerden hiç soru gelmedi. Rütbeliler bu seçimde kimi destekleyecekleri yönünde tavır belirleyemediler ki. Daha doğrusu rütbelilerin patronlarının kafaları karışık… Gerçi bazılarının patronları bile belli değil.
Toplantı yenilenen tarihi havagazı fabrikasında yapıldı. Bir kültür merkezi olarak düzenlenen tarihi bina bölgeye hayat verir. Keşke Ahmet Piriştina yan taraftaki mekanı da alabilseydi. TEDAŞ o zamanlar birkaç lojmana binanın ve çevresinin verilmesini kabul etmiş. Ancak hurdacılar binanın çelik konstrüksüyonlarını götürdükleri için binaya fazla para harcanması gerekiyormuş. Piriştina da bundan vezgeçmiş. Yine de Kocaoğlu’nun kulağına kar suyu kaçırmak gerekiyor. Ayakları yere bastığı gün burası ile yeniden ilgilenir.
Toplantıya gitmeden toplantı yazısı yazmak eskiden de moda idi. Birçok gazeteci toplantıya gitmiş gibi kaleme alırlardı görüşlerini. Ama toplantıya gitmeden toplantı yazısı yazmak ve bunu kamuoyuna açıklamak yeni bir şey…

NOT: Karşıyaka Belediye Başkan Yardımcısı Hüseyin Çalışkan üzerine yazdığım küçük not etkili olmuş sanırım. Ama şunu da netleştirmek gerekiyor. Hakan Tartan, Çalışkan’ı yanımdayken aradı. Dolayısıyla Çalışkan’ın bu “önemli notu” doğrudan bana ulaştırmış değil. Uzun gazeteci kulağı desek daha doğru olacak.

YENİGÜN 26 - 03 - 2008

24 Mart 2008 Pazartesi

Bazı yanıtlar

Yorumlar gelmeye başladı yazılara. Aslında korkmadan eleştirmek gerekiyor yazılanları. Anavatan eski Konak İlçe Başkanı Hikmet Tekcan bir yorumda bulunmuş ve “Ustalardan korkma” demiş.
Benim kimseden korkum yok Sayın Tekcan… Ancak Aziz Usta’nın neler yapacağını 31 Mart’tan sonra göreceğiz. Aziz Kocaoğlu, şu aşamada kalfa Aziz olduğu için bir yorumda bulunmak istemiyorum.
Hasan Tahsin ise yazdıklarıma destek… Tabii ki Aziz Abisi kendisini yolda bırakınca ne yapacaktı ki sevgili yazarımız. “Yarı yolda bırakma” tanımlaması biraz ağır kaçabilir. Ama görünen köy de kılavuz istemez değil mi?
Okuyucumuz Murat Ortacalı ise “Aziz’den bir şey olmaz. Seçim sonrası CHP’nin ve Kocaoğlu’nun yenilgisini konuşacağız” demiş. Onu CHP Piriştina öldüğü gün yaptığı seçim sırasında düşünecekti. Pek tabii, CHP Genel Sekreteri Önder Sav da… Bu saatten sonra Ertuğrul Dokuzoğlu örneği gibi bir adayla karşılaşırsak o zaman batarız…
Ortada aday çok tabii ki… Ama ortada dolaşan iki adayın hiç mi hiç şansı yok. Birincisi Ekrem Demirtaş. İzmir Ticaret Odası Başkanı’nın CHP’den belediye başkan adayı olması İzmir’e 2 ay hiç durmadan kar yağması gibi bir şey… AKP’nin Demirtaş’a nasıl baktığı zaten ortada. Demirtaş MHP adayı olabilirdi ama orası da Dervişoğlu tarafından parsellenmiş durumda. Anavatan ve DYP’den aday olması ise bir dönem yaşadığı YTP’den milletvekili adaylığına benzer.
Şans tanınmayan diğer aday Hakan Tartan… Deniz Baykal, CHP Genel Başkanı olarak siyasi yaşamına devam ettiği sürece Tartan’a adaylık yolu kapalı. Bakmayın siz Baykal’ın Tartan’a gülümsediğine ya da 1000 kişilik kadınlar korusu etkinliğine katıldığına… Zaten Baykal birine “Çok başarılısın, seni takdir ediyorum” diyor ise, bilin ki o adayın şansı yüzde 1’in altındadır. Tartan’ın Karşıyaka Belediye Başkan Yardımcısı Hüseyin Çalışkan’ı arayıp “Nasıl buldun toplantıyı, Baykal da memnun oldu değil mi?” şeklindeki soruları ya da bu çerçeve içinde destek arayışları da kendisine belediye başkan adaylığı getirmez. “Temsilcimiz Paris’te EXPO için saçını süpürge etti” şeklindeki resimli haberler ise küçük bir gülümsemeden öteye geçmiyor.
Buradan bakıldığında şu aşamada Aziz Usta dışında çok fazla seçenek yok. Zaten bizim de bir seçenek aramamamız gerekiyor. Kocaoğlu’nun yeniden aday olup olmayacağına karar verecek tek merci CHP Genel Merkezi değildir. Sadece Deniz Baykal’dır. Baykal, “Ben Kocaoğlu ile yeniden seçime girmem” dediği gün CHP’de yeni belediye başkan adayı aranmaya başlanır. Ancak Ankara’dan gelen haberler CHP Genel Başkanı’nın en azından bugün için böyle bir arayışta olmadığı yönünde.
Üstelik bu toz duman içerisinde “kapatmacılar” ile “Ergenokoncular” arasındaki sürtüşmede Baykal’ın İzmir Büyükşehir belediye başkan adaylığı gibi üçüncü sınıf bir konuya eğileceğini ise hiç sanmıyorum.

NOT 1: Çırak yazar Ümit Yaldız’a tarafıma yüklenmesi konusunda mahalle baskısı varmış. Mahalle sakinleri de CHP’liymiş. Bunların bir bölümü de benim Brütüs olduğum tespitinde bulunuyorlarmış. Bu tür baskılara devam ettikleri takdirde gerçek anlamda Brütüsçülük yapılır. İşte o zaman ortada bir tane bile Sezar kalmaz ya da bazı Sezarlar tasını tarağını toplayıp Ankara’ya geri dönerler.

NOT 2: Yeni kurulacak olan Karabağlar ile Bayraklı ilçeleri için bolca aday mevcut. Telefon üzerine telefon ettiklerine bakılırsa çok de istekliler. Aynı istekliliği nedense Konak adaylarında da görüyorum. Zaten diğer ilçelerde bu saatten sonra bir değişiklik beklememek gerekiyor.

YENİGÜN 24 - 03 - 2008

21 Mart 2008 Cuma

Kocaoğlu 3’e bölündü

Aziz Kocaoğlu’nu üç dönem olarak dikkate almamız gerekiyormuş.
1 - Çıraklık dönemi...
2 - Kalfalık dönemi...
3 - Ustalık dönemi...
Dönem tespitini benim yaptığımı sanmayın. Bizzat Aziz Kocaoğlu’nun açıklamalarından alınmıştır bu tespit.
Aziz Kocaoğlu’nu Haber Ekspres Gazetesi’nde çalıştığım sıralardan tanıyorum. O sıralar büyükşehirde çıraktı. Hatta bana Bornova’da Kemal’in Yeri’nde rakı ısmarlamıştı. Çırak Aziz iyiydi. Kentin pentapotlarını yakından tanıyordu. Gözü kara olduğu için bir çok konuda gerekli tavrı sergileyebiliyordu. Sistemin içine girmemişti daha... Arkadaşlıklarına çok değer veriyordu. Hatta en yakın arkadaşı Küba’da iken koltuğundan olunca, ne kadar savunmuştu kendisini, işten atılma pahasına. Arkadaşının koltuğunun alınışında kimlerin parmağı olduğu konusuna hiç girmeyelim.Neme lazım ucu bize de dokunabilir!
Çırak Aziz rakı masasında çok şey söylüyordu. Heyecanına vermek gerekiyordu tabii o zamanlar. Neler diyordu neler... "Ben bu kenti yönetmeye talip medya mensuplarını ve onların patronlarını iyi tanıyorum, onlara zırnık koklatmam" diyordu mesela.
Gazeteden ayrılınca Kocaoğlu’nu izlemeyi bıraktım. İki gün önce kendisinin yaptığı bir açıklama ile kalfalık dönemini de bitirdiğini öğrendim. Kalfa Aziz’in ne kadar başarılı olduğu konusunda çok yakınında olmadığım için bir şey söyleyemem. Bir iki tespit yapmak gerekiyorsa, kalfa Aziz’in sosyalistlerden esinlendiği kesin. "İzmir’i demir ağlarla örüyoruz" sloganı bana Lenin dönemi Rusyasını hatırlatıyor nedense. Bir başladı demir ağlarla örmeye İzmir’i, kent az daha tepemize çöküyordu. Birgün bana şu soruyu sormuştu: "İzmir’i nasıl görüyorsun?" Ben de "Boş zamanlarında kazmayı al, Üçyol - Üçkuyular metrosunda çalış, sen de kaz. Orayı bitirmezsen durumun vahim" demiştim. Ardından "Aliağa - Menderes metrosunu da bitirmen gerekiyor" uyarısını yapmıştım. Bu uyarıma hiddetlenip, "O hat bitti. En geç Nisan sonunda tümüyle biter, ama vagonların gelişi Temmuz’u bulur. Bu arada bir iki vagon ile bu hattın denemesini yaparız" yanıtını vermişti. Mart ayının sonuna geldik, ben ortada biten bir hat görmüyorum. Üstelik iki gün önce büyükşehirden yapılan bir açıklamada 99 vagonun ihalesinin yapıldığı, vagonların 1.5 yıl içerisinde İzmir’e getirileceği belirtiliyordu. Ben nereden bilebilirdim Kocaoğlu ile iki ay önce konuştuğumda onun kalfa olduğunu ve ustalık belgesi alma yolunda emin adımlarla ilerlediğini...
Sosyalistlerden etkilenen, ancak patron medyası ile de çok iyi geçinen kalfa Aziz, bugünlerde usta Aziz mertebesine yükseliyor. Ustalık belgesini 31 Mart’ta alacak, hem de Paris’te. Ancak unutulmasın ki Türkiye tarihinde 31 Mart vakası diye bir şey vardır ve tarih tekerrürden ibarettir.
Yine de EXPO’yu almamız lazım. Eğer alırsak İzmir medyasına 7 yıl daha önemli bir yazı konusu çıkacak.

YENİGÜN 21 - 03 - 2008

19 Mart 2008 Çarşamba

Ulusal bakış

Bu EXPO İzmir dışında kimseyi ilgilendirmiyor anlaşılan. Sadece biz bu konu ile yatıyor, kalkıyoruz. Yenigün Gazetesi dünkü manşetinde AKP’nin kapatılması davasının İzmir’in EXPO adaylığını olumsuz yönde etkileyeceği yorumunda bulunmuş. EXPO Yönetim Kurulu Üyesi Ekrem Demirtaş bu konuda yapılacak olumsuz haberlerin ve yorumların İtalyanlar tarafından kullanılabileceği, bunun da İzmir adaylığına zarar vereceği görüşünü dile getirmiş.
İtalyanların bu konuda hareket etmeleri için en başta EXPO konusunun ulusal medyada tartışılması gerekiyor. Ama bugün Ankara ve İstanbul’da yaşayan birilerine “EXPO nedir?” diye sorsak, “Bir dondurma markası” yanıtını alırız.
Can Dündar’ın Milliyet’teki SEXPO yazısı dışında ulusal medyada bir tek haberi bile yayınlanmayan bir konunun İtalyanlar tarafından nasıl kullanılacağını pek anlamış değilim. Belki İtalyan’ın İzmir konsolosu İzmir’de yayınlanan yerel gazeteleri alıp konu hakkında yazılan yazıları çevirir ve İtalyan cumhurbaşkanına bizzat elden verirse belki İtalya burada yazılanları kaale alır.
İtalyan gazetelerine baktığımızda ulusal gazetelerin EXPO haberlerini gündemden düşürmediklerini görüyoruz. IL CORRIERE DELLA SERA, IL SOLE 24 ORE, LA REPUBBLICA, LIBERO, IL GIORNO gibi İtalyan gazeteleri ve THE FINANCIAL TIMES, LE FİGARO, THE NEW YORK TIMES gibi saygın gazetelerin sayfalarını süslüyor Milano haberleri.
Yakında Milano’nun EXPO üyeliği konusunda bazı haberleri Türkiye’nin ulusal gazetelerinde görürsek hiç şaşırmayalım.
Neyse bu konuda fazla konuşmamak gerekiyor. Çünkü bu konuda bazı uzman olduğunu iddia eden bazı gazeteci arkadaşlar alınıyor…

***

Sadece CHP içerisinde hareketlilik yok… AKP de hareketli aslında. Suskun olanlar, yöneticilere kızanlar, bir dönem sonrayı bekleyenler, yönetim ile anlaşamayanlar… AKP eğer bir kitle partisi ise ki bana göre öyle, parti içi mücadelenin olması da son derece normaldir.
AKP’ye yeni üye olan CHP’lilere karşı tavır giderek netleşiyor. Belki kapatma tartışmaları bu kaynamayı şimdilik durdurmuş gibi gösterebilir ama konunu netleşmesi ve AKP’nin kapatılmayacağının anlaşılmasından sonra parti içindeki tartışmaların su yüzüne daha çok çıkacağı aşikardır.
Bu nedenle AKP’yi de yakından izlemek gerekiyor. Son günlerde Ümit Yaldız da bu partiyi atlamaya başladı.

YENİGÜN 19 - 03 - 2008

17 Mart 2008 Pazartesi

Büyükşehirde darbe zamanı

Hangi günler mi… 30 Mart - 2 Nisan tarihleri arasında İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde darbe yapabilirsiniz. Şartlar çok uygun.
Belediye Başkanı Paris’te… Belediye Meclis üyelerinin tamamı Paris’te… Belediye bürokratlarının da tamamı Paris’te… O yetmemiş belediye şirketlerinin bütün personeli de Paris’te olacak.
Doğru… Herkesin Paris’e gitmesi gerekiyor.
Mesela itfaiye müdürü ve yardımcıları Paris’te yangınların nasıl söndürüldüğünü öğrenecekler.
Eşrefpaşa Hastanesi başhekimi ile doktorlarının da Paris’te olmaları gerekiyor. Fransız halkının sağlığa verdiği önemi kavramaları için.
İZSU yöneticilerinin Paris’te olmaları kesinlikle gerekli. Paris’teki atık suların nehre temizlenerek verildiğini görmeleri için.
Burada anlamadığım tek şey var. Neden tüm belediye bürokratları 20 Mart’ta gidip 1 Nisan’da geri dönerken İZSU personeli 30 Mart’ta gidip 2 Nisan’da dönüyor. İZSU’ya neden böyle bir kıyak yapılmış anlayamadım.
EXPO turu için gidecekler listesi Cuma günü belediye meclisinden geçmiş. Birkaç memur ve güvenlik görevlisi dışında tüm Büyükşehir belediyesi Paris’te olacak. Personelin tüm masrafları da belediye tarafından karşılanıyor.
Burada Aziz Kocaoğlu’na bir önerim olacak.
Bu geziye katılacak belediye personeli, sivil toplum örgütleri ve basının parasını topla, Türkiye için oy kullanacak küçük ülkelerin delegelerine dağıt, bir fayda yarat. Unutma ki ne belediye personeli, ne İzmir basını ne de İzmir’deki sivil toplum örgütleri Türkiye için oy kullanacak.
Amaç İzmir’e EXPO kazandırmak ise ve bu işte siyasetin yanı sıra para geçerli ise bu paranın harcanması gerekiyor.
Tam olarak anlaşılmadıysa yeniden tekrarlıyorum.
Aziz Kocaoğlu CHP’deki delege işlerini iyi bilir.
EXPO delegesinin de CHP delegesinden farkı yoktur. Bazıları büyüklerini dinler, ona göre oy kullanır. Bazıları için ise para çalışır.
Madem EXPO’yu İzmir’e getirmeye çalışıyorsun, bırak buradaki milleti eğlendirmeyi, belediyenin yani kamunun parasını şu iş için bir defa olsun doğru kullan.
Git, delegeleri satın al…
“Ben bu işi nasıl yaparım” diyorsan, hükümete başvur onlar bu işin nasıl yapılacağını iyi bilirler. Ya da kendi meclis üyelerine dön, onlar da hangi delegenin para ile nasıl bağlanacağı konusunda mastır tezi yazmışlardır.
Umarım 2 Nisan’da geri döndüğünde başın eğik olmaz. Zaten olursa birlikte Paris’e birlikte gittiğin insanların yüzde 80’i senin karşına geçecek.
EXPO konusunda İspanyol şirketin bir ay önce hazırladığı raporda, İzmir’e destek olan delege sayısının sadece 25 olduğu gerçeğini de unutma.
Unutursan başta Abdullah Gül olmak üzere tüm AKP bu raporu sana hatırlatır, oylama sonrasında…
Zaten onla da bunu biliyor ve sadece bekliyorlar…
Fransızca bilen gazeteci arkadaşların da olası bir başarısızlık halinde senin tepende yumurta pişireceklerini ise hatırlatmama gerek yoktur sanırım.

YENİGÜN 17 - 03 - 2009

14 Mart 2008 Cuma

Büyükşehir turları

Beklenen oldu ve Deniz Baykal’ın işareti ile birlikte Aziz Kocaoğlu ile Kemal Karataş savaş baltalarını gömdüler. Aslında ikilinin bir araya gelişinin arkasında sadece Başbakan Tayyip Erdoğan’ın İzmir’i almak için düğmeye basması yok. Kocaoğlu-Karataş ikilisi İzmir’deki bir yapıya karşı ortak hareket etme kararı aldılar aslında.
Ekibin kimlerden oluştuğunu söylemeye de gerek yok sanırım. Karataş son günlerde yaptığı açıklamalarda parti içindeki grupçuklara prim vermediğinin altını iki kez kırmızı kalemle çiziyor.
Baykal’ın son İzmir ziyareti hayli etkili olmuş anlaşılan. CHP Genel Başkanı’nın "Herkes kendi alanından sorumlu, çatışma istemiyorum. Aranızdaki kavgaları bitirin" talimatı tutmuş gibi görünüyor.
Herkes kendi koltuğunu koruma ve bir dönem daha aynı noktadan seçilmeyi planlıyor.
Baykal’ın bu talimatına uymayanlar da var. Özellikle parti dışında olanlar...
CHP Genel Başkanı’nın İzmir gezisinde kendisini 1000 kadın ile karşılayan Hürriyet Gazetesi Ege Bölge Temsilcisi Hakan Tartan büyükşehir adaylığı konusunda hayli iddialı. Baykal’ın kendisini ziyaretinden sonra bazı gazetecilere ve parti yöneticilerine telefon eden, Baykal’ın yapılan jestten memnun kalıp kalmadığını öğrenmeye çalışan Tartan’ın büyükşehir için ciddi şekilde devreye girdiği biliniyor. Şansa bak ki Tartan Baykal’ın ziyaretinden bir gün sonra bu konu hakkında kim ile konuştuysa yanı başlarında ben vardım. Bazı günler vardır, gazeteciler haber peşinde koşmaz, haber ayaklarına gelir.
Fransızca bildiği için Paris’teki Fazıl Say konserine davet edilen Tartan’ın İzmir Büyükşehir Belediye başkanı olmak için İngilizce ve hatta Almanca da öğrenmeye başlayacağı gelen haberler arasında...
Tabii diğer taraftan İzmir milletvekili Mehmet Ali Susam’ı unutmamak gerekiyor. Yakın çevresi tarafından İzmir büyükşehir adaylığı için itilen Susam’ın çok yakınındaki isimlere "Kurultayı bekleyin" talimatı verdiği biliniyor. Susam kurultayda Önder Sav ekibinin desteği ile MYK üyeliğine getirilecek olursa, büyükşehir adaylığı için düğmeye basacak.
Ancak parti içindeki kuşlar, daha önce benzer sorunları eski MYK üyesi Sedat Uzunbay ile yaşayan İzmir milletvekili Abdürrezzak Erten’in Susam’ın MYK adaylığına sıcak bakmadığını, Erten’in bizzat kendisinin MYK üyeliği için hazırlandığını ileri sürüyorlar. İzmir milletvekili Erten’in bu aşamada daha üst düzey parti görevlerini istediğini, bunun için genel merkeze bağlı çalıştığını belirten bazı CHP’liler, "Eğer büyükşehir belediye başkanı aranıyorsa Erten olsun. Biliyorsun neden olmasın. Kendisi 5 yıldır İzmir’de... İzmir’i İzmirlilerden bile daha iyi biliyor ve daha başarılı örgütlüyor" diyorlar.
Hatta bazı CHP’liler daha da ileri gidiyor ve şu tespiti yapmada sakınca görmüyorlar:
"Kocaoğlu olmaz karşımıza Susam’ı ya da Tartan’ı aday olarak getirirlerse biz de Erten’in adaylığı konusunda gerekli kulisi yaparız. Biliyorsunuz bizim kulis faaliyetlerimiz diğerlerine göre daha gelişmiştir."
CHP’nin büyükşehir adaylığı daha çok konuşulacak gibi...

YENİGÜN 14 - 03 - 2008