Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

3 Aralık 2002 Salı

Yeteneksiz başcasus

Ankara eski DGM Başsavcısı Nuh Mete Yüksel'in ortaya attığı casusluk iddialarına yönelik ilk duruşmaya "başcasus" avukat Senih Özay katıldı. Ancak duruşmada, 40 gün boyunca iddianameyi aradığını, ancak eline yeni ulaştığını söyleyen Özay'a mahkeme hak verdi ve talimat duruşmasını 9 gün sonraya erteledi.
Adam hem casus, hem de iddianameye ulaşamıyor. Bu iddianame gazetelerde yayınlandı, herkes okudu ancak bir türlü Senih Özay'ın eline geçmedi. Benim bildiğim casuslar, bir gün içinde istedikleri bilgiye ulaşır, savunmalarını da verirlerdi. Anlaşılan soğuk savaş dönemi bittikten sonra casusların kabiliyetlerinde gözle görülür bir gerileme var anlaşılan...
Aslında ana problem Senih Özay'ın Alman casusu olmasından kaynaklanıyor. Amerikan, İngiliz, İsrail ya da Rus ajanı olsa hiç problem yaşamazdı. CIA, KGB, MOSSAD, MI-5 gibi köklü casusluk kurumlarından gerekli dersleri alır, Nuh Mete Yüksel'in özel yaşamını gazetelere yansımadan önce öğrenirdi.
Ama Senih Özay ne yaptı?
Almanlar hesabına çalışmayı tercih etti. İddianame eline geçecek diye 40 gün boyunca avare avare dolaştı. Miko Kafe'de yakın arkadaşı Ümit Erdem ile rakı içerek, "Ne olacak bu memleketin hali" tartışmalarına girişti. Arada bir yanlarına gelen, yine bir öğretim üyesi olan en Kemalist arkadaşının dile getirdiği "Türkiye'yi yabancılardan kurtaralım, yerli malı yurdun malı" sloganlarını sıkılmadan dinledi.
Aslında benim en merak ettiğim konu Senih Özay'ın casusluk faaliyetleri sırasında Almanlarla nasıl iletişim kurduğu?
Adamın tek bildiği yabancı dil Türkçe... Kendisini 10 yıldır tanırım. Bu kadar yıl Almanca bildiğini benden sakladıysa bravo.
Üstelik James Bond filmlerinden seyrettiğim kadarıyla, ajan dediğin kelli felli olur. Yakışıklıdır, kızları kendisine aşık eder...
Senih Özay'a bakıyorsun... Saçlar dökük, göbek yerinde... Üstelik, "Kalbim ağrıyor, şekerim var, yakında bu diyardan göç edeceğim" tavrına girmiş. "Havası iyi geliyor" gerekçesiyle haftasonlarını Karaburun'da geçiriyor.
Yoksa, ayna ile güneş ışığını yansıtarak Sakız Adası'ndaki Alman ajanları ile mi görüşüyor?
O'nu en iyi Nuh Mete Yüksel ile bu davanın açılmasına neden olan kitabın yazarı Necip Hablemitoğlu bilir herhalde.
İşin asıl ilginç noktası, Türkiye'de faaliyet gösteren ve ajanlık faaliyetleriyle suçlanan Alman vakıflarının düzenledikleri organizasyonlara katılan gazetecilerin sayısı. Ben, son 7 yılda en az 20 toplantıya katıldım. Türkiye'de çeşitli gazetelerde çalışan ve aralarında çok ünlü isimlerin bulunduğu ortalama 400 gazetecinin de bu toplantılara katıldıkları için ajan olması gerekiyor.İlginç ve eğlenceli bir dava olacağı kesin.
Yeteneksiz başcasus ve 80 kişilik ünlü savunma avukatları ile bu davanın uluslararası arenada da ilgi çekeceği kesin.

HABER EKSPRES 03 - 12 - 2002

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder