Bugün 6 Eylül… Kılıçdaroğlu İzmir’de… Şimdi herkes çevresini saracak, aday olmak için takla atanlar birbirini ezecek, 40 derece sıcakta Türkiye’nin dört bir yanını dolaşan CHP Genel Başkanı da mutlu mesut Ankara’ya dönecek.
Peki, İzmir’de her şey güllük gülistanlık mı?
Değil…
Referandum çalışmaları yapan milletvekilleri uygulanan programdan yaka silkiyor.Çalakalem yazılmış, birbiriyle çelişen hatta bir anda iki yerde olmayı gerektiren bir programdan bahsediyoruz.
İlçe başkanlarının bir bölümü, kendilerinden olmayanlar ile çalışmak yerine, “Siz gelmeyin biz burada hallediyoruz” mesajı veriyorlar.
Parti meclisi üyeleri çalışmalara ruhsuz ve gönülsüz katılıyor.
Çevre ilçelerin başkanları, “Biz ne zaman Sav tarafından görevden alınacağız” diye bekledikleri için son bir haftadır çalışmalara başladılar.
Bir koordinasyonsuzluk yaşandığını kabul eden il başkanı yakın çevresine işlerin iyi gitmediğini söylüyor.
Belediye başkanları “Biz çalışıyoruz” mesajı veriyorlar sadece… O kadar…
Sokaklarda iki – üç araçtan duyulan “Referandumda hayır” sloganı dışında kentte bir seçim hazırlığı hissedilmiyor.
Bugün Gündoğdu’ya kalabalık toplanır. İzmir’in ölüsü bile kalabalık toplar.
Ancak her şey kalabalık ile açıklanmıyor.
İzmir’de yapılan Cumhuriyet mitingini hatırlayın… O mitingi izleyen biri, CHP’nin İzmir’den en az 18 milletvekili çıkaracağını, 20’yi zorlayacağını; İstanbul ve Ankara mitingleri ile de Türkiye’de iktidar olacağını düşünürdü.
Ancak genel seçimlerde CHP İzmir’den sadece 11 milletvekili çıkardı ve AKP yine tek başına iktidar oldu.
Bayram tatilinin de etkili olacağı gün gibi açık.
Bir tarafta umre ziyaretini bile yasaklayan, devletin tüm kurumlarıyla evet için hareket eden AKP, diğer tarafta kurultay tartışmalarını yaşamaya devam eden CHP…
Kılıçdaroğlu İzmir konusunda gerekli donanıma sahip olmaz, “Ben karışmam, orası Önder Sav’a ait” der ise, yandı gülüm keten helva misali bizler yanacağız…
Sonuçları hep beraber görecek ve maalesef hep beraber yaşayacağız.
NOT 1: Son iki yazımdan sonra sorgulanacak bir başka durum var ortada. Büyükşehir ile ilgili yazılarımın belediyede ve kentte deprem yaratmasına karşılık yerel basının bu işe hiç dokunmaması ilginç değil mi… AKP’nin ise kafası basmamış durumda. İzmir’de neye kafaları bastı ki… Bu kentte iktidar olmanız imkansız. En azından doğru dürüst muhalefet yapın. Ama o da yok ki…
Nedenlerine yeri geldikçe değineceğiz tabii ki…
Ne zaman?
Aziz Kocaoğlu harekete geçince…
O zaman haber olarak büyük puntolarla yazacak arkadaşlar… “Şunun görevine son verildi, bu istifa etti, yerine o getirildi” diye…
Yazacakları manşetlerin başlamasına neden olan olaylar dizisini dikkate almadan bir anda sorunun içine girmelerini bekleyecek ve sonra kaleme alacağım; “Kim, neden, bu işin başında haberi görmek istemedi?” diye… Üstelik muhabir arkadaşlar bu konuyu Kocaoğlu’na sormuşlar ve “Kesinlikle bu yazı hakkında yorum yapmayacağım” yanıtını almışlarken… Yani Kocaoğlu olayı reddetmemişken…
Belki yeni bir tartışma başlatacak oluruz, “büyükşehir-yerel medya ilişkileri” üzerine…
Şu unutulmasın ki, İzmirliler öyle sıcaktan dolayı oturmuyor; izliyor, gözlüyor, alternatif kaynakları kullanıyorlar… Yazılarıma gelen yorumlar, fısıltı gazetesi de bunu net olarak gösteriyor bizlere.
Yazdıklarımın külliyen yalan olduğu, hiçbir kelimesine inanılmadığı ifade edilmiş, bazı yorumlarda. İlk yazımı okurlar ile çarşamba günü paylaştım. Bugün pazartesi… Aradan 5 gün geçmiş ve hala bir ses yok büyükşehir belediyesinden. Siteye ve yazılarıma uygulanan sansür hariç tabii ki… Kocaoğlu, Hızır, yazılarımdan hoşlanmayan belediye bürokratları ya da büyükşehrin hukuk servisi, eğer bu yazılarda yanlış ya da kanıtlayamayacağım bir şey olduğunu görselerdi, bir gün içinde üzerimden değil grayder, tryler şeklinde geçerlerdi.
Bu arada İzmir Ticaret Odası Meclis Başkanı Necip Kalkan’ın büyükşehir yönetimi ile olan ilişkisini çözmekte zorlandım… Bildiğim kadarıyla Kalkan, DYP’li… CHP’li bir belediyenin iç işlerine nasıl karışabiliyor, anlayamadım. Yakalarız bir ucundan yakında. Ama yakalayınca da iyi zıplarız üzerinde…
NOT 2: Ersu Hızır ile buluşmamı merak eden arkadaşlar Fenerbahçe’nin Young Boys ile 1-1 berabere kaldığı çarşamba gecesi Gürel Rezidans’ın ön kapısı ile yan kapısındaki güvenlik kameralarından saat 20.00 sıralarında kimlerin binaya giriş yaptıklarını, 23.00 civarlarında kimlerin çıktıklarını bulabilirler. Binanın 6. katındaki Sipari Restoran’ın da o günkü güvenlik kayıtlarına bakılabilir. Restoran sahipleri “Yok öyle bir yemek” derler ise suç duyurusu için başka malzeme çıktı bana. Restoranın iyi müşterisi büyükşehir belediyesi olunca, farklı beyan da verilir, kayıt da silinir, özel odalar da açılır… Yine de her iki yapının bu kayıtları saklamalarında yarar var. Kendi başlarının yasal olarak derde girmemesi için… Özellikle de Sipari’nin… Sonra “Uyarmadı” demeyin…
NOT 3: Aslında Ersu Hızır’ın bana yaptığı açıklamalarda doğruları söylediğine inanıyorum. Elime ulaşan bir yazıda, ESHOT’a eleman alımı için kurumdan bir müdür ile bir gazetecinin ortak çalıştıkları net biçimde belgeleniyor. Gazeteciler bu işlere de bulaştı ise gerçekten yandık demektir.
Ne olacak? Filmlerin yıkandığı karanlık odacıdan muhabir yapar, üç kuruşa gazeteci olarak çalıştırırsanız olacağı budur… Hem de marka değeri yüksek gazetelerde…İsimler ve cisimler çok yakında…
Belki ESHOT Genel Müdürü Gül Şener de Datça tatilini yarıda kesip döner… Yoksa çok beklediği genel sekreterlik havaya uçabilir… Böyle bir yapıya yeniden işlerlik kazandıracak doğru ve dürüst bir genel sekretere ihtiyaç var. Kendi kurumunu toparlayamayan birine değil…
Üstelik Ersu Hızır’ın yine yemekte açıkça söylediği “ESHOT’un ihalelerini neden Bursa’daki şirketler alıyor” tespiti çok önemli. Hızır’ın büyükşehir belediye başkanına yönelik sözleri öne çıkınca bu noktaların atlandığını sanmayın. Şu an Bursa’da çok yakın görüştüğüm 3 Bursalı gazeteci bu ihalelerin ve ihaleleri alan şirketlerin peşinde…
Sayın Şener, Hızır’ın yerine genel sekreter ben olayım” diye düşünüyorsanız ya da Kocaoğlu’na bu konuda çok güveniyorsanız, önce kurumunuz üzerindeki tüm şaibeleri ortadan kaldırmak zorundasınız. İzmirliler yağmurdan kaçarken doluya tutulmak istemez. Size sürekli destek veren CHP İzmir milletvekili Bülent Baratalı’dan da bu konuda destek alabilirsiniz!
Bu arada otobüs duraklarının yer tayini ESHOT’un görevi değil mi? Son aylarda otobüs durakları sürekli yer değiştiriyor. Manavkuyu’da bir durak, tavukçu açıldıktan sonra kaydırıldı. Gazi Bulvarı’nda yeni yapılan Met Park adlı otelin önündeki durak da kaldırıldı. Üstelik 4 çınar ağacı kesildi. (Kocaoğlu’nun eski seçim bürosu olarak kullandığı yerdi burası. Sonra bu iş hanı butik otele çevrildi!) Yani hayalet duraklar var ortalarda… Bir gün orada, bir gün burada…
Uzun süredir şiddetle tavır aldığım bir durak da Hatay Caddesi’nde Şelale Kahvehanesi’nin yanındaki askeri lojmanların önünde bulunan durak. Toplam 150 metre içerisinde 3 tane durak var. Ortadaki gerçekten fazla… Ama ne yaparsınız ki askeri lojmanda yaşayan vatandaşlarımız için ekstra konulmuş. Yani ortalama 40 dairede yaşayanlar için. Tamam, bunda Kocaoğlu’nun suçu yok. Piriştina döneminde konulmuş bir durak o. Hatta Piriştina, “Ne yapayım yahu, istediler, kıramadım” bile demişti… Ancak şimdi Piriştina yok. Şener özel istekler dahilinde durakları kaldırıp, kaydırıyor da o durağı neden orada tutuyor, bilemiyorum.
NOT 4: CHP İzmir İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu’nun bu konular hakkında bilgi sahibi olduğunu, Ersu Hızır ile ilgili Aziz Kocaoğlu ile defalarca görüştüğünü, ancak bir türlü sonuca ulaşamadığını biliyor musunuz? Kendileri il başkanıdır bu arada… Yani partinin İzmir’de Kılıçdaroğlu’ndan sonraki birinci adamı…
NOT 5: Bornova Belediyesi’nin şirketi İZBAŞ ekibin eline mi geçmeye başladı?
Egenin Sesi 06 - 09 - 1010
6 Eylül 2010 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder