2009 yerel seçimlerinde var olan ilçe belediye başkanlarının büyük bölümünün yerlerini koruyacakları belliydi. Üç ilçede ise sorun vardı. Çiğli, Bornova ve Konak…
Yeni kurulan Bayraklı ve Karabağlar’da ilk kez aday belirlenecekti ve aday sayısı hayli fazlaydı. AKP’nin elinde bulunan Buca ve Gaziemir’de CHP’nin atacağı adımlar da merakla bekleniyordu.
Bir tarafta Deniz Baykal ve Kemal Karataş, diğer tarafta ekip, üçüncü alanda ise Kocaoğlu bulunuyordu. Herkes top oynamak istiyor, oyunda kalma sürecini artırmaya çalışıyordu ama durum hiç de kolay görünmüyordu.
Kocaoğlu yeniden büyükşehir belediye başkanlığına adaylığını açıklatınca rahatlamıştı. Şimdi amacı kendine yakın meclis üyelerini ve ilçe belediye başkanlarını ayarlamaktı.
İlk haber İzmir’e ulaştığında herkes şaşkındı…
Bayraklı’da Erdal Aksünger’in belediye başkanlığına atandığı Bornova’da ise Ayhan Baltacı’nın adaylığının kesinleştiği, Konak’ta ise Kemal Karataş’ın görev alacağı bilgisi kulisleri bir anda hareketlendirdi.
Bu duruma ilk aşamada karşı çıkan isim İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu oldu. Kocaoğlu derhal Ankara’ya gitti. Nasıl olurdu Konak’ta kanlı bıçaklısı Kemal Karataş atanırdı.
Kocaoğlu Ankara’da ortalığı karıştırır ve ikinci bir liste İzmir’e ulaştı. Bornova’da Nevzat Kavalar’ın, Konak’ta ise Muzaffer Tunçağ’ın yeniden atandığı konusudur bu kez kulislere yansıyan.
İzmir liste manyağı olmuştur ve kimin ne zaman nereye atandığı belli bile değildir.
İşte o sırada devreye Kemal Karataş girdi. İl başkanlığından istifa eden biri olarak Ankara’ya Deniz Baykal’ın makamına gitti ve yerel yöneticilerin atanması konusunda 6 saatlik bir maraton geçirdi.
Odada 3 kişi vardır. Deniz Baykal, Önder Sav ve Kemal Karataş.
Karataş Aziz Kocaoğlu’nun önermelerini kesmek için elinden geleni yaptı. Bornova’da Kocaoğlu’na yakın bir ismin büyük sorun yaratacağı konusunda Baykal’ı ikna etti. Aslında Baykal da Sırrı Aydoğan’ı istemiyordu. Bunun üzerine yeni önermesini sundu. Kamil Okyay Sındır...
Buca’da ise Mehmet Ali Susam’ın önerisi Necati İmam idi. Ancak devreye yine Kemal Karataş girdi ve Ercan Tatı’yı kavga gürültü kabul ettirdi.
Bayraklı’da önce Alevi yapının temsilcisi Erdal Aksünger aday olarak lanse edildi. Cevat Durak yapısı ise Ciritoğlu diyordu. Yine Kemal Karataş’ın isteği ile Hasan Karabağ aday olarak atandı.
Karabağ – Durak çatışmasının altında yatan gerçek de bu. Karabağ daha önce siyaset yaptığı Durak’ın kendisini istememesini hazmedemedi.
Konak’ın adayı aslında başından beri belliydi. Kocaoğlu Karataş ismini duyunca soluğu Ankara’da aldı. Muzaffer Tunçağ’ın devam etmesini talep etti. Konak Belediyesi’nde herkes Tunçağ’ın atanıp atanmayacağını bekliyordu. Ve haber geldi Tunçağ yeniden atanmıştı. Ekip de sevinçliydi. Sonuçta tanıdıkları, istediklerini yaptırabilecekleri belediye başkanı vardı. Karataş’ın olmaması ile iki yapı da mutluydu.
Ancak ilerleyen saatlerde yeni bir bilgi geldi. Karataş Konak Belediye Başkanlığı’na atanmıştı.
Önder Sav bu ilçelere çok müdahale etmek istemedi. Çünkü elinde kozlar vardı ve bunları kaçırmak istemiyordu.
Birinci koz Karabağlar Belediye Başkanlığı’na Sıtkı Kürüm’ün atanmasıydı. Aslında Kürüm Karabağlar konusuna çok sıcak bakmıyordu. Bu ilçenin kaybedilmesi daha büyük olasılıktı. Bir gece telefonum çaldı.
Karşımda Sıtkı Kürüm…
Kendisini severim. “Ne yapayım Süleyman bana akıl ver” dedi.
“Konak’a hiç uzanma. Oranın sahibi var. Üstelik Baykal orayı sana bırakmaz” yanıtını verdim.
“O zaman bana Karabağlar konusunda destek ol” ricasında bulunan Kürüm’e “Senin Karabağlar için desteğe mi ihtiyacın var. Genel Sekreter masada seni savunacaktır” yorumunda bulundum.
Kürüm, “İki kez yaşadıklarımı biliyorsun. Bu işler belli olmuyor” deyince kendisine destek amacıyla bir gün sonra gazetede bir yazı yazdım.
Ekip, Kürüm’ü lime lime edecekti o destek yazısından sonra.
Bilmiyorum belki de Kürüm’ü lime lime etmeleri için o yazıyı kaleme almışımdır.
Sav masada Karabağlar için Kürüm’ü öne sürdü. Karataş ise Mehmet Türkbay, Kocaoğlu ise Şeyhmuz Karapınar’ı istiyordu. Sonunda Sav ilk parçasını kopardı.
Aslında kayıp ilçe olarak bakıldığı için kimse fazla ses çıkarmadı.
Gaziemir’de bir önceki aday Halil İbrahim Şenol’un yeniden adaylığı konusunda da fazla ses çıkmadı. Gaziemir de ortadaki ilçelerden biriydi.
Çiğli’de ise Baykal, Ensari Bulut’un hastalığı nedeniyle yeniden adaylığına sıcak bakmıyordu. Buna karşılık Ensari Bulut aday olmak için yanıp tutuşuyordu ve kendini ekibe bırakmıştı. Son aylarda ekip ile yakın temasta olduğunu Karataş da biliyordu. Ancak Çiğli’de de sonuçlar ortadaydı ve kaybedilme tehlikesi vardı.
Karataş ekibin başka ilçelere kaymaması için bu üç ilçeye dokunmadı çok.
Amacı ekibi İzmir’de silmekti. Hem de sandıkta…
Ancak olan oldu ve son 15 günde AKP’nin özellikle de Tayyip Erdoğan’ın desteği ile hava döndü.
Kazanılmayacağı düşünülen ilçeler bile kazanıldı.
Bir anlamda İzmirliler ekibin kentte güçlenmesi için oy kullandılar.
Tabii suç halkın değil.
İnsanlar nereden bilsin ekibin durumunu…
Karataş’ın Karabağlar konusunda Türkbay’a verdiği desteği yazmıştık. Karataş Türkbay için aynı desteği il başkanlığı Karabağlar ilçe başkanlığı için de verdi Türkbay’a…
Ancak Baykal yeterince tanımadığı için bu önerileri geri çevirdi.
Ekip Konak’ta Karataş’tan öç almayı kafasına koymuştu.
Malum imza nedeniyle mahkemeye başvurmuşlar ve Karataş’ın adaylığını düşürmüşlerdi.
Ekip sadece onu yapmakla kalmadı. Karataş’ın meclis listesi yerine başka bir liste hazırladı ve ilçe seçim kuruluna vererek darbe yapmayı bile göze aldı.
Neyse ki durum zamanında fark edildi ve Karataş’ın en azından meclis listesi aynen geçti.
İntikam alındı
Meclis listeleri hazırlanırken Ankara’dan gelen bir haber tüm İzmir’i şok etti. Alınan karar göre EXPO için Tayland’a giden meclis üyeleri yeniden meclis listelerine yazılmayacaktı.
Sav’ın Muğla’da “Kocaoğlu ve Alaattin’i budayacağız” sözleri anlam kazanmaya başlamıştı.
Herkes şaşkındı.
Kocaoğlu en yakın çalışma arkadaşlarını genel merkezin talimatı doğrultusunda kaybediyordu.
Kendisi bunun için ne yaptı?
Siyasi olarak hiçbir şey…
Ancak büyük bölümünü daha sonra büyükşehirde bürokrat olarak değerlendirdi Kocaoğlu. Bunların başında da ünlü başdanışman Bilgin Erünal geliyordu.
Ekip en azından üç ilçede hakimiyet kurmuştu.
Bu ilçeler kazanılınca ekibin örgütlenme gücü daha da büyüdü.
Tabii ki lokomotif Karabağlar Cumhuriyeti idi. Sıtkı Kürüm tarafından idare edilen Karabağlar ekibin gelişmesine ve İzmir’de yerleşmesine büyük etkide bulunuyordu.
Ne de olsa yeni bir belediye idi, borcu yoktu ve elemanı olmadığı için ciddi iş alanı yaratıyordu.
Karataş’tan sonra il başkanlığına Rıfat Nalbantoğlu getirildi.
Nalbantoğlu il başkanı olacağını Gümüşbalık’ta tarafıma 6 ay önce söylemişti.
Demek ki o günlerde her şey planlanmış, İzmir’de olacaklar hesaplanmıştı.
Ünal Ersözlü’nün evinde ise Nalbantoğlu şu ünlü açıklaması yapmış, beni gerçekten hayretler içerisinde bırakmıştı: “Gün gelecek, ben bu partinin MYK’sına girecek ve bu partiyi yöneteceğim.”
Şimdi bunlara bakarak benim Nalbantoğlu karşıtı olduğumu düşünmeyin.
Ben sadece olanı kaleme alıyor, kimin nerede durduğuna dikkat çekmek istiyorum.
Yerel seçimlerde aday belirleme sürecinde iki ilçede daha sorun büyüktü. Bunlardan biri Urla idi…
İzmir milletvekili Bülent Baratalı CHP’ye gelen Selçuk Karaosmanoğlu’nu istemiyor, yerine bir başka aday öneriyordu.
Ancak Baykal Kocaoğlu’nun da baskısı ile Karaosmanoğlu’nu yeniden aday gösterdi.
Baratalı kırılmıştı. Hatta örgütlediği bir grup Urlalı Ankara’da genel merkez önünde gösteri bile yaptı.
Bu süreç Baratalı ile Sav arasında dirsek temasının başlangıcıydı ayrıca.
Sorunlu olan diğer ilçe Seferihisar’dı. Kocaoğlu Anavatan Partisi’nden Hamit Nişancı ile devam etmek istiyordu. Buna karşılık Kemal Karataş Tunç Soyer ismi üzerinde iddiacıydı.
İddiayı her zamanki gibi Karataş kazandı ve Soyer belediye başkan adayı oldu.
Bana göre iyi de gidiyor.
Kocaoğlu’nun Karataş’tan nefret etmesi için ortada hayli neden var sanırım.
Ancak şu gerçeğin de altını çizmek gerekiyor. Bu kadar büyük güçler mücadelesi içerisinde istediği her şeyi yaptıran tek kişi vardı. Kemal Karataş…
NOT 1: Kemal Karataş Milliyet Ege’de açmış ağzını yummuş gözünü… Giderek üzülüyorum ben, Rıfat Nalbantoğlu’na… Adam, ne İsa’ya yaranabiliyor ne de Musa’ya… Bir önceki yazımda söylediğim gibi büyük olasılıkla ateist olacak Nalbantoğlu…
NOT 2: Ekibin operasyonları devam ediyor. Kullandıkları Heron’ların bu kez hedefinde Gaziemir İlçe Başkanı Yüksel Demirsoy var. Neden? Aslında nedeni çok basit… Çünkü Demirsoy, Kocaoğlu’na yakın…
NOT 3: Ekip hedef genişletmeye devam ediyor. Konak İlçe Başkanı …... Da görevden alınması bekleniyor. “O Rıfat’ın adamı, Rıfat ekibin il başkanı. Nasıl oluyor?” diye sormayın, oluyor işte. Ve ekip şunu da söylüyor: “Rıfat kim? İl yönetiminde tek adamı var. Mustafa Özuslu. İstediklerimizi yapmaz ise 2 günde iner aşağıya.” Sayın Nalbantoğlu buradan sizi uyarmak benim görevim. Vallahi üzülmeye başladım halinize… Bunlar sizi milletvekili de yapmayacak.
NOT 4: Ekip hedef genişletmeyi sürdürüyor. Bu kez hedefteki adam Kocaoğlu. Ekip İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı ile kavgaya hazırlanıyor. Öte yandan Alaattin Yüksel Sav’a yanaşmaya çalışıyor. Bu ne yahu… Pembe diziyi geçti, bu ilişkiler…
GÜNCELNOT 1: 19 Temmuz 2010 tarihli 66097 kayıt numarası ile Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü’ne gönderilen bir suç duyurusu var. Aynı konu aynı gün Cumhuriyet Savcılığı’na da intikal ettirilmiş durumda. 10/64240 dosya numarası ile… Yine aynı konu internet aracılığı ile Başbakanlık Etik Kurulu’na da gönderildi.
Aşağıda bu konu üzerine verilen suç duyurusunu okuyacaksınız.
İzmir İli Konak İlçesi, Bozyaka Mahallesi sınırları içinde yer alan 13.518 metre kare yüz ölçümüne sahip 434 pafta 15033 Ada ,1 Nolu Parsel, tapuda 5/10 hisse oranında Fahrettin Macit,4/10 oranında İbrahim Gök ve 1/10 oranında ise Mustafa Bilgin Erünal adlarına kayıtlıdır
Söz konusu parsel 02.07.2002 tarih , 2147 sayı numarası ile, Büyükşehir Belediyesi tarafından onaylanan Eski İzmir revizyon İmar Planı içeriğinde yer almakta olup 10.04.2008 tarih 5952 sayılı İmar durumuna göre emsal 1.2 yapılaşma koşulu ile 21.80 metre yüksekliğinde ‘konut alanı’ plan kararı bulunmakta idi. Bu parselinde içinde bulunduğu Eski İzmir olarak bilinen bölge, yapılaşması tamamlanmış olan yapıların yer aldığı konut alanı yerleşkesidir. Bu bölgede ticari aktivite kullanımı bulunmamaktadır. İzmir’in gelişmemiş bölgelerinden birisi olarak bilinen Eski İzmir, özellikle İzmir-Çeşme otobanının hizmete girmesi ve Eski İzmir Toplu Konutlarının yapılması ile birlikte aslında gelişmeye başlayan, hareketli ve rantsal bölge haline gelmiştir. Ve aslında görülecektir ki, bu şahıslar taşınmazların geleceklerine yön veren, belirleyici faktörleri ortaya koyan/koyduran arsa spekülasyonlarını değerlendiren şahıslardan bir kaçıdır.
Esasen anlaşılamayan şudur ki; İzmir Belediyesi Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun Baş Danışmanı kadrosunda görevlendirdiği ve aynı zamanda İzmir Büyükşehir Belediye Meclisinde 2002-2009 yılları arasında meclis Üyeliği yapan ve dört yıl İmar Komisyonu Başkanlığını yürüten, yetkili ve etkin kişi olan Bilgin Erünal bahse konu rantabl taşınmazın, %10’luk hisse oranı ile söz konusu kişilerle birlikte malik ortağı olmasıdır.
Ticari kullanımlarda bakir olan bu bölgenin bu yönüyle bakıldığında geleceğini görmek hiç zor olmasa gerek.
Bu arada söz konusu parsel hala ‘Konut Alanı’ olarak gözüküyorken, 08.06.2006 tarihinde el değiştirerek TMSF’ den 2.2 milyon TL ye satın alınmak suretiyle, edinilen ve parselin geleceğini gören bu kişilerle yeni sahiplerini buluyor.
İlginçtir ki bu maliklerden ikisi (Fahrettin MACİT ve İbrahim GÖK) adına kayıtlı diğer mülkiyetler araştırıldığı takdirde karşımıza Balçova KOÇTAŞ , Urla TANSAŞ , Ayvalık TANSAŞ v.b gibi ,üzerlerinde ticari kullanımların bulunduğu mülkiyetler de çıkacaktır.
Acaba basında ve kamuoyunda söylenildiği gibi bu hisse oranı, etkin ve yetkin olan bu şahsın (Bilgin Erünal’ın) taşınmaz üzerindeki vaatlerine karşılık aldığı komisyon bedeli midir?
Bu taşınmazın satın alımının sonrasında gelişen süreç incelendiğinde ise karşımıza inanması güç gerçekler çıkmaktadır.
Şöyle ki; söz konusu parselin “ Konut alanından”, “ Metropoliten Aktivite Merkezi” olarak dönüştürülmesi yönünde yapılan plan değişikliği, bu üç kişinin talebiyle meclis gündemine getirilmiştir. 09.06.2008 tarihinde meclis gündeminde yerini alan bu talep, Bilgin Erünal’ın daha önce başkanlığını yaptığı İmar Komisyonuna sevk edilmiş ve komisyondan olumlu rapor ile meclise sunulmuştur.
Bizleri şaşırtan, önemli hususlardan biri ise, 1/5000 ölçekli planda yapılan değişiklik talebinin sadece söz konusu bu parsele yönelik olması ve üst ölçekli planlarda sadece bir parsele yönelik değişiklik yapılmaması gerektiğini savunan Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’dan icazet alınarak, İmar Komisyonu’ndan böylesine marjinal, plan ilke ve esaslarını bozan bir değişiklik talebinin olumlu karar ile geçmesidir. Bu hususta o tarihte İmar Komisyon Başkanı olan Bilgin Erünal’ın önemli katkılarının olduğu söylentiler arasındadır!
Söz konusu plan değişikliği talebi, 3194 sayılı Kanun ve Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik kapsamında mevzuata uygun olduğu kabulüyle onaylanmış olsa da, bu plan değişikliğinin anılan parsele ve maliklerine rant artışı sağlayacağı tartışılmaz bir gerçektir.
Şöyle ki; söz konusu parsel, mesken ve yerleşik konut bölgesi içerisinde sıradan bir konut yapı adası iken birden yapılan plan değişikliği ile en az 3-4 misli fazla yatırım cazibe merkezi haline geliveriyor. Bölgede tek ve ilk merkez nitelikli ticaret fonksiyonlarını bir arada bulunduran rantabl, kıymetli kullanım kararı, tek parsele yükleniyor ve bu durumda parselin ve üst kullanımının birim fiyatı 3-4 misli artıyor.
Bu durum pek çok soru işaretini beraberinde getiriyor. Bugüne kadar neden, kimsenin aklına böylesine bir plan değişikliği yapmak gelmedi? Bu plan değişikliği, kabulü bu kadar kolaydı ve onama süreci bu denli kısa sürecekti neden TMSF bu değişikliği yaparak /yaptırarak parseli satışa sunmadı da bu kadar ucuza sattı. Bu kamu zararı değil midir? Yoksa yeni malik ortağı olan başkan danışmanı beyefendi bulunduğu makamı, unvanı, yetkiyi mi kullandı?
Neden vatandaşın plan değişiklikleri ilçelerden geldiğinde Büyükşehir Belediye Başkanı, kendi Meclisi’nde gündeme alma süresini sonuna kadar bekletiyor, 3 ay süründürüyor da bu plan hemen gündeme alıyor ve akabinde onaylıyor. Yoksa bu parselin bizim bilmediğimiz bir de gizli maliki mi var? Bu durumda danışman ortaya sürülen kötü adamı mı oynuyor?
Gerçek şudur ki, bir konu soruşturulduğunda, mevzuatlar önünde yasal bulunabilinir ancak kimi zaman meşru olmaz. Hukuk önünde etik ve ilkesel kurallar ile kamu zararı /yararı açısından da değerlendirilir.
Sonuç olarak; pek çok soruya maruz kalan, eşitsizlik ve çıkarı yöneten bir plan değişikliğine onay veren, Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve ilgili meclis üyeleri ile birlikte, başkan danışmanı Bilgin Erünal hakkında gerekli kovuşturmanın yapılarak eylemlerine uyan T.C.K hükümleri uyarınca cezalandırılması için haklarında kamu davası açılmasını arz ederim…
İmza: İsmi bende gizli…
Egenin Sesi 21 - 07 2010
21 Temmuz 2010 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder