Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

2 Temmuz 2010 Cuma

EKİBİN TARİHİ: HIRS, İSTEK, BEKLENTİ VE ŞANS (2) Baykal’a karşı ilk adım

Abdürrezzak Erten 7. sıradan aday olup İzmir’e geldiğinde Kadifekale’den bıraksanız, Konak diye Gümüldür’e gidebilirdi.
Erten’in imdadına eski arkadaşı Ümit Kaya yetişti. O güne kadar siyasette aktif rolü bulunmayan, geçim derdinde olan Ümit Kaya gazetelerde Erten ismini okuyunca telefona sarıldı ve Abdürrezzak Erten’e CHP Genel Merkezi’nden ulaştı. Önce nostalji yaptılar, sonra işe koyuldular.

Abdürrezzak Erten seçim çalışmaları için İzmir’e geldiğinde Ümit Kaya vasıtasıyla, Fahri Elmas’ı tanıdı. Ardından okul arkadaşı Mahmut Özçift’i buldu.

Ümit Kaya kendisine, Mehmet Şerif, Şemsettin Demir, Nuri Batuhan, Mahmut Esat Aslan ve Şakir Başak’ı tanıştırdı. Hepsi Mardinliydi. Erten, yeni çevresiyle birlikte seçim çalışmalarını bölgecilik üzerine oturttu.

Kısa bir çalışmaydı ve sadece işbirliğine dayanıyordu bu örgütlenme. Çünkü Erten yedinci sıradaydı ve milletvekili olma şansı çok fazla değildi.

Bu duruma seçmen yetişti. Mardin’in yetiştirdiği bu önemli değeri bir yerlere getirmek için DYP’yi 9.8 ile baraj altında bıraktı.

Meclise iki parti girdi… AKP ve CHP…

CHP, kalesi olarak gördüğü İzmir’den toplam 16 milletvekili çıkarmıştı ve bunların arasında Abdürrezzak Erten de vardı…

Milletvekili seçildikten sonra seçim dönemi çalışma yaptığı arkadaşlarıyla yeniden buluştu Erten ve şu ünlü sözleri söyledi:

“Arkadaşlar. Artık milletvekiliyim. İzmir’de yeni bir siyaset başlatmak, beyaz Baykalist etkinliğine son vermek istiyorum. Partinin kentin çeperlerine yayılması gerekiyor. Bugüne kadar bu parti Urla’dan, Alsancak’tan yönetilmeye çalışılmış, o nedenle kitle partisi olamamıştır. Önder Sav da yeni dönemde bizim önderliğimizde yeni bir oluşumun peşinde… Bunu ancak sizlerle başarabiliriz…”

Aslında çıkış mottosu o kadar kötü değildi. Partinin İzmir’in çeperlerine de yayılması fikri. Ama gelinen nokta için kesinlikle aynı şeyi söylemeyeceğim.

Konak’tan doğmaya başlayan ekibin karargahı DEVAK Otel’di. Abdürrezzak Erten liderliğinde, Enver Öktem’in desteği ile oluşturulmaya başlanan ekibe karşı duruşlar hemen başladı. Yenigün Gazetesi’nde köşe yazan Mardin kökenli Salih Erkek bu ikiliyi ithal milletvekili olarak tanımladı. Gerçi sonra ekibin listesinden Karabağlar Meclis Üyesi oldu.

Ekibe eklemlenen bir milletvekili daha vardı. Baykal’ın kalp doktoru üçüncü ithal Hakkı Akalın…

Unutmuştunuz değil mi?

Ben de ismini hatırlamakta güçlük çektim. İşte böyle. Geliyorlar, iz bırakmadan çekip gidiyorlar.

Ekibin ikinci adamı hiç kuşkusuz Fahri Elmas’tı. Ekibin Elmas’ı nasıl yediği konusuna daha sonra değineceğim.

Şimdi şu soruyu duyar gibiyim.

Yahu bugün ekibin ikinci adamı olan Sıtkı Kürüm nerelerde?

O daha yok.

Kürüm ekibe daha sonra eklenen önemli siyasi figürlerimizden biri…

Bitlisli olduğu için ilk örgütlenmede yok.

Yine de bir parantez açalım ve Sıtkı Kürüm’ün siyaseten yükselişini analiz edelim.



Kürüm’ün yükselişi





Eski hızlı solcu Kürüm, Mustafa Kaynarca ve Lütfü Türkeli tarafından partiye kaydedildikten iki yıl sonra Konak ilçe yöneticisi olarak karşımıza çıkıyor, Sinan Karamustafaoğlu ile Ali Yılmaz’ın aday olduğu kongrede… Kongreyi Ali Yılmaz kazanıyor ve Sıtkı Kürüm’ün önlenemez yükselişi başlıyor. Sinan Karamustafaoğlu, Yekta Varnalı gibi isimler bu yenilgiden sonra istifa edip SHP’ye geçtiler. Kısa bir süre sonra CHP’den istifa eden bir kişi daha vardı. Uğur Yelekli… Gerçi Kürüm ilçe başkanı olduktan sonra bazı istifa başvuruları hasıraltı edildi.

Ali Yılmaz kendinden o kadar emin ki, “Ben kesinlikle milletvekili olacağım” dedi ve 2002 genel seçimleri öncesi Konak İlçe Başkanlığı’ndan istifa etti. İlçe yönetiminin kendi aralarında yaptığı seçim ile Kürüm, Konak İlçe Başkanı oldu. Neden bu kadar kısa süre içerisinde Kürüm ilçe başkanlığı koltuğuna oturdu?

Çünkü Kürüm zengin bir işadamıydı. En azından ilçenin mali sorunlarını çözer diye düşünüldü.

O dönemde Tayfun Emre de Sıtkı Kürüm’ün arkasında…

Genel seçimden sonra ekip ilk örgütlenme modelini geliştirirken tabii ki Konak ilçe örgütünün önemi ortaya çıkıyor.

O dönemin il başkanı Alaattin Yüksel ile kurultaya hazırlanan CHP’nin Konak ilçesinde iki aday çıktı. Bunlardan biri o dönem ilçe başkanı olan Kürüm, karşısında ise 2010 kurultayında ekibin PM üyeliğine getirdiği Semra Tanülkü.

Ekip Kürüm’ün arkasına geçti. Alaattin Yüksel de bu seçimde Kürüm’ü destekledi.

Alaattin Yüksel’in Genel Sekreter Önder Sav ile yakın teması da gözden kaçmıyordu bu arada.

Kürüm ilçe başkanı olduktan sonra sürekli diken üzerindeydi. Koltuğundan edilmesi için yapılan imza kampanyası başarıya ulaşmış, Kürüm’ün ilçe başkanlığından düşürüleceğine kesin gözüyle bakılıyordu.

O zaman devreye Fahri Elmas girdi ve Kürüm’e karşı imza atan Nazmi Marangoz’u ikna etti. Marangoz noter kanalıyla imzasını çekince Sıtkı Kürüm bir imza ile görevinde kaldı. (Nazmi Marangoz bugün Karabağlar Belediye Başkan yardımcılığı yapıyor.)

Tabii ki bir tek Konak ile il kongresinin kazanılması mümkün değil.

Abdürrezzak Erten devreye girdi ve Karşıyaka’da bir işbirliğine gidildi. Karşıyaka kongresinde Ertam Özen’e destek verildi ve Mustafa Karagöz’ün yönetim kurulu kazansa da başkan adayı Karagöz, Ertam Özen’e karşı kaybetti.

İşte burada ekip ile Karşıyaka rubunun işbirliği dönemi başladı.

Cevat Durak ve Hüseyin Çalışkan ikilisi ekip ile hareket etme kararı almışlardı. Her zaman ekibe karşı soru işaretleri vardı. Ancak Cevat Durak 2004’teki yerel seçimlerde Karşıyaka Belediye Başkanlığı’na adaydı ve kaybetmek istemiyordu. O nedenle kendisini hiç sevmediğini bilse de Önder Sav ile aynı çizgiye geldi.

Diğer İzmir milletvekili Sedat Uzunbay da Cevat Durak ile yakın arkadaşlığı nedeniyle ekibin üyesi oldu. Kurultay sonrası Sedat Uzunbay MYK üyesi olunca ekip ile diyalogu arttı ve ünlü Torbalı-Mardin hattı kuruldu.

Uzunbay’ın ekipten kopuşu ise çok sancılı bir süreci getirdi İzmir’e… O günlerin iyi analiz edilmesi gerekiyor. Bugünü gerçekten doğru algılayabilmek için…



Bornova’da son dakika golü



Biz dönelim yine 2003 il kongresi öncesine ve ekibin toparlanma sürecine…

Sadece Karşıyaka da yetmez…

Ekip hızla Buca’ya daldı ve Hüseyin Yüzer ile Bektaş Gül’ün de desteği ile Asuman Hapçı’yı aday olarak çıkardı. Aslında Asuman Hapçı’yı Baratalı grubu da destekliyordu. Alaattin Yüksel ise Bahri Dal’ın arkasındaydı. Ekip, Buca’da daha sonra destekleyecekleri Alaattin Yüksel ile karşı karşıya gelmişti. Seçimi 11 oyla Asuman Hapçı’nın listesi kazandı. Ekip bir yere daha sızmıştı. Ancak daha sonra olay mahkemeye yansıdı.

Bahri Dal grubu Hapçı’nın listesindeki yedek sayısının asil listenin yarısı kadar olması gerektiğini ancak yedek listenin, asil liste ile aynı sayıda tutulduğunu ileri sürdü. Mahkeme Dal’ın başvurusunu uygun buldu ve karşı listenin kazandığına hükmetti. Bahri Dal Buca ilçe başkanı oldu.

Alaattin Yüksel kötü gol atmıştı herkese…

Kongrenin divan başkanı, yılların İzmir milletvekili avukat Ahmet Ersin’in kongre sırasında bu durumu fark etmemesi de düşündürücü ayrıca…

O güne kadar şimdiki PM üyesi Mehmet Süne politik bir figür değil. Süne, Hüseyin Yüzer’in 2004 yerel seçim çalışmalarında mutfakta görev alarak parti içerisinde yükselmeye başladı.

Bornova’da durum daha farklı idi. O dönem ilçe başkanı olan Enver Dündar ekiple bağlantılı değildi. Ekip yeni ve kendisine bağlı bir yapı istiyordu. Zira bir türlü Bornova’da örgütlenemiyorlardı. Devreye Önder Sav girdi ve okuldan arkadaşı Kenan Gürel’i aday olarak çıkardı. SHP eski Erzurum il başkanı olan emniyet kökenli Gürel’e, Kemal Anadol’un Bornova’daki ayağı Kerim Özer ile Adnan Hocaoğlu destek veriyordu. Ancak Kenan Gürel’in hala kazanma şansı yoktu. Genel Sekreter Önder Sav her gün Genel Sekreter Yardımcısı Bülent Baratalı’yı arıyor, Bornova’daki durumu soruyordu. Sav baktı ki durum kötüye gidiyor, kongre sabahı Mansuroğlu Mahallesi ile Kazım Dirik Mahallesi’ne 12. Madde’den 153 yeni üye kaydı gönderdi Genel Merkez’den. O gün ekibin adayı Kenan Gürel’in karşısında seçime girecek olan dönemin ilçe başkanı Enver Dündar saçını başını yoluyordu yeni kayıtları görünce. Nevzat Kavalar da saç baş yolanlardan biriydi. Enver Dündar’ın yardımcısı Aziz Kocaoğlu saçını başını yoluyor muydu, bilmiyorum. Aslında bu süreç Aziz’in de önlenemez yükselişini başlatmış oldu. Enver Dündar ve arkadaşları Bornova’nın Kenan Gürel tarafından kazanılmasında Bülent Baratalı’nın rol oynadığını sanarak kendisine düşman oldular. Ancak asıl perde arkasında Önder Sav vardı ve ekibin orada güçlenmesi için elinden gelen her şeyi yaptı.

Ekibin daha sonra yakın ilişkide olduğu Gaziemir’i eski Gaziemir Kadın Kolları Başkanı Şenay Çavdar’ın yorumundan ve birkaç telefondan görüşmesinden sonra yazıyorum. Bildiğiniz gibi bugünün ilçe başkanı Yüksel Demirsoy aslında eski bir Konak Belediyesi çalışanıydı. Halil İbrahim Şenol’u da oradan tanır. Dönemin belediye başkanı Ahmet Sarışın ile ters düşünce belediyeden atıldı ve Gaziemir’de siyaset yapmaya başladı.

Eski gençlik kolları il yönetiminde de olan Demirsoy’un amacı Gaziemir İlçe Başkanı olmaktı. Önce Ramazan Kaya’yı halladen Demirsoy, Alaattin Yüksel engelini aşamadı. Yüksel, Ramazan Kaya’dan boşalan koltuğa Murat Sönmez’i atadı.

Demirsoy da yeniden ilçe yöneticisi oldu. İthal oldukları gerekçesi ile Abdürrezzak Erten ile Enver Öktem’e en büyük eleştirileri yapan Demirsoy’un önü, 2003 kongresinde Murat Sönmez’in ilçe başkanlığı adayı olmaması ile açıldı.

Kongrede aday olması düşünülen Mustafa Takmaz’ı da halleden Demirsoy, uzun soluklu ilçe başkanlığına başlıyordu.

Balçova’da ilçe başkanlığı tartışmaları ne zaman başlasa akla 3 isim gelir. Salih Küçükbayrak, Ali Yiğit ve Ercan Çınarlı… 2003’te ipi Selçuk Ayhan’a yakın olan Ali Yiğit göğüsledi. Ali Yiğit 2004 yılında belediye başkanı aday adayı olup ilçe başkanlığını bırakınca yerine ekibin has isimlerinden Salih Küçükbayrak atandı. Böylece ekip Balçova’da örgütlenmeye başladı.

Çiğli’de Ali Rıza Koçer damgası vardı. Yıllardır ilçe başkanlığı yapan Koçer 2003 kongresine tek aday olarak çıktı. Karşısındaki zayıf yapı ikinci adaylık için imza bile toplayamamıştı. Koçer, Alaattin Yüksel’in yanındaydı. Dönemsel olarak ekip ile dirsek temasına geçmiş, ancak hiçbir zaman ekibin içinde net bir biçimde olmamıştı. Ekibin ikna edemediği adam olarak anılan Koçer, şimdi de ilçe başkanı…

Bakalım bu kez ekip karşısında dayanabilecek mi?



Üç kez çıkan sanatçı



Ve 2003 il kongresi… Bir tarafta Selçuk Ayhan, diğer tarafta Alaattin Yüksel… Ceyhan Kayhan ise gençlerin il başkan adayı idi.

Kongrenin yapıldığı yer Fuar Atlas Pavyonu…

Kongre hayli hareketli geçti. Kongre boyunca Alaattin Yüksel’in üç kez konuştuğunu ve böyle bir kongreye hiç rastlamadığını belirten başkan adayı Selçuk Ayhan, “Ben aynı seyirci karşısına üç kez çıkan sanatçı görmedim. CHP kongreleri seviyeli ve saygının hakim olduğu kongrelerdir. Ama ben bu kongrede bu söylediklerimin hiç birini görmedim” dedi.

Bu söz hala kulaklarımda… Çok gülmüştüm bu tespite…

Ayhan’ın konuşmasının ardından, Alaattin Yüksel’in “sataşma var” diye itiraz etmesi üzerine Divan Başkanı Ekrem Bulgun, Yüksel’e tekrar söz vermek istedi. Ancak delegelerden gelen tepki ve yuhalama üzerine Yüksel’e söz verilmedi. Bunun üzerine de Alaattin Yüksel salonu terketti…

Ancak Yüksel ekibin desteği ile ikinci kez il başkanı oldu. Omuzlara alınan Alaattin Yüksel’in bir bacağında Ümit Kaya, diğer bacağında Nuri Batuhan vardı.

Abdürrezzak Erten çok mutluydu.

Hemen Ankara’ya Önder Sav’a telefon edildi ve İzmir il kongresinin alındığı bildirildi.

2003 kongresi ile ekip metropol ilçelerde gerekli desteği almıştı.

Ekibin büyükşehir adayı Alaattin Yüksel’di. 15 Temmuz 2003’te Piriştina’nın partiye katılması ekibin moralini bozmuştu ancak Yüksel’i yeniden il başkanı yaparak, en azından adaylarını koltuklarına taşıyabilecekleri mesajını da veriyorlardı.



Piriştina’nın CHP’ye gelişi



Yıl 2001… Ahmet Piriştina her yıl gazetecileri toplar, büyükşehrin yıllık değerlendirmesini yapardı. Değerlendirme toplantısından 1 hafta önce Haber Ekspres’teki köşemde, “Piriştina CHP’ye gelmeli ve gelecek” şeklinde bir yazı yazdım. Daha 2002 seçimleri olmamış, DSP dibe vurmamıştı. Ancak politik gelişmeler, CHP’nin yükselişte, DSP’nin de düşüşte olduğunu gösteriyordu bizlere.

Siyasi öngörü dışında Piriştina’ya kılçık atmak da vardı serde…

2001 Mart ayında 100’e yakın İzmirli gazeteci İzmir Sanat’ta toplandık. Karşımızda Ahmet Piriştina ve yanında Menemen testisi şeklinde sıralanan 9 metropol ilçe başkanı. Hiç sormak aklıma gelmedi kendisine, “Yahu bu adamlara eziyet değil mi bu böyle… 3 saat boyunca sesleri çıkmadan öylesine oturuyorlar orada…”

Piriştina’nın açıklamalarından sonra sıra sorulara geldi. Haber Ekspres’in köşe yazarı Mehlika Türkmenoğlu ilk soruyu sordu:

“Kamuoyunda CHP’ye geçeceğinize dair yazılar çıkıyor. Bunu düşünüyor musunuz?”

Piriştina, Türkmeoğlu’na baktı… Sonra da en üst katta oturan bana…

“Bu sorunun muhatabı ben değilim. Bu yazının müsebbibi Süleyman burada... Ona sorun. Kendileri hangi partiye geçeceğime de karar veriyor zaten.”

O ne gazetecilik hazzıdır öyle.

Yaratmaya çalıştığınız gündemi izlemek…

2002 genel seçim sonuçları Piriştina’nın CHP’ye geçiş sürecini hızlandırdı. Bu konuda İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Hasan Fehmi Mani’nin payı da büyüktür.

Bir gün kendisini ziyaret ettiğimde şunları da söylemişti yazılmamak kaydı ile. Ama artık yazabilirim sanırım.

“İyi de Süleyman, CHP’ye geçeceğim. Ama orası DSP’ye benzemiyor. Kurtlar sofrası. Abdürrezzak’ın ilk isteklerini biliyorsun. Macit kaleme almıştı. Bu adamların arasında ne yapacağım ben? Alaattin de, İzmir örgütü de beni istemiyor. Ama Baykal ile görüştüm. Kesinlikle partiye gelmem taraftarı.”

Piriştina daha fazla dayanamadı. DSP’den aday olsa oyları böleceğini biliyordu. Ya bir daha aday olmayacak ya da çok çekindiği CHP’ye gelecekti.

CHP’ye gelmeyi kabul etti. Ancak yanında hiçbir metropol ilçe başkanını getirmedi. Bir nevi çöpsüz üzüm olarak gelmişti. Genel merkezde bir grup toplantısında geçmişti CHP’ye Piriştina…

Ekip Piriştina’nın gücünü biliyordu. Ancak Alaattin Yüksel’i il başkanı yaparak savaşmadan çekilmeyeceklerini de gösteriyorlardı.

Piriştina aslında birilerini istiyordu ancak CHP’nin metropol ilçe başkanlarına hiç de sıcak bakmadığını biliyordu. Herkes bir koltuğa gözünü dikmişti ve onu DSP’den gelenlerle paylaşmak niyetinde değildi.

Nitekim Ahmet Piriştina’nın CHP’ye geçişinden sonra “Şimdi de Erdal İzgi geliyor” diye yazmış, Alaattin Yüksel’i çıldırtmıştım.

Bir gün sonra CHP Konak İlçe Başkanı Sıtkı Kürüm ile gazetecilerin karşısına çıkan ve elinde benim yazdığım köşeyi göstererek, “Bu partinin kendi adayları vardır” diyen il başkanı Alaattin Yüksel’i televizyonda gülerek izlerken şunları düşünüyordum:

“Teşekkürler Alaattin. Haber Ekspres Gazetesi’nin reklamını iyi yapıyorsun…”

Bu kez de ekibi bıraktık Alaattin Yüksel üzerine yoğunlaştık. Kolay değil siyasetin flaş ismi, yeni parti meclisi üyesi, Kocaoğlu’nun en yakın arkadaşı ve belki de yeni il başkanı…



PEK TABİİ DEVAMI GELECEK VE ÇOK EĞLENECEĞİZ





NOT 1: Sevgili okuyucularımın yorumları ile bu dizi interaktif bir durum aldı. Döneme ilişkin unuttuğum bilgilerin de sizin yorumlarınız aracılığı ile paylaşılması gerektiğini buradan bildirmeme gerek yok sanırım. Bu diziyi hep birlikte yazar isek ortaya doğru bir tarihsel kronoloji çıkarabiliriz. Yorumlardaki seviyeyi bir noktada tutarsak anlamlı bir iş yapmış oluruz.



NOT 2: Bu diziden rahatsız olanlar bulunabilir. Ancak önemli olan İzmir CHP’nin son 10 yılının bir çerçevede doğru algılanmasıdır. Bu dizi, bundan böyle siyaset yapacakların kimle nereye kadar yürüyebileceklerini görmeleri açısından önemlidir…



DİPNOT 1: Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı’ndan gelen Beşir Atalay imzalı bir notu iletmeliyim. Karar No: Mül. TEF. KU. BŞK. 2010 – 115… Karar tarihi: 04 – 05 – 2010… 4483 sayılı kanunun 6. Maddesi uyarınca İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı ile Ahmet Çiftçi ve Osman dirik dışındaki tüm meclis üyelerine soruşturma açılmasına izin verildi… Konu Buca’daki Giraud arazisi… Sonuç: Bu işte yargı yolu açılmış görünüyor…



DİPNOT 2: İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile Başdanışman Bilgin Erünal’ın arası açılmış. Karabağlar’daki metropolitan merkezi üzerine çıkan tartışmaların bu ikili arasındaki ilişkiyi bozduğu, Kocaoğlu’nun son 10 gündür Erünal ile görüşmediği ve görevinden istifasını istediği kaydediliyor. İddiaya göre Karabağlar Belediyesinin doğrudan temin yoluyla Adıgüzel’in firmasından İnşaat malzemeleri alındığı biliniyor, bu firmanın sahibinin Karabağlar’da bulunan arsalarının Bilgin Erünal ile ilintilendiği de biliniyor. Kocaoğlu’nun ise, bu ilintiden yeni haberdar olduğu ve Erünal’a sert tavır gösterdiği belirtiliyor. Konu inceleme alanımdadır. Önümüzdeki günlerde detaylı bilgi bu köşeden verilecektir.



DİPNOT 3: 1991’de Belediyenin önüne Yunan bayrağı astığı gerekçesiyle hakkında kamu davası açılan yılların solcusu, halk arasında “Kızıl Başkan” olarak tanınan Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven oğlunu Amerikan bağımsızlık günü olan, 4 Temmuz’da evlendiriyor. Yoksa bizim kızıl başkan yavaş yavaş Amerikanlaşıyor mu?



FOTODİPNOT: Hatay’daki evimin karşısında caddenin Karabağlar tarafında aşağıda gördüğünüz ilginç bir çöp bidonu var. Karabağlar Belediye Başkanı Sıtkı Kürüm’e buradan teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Hayatta dikili bir ağacım olmadı. Nihayet kendisinin yardımı ile üzerinde ismim bulunan bir çöp bidonum var artık…


Ege'nin Sesi 02 - 07 - 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder