Yapılacak şey öne bakmak, çatışmaları ve ekip içinde olanları “kol kırılır, yen içinde kalır” şekliyle bertaraf etmek ve hepsinden önemlisi 2007 yerel seçimlerinde kendilerine bağlı iyi bir milletvekili sayısı ile kette tam hakimiyet kurmaktır.
Bu arada Konak Belediyesi’nde ilginç bir gelişme yaşanır.
Konak Belediyesi Meclis üyesi ve ekibin üyesi Savaş Bingöl, asker kaçağı olduğu anlaşılıp yakalanınca, belediye meclis üyeliğinden istifa etmek zorunda kalır.
3 yıl boyunca nasıl olmuştu da bu iş gözden kaçmıştı, anlaşılır gibi değil… Ortada ciddi anlamda bir suç vardı. Çünkü bir kişinin belediye meclis üyesi olması için askerliğini yapması gerekiyordu. Nasıl oldu da bu iş atlandı? Bunun sorumluları kimlerdi? Kimse olayın arkasını kurcalamadı. Ne de olsa ucu kendisine dokunabilirdi.
Türkiye’de her şey hukuksuzluk üzerine kurulduğu için “Bu da normal bir durum” demek dışında ne yapabiliriz ki…
(Bingöl’ün ortağı olduğu şirketi, sanırım şu sıralar İzmir Büyükşehir Belediyesi ile çalışmasını sürdürüyor.)
Savaş Bingöl’ün istifası ile boşalan yere yedek 1. sırada olan Murat Haluk Öncel geldi. O güne kadar CHP’nin hiçbir faaliyetinde görünmeyen Öncel’in siyasete girişi hayli hızlı oldu.
Ekip kendisi Konak’ı kaybetmiştir. Ancak diğer ilçelerin yemeklerine tam kadro katılıp güç gösterisini sürdürmektedir.
Bu gecelerden biri Balçova ilçe örgütünün verdiği yemektir.
Balçova Termal’de yemek sonrası herkes dağılmaktadır. Ekip topluca kapının önünde arabalarını beklemektedir. Bu arada Balçova Belediye Başkanı Mehmet Ali Çalkaya’nın makam arabası kapıya yanaştı. Çalkaya da otomobili önünde misafirleri uğurlamaktadır. Bu arada Sıtkı Kürüm’ün ayağı yine takıldı ve düşmemek için tutunmaya çalışırken belediyenin başkanlık forsunu da beraberinde götürdü.
İzmir milletvekili Enver Öktem, durumun fark edilmemesi için ayağı takılan Kürüm’ün önüne geçti ve Çalkaya ile konuşmaya devam etti. Arkadan yetişen Erdoğan Kürüm, amcasını alarak makam otomobilinin yanından uzaklaştırdı.
O dönemlerde ekibe soğuk bakan Çalkaya durumu fark etmemişti. Ancak sonra arabanın forsunun olmadığını görünce şoförü ile bu olayı müzakere etti.
Ekip artık daha şendi. Kendilerine karşı olan Konak ilçeye baskı artıyor, görevden alınması için yapılan şarj genel merkezde karşılık buluyordu.
Genel Sekreter Önder Sav, milletvekilliği seçimleri öncesinde Muğla ve Aydın’da örgüt toplantıları düzenledi.
Ekip tam kadro Muğla’daydı…
Ekip Muğla’ya giderken daha sonra siyaset tarihine bir şekilde geçecek Kuşadası villalarına da uğramıştı. O zamanlar villalar yapım halindeydi ve villaların sahibi Sıtkı Kürüm’dü…
Ekibi toplayacak ivme de Muğla’da kazanıldı. Gece hep birlikte yemekler yendi.
Üç masa vardı Akyaka’daki otelde… Muğla protokol grubu, Muğla CHP grubu ve İzmir ekip grubu…
Muğla protokolün de oturan o dönemin Milas Belediye Başkanı Fevzi Topuz aleni saldırıyordu Önder Sav’a… Ekip pür dikkat izliyordu durumu.
Sav protokol masasından kalktı ve İzmir ekibinin bulunduğu masaya geldi. “Hareket etmenize olmanıza gerek yok” diyerek ekibi yumuşattı.
O gece sabahın ilk saatlerine kadar ekip yaklaşan genel seçimleri konuştu. Abdül Batur da gecenin bir saatinde varmıştı Akyaka’ya…
Konu en az 5 milletvekilinin ekip tarafından belirlenmesi üzerineydi.
Sabah Muğla’ya geçilmeden kahvaltı edildi.
Genel Sekreter Önder Sav küçük bir konuşma yaptı.
Önemli ve etkili bir konuşmaydı.
“Biz bu dönem milletvekillerini belirledikten sonra geri çekileceğiz. Yeni arkadaşların siyasete girmelerini sağlayacağız. Onlar da 2009 yerel seçimlerinde kentleri yönetecek yerel yöneticileri belirleyecekler. Bizim zaten yaş olarak da çekilmemiz gerekiyor. Ama partinin Baykal’ın çevresindekilerden temizlenmesi şart…”
Sav’ın Baykal’ın çevresindekileri tanımasıyla kimleri kastettiği belliydi.
Ve bir yere kadar bu düşünce haklılık payı içeriyordu. Aslında Deniz Baykal’ın da şu sıralar bunları yeniden düşünmesi gerektiği kanısındayım.
(Deniz Baykal bu diziyi takip ediyorsa ki, takip ettiğini sanıyorum. Belki İzmir’deki bu ilişkiler ağının Ankara ayağını kendisinden öğrenebiliriz. Önder Sav’ın da bu diziyi okuduğundan adım gibi eminim.)
Sav aslında Muğla gezisinde bir başka işaret de verdi. Kocaoğlu’nu temizleme işaretini…
Herkesin bildiği gibi EXPO nedeniyle büyükşehir belediyesi meclis üyeleri Tayland’a gitmiş ve konu ulusal medyada hayli tartışılmıştı.
Parti Deniz Baykal’ın hayır demesine karşılık Aziz Kocaoğlu’nun peşine takılıp Tayland’a giden meclis üyeleri için bir iyilik düşünüyordu.
Önder Sav da bu iyiliğin ilk mesajını vermişti:
“Kocaoğlu ve Alaattin’i budayacağız…”
O konuya daha sonra değineceğiz.
Muğla konuşması yapıldı ve Aydın’a geçildi. Aydın örgütü ekibi davul ve zurnalarla karşıladı.
Aydın EBSO’da örgüte yönelik konuşmanın ardından kapalı toplantıya geçildi. Toplantıyı Ercan Çerçioğlu düzenledi. Sanırım 2007 seçimlerinde Aydın’dan milletvekili olacak Özlem Çerçioğlu’nun siyasete atılma kararı orada verildi.
Aydın’a İzmir’den de birçok isim katılmıştı. Kolay değil, yakın zamanda yapılacak genel seçimlerde söz söyleyecek isim Önder Sav Aydın’a gelmişti.
Ekip Küstüm adlı parça ile İzmir’e döndü.
Herkes ekilmiş, Önder Sav ekip tarafından saklanmış ve Abdül Batur’un yemeği verdiği Narlıdere’deki Bizim Gazino’ya ulaşılmıştı.
Ekip tam kadro hazırdı ve ekip dışında kimse yoktu.
Sadece İzmir İl Başkanı Selçuk Ayhan yemeğe kerhen davet edildi.
O akşam Sav, Selçuk Ayhan’ı resmen yıkadı, pakladı.
Yemeğin yapılacağı mekanı bulan sadece rahmetli gazeteci Fevzi Yılmaz olmuştu. Narlıdere ağırlıklı gazetecilik yaptığı için Batur’un nerede yemek vereceğini tahmin etmişti Yılmaz. Yemeğe geldiğinde Abdürrezzak Erten’in keskin bakışlarıyla karşılaştı. Erten, “Kim buna haber verdi?” diyerek alt kadrosuna fırça atmayı da ihmal etmedi.
Sav’ın, “Bırak otursun” uyarısı ile kendine gelen Erten, içinden “Bunun hesabını soracağım” der gibiydi.
Ekip canlılığını yeniden kazanmıştı, kurbanlar kesiliyor, kurban hakları dağıtılıyordu ve herkes çok mutluydu.
Ekip milletvekili adaylarını da yavaş yavaş saptamaya başladı. İşlerinin çok kolay olmadığı belliydi.
Ankara’dan gelen mesajlar birinci bölgede ekipten en fazla üç ismin korunabileceği yönünde idi. Baykal İzmir’e özel önem veriyor, yanlış yapmak istemiyordu.
İşte o sırada İzmir İl Başkanı Selçuk Ayhan milletvekili olmak için koltuğunu bıraktı.
İl sekreteri Zikri Dursun seçimi kendisinin götüreceğini bekliyordu. Ancak o dönemde ekip ile ilişkisi olmadığı için bu beklentisi kursağında kaldı, Önder Sav ile Deniz Baykal il yönetimini görevden aldılar ve yerine Kemal Karataş’ı atadılar.
Karataş yılların Baykalcısı olarak göreve geldiğinde ilk iş olarak genel merkezin baskısıyla Konak ilçe örgütünü görevden aldı.
Baykal nedense hiç affetmemişti kendi adayına karşı aday çıkaranları. Bu konuda Genel Sekreter Önder Sav’ın etkisinde kaldığı açık. Tabii ekip de Konak’ın görevden alınması noktasında Sav’a baskı yapıyordu.
Milletvekili seçimlerinde en büyük engel Konak ilçe idi ve bu engelin de ortadan kaldırılması gerekiyordu.
Milletvekilleri seçimi öncesi ekip sıralamasını hazırladı.
Abdürrezzak Erten, Enver Öktem ve Sıtkı Kürüm birinci bölgeden, ikinci bölgeden ise Ertam Özen ekibin adaylarıydı.
Abdürrezzak Erten kadın kontenjanından da Dilara Ersözlü’yü düşünüyordu.
Ekipte bunun dışında çok sayıda aday adayı vardı. Ancak büyük bölümü bu 5 kişiye destek olmak için aday adayı olmaktan vazgeçtiler.
Sadece Kadir Sinan, Önder Sav ile yakın ilişkisi nedeniyle Abdürrezzak Erten’in dışında hareket etmiş, kendi aday adaylığı başvurusunu yapmıştı.
En önemli sorun Baratalı yapısı ile yaşanacak çekişmeydi. O dönem Bahriyeliler olarak adlandırılan yapı 4 kişiden oluşuyordu. Bülent Baratalı, Türkan Miçooğulları, Erdal Karademir ve Yılmaz Kaya…
Kulislerde bir de Mehmet Ali Susam ismi dolaşıyordu.
Listeler açıklanmadan iki gün önce Susam’ın danışmanı Hamdi Türkmen Messenger yolu ile bir arkadaşına ulaştı ve şu bilgiyi verdi: “Mehmet Ali Susam bugün öğleden sonra basına açıklama yapacak. Aday belirlemenin liderlerin iki dudağının ucunda olduğu noktasını eleştirecek.”
Türkmen’in bilgi verdiği isim yarım saat içinde soluğu İzmir Esnaf Odaları Birliği’nin Çankaya’daki binasında aldı. Randevusuz içeri giren kişi (Kendisi bu olayı anlatırken adının yazılmamasını istedi) Susam ile görüştü ve şöyle dedi:
“Ne yapıyorsun sen. Listedesin. Birinci bölge dördüncü sıra… Hamdi Türkmen bana basın açıklaması yapacağını söyledi. Kesinlikle böyle bir şey yapma.”
Susam bu bilgiyi alınca açıklamadan vazgeçti ve milletvekili oldu.
Ancak listenin ortaya çıktığı Pazar günü Susam aynı kişiyi arayıp, “Bana birinci bölge dördüncü sıra demiştin, ikinci bölge dördüncü sıra çıktı” diye konuşmuş…
(İlahi Susam… Adam bilmiş ya daha ne istiyorsun?)
Son gece herkes telaşlıydı. Gecenin bir vakti, Abdürrezzak Erten, Dilara Ersözlü’yü arayıp, “Baykal’ın evine gidecek, seni önereceğim” dedi.
Ersözlü de, “Ben evdeyim. Konuştuktan sonra beni arayın” yanıtını verdi.
Saat 05.00’te Abdürrezzak Erten, Ersözlü’yü aradı ve şunları söyledi:
“Baykal’a ismini söyledim. Ancak gözü ile hayır anlamına gelen işaret yaptı…”
Ersözlü teşekkür edip kapattı.
Burada sözü Dilara Ersözlü’ye bırakalım:
“Çok daha sonra öğrendim ki, Abdürrezzak Erten değil Baykal’ın evine gitmek kapısının önünden bile geçmemiş…”
(Evet ya, işte hayatta böyle şeyler de oluyor…)
Aslında listenin oluşumu gerçekten büyük çekişmeye neden olmuştu. Ve açıklandığında herkes şaşırmıştı.
Baykal ekibin İzmir’de yaptıklarından memnun değildi ve aslında tüm ekibi silmeyi planlıyordu.
Ancak karşısında ekibin asıl lideri vardı ve bu iş kolay değildi.
Ekipten sadece Abdürrezzak’ı yazdırmayı başarmıştı Sav… Rezzak’a karşı da Bülent Baratalı listeye giriyordu. Bırakın Sıtkı Kürüm’ü, milletvekili olan Enver Öktem bile çizik yemişti.
Ekip şaşkındı. Herkes Abdürrezzak Erten’e ulaşmaya çalışıyordu. Ancak Erten’in telefonları kapalıydı.
Ekip bir kez daha darbe yemişti.
GÜNCELNOT 1: İl yönetimi tam istediğim gibi… Bu yönetimden çok ekmek çıkar bize… İl yönetiminin tamamı Karabağlar Cumuriyeti, Abdürrezzak Erten ve Önder Sav’a doğrudan bağlı isimlerden oluşuyor… Gaziemir’i de çizmişler. Dışarıdan bir tane adam yok. Ekibe yakışan da budur. Ancak benim merak ettiğim şey Rıfat Nalbantoğlu’nun bu yapıyı nasıl idare ettireceği… Tamam, milletvekili olmak için piranhaların arasında yüzmeye cesaret ediyor da, bu yönetimde milletvekili olmak isteyenlerin sayısı hayli fazla… Ekip, yeni oyuncular transfer etmiş… Mustafa Kundakçı, Azat Fazla gibi… Bu durumda Azat Fazla Kocaoğlu’ndan kopmuş oluyor. Potansiyel milletvekili adayları zira… Zikri Dursun’u saymıyorum. O zaten ekibin gönül adayı… “Şurada milletvekili olmak için bir kanal bulduk, kullanalım bari” diyerek, hayli hareket ve bereket getirecektir il yönetimine… Gerçekten çok eğleneceğiz…
GÜNCELNOT 2: CHP İzmir il yönetimi devir teslimi gerçekleştirir, sonra da Cumhuriyet Meydanı’na çelenk koyar. Ardından öğle yemeği faslına geçilir. İl yönetiminden bana haber ulaştıracak adam sayısı hayli yüksek, görüldüğü gibi… Ne kadar asker yönetim yaparlarsa yapsınlar, bir şekilde içeride sızıntı oluşuyor. Neyse yenilir, içilir… İş hesap ödemeye gelir. Masanın maliyeti 1000 liradır. Karabağlar Belediye Başkanı Sıtkı Kürüm elini cebine atar ve her zaman olduğu gibi hesabın tamamını öder. 50 lira da bahşiş bırakır. Sıtkı Kürüm arkadaşları için bu kadar özveride bulunuyor. Ancak 1.5 yıl önce seçimlerde Karabağlar halkına verdiği bir söz vardı. BAĞKART… Bu kartlar çıktı da ben mi görmedim. Yoksa hala basılıyor mu? Sanırım zar zor geçinen Karabağlılar da bu kartları sormaya başlamıştır. Bildiğiniz gibi söz vermek ciddi iştir. Başka şeye benzemez…
GÜNCELNOT 3: Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu tasarrufa başladı. Bu nedenle emeklilikleri gelenler tasarruf gerekçesi olarak emekliye sevk ediliyorlar. Arada emekliliği gelmeden çıkarılanlar da oluyor tabii ki… Buna karşılık tasarruf konusuna hayli uzak olan en üst düzey belediye bürokratımız yine aynı noktada. 35 DZC 19 İZULAŞ’a ruhsatlı Megan makam arabası Güzelbahçe’deki evinin önünde her şeyi hazır kendisini bekliyor. 35 S 9814 Mitsubishi marka otomobil de İZULAŞ ruhsatlı ve büyükşehir tarafından Üçkuyular’da kendisine tahsis edilen lojmanın önünde… 35 AS 60 plakalı beyaz Ford Mondeo kendi emrinde. 35 VT 199 TOFAŞ otomobil ise makam personeli tarafından kullanılıyor… Plakasını bilemediğim bir araç daha var tabii ki… Mazot, şoför vs… Hal böyle olunca İzmir Büyükşehir Belediyesi gerçekten iyi tasarruf yapıyor da, İzmir’in Kral Faruk’u ne yapmaya çalışıyor anlayamadım? Belki de bu kadar çok makam şoförü ile istihdamı artırmaya çalışıyordur. Kocaoğlu durumdan haberdar mı? Kendileri büyükşehri yönettiğini sanıyor, metro inşaatı önünde Ayhan Işıkvari pozlar veriyor da, arada bir bu notları okumasında yarar görüyorum. Zira büyükşehir personelinin neredeyse tamamı Süleyman Gençel’in güncel notlarını gözlüyor. Kendi kurumlarında neler döndüğünü öğreniyor insanlar. Ben de bu notları okuyarak öğreniyorum büyükşehirdeki ilişki ağını. Nasıl yani, ben de buradan öğreniyor isem o zaman bu notları kim yazıyor? Hayret bir şey ya, karıştı bu işler.
GÜNCELNOT 4: Büyükşehir Belediyesi Dış İlişkiler Müdürlüğü ne yapar? Yanıtı çok kolay… Büyükşehir Belediyesi’nin yabancı ülkelerle olan ilişkilerini düzenler. Başka ne yapar? Vallahi İzmir Büyükşehir Belediyesi Dış İlişkiler Müdürlüğü son 10 gündür deli gibi çalışıyor. 150 sayfalık bir çeviri için. Çeviri, en üst düzey bürokratın ABD’de okuyan oğluna gerekiyor da… Şimdi bu iş dışarıda yapılsa, dünyanın parası değil mi? Hazır elde personel de var… Bir gün ben de büyüyüp şu büyükşehirde üst düzey bürokrat olmak istiyorum. Ekmek elden, su gölden, pardon Tahtalı’dan… Ne güzel!
GÜNCELNOT 5: Buca’daki Giraud Ailesi’nin koruluğunun büyükşehir belediyesi meclisinden orta yoğunlukta imara açılması konusunda başlatılan soruşturma çerçevesinde o dönemin belediye meclis üyeleri ve Kocaoğlu savcılığa ifade verecek. Konu hakkındaki yazılı ifade isteği belediye meclis üyelerinin ellerine ulaştı. Sırada Urla’daki plan tadilatları konusunda savcılık soruşturması var. Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü Bornova’daki taş ocağı ile Böcek Yapım adlı şirketle yapılan anlaşmaları da mercek altına aldı. İzmir’e gelen müfettişler bu iki konu üzerinde araştırmalarına başladı. Müfettiş raporuna göre savcılığa suç duyurusunda bulunup bulunulmayacağı netleşecek.
GÜNCELNOT 6: Cevat Durak’ın dikkatine. Bir haftadır basına gönderdiğiniz fotoların tamamında kendiniz kırmızı tişört ile görünüyorsunuz. Son günlerdeki bu kırmızı aşkınızın nedenini anlayamadık. Mesele boğaların daha fazla ilgisini çekmek ve size yönelik saldırıları sıklaştırmak ise ortada mebzul miktarda boğa var zaten… Lütfen, arada bir de olsa mavi, yeşil veya beyaz renkleri deneyiniz… Kesinlikle turuncu tişört giymeyiniz. O Nuri Batuhan’ın alanına giriyor.
Egenin Sesi 16 - 07 -2010
16 Temmuz 2010 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder