BIG NOT 1: İzmir CHP’ye bomba mı düşmüş? Düşmüş de herkesin haberi mi olmuş? Ben önce farkına varmadım. Telefon ile aradılar, araştırdım. Konu, iki gün önce bir köşe yazarı tarafından kaleme alınan CHP İzmir İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu’nun sözleri ile ilgiliymiş. Nalbantoğlu bu açıklamayı gerçekten yaptı mı, yoksa bu zındık köşe yazarı zıplıyor mu? Açıklamalar yenilir yutulur gibi değildi. Bir an hayıflandım. Bana böyle açıklamalar niye tesadüf etmiyor diye. CHP’yi sarsan köşe yazarını aradım. Sektirmedi, başladı anlatmaya:
“Arkadaşlarım ile Birinci Kordon’da idim. Benim dışımda üç kişi daha vardı. Bu isimlerden biri, Karabağlar ilçe başkanlığı üzerine, genel sekreter ekibinin düşüncelerini sordu. Ben de bilmediğimi, ancak il başkanından Karabağlar konusunu öğrenebileceğimi belirterek Nalbantoğlu’nu telefon ile aradım. Nalbantoğlu nerede olduğumu sordu, kendisinden iki restoran ötede olduğumu öğrenince, benim kendisine gelme isteğimi reddetti, oturduğu yerden kalkıp, bizim bulunduğumuz restorana geldi. Başka masada oturma teklifime de karşı çıktı, dostlarınla birlikte olalım diyerek aldı sazı eline. Saz da ne sazmış, bir çaldı, pir çaldı. Deniz kıyısında 45 dakika içinde dökülen nağmeler herkesi gerdi. O nağmelerin tamamı gerçektir. Çoğu vardır, azı yoktur. Meğer il başkanı bizim masaya gelmeden önce Bayraklı CHP aday adayı Erdal Aksünger ile imiş. Kendisine Bayraklı ilçe başkanlığı için teklif götürmüş. Benim de bu ilişkiye şahit olmamı istemediği için benim onlara gitmem yerine, o bulunduğum restorana geldi.”
Zor, ancak neşeli bir parti CHP... Kimin eli kimin cebinde, vallahi Baykal bile zorlanıyordur anlamakta. Ancak Önder Sav’ın tüm cepleri ve içlerindeki elleri bildiğinden eminim.
BIG NOT 2: Pazar gecesi İstanbul’dan İzmir’e gelen son uçakta nahoş işler yaşanmış. FB-GS maçını Kadıköy’de izledikten sonra İzmir’e dönmekte olan ünlü Türk büyüklerimizden biri şöyle düşünmüş: “Kandaki bir madde fazla. Karışmamış olanı ise hala midede. Bunu kana karıştırmadan yandaki yolcunun kucağına boca edelim. Biz kurtulalım da, yolcu ne yaparsa yapsın...” Teori ile pratik çok yerde uyuşmuyor tabii ki... Yolcu basmış feryadı, “Adam üzerime şey yaptı” diye. Havalimanındaki polisler olaya müdahale etmişler. Haykırmış Türk büyüğü, ak tolgalı beylerbeyi gibi: “Siz benim ne başkanı olduğumu biliyor musunuz?” Yok, burası böyle değil, şöyle olmalıydı: “Haykırdı, ak tolgalı beylerbeyi; ilerle, bir yaz günü geçtik Tuna’dan kafilelerle ile.” EkibinTuna Nehri’nden geçerken bağlardan kara üzüm toplayıp toplamadıklarını henüz saptayamadım.
BIG NOT 3: Balık Hali’ne önceki gün öğle saatlerinde İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden personel ile görüşmek için müfettişler gelmiş. Ancak kurum arasındaki birimlerin koordinasyonu o kadar eksik ki, büyükşehrin sorumluluğunda olan Balık Hali’ndeki yaşamın ne zaman başlayıp ne zaman bittiğinden kimsenin haberi yok. Sayın Kocaoğlu... Bir Tokatlı olarak bilmemeniz ayıp değil. Egeli olduğumuz için size bir iki tüyo verelim. Balıkçılar gece ağlarını toplayarak sabah mezat için gelirler. Dolayısıyla Balık Hali personelinin görevi sabah 05.00’te başlar, 13.00’te biter. Saçını süpürge edip gece 24.00’e kadar çalışan, ekstra mesai alan arkadaşlar hariç! Lütfen kendi mesainiz ile hal personelinin mesaisini karıştırmayın, müfettişlerinizi personelin çalıştığı zamanda gönderin. Ayrıca bu işin üzerine “Süleyman Gençel konu hakkında hiç kalem oynatmadı” diye düşünerek gidin. Yoksa adım atmakta zorlanırsınız.
DİP NOT: Jeotermal A.Ş. yönetim kurulu toplantısı kasım başındaymış. Orada görünsem mi?
YENİGÜN 30 - 10 - 2009
30 Ekim 2009 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder