İzmir’de haber ağırlıklı bir internet sitesinde başlayan İzmirli iki gazetecinin dalaşmasını İzmir medyasının naçizane bir üyesi olarak takip ediyoruz tabii ki. Gazeteci egoları anlamsız bir şekilde yüksek olduğu için bu tür çatışmalar son derece doğal. Ancak doğal olmayan, her iki tarafın ifadelerinde, beklenen zeka pırıltısının eksikliği… Karşılıklı olarak “geçirmek” filini bu kadar vülger kullanmak yerine, “geçiriyormuş” gibi yaparak okuyucunun yüzünde tebessüm oluşturmak, fiilin gerçekleşme tarzını insanların fantezisine bırakmak daha doğru değil mi? Hal böyle olunca izlediğimiz film, erotik olma niteliğinden çıkıyor, Yeşilçam’daki 1970’ler furyasına dönüşüyor. Çatışmadaki taraflardan biri, dünkü yazısında, 5 yıl önce Haber Ekspres’te kaleme aldığım bir tespitten dolayı bana da atıfta bulunuluyor. Benim dışımda Macit Sefiloğlu ve Ünal Ersözlü’ye de atıf var. Onlar bu atıflara yanıt verirler mi bilemem. Macit’in bugünlerde bu atıfa yanıt vereceği bir köşesi yok. Ünal ise her zamanki kibarlığı ile, “Ne olmuş, birileri bir şey mi yazmış, bir olay mı gerçekleşmiş, lütfen beni karıştırmayın” diyebilir. Bana gelince, vallahi ben o kadar tembel bir adamım ki, 10 yıldır yazdıklarımı bir araya toplamayı başaramadım. Ancak dün ne yazdığımı biliyorum, bugün yazdıklarımın farkındayım, yarın yazacaklarımı da tahmin ediyorum.Yazıların üretilmesine katkı sağlayan zeka, birikim ve deneyim her yeni yazıda istenilen oranda karıştırılır ise, sürekli buzdolabına bakıp, “dünkü artıkların durumu nedir” diye kontrol etmeye gerek yoktur... Şimdiye kadar buzdolabı ile bu tür bir fetişist ilişkim olmamıştır.
Bir de yazıdaki çanta taşınması konusunu anlayamadım. Biri, birilerinin çantasını mı taşımış, kimler görmüş, nerede yazmış? Torba olsa eyvallah.Bu tartışmanın önümüzdeki günlerde birkaç kişiyi daha ringe davet edeceği kanısındayım. Ama öncelikle belirteyim, benim bu tartışmada ringe çıkmak gibi bir derdim yok. Zaten diğer ringde üzerinde yeterince çalıştığım biri var. Balık Hali konusunda yeni yeni adım atmaya başlayan, jeotermal A.Ş. konusunda ise hala kulağının üzerine yatan, İzmir’i önümüzdeki 4.5 yıl içinde müreffeh devletler seviyesine ulaştıracak biri o zat.CHP’de çok yakında başlayacak kongre sürecinde kurulacak ringleri izlemek, bazen de müdahale etmek gibi bir düşüncem olabilir.
Hatta bir iki kez ringe de çıkabilirim. Mesela halihazırdaki CHP İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu ile ringe çıksam mı diye düşünüyorum.Son günlerde akşamları ağzından bir şey kaçırmamak için benimle buluşmak istemediğini tahmin ettiğim Nalbantoğlu, aynı zamanda Kocaoğlu’nun yakın çalışma arkadaşı.
Eski il başkanı Alaattin Yüksel yeniden il başkanı olmak gibi bir dert içine girer ise kesinlikle o ringde olurum. Gerçi sürekli nakavt olan bir boksörün yeniden nakavt olmasını izlemek ne kadar heyecan verir ki insana.
Karabağlar’daki ilçe kongresindeki ringi de çok yakından takip edeceğimi şahsen buradan belirtmek isterim. Karabağlar milletvekillerinin ilçe kongresinde atacakları adımları da çok merak ediyorum doğrusu.İlgi alanım içine girecek ilçe kongreleri arasında, Çiğli, Buca, Gaziemir öne fırlıyor. Konak da tabii ki. Karşıyaka beni çok ilgilendirmiyor, sonucu tahmin ediyorum çünkü. Bornova da öyle.
NOT : Geçen yazımda kaleme aldığım bir not tam olarak anlaşılmamış. İzmir’in mühim bir ailesi muhabese müdürleri tarafından 3.5 milyon lira dolandırılmış. Kocaoğlu bu ailenin Konak’taki gökdelenine yeşil ışık yakarak kendilerine yardımcı oldu. Ancak Çakmur ve ekibi, “Olmaz, kenti bu şekilde parselleyemezsiniz” diyerek yeşil ışığı kırmızıya çeviriyor.
YENİGÜN 21 - 10 - 2009
21 Ekim 2009 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder