Baykal dönemi sona ermiş, Kemal Kılıçdaroğlu 22 Mayıs 2010 tarihinde tek aday olarak girdiği seçimde 1189 delegeden, tamamının oyunu alarak CHP Genel Başkanı oldu.
Yolsuzluk dosyaları ile Türk toplumunun dikkatini çeken eski SSK Genel Müdürü Kılıçdaroğlu, internetteyayınlanan bir görüntüye bağlı gelişmeler sonrasında Türkiye’nin kurucu partisi CHP’nin başına geçmişti.
Parti Meclisi üyelerinin de belirlendiği kurultayın ardından Genel Sekreterliğe ise yeniden Önder Sav getirildi.
Gerek Parti Meclisi, gerekse Merkez Yönetim Kurulu Önder Sav’ın ekibi tarafından ele geçirilmişti.
Hakkı Suha Okay : Örgüt, TBMM ve Basınla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı
Haluk Koç: Sivil Toplum Kuruluşları, Meslek Odaları ve Yurtdışı İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı
Nevin Gaye Erbatur: Parti İçi Eğitim ve Yardımcı Kollardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran: İş, Çalışma Hayatı ve Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı
Tekin Bingöl: Üye Yazım Birimi ve Örgüt İlişkilerinden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı
Gökhan Günaydın: MYK Sekreteryası, Meslek Kuruluşlarıyla İlişkiler ve MYK Raportörlüğünden Sorumulu Genel Sekreter Yardımcısı
Gülsün Bilgehan: Yurtdışı İlişkiler, Yurtdışı CHP Büroları ile İlişkiler, Yurtiçi Siyaset İzlenmesinden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı
Abdülrezzak Erten: Halkla İlişkiler ve Yardımcı Kollardan Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı
Kemal Kılıçdaroğlu’nun ilk kez hazırladığı listesinde MYK’ya girmesine kesin gözüyle bakılan zamanın İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin ise yoktu.
Aslında Tekin vakası daha sonra olacakların bir işareti idi…
Kılıçdaroğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı sırasında birlikte çalıştığı Tekin’in, Sav cephesi tarafından MYK dışında tutulması Kılıçdaroğlu’nun yediği ilk goldü ama son gol olmayacaktı.
Toplumda bir Kılıçdaroğlu havası vardı. Baykal’ın gidişinden genel bir memnuniyet görünüyordu. Ancak Sav ekibinin partinin geneline hakim olmasından kaynaklanan sıkıntılar da dikkate alınmaya başlamıştı.
İlk günlerde Türkiye medyası Kılaçdaroğlu ismini çok öne çıkarmış, topluma bir umut şeklinde lanse edilmişti. Ancak arkasındaki Sav gücü her zaman sorgulanmaya açıktı.
Önder Sav, Deniz Baykal sonrası yine ikinci adamdı. Ancak aslında birinci adamdı.
Sav’ın yakın çevresine söylediği, “Öyle bir MYK kurduk ki, Kılaçdaroğlu’nun kendi başına bir adım atması bile mümkün değildir” sözleri Sav’ın gölge lider olduğunun açık göstergesiydi.
Gürsel Tekin’in MYK üyesi olamama sorunu parti içerisinde büyüyordu.
İçeride de bu konuda bir huzursuzluk söz konusuydu.
Sonunda ortak bir formül geliştirildi.
Berhan Şimşek MYK üyeliğinden istifa etti. Bunun üzerine Parti Meclisi toplanarak Gürsel Tekin’i MYK üyeliği üzerine seçim yaptı.
53 üyenin oy kullandığı seçimde 48 PM üyesinin oyunu alan Gürsel Tekin MYK üyesi oldu.
Tekin MYK’ya seçildikten sonra, “'Bundan sonraki süreçte Gürsel Tekin'e onur verici bir görev verildi. Genel Başkanıma çok çok teşekkür ediyorum. CHP tabanını, ailesini ve Kılıçdaroğlu'nu mahcup etmeyeceğim. Bütün gücümle önümüzdeki süreçte 12 Eylül Anayasası'yla ilgili mücadele edeceğiz. Daha sonra da CHP'nin iktidar olabilmesi için elimden gelen bütün gayreti sarf edeceğim” açıklaması yaparak hedefini koymuş oldu.
Çünkü konuşmasında hiç Önder Sav’dan bahsetmemişti.
Ankara’da bunlar yaşanırken, aynı günlerde İzmir’de ne oluyordu?
Baykal’ın devrilmesiyle iktidarı ele geçiren Sav grubunun keyfine diyecek yoktu. İzmir milletvekili ve ekip şefi Abdürrezzak Erten Genel Sekreter Yardımcısı olmuş, ekibin üçüncü adamı Mehmet Süne Parti Meclisi’nde yer bulmuştu.
İzmirli CHP’lilerin tepkilerini gören Erten süreci yumuşatma çalışmalarına girişmiş, ekip tanımlamasını yok etmek için elinden geleni yapmaya başlamıştı. Erten bir röportajında, “Şu anda yeni yönetimin gelmesiyle birlikte ben ağırlıklı olarak ekip lafını kullanmamaya özen gösteriyorum. Bana kalırsa ekipçilik olayı bitmiştir, nihayetinde ben genel merkezin üst düzey sorumlusuyum. Olaylara artık şu açıdan bakarım. Ya genel merkezcisinizdir, ya genel merkez karşıtı” diyerek aslında Baykal taraftarlarının genel merkez karşıtı olduklarını dile getirmeye çalışıyordu.
İzmir’de özellikle Konak, Karabağlar, Gaziemir ve Buca’da etkili olan ekip, son darbeyi de vurdu. Kurultay öncesi İzmir il Başkanı seçilen Baykalcı Ekrem Bulgun’un il yönetimini istifa ettirerek yerine Sav grubunun beyaz yüzü Rıfat Nalbantoğlu’nu getirdi.
Rıfat Nalbantoğlu aslında PM üyeliğine seçildiğinde Baykal’ın yanındaydı. İl Başkanı olarak İzmir’e atandığında ana misyonu ekibi İzmir’den temizlemekti.
Ancak ne oldu ise oldu, Nalbantoğlu 180 derece bir dönüş yaparak ekibe katıldı ve il kongresi öncesi ilçe kongrelerinin ekip tarafından kazanılmasında önemli rol oynadı.
Bugünlerde Kılıçdaroğlu yapısına yelken açan Nalbantoğlu’nu İzmirli CHP’liler ilginç sıfatlarla değerlendiriyorlar. Ancak internet bile olsa bu sıfatları burada kullanmam yasal sorunlara neden olabilir.
Sav’ın etkin olduğu kurultaydan İzmir bazında karlı çıkan bir başka yapı daha vardı. Kocaoğlu grubu…
Kocaoğlu, Sav ve Kılıçdaroğlu ile anlaşmış, Alaattin Yüksel, Oğuz Oyan ve Hülya Güven’i PM’ye sokmayı başarmıştı.
Ne de olsa CHP’nin sanal kalesinin belediye başkanıydı Kocaoğlu…
Kocaoğlu Baykal döneminin bir anlamda acısını çıkarıyordu. Baykal’ın liderliğinde İzmir’de siyasi anlamda bir varlık gösteremeyen Kocaoğlu şimdi siyaset liderliğine hazırlanıyordu. Tabii en yakın çalışma arkadaşı Alaattin Yüksel ile birlikte…
İzmir’de Baykal taraftarları tamamen geri çekilmişti…
Bir tarafta genel merkez üzerinden güçlenen ekip, diğer tarafta büyükşehir gücü ile yükselen Alaattin Yüksel.
Hani bir şeyin kötüsü vardır. Ama bu süreç duble kötü bir süreçti.
Baykal’a bağlılığı ile bilinen Buca Belediye Başkanı Ercan Tatı’nın MYK kararı ile ihraç istemiyle Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk edilmesi “cadı avı” tanımlaması ile özetlenebilir.
Baykal ise bazı illerde düğün törenlerine katılıyor, siyasette hala var olduğunun altını çiziyordu.
Bir gün Deniz Baykal arkadaşlarına ilginç bir mesaj gönderdi.
“Önümüzdeki hafta ilginç gelişmeler yaşanabilir.”
Kimse ne olduğunu anlamamıştı.
Kılıçdaroğlu-Sav yapısını bozmak o gün için mümkün görünmüyordu.
Bir hafta sonra mesele anlaşıldı.
Yargıtay Başsavcılığı CHP’nin iki kurultay önce kabul edilen ancak bir türlü yürürlüğe giremeyen yeni tüzüğünün bir an önce uygulanmasını istedi.
Bu açıklama CHP kulislerinde bomba etkisi yaptı.
Bir bölüm hukukçu yeni bir kurultay gerekir talebinde bulunurken başsavcı son noktayı koydu:
“Kurultaya gerek yok, sadece tüzük uygulansın…”
İşte bu gelişmeler Baykal’ı yiyen Sav ile Kılıçdaroğlu yapısının koptuğu süreci beraberinde getirdi.
YARIN: Sav - Kılıçdaroğlu ayrışması
FOTO ŞAKALI NOT:
İZBAN’ın trenleri hala arızalanmaya ve durmaya devam ediyor. Vatandaş da istasyonlarda sersefil… Tren seferleri 15dakikadan yarım saate çıkarıldı. Arkadaşlarımız da Kocaoğlu’nun vatandaşı bekletmemesi için kullanması gereken drezyna adlı aracı yeniden ürettiler… Demiryolu çalışanlarının çok iyi bildiği bu aracın ileri teknoloji iddiasında olan İZBAN tarafından da bilinmesi şart oldu.
Bunu en iyi kullanacak makinist de tabii ki İzmir’i bir yerlere sürükleyen Kocaoğlu’ndan başkanı olmamalıdır.
PAUSE HABER: 16 - 12- 2010
16 Aralık 2010 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder