Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

15 Aralık 2010 Çarşamba

CHP'de kurultaya doğru - 1

Herşey 6 Mayıs 2010 Perşembe gece yarısı www.metacafe.com adlı sitede yayınlanan bir video kasedi ile başladı. 7 Mayıs 2010 Cuma sabahı bu kez www.habervaktim.com adlı site “Deniz Baykal’ın seks kaçamağı… İzleyin! Habervaktim, yine Türkiye gündemini sarsacak bir video yayınlıyor. Habervaktim’in ele geçirdiği bomba etkisi yapacak videoda CHP liderinin inanılmaz görüntüleri var… Şok… İzleyin” manşeti ile bu videoyu Türk okuyucularına taşıdı. Ardından tüm internet haber siteleri bu videoyu sayfalarına kopyalamış, Hürriyet, Milliyet, Sabah gibi gazeteler de internet sayfalarından olayı duyurarak tüm Türkiye’nin kaset olayına kilitlenmesine neden olmuşlardı.
Hikâye aslında çok basitti…
Görüntüler Deniz Baykal ile uzun süre özel kalem müdürlüğünü yapan Nesrin Baytok’un bir odada bulunmalarından ibaretti.
Görüntülerin internet sitelerinde yayınlanması üzerine harekete geçildi.
Bunun bir hukuki bir de siyasi süreci vardı.
Hukuki süreçte Baykal’ın avukatları suç duyurusunda bulundu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı TCK’nın 134. Maddesi’nde düzenlenen “özel hayatın gizliliğini ihlal”, TCK’nın 135. maddesinde yer verilen “kişisel verilerin kaydedilmesi” ve TCK’nın 125/1. ve 2. maddelerinde düzenlenen “hakaret” suçları kapsamında ilk olarak CHP Genel Başkanı Baykal’a ait olduğu iddia edilen görüntülere erişimin engellenmesine karar verdi. Bunun uygulanması için Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nı görevlendirdi.
Videoyu yayınlayan siteler video yayınlarını geri çektiler. Çekmeyen siteler ise kapatıldı. Polis daha sonra görüntüleri haber olarak ilk kez veren www.habervaktim.com adlı merkezine baskın düzenledi. Site sahibi sorgulandı. Görüntülerin yasaklanan video paylaşım sitesi www.youtube.com’dan sonra popülerliği artan başka bir video paylaşım sitesi olan www.metacafe.com’dan “haber niteliği taşıdığı” nedeniyle alıntı yapıldığı söylendi. Metacafe isimli siteye ilişkin kayıt arayan polis yetkilileri, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na başvurdu. Baykal’ın görüntülerini yayınlayan sitenin Kanada Toronto’da merkezli bir adrese sahip olduğu anlaşıldı.
Olayın siyasi süreci ise Türkiye’nin kaderini değiştirecek oranda baş döndürücü bir hızla gelişti.
Deniz Baykal kamuoyuna yaptığı ilk açıklamada, kaseti düzmece olarak değerlendirdi, “Tarih, bu tür şantajlar, düzmece haberlerle dolu. CHP’nin üzerine yıllardır haksız bir şekilde yapıştırılmaya çalışılan kötü, kabul edilemez bir yalanın yıkıldığı süreçte bu şantajın, bu iftiranın yapılması amaçlarını gösteriyor” dedi.
Neydi bu yalan?
Baykal bu yalanı şöyle açıkladı:
"İnançlı yurttaşlarımızla hiçbir kavgamız olmadığı, halkımızın dinine, diline, giyim ve kuşamına müdahale etmediğimizi halkımız gördü. O kesimleri de sahiplenmemiz ve bilhassa son olarak Diyanet İşleri Başkanımızın davetlisi olarak Kutlu Doğum Haftası’na katılışım ve orada yaptığım konuşmanın mütedeyyin insanlarımız tarafından da takdirle karşılanması bu çevreleri ürküttü.”
Baykal’a göre yükselen CHP bazı kesimleri korkutmuş, bu tür bir düzmece kasetle partinin iç işleyişinin karıştırılması hedeflenmişti.
“İstifa edecek misiniz” sorusuna ise verdiği yanıt açıktı:
“Neden? O ahlâksızların istediği de zaten benim istifa etmem değil mi? İstifa edip de onların isteklerini yerine getirmemi bekleyenler varsa boşuna umutlanmasınlar. CHP’nin şu anda tek hedefi var, iktidar olmak. Bu atılan iftiralar da zaten iktidar olacağımız anlaşıldığı içindir.”
Deniz Baykal istifa etmek taraftarı değildi. Hem de kurultaydan kısa süre önce… Partiyi yeniden yapılandırmaya çalışmış, Önder Sav’ın etkisini azaltarak yeni tüzüğün yürürlüğe girmesi için atılması gereken tüm adımları atmıştı.
Kurultay sonrası partide genel başkanın daha da güçlendiği bir sürece girilecekti.
Kamuoyunda çok tartışılan kaset konusu, Baykal’ı CHP Genel Merkezi’nde olaydan üç gün sonra basın toplantısı yapmasına neden oldu. Ve Baykal sürpriz bir şekilde istifa ettiğini açıkladı.
CHP’de yeni bir sürece girilmişti.
Partinin kurucu başkanı belki de ilk defa partinin başında sorunsuz lider olacağı kurultay çalışması öncesi bir kaset olayı yüzünden genel başkanlıktan istifa etmek zorunda kalmıştı. Baykal için zor bir dönemdi. Yıllardır kamuoyunda “hizipçi”, “CHP’den gitmeli” eleştirilerine maruz kalmış, ancak son 1 yıldır AKP hükümetine gösterdiği sert ve dik muhalefeti nedeniyle merkez hatta merkez sağın bile takdirini kazanmıştı. Üstelik partinin oyları sürekli yükselme trendinde idi.
Baykal istifa konuşmasında, “ABD'den, Pensilvanya'dan aldığım üzüntü mesajlarının samimiyetine de inanıyorum. Çok ayıp ama diye başlayanlara da söyleyecek sözüm var” diyerek kamuoyunda yeni bir siyasi tartışmanın başlamasına da zemin hazırlamıştı.
Yoksa Fethullah Gülen AKP ile ilişkisini kesip, CHP’ye doğru mu yakınlaşıyordu?
Baykal’ın istifasına en çok kızan isimlerden biri o dönemin genel sekreteri Önder Sav oldu.
Yıllardır birçok kararı birlikte alan Baykal-Sav ikilisinin arası açılmaya başlamıştı. Sav kendisine sorulmadan alınan istifa kararının ardından çalışmaya başladı. Baykal partinin başında kurultaya girmesi halinde kendisinin ve ekibinin pasifize edileceğinin farkındaydı. Bu bir şanstı Sav için.
Hatta partide kasetin ortaya çıkışından Sav grubunun sorumlu olduğuna dair bazı tespitler de yapılıyordu.
Baykal istifa edince yerine başkanvekili olarak Cevdet Selvi atandı.
Selvi partiyi kurultaya taşıyacak isimdi…
Deniz Baykal’ın istifa metninden, kurultayda geriye dönmek istediği fikrini çıkarmıştı Sav. Kurucu genel başkanın geriye dönüşüne karşı idi. Bu nedenle bir gün sonra TBMM Parti Grubu’nda yaptığı konuşmada Baykal’ın geriye dönüşüne kesinlikle karşı olduğunu net biçimde ifade etmişti genel sekreter.
Bir tarafta kaset skandalı ile kenara çekilmek zorunda kalan genel başkan, diğer tarafta tasfiye olacak iken aniden güç toplayan genel sekreter.
Baykal taraftarları örgüte de güvenerek “Geriye dön” mitingi toplamaya başlamışlardı. Amaç başta kurultay delegasyonu olmak üzere örgütün Deniz Baykal’ın arkasında olduğunu kamuoyuna göstermekti.
Ama karşılarına yine Önder Sav çıktı. Sav aba altından sopa göstererek bu mitingin düzenlenmesini engellemek için elinden gelen her şeyi yaptı.
Baykal ile Sav bir daha bir araya gelmemek üzere ayrılıyorlardı.
Ya İzmir’de ne oluyordu?
Sav’ın bir numaralı ismi Abdürrezzak Erten’in kurultay öncesi Baykal ile sorunlar yaşıyordu. Özel hayatı çerçevesinde yaşadıkları Baykal’ın kulağına gitmişti. Üstelik İzmir’deki örgütü hallaç pamuğu gibi attığı için kırsal bölgeden ciddi tepki topluyordu.
Herkes Abdürrezzak Erten’in suyunun ısındığından emindi.
Ancak Baykal’ın gidişine neden olan kaset ortaya çıkınca işler değişti.
Erten kurultayda olacakları beklemeye başladı. Daha doğrusu Önder Abisi’nin oynayacağı rol çerçevesinde partide yeniden güçlenmenin yolunu bekliyordu.
Sav örgüsünü örmeye başlamıştı.
İlk hedef Kılıçdaroğlu’nu kendisine çekmekti.
İl başkanları toplantısından önce Kılıçdaroğlu’nun adaylığını açıklattırarak Baykal’a çok önemli bir gol attı.
Kamuoyunda yansıma bulan Kılıçdaroğlu isminin genel başkan adayı olarak açıklanması, üstelik bu adayın Sav’ın adayı olarak lanse ettirilmesi Baykal’ın geriye dönüş planını suya düşürdü.
Adaylık açıklamasından sonra Ankara’ya gelen il başkanlarının büyük bölümü Kılıçdaroğlu demiş, Sav istediği sonuca ulaşmıştı.

YARIN: Sav’ın taktikleri

NOT: Büyükşehir Belediyesi’nin Bornova’daki buz pistinin bulunduğu arazinin sahiplerine 82 milyon lira ödeyecek olması üzerine şunu söylemem gerekmiyor mu? “Lütfen bir işi de doğru yapın…” Dikkati çeken diğer konu da nedense arazi sahiplerinin avukatının belediyenin bu tür sorunlar yaşadığı davalarda karşı tarafı savunması ve hep kazanması…

PAUSE HABER: 15 - 12 - 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder