Siyasete yeni atılmayı planlayan bazı isimlerden “Ben şu partiden aday adayıyım” şeklinde açıklamalar olur, bu açıklamalara karşı da bazı tepkiler gündeme getirilir.
Bugün de buna benzer bir tepkiyi ben dile getireceğim.
Dünkü gazetelerin bir bölümünde EXPO Genel Sekreteri (Gerçi böyle bir makam kalmadı artık) Tunç Soyer’in CHP’den Seferihisar Belediye Başkanı aday adaylığını koyduğunu okuduk.
Beni şaşırttı açıkçası bu açıklama.
Sayın Soyer şu açıklamalara yanıt verebiliyor ise tabii ki CHP’den aday adayı, hatta aday olması muhtemel…
1 – Bugüne kadar Tunç Soyer – CHP ilişkisi söz konusu muydu? Dedenin CHP’liği hariç… Tek parti döneminde kimsenin başka partide olma şansı yoktu ki…
2 – Aziz Kocaoğlu döneminin başladığı sırada neden büyükşehirden ayrıldı ya da ayrılmak zorunda kaldı?
3 – CHP’li bir belediyeden ayrıldıktan sonra neden hemen İTO’da göreve başladı. Bu görevin kendisine verilmesinde Demirtaş - Kocaoğlu çatışması rol oynadı mı?
4 – EXPO’nun son örgütlenme tipi devlet tarafından geliştirilmişti. Soyer AKP’nin hangi kanadı üzerinden bu görevi üstlendi?
5 – Tunç Soyer bugün büyükşehir belediye başkanı ve İTO başkanı ile ilişkiler hangi düzeyde?
6 – Tunç Soyer kendi geleceğini de ciddi şekilde ilgilendirecek böyle önemli bir kararı alırken parti içindeki hangi denge üzerinden hareket ediyor?
7 – Kocaoğlu da dâhil birçok CHP’linin Seferihisar Belediye Başkanı Hamit Nişancı ile dirsek temasında olduğu biliniyor. Nişancı’nın bu konuda soru işaretleri olmasına karşı hala net kararı yok. Acaba Soyer partinin genel merkezinde kimlerden yeşil ışık gördü?
8 – Soyer’in içinde bulunduğu Defne-Dafni Türk-Yunan örgütlenmesinin arka planında mason locasının olduğu söyleniyor. Hatta Dışişleri Bakanlığı’nın İzmir-Selanik kardeş kent projesine bu nedenle karşı çıktığı söyleniyor. Bu bilgiler çerçevesinde Sayın Soyer’in mason localarıyla bir ilişkisi var mı? Kocaoğlu’nun da olduğu söyleniyor zaten.
NOT 1: Cep telefonu dinleme vakaları artıyor. Devletin cep telefonu dinlemesinin ayyuka çıkmasından sonra işte size yeni bir cep vakası… Üstelik yine gazetecilerden… Her ikisi de Yenigün yazarı. Biri çok bağırıp, sağa sola sataşıyor, diğeri ise oldukça masum duruyor. İki kafadara bir program sonrası telefon geliyor. Telefondaki siyasi ile konuştuktan sonra bizimkiler nedense kapatmayı unutuyorlar ve başlıyorlar siyasi hakkında atıp tutmaya.
Ne zamana kadar?
Siyasinin sesini açık kalan telefonda duyana kadar…
Sonrası mı?
Açıp kendiniz soracaksınız. Ya da karşılaştığınızda iyice yüzlerine bakın. Bakalım kırmızıdan mora doğru bir kayış söz konusu mu?
NOT 2: Eski bir belediye başkanı, ki yeniden başkan olmak için hayli çaba içerisinde, roman vatandaşlarla siyaset yapmaya çalışıyor. Bu eylemi sırasında arka cebine koyduğu 100 lira buharlaşıyor. Birlikte siyaset yapmaya çalıştığı insanların “her şey ortak olmalıdır” mantığı biraz dokunmuş adayımıza. Cebinden giden 100 liraya değil de, bu insanlarla nasıl siyaset yapacağına yanıyor adayımız.
YENİGÜN 15 - 09 - 2008
15 Eylül 2008 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder