Bana göre CHP İzmir İl Başkanlığı konusunda bir sorun yok. Ancak kulislerde genel merkez yönetiminde bulunan bir milletvekilinin bir ismi CHP İzmir il başkanı yapmak için düğmeye bastığı, taraftar toplamaya çalıştığı tartışılıyor. Bu gelişme üzerinden yola çıkarak bazı tespitlerde bulunmak gerekiyor.
1- Milletvekili parti içerisinde hızla yükselse de CHP’yi tanıdığını çok söyleyemem. CHP herhangi bir sivil toplum örgütüne benzemez. CHP örgütü diğer siyasi partilerin örgütlerinden de farklıdır. Örgüt gerekli yerlerde devreye girer, “Ben en büyüğüm” diyenleri bile bir gün içinde dize getirir.
2- CHP daha yeni kongre sürecini tamamladı. CHP’de il ve ilçe başkanları seçimle iş başına geldi. Her ne kadar aralarında bazı nedenlerden dolayı sorun olduğu iddia edilse de, CHP örgüt liderleri nüfus memuru statüsünde değillerdir. Eğer milletvekili bu partiye tayin sistemi getirmek istiyorsa, öncelikle Genel Başkan ve Genel Sekreteri ikna etmelidir. Sonra “Karataş’ı Bingöl’e tayin ettik, yerine şu ismi getirdik” diyebilir.
3- Maaşlı isimlerin il başkanı olmaları vahimdir. Hele bu isim, milletvekilinin dirsek temasında bulunduğu yapıların maaşlı personeli ise durum daha vahimdir.
4- Milletvekilinin il başkanı olarak düşündüğü ismin şahsi geçmişi, mesleki tarihi, kurum ilişkileri sorgulanmaya çok açıktır. Dolayısıyla bu ismin net biçimde tartışılması hem il başkanı olarak düşünülen isme, hem de CHP’ye büyük zarar verecektir.
5- İzmir’de herkes bir noktaya kadar arşivcidir. Özellikle kendi mağdur olduysa, elindeki arşivi itina ile saklar. İl başkanlığı konusunda yaşanacak herhangi bir gelişme, bu arşivlerin bir gün içinde açığa çıkmasına neden olur. Bugüne kadar arşivlerin ortaya dökülmemesi kamusal nitelik kazanmamasındandır. Ancak CHP il başkanlığı kamusal bir alandır ve olay kamusal bir nitelik kazanmış olur.
6- Böyle bir gelişmeden zarara uğrayacak isimler Deniz Baykal ve Önder Sav olacaktır. Bir taraftan partinin siyasi çizgisini net bir şekilde ortaya koyarken, diğer taraftan sert bir dille AKP’yi eleştirirken, İzmir’deki olası bu gelişmenin karşısında altında kalacakları şu tespit ile karşılaşacaklardır: “Ele verir talkımı, kendi yutar salkımı.”
7- CHP İzmir’in bu konuma gelmesine, böyle bir ismin il başkanlığı konusunda tartışılmasına zemin hazırlayan bir diğer İzmir Milletvekili Abdürrezzak Erten’in konu hakkındaki yaklaşımı önemlidir. Erten bu konuda tavrını açık ve net biçimde koymalıdır. Kapalı kapılar arkasında bu isme karşı olduğunu belirtse bile bunu kamuoyuna açıklamalıdır. Aksi takdirde bu vebalin altında kendi de kalır.
8- Bu konuda Aziz Kocaoğlu da devreye girmelidir.
NOT 1: Eğer ismini gizlediğim isim il başkanı olursa seçime kadar en rahat köşe yazarlarından biri ben olacağımdır. O kadar çok malzeme var ki aslında. Dolayısıyla yazarlık avantajlarım doğrultusunda milletvekilinin önerisini şiddetle destekliyorum.
NOT 2: CHP İzmir İl Başkanı Kemal Karataş’ın bu yazıyı okuduktan sonra yüzündeki gülümsemeyi şimdiden tahmin edebiliyorum.
NOT 3: Aslında benim il başkanı adayım Hillary Clinton’dır. Üstelik kadın boşta. Madem herkes istediği adayın atamasının yapılması için kulis yapıyor. Ben de Hillary’i istiyorum.
YENİGÜN 25 - 06 - 2008
25 Haziran 2008 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder