CHP İzmir İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu, İzmir il kongresinin 27 Şubat tarihinde gerçekleştirileceğini ilan etti.
Birinci soru Rıfat Nalbantoğlu’nun yeniden aday olup olmayacağı idi.
Nalbantoğlu ilk kongre tarihi açıklaması içerisinde adaylığı da ortaya koydu.
“Kongrelerini tamamlayan ilçe örgütlerimizden, partililerimizden çok sayıda il kongre delegemizden il kongresinde İl Başkanlığına aday olmam için sıcak ilgi ve talep almaktayım. Parti geleneklerimize göre kendisi aday olmayacağını belirtmedikçe mevcut İl Başkanının aday olması doğal bir süreç olarak karşılanmaktadır. Takdir il kongre delegelerimizin ve partililerimizindir.”
Bu çok ilginç ve zekice bir adaylık açıklaması…
Ancak her zamanki gibi daha önceki açıklamalarını ve konuşmalarını reddeder gibi…
Tıpkı bana söylediklerini daha sonra reddettiği gibi.
Ne demişti Rıfat Nalbantoğlu:
“İlçe kongreleri bittikten sonra Ankara’da Deniz Baykal ile görüşeceğim. Eğer Baykal (Adayım sensin) der ise tekrar aday olurum.”
Ancak yukarıdaki açıklamaya bakıyorum da Deniz Baykal ismi yok nedense. “İl kongre delegelerimiz ve partililerimiz” tanımlamaları öne çıkarılmış.
Gerçekten çok ilginç…
Üstelik bu açıklamanın arkasında “aba altından sopa göstermek” var. Diğer bir ifade ile “Eğer beni aday göstermez iseniz, önümüzdeki süreçte sorun çıkarırım” diyor Nalbantoğlu.
Bu arada şu soruyu da sormak gerekiyor. MYK’da önceki gece alındı il kongresi kararı. Bu ne acelecilik… Siz zaten il başkanısınız. Yeniden aday olmamanız için bir neden yok. Ancak bunu üç hafta önce sadece kongre delegelerine dayandırarak yapmanın ne anlamı var?
Çok ilginç bir 20 gün geçireceğiz anlaşılan.
Burada açıklamalar birbirini izleyecek, yukarıdakiler İzmir’e bakarak yeni CHP düzeni içerisinde yeni oluşumlara kapı açacaklar ya da bazı kapıları kapayacaklar.
Benim görüşüm bu açıklamanın Ankara’da da önemli tartışmalara yol açacağı yönünde.
NOT 1: Elime bir yazı ulaştı. Bu yazıya göre 9 Eylül etkinlikleri kapsamındaki Sezen Aksu konserinin şehit haberleri ve sel felaketi nedeniyle iptalinden sonra Aksu ekibine 500 bin lira ödendiği iddia ediliyor. Hükümetin yaptığı Kürt açılımına destek olduğu gerekçesiyle bir grup tarafında şiddetle eleştirilen hatta eylem yapılacağı belirtilen konser konusu Aziz Kocaoğlu’nu da güç durumda bırakmıştı. Konserin iptali ile rahat nefes alan Kocaoğlu ekibinin konseri kendileri iptal ettiği için sözleşme gereği parayı karşı tarafa ödediği belirtiliyor. İyi de iptalin nedeni belli… Üstelik konser sırasında harcanacak para da tahsil edilmiş. Nasıl bir iş bu?
NOT 2: Kocaoğlu’nun İkiçeşmelik yolundan haftada birkaç kez geçmesinde yarar var. Eline yüzüne bulaştırsa da her gün önemli projeleri gündeme taşıyan Kocaoğlu’nun İkiçeşmelik Yolu’ndaki spotçular konusunda bugüne kadar hangi adımları attığını merak ediyorum. İzmir’in üçüncü büyük ana caddesinden mi geçiyorsunuz, yoksa pazaryerinden mi belli değil. Üstelik hergün yeni spotçu açılıyor o bölgede.
NOT 3: Agora’nın caddeye açılması konusunda yapılan kamulaştırmanın herkes farkında. Kamulaştırma ne? Büyükşehrin bazı binaları satın alıp düzeleme yapması. Daha yıkılacak hayli bina var kamulaştırma bedeli ödenmiş olan. Ancak bazı belediyecilerin kamulaştırma paralarını alan buna rağmen dükkanları boşaltmayan, satışa devam eden esnafa, “ Bir gazeteci bu bölgeyi kaleme alıyor. Bunun için bir ikinizi feda edeceğiz” demeleri ise ayrı bir tartışma konusu.
YENİGÜN 05 - 02 - 2010
5 Şubat 2010 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder