Tüzük Kurultay’ı tartışması nihayet kent gündemine oturdu. Daha düne kadar her şeyi İzmir üzerinden ölçmeye çalışanlar durumun o kadar da kolay olmadığını, partinin iç ilişkilerinin, Türkiye siyasetinin de bu konuda önemli olduğunu nihayet kavradılar. Son iki gündür yapılan tartışmalarda tüzük kurultayının önemi yeterince vurgulanmaya başlandı.
İzmir Büyükşehir Belediyesi bile atacağı adımlarda yüzük kurultayını dikkate alıyor. Tabii bu aşamada bir Büyükşehir Belediye Başkanının böyle bir tarihi hatayı yapması sorgulanmak zorunda. Kentin yerel konularda ve siyaseti üzerinde yazı yazanların da böyle bir gelişmeyi atlamaları ilginç… Neyse yavaş yavaş olayın gerçek gündemini kavramaya başladılar.
* * *
Alabay Ailesi, Karşıyaka ve İzmir CHP siyasetinin iyi tanıdığı bir ailedir. Arif Alabay’ın liderliğinde ailenin yüzde 90’ının yerel seçimler öncesinde CHP’den istifa etmesi benim için bile bir sürpriz oldu. Arif Alabay’ın parti içerisinde yıllardır oynadığı aktif siyaseti dikkate aldığımda CHP Karşıyaka İlçe Başkanı Ertam Özen’in bu istifa furyası konusunda neler düşündüğünü merak ediyorum açıkçası… Tabii bu konuda örgütü çok iyi bilen CHP Genel Sekreteri Önder Sav’ın ne kadar bilgilendirildiği şeklinde soru sormamda bir sakınca yoktur diye düşünüyorum. Yılların CHP destekçisi bir aile partiden koparsa, birileri dönüp “Ne oluyor” demek zorunda. Özellikle yerel seçim öncesi…
NOT 1: İzmir’i çok iyi bildiğini ve hatta CHP siyasetinde aktif olduğunu belirten sevgili arkadaşımız Ümit Yaldız’ın Pasaport İskelesi’nden Karşıyaka yerine Bostanlı vapuruna binip, “Bir dakika… Benim Balçova’da ne işim var” dediğini biliyor musunuz? Aslında normal… Kocaoğlu ile Bornova’da Kaynana Cemal’in kahvehanesinde buluşmak ile maalesef İzmir öğrenilmiyor. Kılavuz karga olunca…
NOT 2: Hasan Tahsin’in durumu hayli ilginç. Son günlerde kendisini Büyükşehir belediye başkan aday adayları ile sıkça yemekte görmeye başladım. Son bir haftada 3 aday adayı ile yemek… Hasan Bey bu yemeklerin hesabını ağabeyine vermek zorunda.
YENİGÜN 31 - 10 - 2008
31 Ekim 2008 Cuma
29 Ekim 2008 Çarşamba
Kocaoğlu ipleri kopardı
CHP İl Başkanı Kemal Karataş ile Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu arasındaki kavgadan önce planlan ve İzmir siyasetinin konuşulacağı toplantıya Aziz Kocaoğlu katılmadı. İzmir Milletvekili Kemal Anadol, Manisa Milletvekili ve Deniz Baykal’ın yakın arkadaşı Şahin Mengü ile İl Başkanı Kemal Karataş’ın hazır bulunması planlanan yemeğe kamuoyunda yaşanan tartışmadan sonra Kocaoğlu ipleri tamamen koparttığını “göstermek için” boykot etti.
Yaptığı açıklamalarda genel merkeze aba altından sopa gösteren İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı sopayı artık herkese gösteriyor.
***
“CHP’nin içyüzü” açıklamasının siyasi dönüşlerini gazetenin dünkü manşetinde gördük. AKP İl Başkanı Aydın Şengül’ün açıklamalarına bir şey diyemem. Bir il başkanına böyle malzeme verilirse sonuç tabii ki böyle olacaktır…
***
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı bundan böyle şu noktalara dikkat etmek zorunda…
1 – Kamuoyu önünde konuşarak açıklama yapacak ise Delix, Atacand, Norvasc gibi tansiyon ilaçları unutmamalı...
2 – Gerekirse ek olarak Glipizid, Gliburid, Glimeprid gibi insülin eksiltmeye yönelik ilaçları yanında bulundurmalı.
3 – Yazılı açıklama yapacak ise yazıların siyasi bir danışman tarafından okunmasını sağlamalı, gönülden bağlı olduğu partisine zarar verecek tespitlerden kaçınmalı.
***
Tüzük kurultayı yazısı hayli ilgi çekti. Umarım Kocaoğlu da bu yazıyı okumuş ve partinin içinde özellikle Ankara’da yaşanan fırtınadan haberi olmuştur. Tüzük kurultayının parti içerisinde dengeleri tamamen değiştireceğini, adayların saptanmasında etkili olacağı da kesin. Bakarsınız bugün aday adayı olarak ortaya çıkan isimlerin belki de tamamı tüzük kurultayının sonucuna göre adaylık şansını kaybedebilirler.
Ancak şu bir gerçek, Deniz Baykal tüzük kurultayından başarı ile çıkarsa (Bu olasılık çok yüksek) partinin kimyasını olduğu gibi değiştirebilir. Bunun doğru ya da yanlış olduğunu tabii ki zaman ve CHP’nin yeniden örgütlenmesi gösterecek.
NOT 1: Kocaoğlu’nun en sadık kardeşi Hasan Tahsin, Kocaoğlu üzerine ilginç tespitlerde bulundu. Tahsin, Kocaoğlu’nun ikinci dönem de aday olması gerektiğini dile getirerek, “Bir şans daha verilmeli. Böylece ağabeyim ilk 4.5 yıl yaptığı büyük hataları temizleme şansı elde eder” dedi.
NOT 2: AKP’nin Güzelbahçe delegesi seçilen Halis Hayırlı, delege olduğunu gazetelerden öğrendi. Aynı zamanda AKP İl Başkanlığı Basın danışmanı olan, ancak parti üyesi olmadığını söyleyen Hayırlı’nın aniden delege olması kafaları karıştırdı. Demek ki AKP’nin de diğer partilerden pek farkı yok.
YENİGÜN 29 - 10 - 2008
Yaptığı açıklamalarda genel merkeze aba altından sopa gösteren İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı sopayı artık herkese gösteriyor.
***
“CHP’nin içyüzü” açıklamasının siyasi dönüşlerini gazetenin dünkü manşetinde gördük. AKP İl Başkanı Aydın Şengül’ün açıklamalarına bir şey diyemem. Bir il başkanına böyle malzeme verilirse sonuç tabii ki böyle olacaktır…
***
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı bundan böyle şu noktalara dikkat etmek zorunda…
1 – Kamuoyu önünde konuşarak açıklama yapacak ise Delix, Atacand, Norvasc gibi tansiyon ilaçları unutmamalı...
2 – Gerekirse ek olarak Glipizid, Gliburid, Glimeprid gibi insülin eksiltmeye yönelik ilaçları yanında bulundurmalı.
3 – Yazılı açıklama yapacak ise yazıların siyasi bir danışman tarafından okunmasını sağlamalı, gönülden bağlı olduğu partisine zarar verecek tespitlerden kaçınmalı.
***
Tüzük kurultayı yazısı hayli ilgi çekti. Umarım Kocaoğlu da bu yazıyı okumuş ve partinin içinde özellikle Ankara’da yaşanan fırtınadan haberi olmuştur. Tüzük kurultayının parti içerisinde dengeleri tamamen değiştireceğini, adayların saptanmasında etkili olacağı da kesin. Bakarsınız bugün aday adayı olarak ortaya çıkan isimlerin belki de tamamı tüzük kurultayının sonucuna göre adaylık şansını kaybedebilirler.
Ancak şu bir gerçek, Deniz Baykal tüzük kurultayından başarı ile çıkarsa (Bu olasılık çok yüksek) partinin kimyasını olduğu gibi değiştirebilir. Bunun doğru ya da yanlış olduğunu tabii ki zaman ve CHP’nin yeniden örgütlenmesi gösterecek.
NOT 1: Kocaoğlu’nun en sadık kardeşi Hasan Tahsin, Kocaoğlu üzerine ilginç tespitlerde bulundu. Tahsin, Kocaoğlu’nun ikinci dönem de aday olması gerektiğini dile getirerek, “Bir şans daha verilmeli. Böylece ağabeyim ilk 4.5 yıl yaptığı büyük hataları temizleme şansı elde eder” dedi.
NOT 2: AKP’nin Güzelbahçe delegesi seçilen Halis Hayırlı, delege olduğunu gazetelerden öğrendi. Aynı zamanda AKP İl Başkanlığı Basın danışmanı olan, ancak parti üyesi olmadığını söyleyen Hayırlı’nın aniden delege olması kafaları karıştırdı. Demek ki AKP’nin de diğer partilerden pek farkı yok.
YENİGÜN 29 - 10 - 2008
Etiketler:
Yerel Siyaset
27 Ekim 2008 Pazartesi
Kalemi alan yazıyor
Sonunda beklediğimiz oldu, İzmir’de hareket başladı… Bazıları bu hareketliliği algılamakta zorlanabilir, hatta eleştirebilir. Ancak siyasetin doğası bu…
Siyaset de birlikte hareket ettiği medyayı yeniden şekillendiriyor.
Kocaoğlu dün yaptığı açıklamada ilginç noktalara değindi. CHP İzmir İl Başkanı Kemal Karataş ile girdiği anlaşılmaz tartışma beni ilgilendirmez.
Benim dikkatimi çeken nokta Kocaoğlu’nun ve kendisini destekleyenlerin siyaseti ve üyesi oldukları partiyi hiç algılayamadıkları…
Buradan hem kendilerini hem de kamuoyunu bilgilendirmek gerekiyor. Aslında bu işin bana kalmaması gerekiyordu. Ancak çevrede olayları mantık zinciri içinde izleyemeyen ve küçük beyinleriyle ahkâm kesmeye çalışan o kadar insan var ki…
1 – CHP Aralık ayında tüzük kurultayı yapacak.
2 – Bu kurultayda bir önceki seçimli kurultayda oy kullanan delegeler yeniden oy kullanacak.
3 – Kurultay tüzük kurultayı olmasına karşılık delegelerin verdiği oylar ile aniden olağanüstü seçimli kurultaya dönüşebilir.
Bu süreç klasik bilinen süreç. Peki, tüzükte nasıl bir değişiklik bekleniyor?
1 – Genel başkan yardımcılıklarının sayıları artırılıyor.
2 – Teşkilattan sorumlu genel başkan yardımcılığı kuruluyor.
3 – Genel sekreter yardımcılıkları kaldırılıyor.
4 – Tamamen genel başkana bağlı teşkilatlanma komisyonu oluşturuluyor.
Tüzükte bazı başka önemli değişiklikler de yapılacak.
Ancak burada önemli olan genel başkan yetkilerinin artırılacağı ve partideki önemli bir makamın yetkilerinin ise kuşa döndürüleceği…
Tüzük, bizzat tüzük komisyonu tarafından reddedildi. Ancak Baykal bu taslak tüzüğü MYK’ya indirdi ve sadece bir karşıt oya karşı kabul ettirdi. Karşıt oyun yetkileri kısıtlanacak olan pozisyon sahibi tarafından verildiğini buradan açıklamaya gerek yok sanırım.
Tüzük kurultayında oy verecek olanların yüzde 95’inin yerel seçimlerde aday olduğunu, adayların kurultay öncesi açıklanması halinde Baykal’ın elindeki en büyük kozun kaçacağını, hatta tepkinin yayılması halinde Baykal’ın genel başkanlığının kurultayda sorgulanabileceğini düşünebiliyor musunuz?
Baykal elindeki kozu bırakmayacak. Listeleri kendi belirleyeceği için tüzük kurultayında oy kullanacakların tavrına bakacak, tüzüğü geçirecek, ardından adayları açıklayacak.
Bu süreci izlemeden “Şu adaylar açıklansın, şunu atayın” şeklindeki yazılar ve beklentiler ilkokul öğrencilerine hazırlanan okuma kitaplarındaki yazılardan ileri gitmez.
İzmir’de medyada yaşanan gelişmeleri de siyaset üzerinden okumak gerekiyor. Son atamalar kimin kime yakın olduğunu, siyasetin medya üzerindeki etkisini net biçimde ortaya koyuyor.
NOT 1: Kocaoğlu, 6 ay önce adaylığımı açıklayacağım diyeceğine, batırıyorsunuz bu partiyi sözleriyle kamuoyu yaratmak için çalışacağına, CHP’nin tüzük kurultayı yapacağına. Genel başkanın bu tüzük ile partiyi taşıyacağı yöne dikkat etseydi daha doğru bir partili olurdu. O zaman genel başkan da dâhil kimse onun partililiğini tartışmazdı.
NOT 2: Kocaoğlu adaylığını açıkladıktan sonra partiyi hiç tanımayan muhalif isimlerle Kaz Dağları’na gitmeseydi, ayağını kırmasaydı bugün bu açıklamayı yapmak zorunda kalmazdı. O zaman genel başkanı da, “Öyle mi, öyle mi, onlarla birlikte mi, kardeşim neden böyle yapıyor, Allah Allah” şeklinde tavır sergilemezdi.
SON NOT: CHP hakkında yazı yazan arkadaşları bütüne bakmaları konusunda bir kez daha uyarmak isterim.
YENİGÜN 27 - 10 - 2008
Siyaset de birlikte hareket ettiği medyayı yeniden şekillendiriyor.
Kocaoğlu dün yaptığı açıklamada ilginç noktalara değindi. CHP İzmir İl Başkanı Kemal Karataş ile girdiği anlaşılmaz tartışma beni ilgilendirmez.
Benim dikkatimi çeken nokta Kocaoğlu’nun ve kendisini destekleyenlerin siyaseti ve üyesi oldukları partiyi hiç algılayamadıkları…
Buradan hem kendilerini hem de kamuoyunu bilgilendirmek gerekiyor. Aslında bu işin bana kalmaması gerekiyordu. Ancak çevrede olayları mantık zinciri içinde izleyemeyen ve küçük beyinleriyle ahkâm kesmeye çalışan o kadar insan var ki…
1 – CHP Aralık ayında tüzük kurultayı yapacak.
2 – Bu kurultayda bir önceki seçimli kurultayda oy kullanan delegeler yeniden oy kullanacak.
3 – Kurultay tüzük kurultayı olmasına karşılık delegelerin verdiği oylar ile aniden olağanüstü seçimli kurultaya dönüşebilir.
Bu süreç klasik bilinen süreç. Peki, tüzükte nasıl bir değişiklik bekleniyor?
1 – Genel başkan yardımcılıklarının sayıları artırılıyor.
2 – Teşkilattan sorumlu genel başkan yardımcılığı kuruluyor.
3 – Genel sekreter yardımcılıkları kaldırılıyor.
4 – Tamamen genel başkana bağlı teşkilatlanma komisyonu oluşturuluyor.
Tüzükte bazı başka önemli değişiklikler de yapılacak.
Ancak burada önemli olan genel başkan yetkilerinin artırılacağı ve partideki önemli bir makamın yetkilerinin ise kuşa döndürüleceği…
Tüzük, bizzat tüzük komisyonu tarafından reddedildi. Ancak Baykal bu taslak tüzüğü MYK’ya indirdi ve sadece bir karşıt oya karşı kabul ettirdi. Karşıt oyun yetkileri kısıtlanacak olan pozisyon sahibi tarafından verildiğini buradan açıklamaya gerek yok sanırım.
Tüzük kurultayında oy verecek olanların yüzde 95’inin yerel seçimlerde aday olduğunu, adayların kurultay öncesi açıklanması halinde Baykal’ın elindeki en büyük kozun kaçacağını, hatta tepkinin yayılması halinde Baykal’ın genel başkanlığının kurultayda sorgulanabileceğini düşünebiliyor musunuz?
Baykal elindeki kozu bırakmayacak. Listeleri kendi belirleyeceği için tüzük kurultayında oy kullanacakların tavrına bakacak, tüzüğü geçirecek, ardından adayları açıklayacak.
Bu süreci izlemeden “Şu adaylar açıklansın, şunu atayın” şeklindeki yazılar ve beklentiler ilkokul öğrencilerine hazırlanan okuma kitaplarındaki yazılardan ileri gitmez.
İzmir’de medyada yaşanan gelişmeleri de siyaset üzerinden okumak gerekiyor. Son atamalar kimin kime yakın olduğunu, siyasetin medya üzerindeki etkisini net biçimde ortaya koyuyor.
NOT 1: Kocaoğlu, 6 ay önce adaylığımı açıklayacağım diyeceğine, batırıyorsunuz bu partiyi sözleriyle kamuoyu yaratmak için çalışacağına, CHP’nin tüzük kurultayı yapacağına. Genel başkanın bu tüzük ile partiyi taşıyacağı yöne dikkat etseydi daha doğru bir partili olurdu. O zaman genel başkan da dâhil kimse onun partililiğini tartışmazdı.
NOT 2: Kocaoğlu adaylığını açıkladıktan sonra partiyi hiç tanımayan muhalif isimlerle Kaz Dağları’na gitmeseydi, ayağını kırmasaydı bugün bu açıklamayı yapmak zorunda kalmazdı. O zaman genel başkanı da, “Öyle mi, öyle mi, onlarla birlikte mi, kardeşim neden böyle yapıyor, Allah Allah” şeklinde tavır sergilemezdi.
SON NOT: CHP hakkında yazı yazan arkadaşları bütüne bakmaları konusunda bir kez daha uyarmak isterim.
YENİGÜN 27 - 10 - 2008
Etiketler:
Yerel Siyaset
24 Ekim 2008 Cuma
Halkla birlikte
Deniz Baykal bugün İzmir’de… Sabah 10.30’da İzmir milletvekili M. Ali Susam’ın okul açılışını yaptıktan sonra İzmir’de dolaşacak. Belediye otobüsüne binecek, esnafla konuşacak, caddelerde yürüyecek, halkla yakın temas içinde olmaya çalışacak.
“Çalışacak” diyorum…
Çünkü yerel seçimlerde İzmir’deki koltuklara talip olanların sayısı ortalama 3 binin üzerinde. Eğer Deniz Baykal şehir turunda aday adaylarının arasına sıkışırsa, değil İzmir halkını, gökyüzünü bile göremez.
Burada bütün görev CHP İzmir İl Başkanı Kemal Karataş’a düşüyor. Karataş da bu işleri iyi bilir…
Aslında açılışta olmak gerekli… Deniz Baykal’ın aday adaylarına bakışını, tavrını görerek bir şeyler yorumlayabiliriz belki…
***
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı belediyedeki üç sızıntıyı arıyormuş. Çevresine bakmadan arıyorsa zorlanır. Bence bu işin kimlerden çıktığını araştıracağına şu metroyu gezdirse… Biz de metroyu bitirmeye çalışan Bozoğlu firması yetkilileriyle konuşsak. Tabii bulabilirsek. Buradan yineliyorum. Ben ve sanırım tüm gazeteciler Hatay-Üçyol metro hattının biten bölümlerini kendi gözleriyle görmek istiyorlar. Böylece gerçekten ne kadarının bittiğini, daha ne kadar kazılacağını, metro hattında herhangi bir “yamukluk” olup olmadığını netleştirebiliriz. Tabii ki metro ihalesini alan Bozoğlu firma yetkilileri de bize gerekli açıklamaları yapacaklarsa…
***
Televizyonda birkaç hafta önce Keçiören Belediye Başkanı Turgut Altınok ilçesindeki teleferik açılışını yaptı. Bildiğiniz gibi daha önce de Eyüp Belediyesi, Haliç’ten ünlü Pier Loti’ye teleferik hattı kurmuştu. Aslında şehir içinde teleferik hattı denince akla gelen ilk örnek Balçova’daki teleferikti. Nedense bu teleferik hattı Büyükşehir tarafından bakıma alındı. Hala bakılıyor.
Yenilenmesi konusunda ihaleler açıldı, ihaleler iptal edildi, yeni ihalelere başvuruldu vs… vs… vs… Üstelik tüm Türkiye’nin ihtiyacı olan teleferiklerin vagonları Atatürk Organize Sanayi’ndeki bir fabrikada üretiliyor. Sonra beni eleştiriyorlar, neden Kocaoğlu’nun çalışkan, başarılı ve dürüst bir belediye başkanı olduğunu kabul etmiyorsun diye. Ne yapayım? Hangi tarafa dönsem, geciken, bir türlü bitirilemeyen ve hatta işin ortasında vazgeçilen bir dizi proje ile karşılaşıyorum.
NOT: Bugün rahatım… En azından okuyucu sayımda hayli artış olacağını biliyorum. Bunun için de pek tabii İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’na sizin huzurlarınızda şahsen teşekkür ediyorum. Gördüğünüz gibi hep eleştirmiyorum.
YENİGÜN 24 - 10 - 2008
“Çalışacak” diyorum…
Çünkü yerel seçimlerde İzmir’deki koltuklara talip olanların sayısı ortalama 3 binin üzerinde. Eğer Deniz Baykal şehir turunda aday adaylarının arasına sıkışırsa, değil İzmir halkını, gökyüzünü bile göremez.
Burada bütün görev CHP İzmir İl Başkanı Kemal Karataş’a düşüyor. Karataş da bu işleri iyi bilir…
Aslında açılışta olmak gerekli… Deniz Baykal’ın aday adaylarına bakışını, tavrını görerek bir şeyler yorumlayabiliriz belki…
***
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı belediyedeki üç sızıntıyı arıyormuş. Çevresine bakmadan arıyorsa zorlanır. Bence bu işin kimlerden çıktığını araştıracağına şu metroyu gezdirse… Biz de metroyu bitirmeye çalışan Bozoğlu firması yetkilileriyle konuşsak. Tabii bulabilirsek. Buradan yineliyorum. Ben ve sanırım tüm gazeteciler Hatay-Üçyol metro hattının biten bölümlerini kendi gözleriyle görmek istiyorlar. Böylece gerçekten ne kadarının bittiğini, daha ne kadar kazılacağını, metro hattında herhangi bir “yamukluk” olup olmadığını netleştirebiliriz. Tabii ki metro ihalesini alan Bozoğlu firma yetkilileri de bize gerekli açıklamaları yapacaklarsa…
***
Televizyonda birkaç hafta önce Keçiören Belediye Başkanı Turgut Altınok ilçesindeki teleferik açılışını yaptı. Bildiğiniz gibi daha önce de Eyüp Belediyesi, Haliç’ten ünlü Pier Loti’ye teleferik hattı kurmuştu. Aslında şehir içinde teleferik hattı denince akla gelen ilk örnek Balçova’daki teleferikti. Nedense bu teleferik hattı Büyükşehir tarafından bakıma alındı. Hala bakılıyor.
Yenilenmesi konusunda ihaleler açıldı, ihaleler iptal edildi, yeni ihalelere başvuruldu vs… vs… vs… Üstelik tüm Türkiye’nin ihtiyacı olan teleferiklerin vagonları Atatürk Organize Sanayi’ndeki bir fabrikada üretiliyor. Sonra beni eleştiriyorlar, neden Kocaoğlu’nun çalışkan, başarılı ve dürüst bir belediye başkanı olduğunu kabul etmiyorsun diye. Ne yapayım? Hangi tarafa dönsem, geciken, bir türlü bitirilemeyen ve hatta işin ortasında vazgeçilen bir dizi proje ile karşılaşıyorum.
NOT: Bugün rahatım… En azından okuyucu sayımda hayli artış olacağını biliyorum. Bunun için de pek tabii İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’na sizin huzurlarınızda şahsen teşekkür ediyorum. Gördüğünüz gibi hep eleştirmiyorum.
YENİGÜN 24 - 10 - 2008
Etiketler:
Yerel Siyaset
22 Ekim 2008 Çarşamba
Mesnetsiz sorular
Mesnetsiz yazı yazan mesnetli biri olarak alındım, çok alındım…
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı önceki gün kaleme aldığım yazıya bir açıklama göndermiş.
“Tünelde sorun yok” başlıklı yazıya yapacağım tespit şu: Eğer söz konusu yazının oluşmasına kaynak teşkil eden 3 kişinin isimlerini buradan açıklarsam en çok Aziz Kocaoğlu üzülür. Arkadaşlık ilişkisinin geldiği noktaya üzülür, savunduğu ekip anlayışının yıkılışına üzülür, genel merkezle olan siyasi ilişkilerinin durumuna üzülür. Sayın Büyükşehir belediye başkanımın bu kadar üzülmesine gönlüm razı olmaz. Çevresine bir baksın, önünü arkasını iyice kontrol etsin…
Açıklamanın bazı ilginç noktalarına dikkat çekmek ve bazı soruları gündeme taşımak istiyorum:
İBB: Tünel kazılarımızdaki orijin noktaları uydudan alınıp yeryüzüne, oradan da tünele aktarılmaktadır. Bu işlem ayrıca en ileri teknolojiyle donatılmış lazerli cihazlarla onaylanarak çalışmalarda çapraz kontrol sistemi uygulanmaktadır. Söz konusu yöntem, tünel inşaatlarında kullanılan en son teknolojidir.
Mesnetsiz yazı yazan yazarın soruları:
1 – Yeraltında en son teknoloji kullanıldığı iddia edilmesine karşı yer üstünde neden 19. yüzyıl teknolojisi kullanılıyor. Renkli Durağı önünde 1 ay önce açılan deliğin çevresine gelişigüzel sıralanan taşlar ve 3 metreden bile görülemeyen kırmızı bir ışık var. Son 5 gün içerisinde bu taşlara çarpıp otomobillerinin ön tarafını asfalta bırakan sürücü sayısı 6…
2 – Hakimevleri Durağı’nda açılan deliğin çevresinde ise neden koruma bariyeri bile yok? Önceki gün karşıdan karşıya geçmekte olan iki kişi bu deliğe az daha düşüyordu. Neyse ki kolkola oldukları için biri diğerini kurtardı.
3 – Hatay’ın aynı bölümünde trafik ışıkları hiç çalışmıyor. Eskiden en azıdan yanıp sönen sarı ışıklar vardı. Şimdi onlar da iflas etti. Sinyalizasyon sisteminin iflası ile ultra teknolojik tünel inşaatı arasında bir ilişki var mıdır?
İBB: Türkiye’de yapımı sürmekte olan benzer tipteki projeler içinde en zorlarından biri olan Üçyol-Üçkuyular hattı metro tünelinin kazı ve destekleme işlerinde son aşamaya gelinmiştir. Hat tünelinin tamamlanmasında son 90 metrede çalışılmaktadır.
Mesnetsiz yazı yazan yazarın diğer soruları:
1 – 5.5 kilometre uzunluğundaki bir hattın son 90 metresi kazılıyorsa, neden bugüne kadar basın mensupları aşağıya bir kez bile indirilmedi, belediyenin medyaya gönderdiği fotoğraflarla idare edildi. Aşağıda neyi görmemizden korkuluyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Marmaray Projesi için yeraltına aylık basın turu düzenliyor.
2 – Tünelin kazılmayan 90 metresi var ise kod farkının olup olmadığı nereden biliniyor? Belediye madem bu kadar emin ise neden tünellerin birleşmesinde işçiler bayram yapıyor?
3 – Tünel bittikten sonra kod farkı olan bölgenin diğer bölgelere göre daha geniş olacağı tahmin ediliyor. Şayet bir gün aşağıya inebilirsek fark dolayısıyla genişletilen bölgenin lamba gibi karşımızda olacağından eminim. Tabii bizi o bölgeye götürürlerse.
Mesnetsiz yazı yazan yazarın en son soruları:
İBB: Tünel beton kaplama imalatları ve kemer beton kaplama işleri süratle devam etmektedir.
1 – Metroyu yapan şirketin yani Bozoğlu’nun son durumu nedir? Şirketin Büyükşehir’den alamadığı ödenekler dolayısıyla ödeme güçlüğü içine girdiği, bu nedenle işin yavaşladığı iddia ediliyor.
2 – Beni bilgi edinme yasası gibi bürokratik işlemlerle uğraştırmayın. Önceki günkü habere nasıl yanıt verdiyseniz aynı hızda bunlara da yanıt verin. Hatta Kocaoğlu ile yine yanıt için İZSU’da toplanın. Bu metro Bayındır’a verilen ihale bedeline göre 91 milyon dolara yapılacaktı. İnşaatın yüzde 10’u tamamlandıktan sona yeniden ihale edildi ve 136 milyon 493 bin 246 YTL’ye Bozoğlu’na gitti. Bozoğlu ortaya çıkan engellerden dolayı ek para talebinde bulundu mu?
3 – Birinci ihalede doğru dürüst iş yapılsaydı, ihale TMSF’nin elindeki şirket yerine, 119.952.593 YTL, 97 Ykr ile ikinci olan Tinsa Ltd. – Uğur Ltd. İş Ortaklığı’na verilseydi, iş zamanında bitirilseydi, metro iki yıl işletildiği için İzmir ne kadar kazanacaktı? Gördüğünüz gibi ikinci ihalede yüde 10’u biten metro için Bozoğlu’nun verdiği para bile birinci ihalede ikici olan firmadan yüksek.
Mesnetsiz yazı yazan yazarın “The last” sorusu.
Yukarıdaki örneklerden yola çıkarak Kocaoğlu sizce dürüst, çalışkan ve başarılı bir belediye başkanı mı?
NOT: Google Earth ile uydudan kendi oturduğum apartmanın koordinatlarını buluyor, cep telefonumdan yabancı bir kentte nereye, nasıl ulaşacağım konusunda yine uydu teknolojisine başvuruyorum. Acaba ben son teknolojini ürünü bir gazeteci miyim?
YENİGÜN 22 - 10 - 2008
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı önceki gün kaleme aldığım yazıya bir açıklama göndermiş.
“Tünelde sorun yok” başlıklı yazıya yapacağım tespit şu: Eğer söz konusu yazının oluşmasına kaynak teşkil eden 3 kişinin isimlerini buradan açıklarsam en çok Aziz Kocaoğlu üzülür. Arkadaşlık ilişkisinin geldiği noktaya üzülür, savunduğu ekip anlayışının yıkılışına üzülür, genel merkezle olan siyasi ilişkilerinin durumuna üzülür. Sayın Büyükşehir belediye başkanımın bu kadar üzülmesine gönlüm razı olmaz. Çevresine bir baksın, önünü arkasını iyice kontrol etsin…
Açıklamanın bazı ilginç noktalarına dikkat çekmek ve bazı soruları gündeme taşımak istiyorum:
İBB: Tünel kazılarımızdaki orijin noktaları uydudan alınıp yeryüzüne, oradan da tünele aktarılmaktadır. Bu işlem ayrıca en ileri teknolojiyle donatılmış lazerli cihazlarla onaylanarak çalışmalarda çapraz kontrol sistemi uygulanmaktadır. Söz konusu yöntem, tünel inşaatlarında kullanılan en son teknolojidir.
Mesnetsiz yazı yazan yazarın soruları:
1 – Yeraltında en son teknoloji kullanıldığı iddia edilmesine karşı yer üstünde neden 19. yüzyıl teknolojisi kullanılıyor. Renkli Durağı önünde 1 ay önce açılan deliğin çevresine gelişigüzel sıralanan taşlar ve 3 metreden bile görülemeyen kırmızı bir ışık var. Son 5 gün içerisinde bu taşlara çarpıp otomobillerinin ön tarafını asfalta bırakan sürücü sayısı 6…
2 – Hakimevleri Durağı’nda açılan deliğin çevresinde ise neden koruma bariyeri bile yok? Önceki gün karşıdan karşıya geçmekte olan iki kişi bu deliğe az daha düşüyordu. Neyse ki kolkola oldukları için biri diğerini kurtardı.
3 – Hatay’ın aynı bölümünde trafik ışıkları hiç çalışmıyor. Eskiden en azıdan yanıp sönen sarı ışıklar vardı. Şimdi onlar da iflas etti. Sinyalizasyon sisteminin iflası ile ultra teknolojik tünel inşaatı arasında bir ilişki var mıdır?
İBB: Türkiye’de yapımı sürmekte olan benzer tipteki projeler içinde en zorlarından biri olan Üçyol-Üçkuyular hattı metro tünelinin kazı ve destekleme işlerinde son aşamaya gelinmiştir. Hat tünelinin tamamlanmasında son 90 metrede çalışılmaktadır.
Mesnetsiz yazı yazan yazarın diğer soruları:
1 – 5.5 kilometre uzunluğundaki bir hattın son 90 metresi kazılıyorsa, neden bugüne kadar basın mensupları aşağıya bir kez bile indirilmedi, belediyenin medyaya gönderdiği fotoğraflarla idare edildi. Aşağıda neyi görmemizden korkuluyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Marmaray Projesi için yeraltına aylık basın turu düzenliyor.
2 – Tünelin kazılmayan 90 metresi var ise kod farkının olup olmadığı nereden biliniyor? Belediye madem bu kadar emin ise neden tünellerin birleşmesinde işçiler bayram yapıyor?
3 – Tünel bittikten sonra kod farkı olan bölgenin diğer bölgelere göre daha geniş olacağı tahmin ediliyor. Şayet bir gün aşağıya inebilirsek fark dolayısıyla genişletilen bölgenin lamba gibi karşımızda olacağından eminim. Tabii bizi o bölgeye götürürlerse.
Mesnetsiz yazı yazan yazarın en son soruları:
İBB: Tünel beton kaplama imalatları ve kemer beton kaplama işleri süratle devam etmektedir.
1 – Metroyu yapan şirketin yani Bozoğlu’nun son durumu nedir? Şirketin Büyükşehir’den alamadığı ödenekler dolayısıyla ödeme güçlüğü içine girdiği, bu nedenle işin yavaşladığı iddia ediliyor.
2 – Beni bilgi edinme yasası gibi bürokratik işlemlerle uğraştırmayın. Önceki günkü habere nasıl yanıt verdiyseniz aynı hızda bunlara da yanıt verin. Hatta Kocaoğlu ile yine yanıt için İZSU’da toplanın. Bu metro Bayındır’a verilen ihale bedeline göre 91 milyon dolara yapılacaktı. İnşaatın yüzde 10’u tamamlandıktan sona yeniden ihale edildi ve 136 milyon 493 bin 246 YTL’ye Bozoğlu’na gitti. Bozoğlu ortaya çıkan engellerden dolayı ek para talebinde bulundu mu?
3 – Birinci ihalede doğru dürüst iş yapılsaydı, ihale TMSF’nin elindeki şirket yerine, 119.952.593 YTL, 97 Ykr ile ikinci olan Tinsa Ltd. – Uğur Ltd. İş Ortaklığı’na verilseydi, iş zamanında bitirilseydi, metro iki yıl işletildiği için İzmir ne kadar kazanacaktı? Gördüğünüz gibi ikinci ihalede yüde 10’u biten metro için Bozoğlu’nun verdiği para bile birinci ihalede ikici olan firmadan yüksek.
Mesnetsiz yazı yazan yazarın “The last” sorusu.
Yukarıdaki örneklerden yola çıkarak Kocaoğlu sizce dürüst, çalışkan ve başarılı bir belediye başkanı mı?
NOT: Google Earth ile uydudan kendi oturduğum apartmanın koordinatlarını buluyor, cep telefonumdan yabancı bir kentte nereye, nasıl ulaşacağım konusunda yine uydu teknolojisine başvuruyorum. Acaba ben son teknolojini ürünü bir gazeteci miyim?
YENİGÜN 22 - 10 - 2008
Etiketler:
Yerel Siyaset
20 Ekim 2008 Pazartesi
Durum gerçekten vahim
Mısır hükümeti Kızıldeniz’in altına tüp geçit yapmak için ihale açar. İhaleye İngiltere’den, Amerika’dan, Japonya’dan ve Türkiye`den de Temel’in firması olmak üzere birer firma katılır. Firmaları teker teker mülakata çağırırlar ve teknik bilgi isterler. İngiliz firması, “Biz iki taraftan da eşzamanlı olarak tüneli kazmaya başlarız ve denizin altında tam ortada buluşuruz. Tüneller arasında maksimum 1 metre fark olur. 30 metre enindeki tünelde de 1 metreyi rahatlıkla düzeltiriz” der. Amerikan firması, “Biz de iki taraftan kazmaya başlarız ve tam ortada buluşuruz maksimum 50 cm fark olur” der. Japon firması, “Biz iki taraftan kazmaya başlarız ve tam ortada buluşuruz. Maksimum fark 20 cm olacak” diye belirtir. Sıra bizim Temel’e gelir. Temel “Valla biz de iki taraftan kazmaya başlarız. Ortada buluştuk buluştuk, buluşamadık iki tüneliniz olur” der.
İzmir’de de çok yakında iki tünelimiz olacak gibi. Çünkü Hatay tünellerinin son bağlantısında sorun yaşandığı, iki noktadan kazılan tünellerin bağlantı noktalarında ortaya çıkan farkın düzeltilmesinin ciddi zaman alacağı tartışılıyor Büyükşehir koridorlarında.
Üstelik Hıfzısıhha ile Üçkuyular arasında yaşanan ciddi sorunlar nedeniyle Bozoğlu firmasının da ödeme güçlüğü içine girdiği ve işin durduğu gelen bilgiler arasında…
İzmir’i demir ağlarla öreceğiz ana sloganı ile 4.5 yıl geçirdik.
Sonuç ortada…
Üçyol – Üçkuyular hattı bir başka bahara kaldı. Bu gidişle 2014 seçimlerine bile yetişmesi kolay görünmüyor. Üstelik bu hatta harcanan para ilk ihalede belirlenen fiyatın iki katına ulaştı. Ve bu parayı bizler ödüyoruz. Menderes – Aliağa hafif raylı sistemi ise içinde barındırdığı sorunların dışında şimdi de sinyalizasyon engeline takıldı. Bu engel ne zaman aşılır. Hiç bilinmiyor. Bornova’da yarım bırakılan metro hattının ne olacağı ise hiç tartışılmıyor bile. Bugüne kadar harcanan paraların üzerine su içeceğiz gibi…
Bari su içerken zehirlenmeyelim dedik. Ama baktık ki su bile arsenikli. Ortalık karışınca alelacele yapılan bir ihale ile suyun arıtılması gündeme geldi. Umarız bu ihale seçim öncesi biter. İki günde bir belediyenin basın birimi “Dünyanın en büyük arsenik arıtmasını yapıyoruz” şeklinde açıklamalar yapıyor. Keşke tartışmalar yaşanmadan düğmeye basılsaydı, CHP’nin ileri gelenleri, partiyi ve Kocaoğlu’nu kurtarmak için kendilerini kurtların önüne atmak zorunda kalmasalardı.
Bazen yazılarımın altına internette yorum yapılıyor ve Kocaoğlu’nun dürüst bir belediye başkanı olduğu vurgulanıyor.
Doğrudur. Ancak bir kişinin belediye başkanı olması için yeterli mi sadece dürüst olması. Benim tanıdığım ve Kocaoğlu’ndan daha dürüst onlarca insan var. O zaman onları başkan yapalım. Kocaoğlu’nun dürüst olması yukarıdaki başarısızlıkları örtmüyor.
Bizzat ben Kocaoğlu’nun bu başarısızlıklarından dolayı yeniden aday olmasına karşıyım.
Aslına varolan belediye başkanımızın başarısızlıklarını kaleme almaya başlasam seçime kadar bitiremem. Genel merkez İzmir adayına karar verirken tüm bu tartışmaları göz önüne alacaktır. Zaten genel merkezin bugüne kadar kafası net olsaydı bir yıl öncesinden Kocaoğlu ile yürüneceği mesajını verirdi. Ama o mesaj bir türlü gelmiyor. Tabii ki gelmez.
Deniz Baykal’ın kaderi İzmir’e bağlı. Baykal, Erdoğan’ın söylemlerinden sonra yaptığı açıklamalarla kaderini gerçekten İzmir’e bağladı. Siyasi kariyerini bir kente bağlayan bir lider zorunlu olarak tüm parametrelere bakacaktır. Bu parametreler arasında kentin önümüzdeki 5 yıl nasıl yönetileceği maddesi belirleyici maddelerden biri olacaktır.
NOT 1: Ben böyle bir kemik görmedim. Hem medyatik, hem biyonik. 10 günde yatakta, sonra hemen ayakta… Mazlum rolü kısa sürdü ama olsun. Önemli olan kamuoyu önünde oynanacak oyundu. Başarılı da olundu.
NOT 2: Belediye başkanı üzerine muhalefet yapmam (Sanırım bazı nedenlerden dolayı tek başınayım. Olsun daha önce de bazı isimlere yönelik tek kişilik muhalefet yapmış ve başarıya ulaşmıştım.) kentin önümüzdeki 5 yılını düşünmemden kaynaklanmaktadır. Bazıları kendi geleceğini düşünüyorsa o, onların bileceği bir iştir.
NOT 3: Keşke herkes yalpalamadan net fikirlerini ortaya koyabilse. Kapı arkasında başka, kamuoyu önünde başka şeyler söylemese…
YENİGÜN 20 - 10 - 2008
İzmir’de de çok yakında iki tünelimiz olacak gibi. Çünkü Hatay tünellerinin son bağlantısında sorun yaşandığı, iki noktadan kazılan tünellerin bağlantı noktalarında ortaya çıkan farkın düzeltilmesinin ciddi zaman alacağı tartışılıyor Büyükşehir koridorlarında.
Üstelik Hıfzısıhha ile Üçkuyular arasında yaşanan ciddi sorunlar nedeniyle Bozoğlu firmasının da ödeme güçlüğü içine girdiği ve işin durduğu gelen bilgiler arasında…
İzmir’i demir ağlarla öreceğiz ana sloganı ile 4.5 yıl geçirdik.
Sonuç ortada…
Üçyol – Üçkuyular hattı bir başka bahara kaldı. Bu gidişle 2014 seçimlerine bile yetişmesi kolay görünmüyor. Üstelik bu hatta harcanan para ilk ihalede belirlenen fiyatın iki katına ulaştı. Ve bu parayı bizler ödüyoruz. Menderes – Aliağa hafif raylı sistemi ise içinde barındırdığı sorunların dışında şimdi de sinyalizasyon engeline takıldı. Bu engel ne zaman aşılır. Hiç bilinmiyor. Bornova’da yarım bırakılan metro hattının ne olacağı ise hiç tartışılmıyor bile. Bugüne kadar harcanan paraların üzerine su içeceğiz gibi…
Bari su içerken zehirlenmeyelim dedik. Ama baktık ki su bile arsenikli. Ortalık karışınca alelacele yapılan bir ihale ile suyun arıtılması gündeme geldi. Umarız bu ihale seçim öncesi biter. İki günde bir belediyenin basın birimi “Dünyanın en büyük arsenik arıtmasını yapıyoruz” şeklinde açıklamalar yapıyor. Keşke tartışmalar yaşanmadan düğmeye basılsaydı, CHP’nin ileri gelenleri, partiyi ve Kocaoğlu’nu kurtarmak için kendilerini kurtların önüne atmak zorunda kalmasalardı.
Bazen yazılarımın altına internette yorum yapılıyor ve Kocaoğlu’nun dürüst bir belediye başkanı olduğu vurgulanıyor.
Doğrudur. Ancak bir kişinin belediye başkanı olması için yeterli mi sadece dürüst olması. Benim tanıdığım ve Kocaoğlu’ndan daha dürüst onlarca insan var. O zaman onları başkan yapalım. Kocaoğlu’nun dürüst olması yukarıdaki başarısızlıkları örtmüyor.
Bizzat ben Kocaoğlu’nun bu başarısızlıklarından dolayı yeniden aday olmasına karşıyım.
Aslına varolan belediye başkanımızın başarısızlıklarını kaleme almaya başlasam seçime kadar bitiremem. Genel merkez İzmir adayına karar verirken tüm bu tartışmaları göz önüne alacaktır. Zaten genel merkezin bugüne kadar kafası net olsaydı bir yıl öncesinden Kocaoğlu ile yürüneceği mesajını verirdi. Ama o mesaj bir türlü gelmiyor. Tabii ki gelmez.
Deniz Baykal’ın kaderi İzmir’e bağlı. Baykal, Erdoğan’ın söylemlerinden sonra yaptığı açıklamalarla kaderini gerçekten İzmir’e bağladı. Siyasi kariyerini bir kente bağlayan bir lider zorunlu olarak tüm parametrelere bakacaktır. Bu parametreler arasında kentin önümüzdeki 5 yıl nasıl yönetileceği maddesi belirleyici maddelerden biri olacaktır.
NOT 1: Ben böyle bir kemik görmedim. Hem medyatik, hem biyonik. 10 günde yatakta, sonra hemen ayakta… Mazlum rolü kısa sürdü ama olsun. Önemli olan kamuoyu önünde oynanacak oyundu. Başarılı da olundu.
NOT 2: Belediye başkanı üzerine muhalefet yapmam (Sanırım bazı nedenlerden dolayı tek başınayım. Olsun daha önce de bazı isimlere yönelik tek kişilik muhalefet yapmış ve başarıya ulaşmıştım.) kentin önümüzdeki 5 yılını düşünmemden kaynaklanmaktadır. Bazıları kendi geleceğini düşünüyorsa o, onların bileceği bir iştir.
NOT 3: Keşke herkes yalpalamadan net fikirlerini ortaya koyabilse. Kapı arkasında başka, kamuoyu önünde başka şeyler söylemese…
YENİGÜN 20 - 10 - 2008
Etiketler:
Yerel Siyaset
17 Ekim 2008 Cuma
İki teori
Ayağın kırılması, ayağın kırılması ama kemiğin ayrışmaması, ayağın kırılması ama kemiğin çatlaması, ayağın kırılması ama sadece burkulması…
“Günün birinde ayak kemiği üzerine yazı yazacaksın” deseler gülüp geçerdim. Ancak konu belediye başkanın ayağı olunca ister istemez siyasi bir içerik kazanıyor. Üstelik bu ayak kemiği internet ortamına düştüyse, yıllarca üniversite sıralarında dirsek çürütmüş profesörler tarafından gazetecilere ayrıntılarıyla açıklanıyorsa, bu medyatik kemik üzerine fikir yürütmek farz oluyor ister istemez.
Kocaoğlu’nun Kaz Dağları’nda düşüp ayağını incitmesi herkesi meraklandırdı. Ancak merak sadece “Başkanımızın durumu iyi mi” noktasında yoğunlaştı.
Kaz Dağları çok geniş bir coğrafyadır. Bu geniş coğrafyada Kocaoğlu nerede ve kimlerle beraberdi?
* * *
Birinci teori Kocaoğlu’nun Güre’de kaldığı şeklinde… Büyükşehir Belediye Başkanı’nın kaplıcaya olan düşkünlüğü nedeniyle bu teori öne çıkıyor. Keşke Hasan Tahsin ile birlikte gittikleri Salihli kaplıcalarını tercih etse ve hastanede kalsaydı, birkaç gün sonra bölgeye gelen Deniz Baykal tarafından da ziyaret edilirdi.
Rivayet odur ki, Kocaoğlu Güre’de eski bir il başkanı, eski bir milletvekili, halen görevinde olan bir belediye başkanı ile birlikteydi. Sanırım yapılan aday adaylığı açıklamasının yarattığı tepkileri ölçmek ve taktik geliştirmek için toplanmışlardı. Bu gizli buluşma yine rivayete göre bir muz kabuğu ya da ıslak zemin nedeniyle medyaya yansıdı.
* * *
Yine rivayet odur ki (Gördüğünüz gibi ortalık rivayetten geçilmiyor) Baykal geçmiş olsun için İzmir’e gelecekti. Ancak Büyükşehir belediye başkanının kimlerle hangi amaçla Kaz Dağları’nda olduğunu netleştiremediği için bu ziyareti yapmadı.
Ben de bu sütundan olayın rivayet boyutunu aktarıyorum. Kim bilir. Belki genel başkan da bu yazı ile bilgilenir.
* * *
İkinci teori, Kocaoğlu Kaz Dağları’nın içlerindeki bir butik oteldeydi. Elinde telefon İzmir ve Ankara’da esen set rüzgârları izliyor önümüzdeki süreç konusunda taktik geliştiriyordu. Kocaoğlu’nun kiminle olduğu ise bu teoride muamma. Üstelik kendisi ile yakın çalışan danışmanlarının bile başkanın nerede olduğu konusunda bilgileri yoktu. Zira o saatlerde bizzat ben Kocaoğlu’nun 4 danışmanı ile 3 saatlik bir sohbette idim. Haberleri olsa mutlaka bir şekilde ağızlarından kaçırırlardı.
NOT 1: Fırıncının kızı döktürüp duruyor. Ne yaparsın. Bir fırıncı olarak böyle bir kızı evde tutmak hiç de kolay değil. Boşluğu buldu mu atıyor kendini sokaklara. Vallahi bir Tokat Erbaa cevizli ekmeği ile bir Tartanlı göçmen çöreğine bile gidiyor. Susamlı göçmen çöreği, uzun Torbalı katmeri, dolmalık Urla katmerine gitse canım yanmayacak ya…
NOT 2: Hasan Tahsin’i pas geçtiğimi zannetmeyin. Yakında ona bazı sürprizlerim olacak.
YENİGÜN 17 - 10 - 2008
“Günün birinde ayak kemiği üzerine yazı yazacaksın” deseler gülüp geçerdim. Ancak konu belediye başkanın ayağı olunca ister istemez siyasi bir içerik kazanıyor. Üstelik bu ayak kemiği internet ortamına düştüyse, yıllarca üniversite sıralarında dirsek çürütmüş profesörler tarafından gazetecilere ayrıntılarıyla açıklanıyorsa, bu medyatik kemik üzerine fikir yürütmek farz oluyor ister istemez.
Kocaoğlu’nun Kaz Dağları’nda düşüp ayağını incitmesi herkesi meraklandırdı. Ancak merak sadece “Başkanımızın durumu iyi mi” noktasında yoğunlaştı.
Kaz Dağları çok geniş bir coğrafyadır. Bu geniş coğrafyada Kocaoğlu nerede ve kimlerle beraberdi?
* * *
Birinci teori Kocaoğlu’nun Güre’de kaldığı şeklinde… Büyükşehir Belediye Başkanı’nın kaplıcaya olan düşkünlüğü nedeniyle bu teori öne çıkıyor. Keşke Hasan Tahsin ile birlikte gittikleri Salihli kaplıcalarını tercih etse ve hastanede kalsaydı, birkaç gün sonra bölgeye gelen Deniz Baykal tarafından da ziyaret edilirdi.
Rivayet odur ki, Kocaoğlu Güre’de eski bir il başkanı, eski bir milletvekili, halen görevinde olan bir belediye başkanı ile birlikteydi. Sanırım yapılan aday adaylığı açıklamasının yarattığı tepkileri ölçmek ve taktik geliştirmek için toplanmışlardı. Bu gizli buluşma yine rivayete göre bir muz kabuğu ya da ıslak zemin nedeniyle medyaya yansıdı.
* * *
Yine rivayet odur ki (Gördüğünüz gibi ortalık rivayetten geçilmiyor) Baykal geçmiş olsun için İzmir’e gelecekti. Ancak Büyükşehir belediye başkanının kimlerle hangi amaçla Kaz Dağları’nda olduğunu netleştiremediği için bu ziyareti yapmadı.
Ben de bu sütundan olayın rivayet boyutunu aktarıyorum. Kim bilir. Belki genel başkan da bu yazı ile bilgilenir.
* * *
İkinci teori, Kocaoğlu Kaz Dağları’nın içlerindeki bir butik oteldeydi. Elinde telefon İzmir ve Ankara’da esen set rüzgârları izliyor önümüzdeki süreç konusunda taktik geliştiriyordu. Kocaoğlu’nun kiminle olduğu ise bu teoride muamma. Üstelik kendisi ile yakın çalışan danışmanlarının bile başkanın nerede olduğu konusunda bilgileri yoktu. Zira o saatlerde bizzat ben Kocaoğlu’nun 4 danışmanı ile 3 saatlik bir sohbette idim. Haberleri olsa mutlaka bir şekilde ağızlarından kaçırırlardı.
NOT 1: Fırıncının kızı döktürüp duruyor. Ne yaparsın. Bir fırıncı olarak böyle bir kızı evde tutmak hiç de kolay değil. Boşluğu buldu mu atıyor kendini sokaklara. Vallahi bir Tokat Erbaa cevizli ekmeği ile bir Tartanlı göçmen çöreğine bile gidiyor. Susamlı göçmen çöreği, uzun Torbalı katmeri, dolmalık Urla katmerine gitse canım yanmayacak ya…
NOT 2: Hasan Tahsin’i pas geçtiğimi zannetmeyin. Yakında ona bazı sürprizlerim olacak.
YENİGÜN 17 - 10 - 2008
Etiketler:
Yerel Siyaset
15 Ekim 2008 Çarşamba
En çok tüketilen malzeme
İzmir’de son 1 hafta içerisinde en çok tüketilen malzeme nedir?
Ekmek değil…
Süt de değil…
Etin olmasını zaten beklemeyin…
Bak su olabilir. Ama o da değil…
Bilemediniz…
İzmir’de son 1 haftada en çok tüketilen malzeme galoş…
Aranızda bilmeyen olabilir. Galoş hastane gibi steril ortamlara girerken ayakkabıların üzerine giyilen mavi renkli poşet…
İzmir Büyükşehir Belediyesi basın bürosu her gün ayağının yarı kırılması nedeniyle evine çekilen Kocaoğlu’nun resimlerini yayılıyor.
Kocaoğlu bir tarafta yatıyor, karşısında onlarca galoşlu adam…
Neyse ki Kocaoğlu kuruşunu hesaplayan biri olarak eşinin geliştirdiği bu metodun aile bütçesine vereceği ağır darbeyi görmüş ve ayakkabıların kapıda çıkarılması yönünde fikir geliştirmiş.
Önceki gün belediye mecli toplantısından sonra eve giden meclis üyeleri de ayakkabılarını çıkardıktan sonra başkanlarının kaldığı odaya ulaşmışlar.
Belki Kocaoğlu belki aileden bir başkası eve ziyarete gelenlerin listesini tutmuşlar. Böylece gelmeyenleri saptamışlar.
Bu listenin basın bölümü hayli ilginç.
Listenin baş sıralarında kardeş rolündeki Hasan Tahsin var. Ama Kocaoğlu’na muhalif yapıda olan hatta kendisine karşı aday adaylığını koyan isimler bile ziyareti atlamamış.
Tabii Kocaoğlu’na danışmanlık yapan gazeteciler yoğunlukla ziyarete gidenler arasında. Bir bölümü ise hemen hemen her gün uğruyorlar…
Bir de telefon edip geleceğini belirten ama sonra nedense uğramayanlar var. Sanırım yemek yapmak daha öncelikli olmuş.
Deniz Baykal’ın geçmiş olsun dileklerini Salihli’den getiren siyasetçiler de var listede.
Tabii Deniz Bey’in tek büyükşehir belediye başkanını 90 kilometre yolu bahane edip ziyaret etmemesi de zihinlerde ayrı bir soru işareti oluşturmuş durumda.
Bu arada hemen her gün Kocaoğlu hakkında sağda solda konuşan atıp tutanların ziyaret kuyruğunda olmaları da ilginç geldi bana.
O listeyi de yakında yayınlayacağım… İnsanlar biraz dik durmayı başarsalar iyi olacak.
NOT 1: Yenigün’ün CHP’nin kadrolu baston haberi çok iyiydi. Aday listeleri açıklandıktan sonra çok insana lazım olacak o baston. Kocaoğlu kaybetmesin onu.
NOT 2: Kocoğlu’nu ziyaret etmeyen biri olarak “yangında ilk atılacaklar” listesinde ilk sıralara yükseldiğimden eminim.
NOT 3: İzmir Büyükşehir Belediyesi çökmüş durumda. Bugün toplam iki haber geçtiler. Kendilerine önerim sıkıştıklarında, “Kocaoğlu bugün ziyaretçilerini pembe pijaması ile karşıladı” gibi haberleri yayına koyarlarsa bu sorunun altından kalkmış olurlar.
YENİGÜN 15 - 10 - 2008
Ekmek değil…
Süt de değil…
Etin olmasını zaten beklemeyin…
Bak su olabilir. Ama o da değil…
Bilemediniz…
İzmir’de son 1 haftada en çok tüketilen malzeme galoş…
Aranızda bilmeyen olabilir. Galoş hastane gibi steril ortamlara girerken ayakkabıların üzerine giyilen mavi renkli poşet…
İzmir Büyükşehir Belediyesi basın bürosu her gün ayağının yarı kırılması nedeniyle evine çekilen Kocaoğlu’nun resimlerini yayılıyor.
Kocaoğlu bir tarafta yatıyor, karşısında onlarca galoşlu adam…
Neyse ki Kocaoğlu kuruşunu hesaplayan biri olarak eşinin geliştirdiği bu metodun aile bütçesine vereceği ağır darbeyi görmüş ve ayakkabıların kapıda çıkarılması yönünde fikir geliştirmiş.
Önceki gün belediye mecli toplantısından sonra eve giden meclis üyeleri de ayakkabılarını çıkardıktan sonra başkanlarının kaldığı odaya ulaşmışlar.
Belki Kocaoğlu belki aileden bir başkası eve ziyarete gelenlerin listesini tutmuşlar. Böylece gelmeyenleri saptamışlar.
Bu listenin basın bölümü hayli ilginç.
Listenin baş sıralarında kardeş rolündeki Hasan Tahsin var. Ama Kocaoğlu’na muhalif yapıda olan hatta kendisine karşı aday adaylığını koyan isimler bile ziyareti atlamamış.
Tabii Kocaoğlu’na danışmanlık yapan gazeteciler yoğunlukla ziyarete gidenler arasında. Bir bölümü ise hemen hemen her gün uğruyorlar…
Bir de telefon edip geleceğini belirten ama sonra nedense uğramayanlar var. Sanırım yemek yapmak daha öncelikli olmuş.
Deniz Baykal’ın geçmiş olsun dileklerini Salihli’den getiren siyasetçiler de var listede.
Tabii Deniz Bey’in tek büyükşehir belediye başkanını 90 kilometre yolu bahane edip ziyaret etmemesi de zihinlerde ayrı bir soru işareti oluşturmuş durumda.
Bu arada hemen her gün Kocaoğlu hakkında sağda solda konuşan atıp tutanların ziyaret kuyruğunda olmaları da ilginç geldi bana.
O listeyi de yakında yayınlayacağım… İnsanlar biraz dik durmayı başarsalar iyi olacak.
NOT 1: Yenigün’ün CHP’nin kadrolu baston haberi çok iyiydi. Aday listeleri açıklandıktan sonra çok insana lazım olacak o baston. Kocaoğlu kaybetmesin onu.
NOT 2: Kocoğlu’nu ziyaret etmeyen biri olarak “yangında ilk atılacaklar” listesinde ilk sıralara yükseldiğimden eminim.
NOT 3: İzmir Büyükşehir Belediyesi çökmüş durumda. Bugün toplam iki haber geçtiler. Kendilerine önerim sıkıştıklarında, “Kocaoğlu bugün ziyaretçilerini pembe pijaması ile karşıladı” gibi haberleri yayına koyarlarsa bu sorunun altından kalkmış olurlar.
YENİGÜN 15 - 10 - 2008
Etiketler:
Yerel Siyaset
13 Ekim 2008 Pazartesi
Hip hop dansı
İzmir medyası Kocaoğlu’na olan desteğini sürdürüyor. Bu ilişkinin ne kadar derin olduğu önümüzdeki dönemde netleşecek tabii ki… Süreçte çok kişinin başının ağrıyacağı ise bir başka gerçek… Kocaoğlu’nun başı bu konuda ne kadar ağrır bilemem. Şimdi ayağının ağrısı ile uğraşıyor da…
Yeni siyaset yazarlarımız var bu arada. Bir de yazmayı başarsalar sorun kalmayacak ya. Ama bunun için arka plan lazım, bilgi birikim lazım, yılların deneyimi lazım, kalemi iyi kullanmak lazım, sağlam ilişki ağı lazım. Ama hepsinden önemlisi bu yapıyı yorumlayacak doğuştan gelen bir yeti lazım.
Bunlar olmaz ise maalesef sadece sütun işgali ile karşılaşıyoruz ki, işgalci sütuncuların ithal malı kereste olup olmadıklarını benim algılamam mümkün değil, alanıma girmiyor.
Hele CHP gibi hareketli bir zeminde yazı yazmak, karda beyaz takımla gezmeye, mutfakta yemek tatmaya benzemez.
İşte size hareketli bir zemin örneği ve bu zeminde hip hop dansı yapan Kocaoğlu’nun 4.5 yıllık geçmişi…
18 Şubat 2005: CHP İzmir İl Başkanlığı görevinde bulunurken, Genel Merkez kararıyla görevinden alınan CHP İzmir İl Başkanı Alaattin Yüksel, genel başkan gibi karşılandığı İzmir’de yaptığı konuşmada, Deniz Baykal’a yüklendi. CHP’de yeni yönetimin kurulması gerektiğini söyleyen Yüksel, "CHP’nin önceliği; CHP’yi bu beceriksiz yönetimden kurtarmaktır" dedi. Basın toplantısına, İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Konak Belediye Başkanı Muzaffer Tunçağ, Bornova Belediye Başkanı Sırrı Aydoğan, Disk Bölge Temsilcisi Azat Fazla ve Ahmet Sarışın katıldı.”
Kocaoğlu ise yaptığı açıklamada. “’Yüksel’in, yaşamı boyunca CHP’nin başarılı olması için çalışmıştır. İzmir’i hem genel hem de yerel seçimlerde birinci parti yapmıştır. İzmir’de, il başkanı olarak efsane olmuş arkadaşımızın görevden alınması doğru değildir. Böyle başarılı ve kıymetli insanlar bu şekilde görevden alındığı müddetçe, CHP içinde kurultay sonrasında hepimizin sağlamak istediği dirlik, beraberlik ve iç çekişmelerden sıyrılıp iktidara yürüme arzusu ile çalışmalarımız güç kaybedecektir...”
20 Şubat 2005 - Kocaoğlu’nun kurultay öncesi İzmir’e gelen Genel Başkan Deniz Baykal’ı karşılamadığını ancak, il başkanlığı görevinden alınan Alaattin Yüksel’i havaalanına karşılamaya gittiğini belirten Bulgun, şöyle açıklamayı yaptı: "CHP’liler parti tüzüğüne ve ilkelerine göre hareket etmeli. Baykal’ı karşılamayan Kocaoğlu’nun Yüksel’i karşılamaya gitmesi hoş bir hareket değil. Yüksel’in görevden alınmasına ilişkin açıklama yapmasını da doğru bulmuyorum."
19 Ocak 2007: İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı CHP’li Aziz Kocaoğlu, İzmir Milletvekili Muharrem Toprak ve 48 CHP’li meclis üyesinin, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın ‘Gitmeyin’ talimatına karşın, 223 kişilik kafileyle Tayland gezisine gitmesi, partiyi karıştırdı.
Kocaoğlu’nun, Genel Merkez tarafından son 20 gündür geziyle ilgili uyarıldığı ortaya çıkarken, Baykal’ın son gün talimatına karşın 50 CHP’li, parti disiplin cezalarını göze alarak geziye gitti
07 Ekim 2007 : “Bugün bu faktörleri kafamda netleştirdim. Rahmetli Başkanımız Ahmet Piriştina’nın ardından Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini hangi ahlaki ve siyasi gerekçelerle kabul ettiysem; bugün de aynı gerekçelerle İzmir Büyükşehir Belediyesi bayrağını, Sayın Genel Başkanımızın da uygun görmesi koşuluyla, Cumhuriyet Halk Partisi’nin şemsiyesi altında daha yukarılara taşımak istiyorum.”
CHP Genel Başkanı bu çerçevede Kocaoğlu’na nasıl güvensin?
Siz hiç seçildiği takdirde sizden kolay kopabilecek, gel gitleri yüksek birini Türkiye siyasetine ve CHP’ye açılım sağlayabilecek bir kenti teslim eder misiniz?
NOT: CHP’de hamur kardığımı ve iyi bir fırıncı olduğumu iddia eden Ümit Yaldız’ın politika muhabiri ve köşe yazarı olmasına destek veren biri olarak şu soruma da yanıt vereceğini tahmin ediyorum: “Ben fırıncı isem herkesin okuduğu ünlü klasik roman “Fırıncının Kızı”ndaki kız rolünü kim oynuyor acaba?”
YENİGÜN 13 - 10 - 2008
Yeni siyaset yazarlarımız var bu arada. Bir de yazmayı başarsalar sorun kalmayacak ya. Ama bunun için arka plan lazım, bilgi birikim lazım, yılların deneyimi lazım, kalemi iyi kullanmak lazım, sağlam ilişki ağı lazım. Ama hepsinden önemlisi bu yapıyı yorumlayacak doğuştan gelen bir yeti lazım.
Bunlar olmaz ise maalesef sadece sütun işgali ile karşılaşıyoruz ki, işgalci sütuncuların ithal malı kereste olup olmadıklarını benim algılamam mümkün değil, alanıma girmiyor.
Hele CHP gibi hareketli bir zeminde yazı yazmak, karda beyaz takımla gezmeye, mutfakta yemek tatmaya benzemez.
İşte size hareketli bir zemin örneği ve bu zeminde hip hop dansı yapan Kocaoğlu’nun 4.5 yıllık geçmişi…
18 Şubat 2005: CHP İzmir İl Başkanlığı görevinde bulunurken, Genel Merkez kararıyla görevinden alınan CHP İzmir İl Başkanı Alaattin Yüksel, genel başkan gibi karşılandığı İzmir’de yaptığı konuşmada, Deniz Baykal’a yüklendi. CHP’de yeni yönetimin kurulması gerektiğini söyleyen Yüksel, "CHP’nin önceliği; CHP’yi bu beceriksiz yönetimden kurtarmaktır" dedi. Basın toplantısına, İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Konak Belediye Başkanı Muzaffer Tunçağ, Bornova Belediye Başkanı Sırrı Aydoğan, Disk Bölge Temsilcisi Azat Fazla ve Ahmet Sarışın katıldı.”
Kocaoğlu ise yaptığı açıklamada. “’Yüksel’in, yaşamı boyunca CHP’nin başarılı olması için çalışmıştır. İzmir’i hem genel hem de yerel seçimlerde birinci parti yapmıştır. İzmir’de, il başkanı olarak efsane olmuş arkadaşımızın görevden alınması doğru değildir. Böyle başarılı ve kıymetli insanlar bu şekilde görevden alındığı müddetçe, CHP içinde kurultay sonrasında hepimizin sağlamak istediği dirlik, beraberlik ve iç çekişmelerden sıyrılıp iktidara yürüme arzusu ile çalışmalarımız güç kaybedecektir...”
20 Şubat 2005 - Kocaoğlu’nun kurultay öncesi İzmir’e gelen Genel Başkan Deniz Baykal’ı karşılamadığını ancak, il başkanlığı görevinden alınan Alaattin Yüksel’i havaalanına karşılamaya gittiğini belirten Bulgun, şöyle açıklamayı yaptı: "CHP’liler parti tüzüğüne ve ilkelerine göre hareket etmeli. Baykal’ı karşılamayan Kocaoğlu’nun Yüksel’i karşılamaya gitmesi hoş bir hareket değil. Yüksel’in görevden alınmasına ilişkin açıklama yapmasını da doğru bulmuyorum."
19 Ocak 2007: İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı CHP’li Aziz Kocaoğlu, İzmir Milletvekili Muharrem Toprak ve 48 CHP’li meclis üyesinin, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın ‘Gitmeyin’ talimatına karşın, 223 kişilik kafileyle Tayland gezisine gitmesi, partiyi karıştırdı.
Kocaoğlu’nun, Genel Merkez tarafından son 20 gündür geziyle ilgili uyarıldığı ortaya çıkarken, Baykal’ın son gün talimatına karşın 50 CHP’li, parti disiplin cezalarını göze alarak geziye gitti
07 Ekim 2007 : “Bugün bu faktörleri kafamda netleştirdim. Rahmetli Başkanımız Ahmet Piriştina’nın ardından Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini hangi ahlaki ve siyasi gerekçelerle kabul ettiysem; bugün de aynı gerekçelerle İzmir Büyükşehir Belediyesi bayrağını, Sayın Genel Başkanımızın da uygun görmesi koşuluyla, Cumhuriyet Halk Partisi’nin şemsiyesi altında daha yukarılara taşımak istiyorum.”
CHP Genel Başkanı bu çerçevede Kocaoğlu’na nasıl güvensin?
Siz hiç seçildiği takdirde sizden kolay kopabilecek, gel gitleri yüksek birini Türkiye siyasetine ve CHP’ye açılım sağlayabilecek bir kenti teslim eder misiniz?
NOT: CHP’de hamur kardığımı ve iyi bir fırıncı olduğumu iddia eden Ümit Yaldız’ın politika muhabiri ve köşe yazarı olmasına destek veren biri olarak şu soruma da yanıt vereceğini tahmin ediyorum: “Ben fırıncı isem herkesin okuduğu ünlü klasik roman “Fırıncının Kızı”ndaki kız rolünü kim oynuyor acaba?”
YENİGÜN 13 - 10 - 2008
Etiketler:
Yerel Siyaset
10 Ekim 2008 Cuma
Ah Azize vah Azize
Eskiden böyle bir şarkı vardı. Rebetiko kökenli bu parça son günlerde dilime dolandı. Nedenini anlamakta zorlanıyorum. Bu sütunun okuyucuları benden daha akıllıdır. Bu çerçevede bir de Güzin bulursam önümüzdeki 3.5 ay süresince sıfat sorununu çözmüş olacağım.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun başına gelen elim kaza nedeniyle kendisine bu sütundan geçmiş olsun dileğinde bulunuyorum. Sadece anlamadığım şey bu kadar siyasi gürültü arasında Kaz Dağları’nda ne aradığı idi...
Kocaoğlu danışmanlarından birini yolda gördüm ve “geçmiş olsun” dileğinde bulundum. “Darısı senin başına” yanıtı ile karşılaştım. Tabii ki her genç kızın başına gelebilir vakalar bunlar. Ama ben şu sıralar “outdoor” aktiviteleri yerine “indoor” aktivitelerini tercih ediyorum. Ayak kırma riskim daha düşük sanırım.
Buradan bir kez daha “geçmiş olsun” dileğimi yineliyorum. Tabii ki bölgedeki son sel felaketlerini de dikkate aldığımızda kendisinin ne kadar şanslı olduğunu bir kez daha belirtmek isterim. Zaten son 5 yılda yaşadıklarımıza baktığımızda Kocaoğlu’ndaki şansın paçalarından aktığını bile görebiliriz.
Hasan Tahsin benim hakkımda sanırım bugünlerde bir yazı kaleme alacakmış. Özellikle Kocaoğlu”nun danışmanları ile yaptığım sohbet kendisini çok etkilemiş. Önceden planlanmamış bir toplantıydı. Benim için de yararlıydı. Hasan’ın bu sohbetin altında buzağı aramak isteyeceğini biliyorum.
Sohbet sırasında bir kişinin toplantı ile ilgili kendisine e-mail göndermiş olması iki noktanın altını çizmemi gerektirdi. 1 – Hasan Tahsin’in büyükşehir istihbarat ağı gerçekten kuvvetli. 2 – Gelen bilgiyi doğru analiz etmeyi başarsa zaten sorun kalmayacak.
Yavuz Özmakas’ın Hrisosthomos üzerine kaleme aldığı kitaba önsöz yazmam birilerini fena halde üzmüş. Tabii ki konu Hrisosthomos, yayınevi Şenocak, yazar Yavuz Özmakas önsözcü ben. Birileri bu denklemden nasıl bir sonuç çıkaracak merak ediyorum.
CHP’nin pazar günü yapılacak olan il danışma kurulu toplantısı ertelendi. Bu kadar gürültünün üzerine toplantı yapılsaydı, çıkacak kavgada birkaç zayiat verilmesi olasılığı gerçekten çok yüksekti. Gerçi birileri kendi kendine zayiat vermeyi başarıyor ya...
Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun aday adayı açıklamasından sonra ilçe belediye başkanları da bazı demeçler vermeye başladı. Fakat açıkça söylüyorum bazılarını anlamakta zorlandım. Bugünlerde kimin eli kimin cebinde hiç belli değil anlaşılan.
Son bir haftada yazılanlar çizilenleri dikkate aldığımda Kocaoğlu – medya ilişkilerini de çözümleme şansım oluyor. Sanırım medya önümüzdeki günlerde daha da netleşecek ve taşlar bir bir dökülmeye başlayacak.
Bir geçmiş olsun da Macit Sefiloğlu’na... İki gün önce bir günlük küçük bir operasyon geçiren Macit Sefiloğlu’na geçmiş olsun derken, son günlerde kestirme furyasının sürdüğü İzmir’de neresini kestirdiği konusunda bazı çelişkili bilgiler aldığımı da belirtmek isterim
YENİGÜN 10 - 10 - 2008
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun başına gelen elim kaza nedeniyle kendisine bu sütundan geçmiş olsun dileğinde bulunuyorum. Sadece anlamadığım şey bu kadar siyasi gürültü arasında Kaz Dağları’nda ne aradığı idi...
Kocaoğlu danışmanlarından birini yolda gördüm ve “geçmiş olsun” dileğinde bulundum. “Darısı senin başına” yanıtı ile karşılaştım. Tabii ki her genç kızın başına gelebilir vakalar bunlar. Ama ben şu sıralar “outdoor” aktiviteleri yerine “indoor” aktivitelerini tercih ediyorum. Ayak kırma riskim daha düşük sanırım.
Buradan bir kez daha “geçmiş olsun” dileğimi yineliyorum. Tabii ki bölgedeki son sel felaketlerini de dikkate aldığımızda kendisinin ne kadar şanslı olduğunu bir kez daha belirtmek isterim. Zaten son 5 yılda yaşadıklarımıza baktığımızda Kocaoğlu’ndaki şansın paçalarından aktığını bile görebiliriz.
Hasan Tahsin benim hakkımda sanırım bugünlerde bir yazı kaleme alacakmış. Özellikle Kocaoğlu”nun danışmanları ile yaptığım sohbet kendisini çok etkilemiş. Önceden planlanmamış bir toplantıydı. Benim için de yararlıydı. Hasan’ın bu sohbetin altında buzağı aramak isteyeceğini biliyorum.
Sohbet sırasında bir kişinin toplantı ile ilgili kendisine e-mail göndermiş olması iki noktanın altını çizmemi gerektirdi. 1 – Hasan Tahsin’in büyükşehir istihbarat ağı gerçekten kuvvetli. 2 – Gelen bilgiyi doğru analiz etmeyi başarsa zaten sorun kalmayacak.
Yavuz Özmakas’ın Hrisosthomos üzerine kaleme aldığı kitaba önsöz yazmam birilerini fena halde üzmüş. Tabii ki konu Hrisosthomos, yayınevi Şenocak, yazar Yavuz Özmakas önsözcü ben. Birileri bu denklemden nasıl bir sonuç çıkaracak merak ediyorum.
CHP’nin pazar günü yapılacak olan il danışma kurulu toplantısı ertelendi. Bu kadar gürültünün üzerine toplantı yapılsaydı, çıkacak kavgada birkaç zayiat verilmesi olasılığı gerçekten çok yüksekti. Gerçi birileri kendi kendine zayiat vermeyi başarıyor ya...
Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun aday adayı açıklamasından sonra ilçe belediye başkanları da bazı demeçler vermeye başladı. Fakat açıkça söylüyorum bazılarını anlamakta zorlandım. Bugünlerde kimin eli kimin cebinde hiç belli değil anlaşılan.
Son bir haftada yazılanlar çizilenleri dikkate aldığımda Kocaoğlu – medya ilişkilerini de çözümleme şansım oluyor. Sanırım medya önümüzdeki günlerde daha da netleşecek ve taşlar bir bir dökülmeye başlayacak.
Bir geçmiş olsun da Macit Sefiloğlu’na... İki gün önce bir günlük küçük bir operasyon geçiren Macit Sefiloğlu’na geçmiş olsun derken, son günlerde kestirme furyasının sürdüğü İzmir’de neresini kestirdiği konusunda bazı çelişkili bilgiler aldığımı da belirtmek isterim
YENİGÜN 10 - 10 - 2008
Etiketler:
Yerel Siyaset
8 Ekim 2008 Çarşamba
Baykal’ın tavrı
Televizyonun başına oturdum, Deniz Baykal’ın Grup toplantısını dinlemek için… Beklentim CHP Genel Başkanı’nın İzmir konusunda yapacağı önemli açıklamaydı.
Ne diyecekti Baykal?
“İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Aziz Kocaoğlu’nun 2.5 milyonluk İzmir’de dün açıkladığı gibi bir sonraki dönem adayımız yine Kocaoğlu’dur” diyecekti.
Bekledim, bekledim, bekledim… Deniz Baykal her konuda konuştu, konuştu, konuştu… Biraz daha uzatsaydı Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş’ın geçen hafta düştükleri duruma bile değinecekti.
Ama ne çare…
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu hakkında tek bir söz söylemedi Baykal.
Bunu iki şekilde yorumlayabiliriz.
1 – Deniz Baykal önünde secdeye gelen Kocaoğlu’nu korumak, İzmir’de kendisini parçalamaya kararlı gazeteci güruhundan uzaklaştırmak için bu konuya değinmedi. Kendisini çok sevdiğini her toplantıda dile getiren Baykal’ın bu alicenap yaklaşımı son derece önemliydi.
2 – Deniz Baykal şaşkınmış. “Kim, adaylığını mı açıklamış, ne zaman, nerede, bizim niçin haberimiz yok. Nasıl yani. Atina’ya belediye başkanı mı oluyormuş. Papandreu ile görüşmüş mü?” şeklinde kısa ve mantıklı sorular sorduktan sonra devam etmiş: “Bu ülkede ve bu partide demokrasi var. Herkes istediği yere aday olma hakkına sahiptir. Tabii zamanı gelince yetkili kurullarımız aday adaylarını değerlendirecek, İzmir için en doğru isim ile devam etme kararı alacaktır.”
Kocaoğlu’nun yaptığı açıklamanın sarayı karıştırdığı açık. Bazı bürokratların ceplerinde istifa mektupları olduğu halde koridorlarda dolaştıkları gelen haberler arasında.
Neden mi?
Kaleme alınan açıklama ile basına internet ortamından aktarılan açıklama arasında farklılıklar bulunması. Kim ne zaman değiştirdi, kim neyi ekledi, kim neyi çıkardı? Sanırım Aziz Kocaoğlu bu bilgiden bizi mahrum bırakmayacaktır.
İl Başkanı Kemal Karataş’ın da bugün yaptığı açıklamaların ciddi değerlendirilmesi gerekiyor. Karataş’ın Deniz Baykal’ın İzmir’deki birinci temsilcisi olduğu unutulmamalı. Karataş bir şey diyor ise mutlaka genel merkezin bu deyişte bir parmağı vardır.
Bir not da Aziz Kocaoğlu’na… Gazetenin dünkü manşetinde Kocaoğlu aday adayı tanımlaması kullanılmış. Sabah saatlerinde gazeteyi arayan Kocaoğlu, “Benim basına geçtiğim metinde böyle bir tanımlama yok, tekrar bakın” demiş.
Ben tekrar baktım. Orada net biçimde aday adaylığı tanımlaması var. Ama tanımlama bu cümlelerle yapılmamış. Kocaoğlu kendi metninde yerden yere vurduğu isimleri de açıklamamış. Ama herkes bu isimlerin kimler olduğunu biliyor. Zaten metinde de bu zorlama söz konusu.
Biz bu metni Kocaoğlu’nun aday adaylığı şeklinde yorumladık.
Kocaoğlu bu metni “Ben adayım” şeklinde yorumluyorsa bu yorum sadece kendisine ve kendisi ile birlikte hareket eden medya mensuplarına aittir.
İkinci not da Kocaoğlu’na… Sağdan soldan eleştiri yazan gazetecilerin gazına kesinlikle gelmeyin. Bakın şimdi de sizi aday adayı konumuna düşürmeye çalışıyorlar. Bu abur cuburlara kesinlikle aldanmayın.
Gerekirse önümüzdeki hafta bir basın açıklaması daha yapın Ve aday adaylığınızı iyice netleştirin.
YENİGÜN 08 - 10 - 2008
Ne diyecekti Baykal?
“İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Aziz Kocaoğlu’nun 2.5 milyonluk İzmir’de dün açıkladığı gibi bir sonraki dönem adayımız yine Kocaoğlu’dur” diyecekti.
Bekledim, bekledim, bekledim… Deniz Baykal her konuda konuştu, konuştu, konuştu… Biraz daha uzatsaydı Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş’ın geçen hafta düştükleri duruma bile değinecekti.
Ama ne çare…
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu hakkında tek bir söz söylemedi Baykal.
Bunu iki şekilde yorumlayabiliriz.
1 – Deniz Baykal önünde secdeye gelen Kocaoğlu’nu korumak, İzmir’de kendisini parçalamaya kararlı gazeteci güruhundan uzaklaştırmak için bu konuya değinmedi. Kendisini çok sevdiğini her toplantıda dile getiren Baykal’ın bu alicenap yaklaşımı son derece önemliydi.
2 – Deniz Baykal şaşkınmış. “Kim, adaylığını mı açıklamış, ne zaman, nerede, bizim niçin haberimiz yok. Nasıl yani. Atina’ya belediye başkanı mı oluyormuş. Papandreu ile görüşmüş mü?” şeklinde kısa ve mantıklı sorular sorduktan sonra devam etmiş: “Bu ülkede ve bu partide demokrasi var. Herkes istediği yere aday olma hakkına sahiptir. Tabii zamanı gelince yetkili kurullarımız aday adaylarını değerlendirecek, İzmir için en doğru isim ile devam etme kararı alacaktır.”
Kocaoğlu’nun yaptığı açıklamanın sarayı karıştırdığı açık. Bazı bürokratların ceplerinde istifa mektupları olduğu halde koridorlarda dolaştıkları gelen haberler arasında.
Neden mi?
Kaleme alınan açıklama ile basına internet ortamından aktarılan açıklama arasında farklılıklar bulunması. Kim ne zaman değiştirdi, kim neyi ekledi, kim neyi çıkardı? Sanırım Aziz Kocaoğlu bu bilgiden bizi mahrum bırakmayacaktır.
İl Başkanı Kemal Karataş’ın da bugün yaptığı açıklamaların ciddi değerlendirilmesi gerekiyor. Karataş’ın Deniz Baykal’ın İzmir’deki birinci temsilcisi olduğu unutulmamalı. Karataş bir şey diyor ise mutlaka genel merkezin bu deyişte bir parmağı vardır.
Bir not da Aziz Kocaoğlu’na… Gazetenin dünkü manşetinde Kocaoğlu aday adayı tanımlaması kullanılmış. Sabah saatlerinde gazeteyi arayan Kocaoğlu, “Benim basına geçtiğim metinde böyle bir tanımlama yok, tekrar bakın” demiş.
Ben tekrar baktım. Orada net biçimde aday adaylığı tanımlaması var. Ama tanımlama bu cümlelerle yapılmamış. Kocaoğlu kendi metninde yerden yere vurduğu isimleri de açıklamamış. Ama herkes bu isimlerin kimler olduğunu biliyor. Zaten metinde de bu zorlama söz konusu.
Biz bu metni Kocaoğlu’nun aday adaylığı şeklinde yorumladık.
Kocaoğlu bu metni “Ben adayım” şeklinde yorumluyorsa bu yorum sadece kendisine ve kendisi ile birlikte hareket eden medya mensuplarına aittir.
İkinci not da Kocaoğlu’na… Sağdan soldan eleştiri yazan gazetecilerin gazına kesinlikle gelmeyin. Bakın şimdi de sizi aday adayı konumuna düşürmeye çalışıyorlar. Bu abur cuburlara kesinlikle aldanmayın.
Gerekirse önümüzdeki hafta bir basın açıklaması daha yapın Ve aday adaylığınızı iyice netleştirin.
YENİGÜN 08 - 10 - 2008
Etiketler:
Yerel Siyaset
7 Ekim 2008 Salı
Kocaoğlu’nun açıklaması
Basın toplantısından vazgeçen ya da vazgeçirilen Kocaoğlu dün sabah basına geçtiği açıklamada aday adayı bile demeyerek kafalarda yepyeni soru işaretleri yarattı.
Baykal’dan transit vize talebinde bulunan Kocaoğlu’nun, bana gelen otobiyografik açıklamasını şöyle okuyabiliriz:
“Sayın İzmirliler,
Bugüne kadar size verdiğim sözleri yerine getirmeyen, metroyu bitiremeyen, arsenikli su konusunu kamuoyundan saklayan, Piriştina döneminden kalan tüm projelerini engellemeye çalışan, kent ormanı projesini bile bir takım baskılar sonucu bitiren, EXPO’yu kaçıran, büyükşehir ekibini tuzla buz eden, televizyon programlarında iki kelimeyi bir araya getirme konusunda zorlanan, yanlış medya ilişkileri konusunda doktora yapan biri olarak, CHP bayrağını bir üst noktaya taşımak için Genel Başkan Deniz Baykal, Genel Sekreter Önder Sav ve dahi tüm genel merkez yöneticilerine internet ortamından sesleniyorum. Aslında bu seslenişi bir basın toplantısı şeklinde yapmak isterdim. Maalesef İzmir medyasına sızmış bazı abur cuburlardan dolayı açıklamamı internete çektim. Ben bir dönem daha ………..!!!!!
Sayın İzmirliler,
Bu açıklamam sonrası yazılacak yorumlara aldanmayın. Onlar bu kenti yamuk hale getirmeye çalışıyorlar. Ben ise düzeltmeye çalışıyorum. Yukarıdaki meziyetlere sahip bir belediye başkanı olarak sizi ne kadar sevdiğimi bir kez daha bu satırları kaleme alan yazarın üzerinden söylemek istiyorum. CHP bayrağını daha ileri taşıyacağımı saygılarımla belirtmek isterim. Bir dakika, CHP neredeydi, il binası taşındı mı? Konak ilçede mi taşındı? Nereye ya!!! Neden ben bilmiyorum bunu. Alaattin il başkanı değil mi? Kim, Kemal Karataş mı il başkanı? O da kim?
Sayın İzmirliler,
Biliyorsunuz genel başkan İzmir’e geldiği zaman hep beraber oluruz. Genel başkanım beni sever. Genel sekreterim ile de bir sorunum yoktur. Herkes ile iyi geçinmekteyim. İzmir örgütü de beni çok sever. Hep arkamdadır. O kadar adam aldım işe ama bazılarına hala yaranamadım. Olsun, yarın hepsini atarım gerekirse.
Sayın İzmirliler,
Çok konuşmak istemiyorum. İşim gücüm var benim, çalışıyorum. Daha okuyacağım 1341 dosya var. Büyükşehir bürokratlarına güvenmediğim için tüm dosyaları da okuyorum. Sırf sizin için. Bir dakika… Genel Sekreter Yardımcım Urla’ya gidecekmiş. Onun araba fişini imzalıyorum. Nerede kalmıştık. İşte durum böyle…
Sayın İzmirliler,
Sözlerime nihayet verirken bizzat ben bir kez daha genel başkanımı çok sevdiğimin altını bir kez daha çizmek istiyorum. Çizmek fiilinin aktif, çizilmek fiilinin ise pasif olduğunu gayet iyi biliyorum. Araya bu tür açıklamalar koyan yazarı da bizzat kınıyorum. Baykal’a karşı bir zamanlar yönelttiğim olumsuz tespitler için şimdi başımı taşlara vuruyorum.
Sayın İzmirliler,
Son bir kez daha yinelemek istiyorum, Sayın genel başkanım biricik siyasi arkadaşım ve dahi siyasi büyüğüm Deniz Baykal’ı çok seviyorum…
NOT 1: Hasan Tahsin’in bu açıklamayı nasıl yorumlayacağını şiddetle merak ediyorum.
NOT 2: Kocaoğlu açıklaması sırasında İstanbul’a kaçan bu nedenle yazı yazmayan Ümit Yaldız’ın bu seyahati planlarken açıklamanın yapılacağı günden haberi mi vardı yoksa.
YENİGÜN 07 - 10 - 2008
Baykal’dan transit vize talebinde bulunan Kocaoğlu’nun, bana gelen otobiyografik açıklamasını şöyle okuyabiliriz:
“Sayın İzmirliler,
Bugüne kadar size verdiğim sözleri yerine getirmeyen, metroyu bitiremeyen, arsenikli su konusunu kamuoyundan saklayan, Piriştina döneminden kalan tüm projelerini engellemeye çalışan, kent ormanı projesini bile bir takım baskılar sonucu bitiren, EXPO’yu kaçıran, büyükşehir ekibini tuzla buz eden, televizyon programlarında iki kelimeyi bir araya getirme konusunda zorlanan, yanlış medya ilişkileri konusunda doktora yapan biri olarak, CHP bayrağını bir üst noktaya taşımak için Genel Başkan Deniz Baykal, Genel Sekreter Önder Sav ve dahi tüm genel merkez yöneticilerine internet ortamından sesleniyorum. Aslında bu seslenişi bir basın toplantısı şeklinde yapmak isterdim. Maalesef İzmir medyasına sızmış bazı abur cuburlardan dolayı açıklamamı internete çektim. Ben bir dönem daha ………..!!!!!
Sayın İzmirliler,
Bu açıklamam sonrası yazılacak yorumlara aldanmayın. Onlar bu kenti yamuk hale getirmeye çalışıyorlar. Ben ise düzeltmeye çalışıyorum. Yukarıdaki meziyetlere sahip bir belediye başkanı olarak sizi ne kadar sevdiğimi bir kez daha bu satırları kaleme alan yazarın üzerinden söylemek istiyorum. CHP bayrağını daha ileri taşıyacağımı saygılarımla belirtmek isterim. Bir dakika, CHP neredeydi, il binası taşındı mı? Konak ilçede mi taşındı? Nereye ya!!! Neden ben bilmiyorum bunu. Alaattin il başkanı değil mi? Kim, Kemal Karataş mı il başkanı? O da kim?
Sayın İzmirliler,
Biliyorsunuz genel başkan İzmir’e geldiği zaman hep beraber oluruz. Genel başkanım beni sever. Genel sekreterim ile de bir sorunum yoktur. Herkes ile iyi geçinmekteyim. İzmir örgütü de beni çok sever. Hep arkamdadır. O kadar adam aldım işe ama bazılarına hala yaranamadım. Olsun, yarın hepsini atarım gerekirse.
Sayın İzmirliler,
Çok konuşmak istemiyorum. İşim gücüm var benim, çalışıyorum. Daha okuyacağım 1341 dosya var. Büyükşehir bürokratlarına güvenmediğim için tüm dosyaları da okuyorum. Sırf sizin için. Bir dakika… Genel Sekreter Yardımcım Urla’ya gidecekmiş. Onun araba fişini imzalıyorum. Nerede kalmıştık. İşte durum böyle…
Sayın İzmirliler,
Sözlerime nihayet verirken bizzat ben bir kez daha genel başkanımı çok sevdiğimin altını bir kez daha çizmek istiyorum. Çizmek fiilinin aktif, çizilmek fiilinin ise pasif olduğunu gayet iyi biliyorum. Araya bu tür açıklamalar koyan yazarı da bizzat kınıyorum. Baykal’a karşı bir zamanlar yönelttiğim olumsuz tespitler için şimdi başımı taşlara vuruyorum.
Sayın İzmirliler,
Son bir kez daha yinelemek istiyorum, Sayın genel başkanım biricik siyasi arkadaşım ve dahi siyasi büyüğüm Deniz Baykal’ı çok seviyorum…
NOT 1: Hasan Tahsin’in bu açıklamayı nasıl yorumlayacağını şiddetle merak ediyorum.
NOT 2: Kocaoğlu açıklaması sırasında İstanbul’a kaçan bu nedenle yazı yazmayan Ümit Yaldız’ın bu seyahati planlarken açıklamanın yapılacağı günden haberi mi vardı yoksa.
YENİGÜN 07 - 10 - 2008
Etiketler:
Yerel Siyaset
6 Ekim 2008 Pazartesi
Olasılıklar
Yazıyı kaleme aldığım 05 Ekim 2008 tarihi 16.41 saati bazında Aziz Kocaoğlu’nun Salı günü yapmayı planladığı “büyük açıklama” konusunda büyükşehirden henüz bir haber çıkmamıştı. İki gün sonra kullanılması istenen haberlere “ambargoludur, bir sonraki gün kullanın” ibaresi düşen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın kentin ve tabii CHP’nin önümüzdeki 5 yılını ciddi şekilde ilgilendirecek böyle bir açıklama için son günü beklemesi ilginç…
Son dakikaya kadar beklenmesinin bazı nedenleri olabilir.
1 – Yapılacak açıklamanın içeriği
A – Aday mı?
a – Vize alındı mı?
b – Vize kuyruğunda mı bekleniyor
c – Vize verilmeme olasılığı var mı?
d – Vizeciler dükkanı kapattılar mı?
B – Aday adayı mı?
a – Vizeye ihtiyaç var mı?
b – Transit vize geçerli mi?
C – Aday değil mi?
a – Böyle bir toplantıya ihtiyaç var mı?
b – Yeni parti arayışları söz konusu mu?
c – Kime destek verilecek?
2 – Toplantının şekli:
A – Basın açıklaması mı?
a – Bu kadar önemli bir konuda kuru açıklama yeterli mi?
b – Kendini bilmez bazı gazetecilerin daha sonraki yanıtı olmayan sorularından nasıl korunulacak?
B – Basın toplantısı mı?
a – Bir sürü soru ile uğraşılacak
b – Toplantı sırasında Ankara’dan gelebilecek ters bir açıklama karşısında ne yapılacak?
3 – Ankara’nın tavrı
A – Olumlu
a – İmkansız
b – Belki
B – Olumsuz
a – Kesinlikle
b – Belki
4 – İzmir örgütünün tavrı
A – Olumlu
a – Güldürmeyin insanı
b – Tavır bile sergilemeye gerek görmezler
B – Olumsuz
a – İlk kez doğru tahmin
b – Bana ne
NOT 1: Cumartesi günü İzmir’de yayınlanan bir gazete tüm kente birileri tarafından dağıtıldı. Gazetenin manşeti Kocaoğlu’nun Ankara’dan başkanlık için vize aldığı şeklindeydi. Orta sayfalarda da Büyükşehir’in nasıl çalıştığı anlatılıyordu. Herkes beklerken ve genel merkezin duruşu konusunda bilgi almaya çalışırken bir yerel gazetenin herkesi atlatması beni şaşkına çevirdi. Ancak aynı gazetenin Kocaoğlu’nun atanmasında önemli isimlerden biri olan Genel Sekreter Yardımcısı İstanbul milletvekili Mehmet Sevigen ismini bile yanlış yazması düşündürücüydü.
NOT 2 : Hasan Tahsin cumartesi günkü yazısında Kocaoğlu’na destek veren 16 akil adamın bir toplantı düzenlediğini yazmış. Ancak bu isimleri benim açıklamamı istemiş. Hasan Tahsin bir köşe yazarı ise bu isimleri kendi açıklamalı. Böylece hayatında ilk kez doğrudan hedef belirler. Kocaoğlu’nun sorun yaratan danışmanlarının isimlerini bile 2 ay sonra açıkladı. Üstelik Kocaoğlu 16 kişiye kaldıysa durum zaten vahim.
YENİGÜN 06 - 10 - 2008
Son dakikaya kadar beklenmesinin bazı nedenleri olabilir.
1 – Yapılacak açıklamanın içeriği
A – Aday mı?
a – Vize alındı mı?
b – Vize kuyruğunda mı bekleniyor
c – Vize verilmeme olasılığı var mı?
d – Vizeciler dükkanı kapattılar mı?
B – Aday adayı mı?
a – Vizeye ihtiyaç var mı?
b – Transit vize geçerli mi?
C – Aday değil mi?
a – Böyle bir toplantıya ihtiyaç var mı?
b – Yeni parti arayışları söz konusu mu?
c – Kime destek verilecek?
2 – Toplantının şekli:
A – Basın açıklaması mı?
a – Bu kadar önemli bir konuda kuru açıklama yeterli mi?
b – Kendini bilmez bazı gazetecilerin daha sonraki yanıtı olmayan sorularından nasıl korunulacak?
B – Basın toplantısı mı?
a – Bir sürü soru ile uğraşılacak
b – Toplantı sırasında Ankara’dan gelebilecek ters bir açıklama karşısında ne yapılacak?
3 – Ankara’nın tavrı
A – Olumlu
a – İmkansız
b – Belki
B – Olumsuz
a – Kesinlikle
b – Belki
4 – İzmir örgütünün tavrı
A – Olumlu
a – Güldürmeyin insanı
b – Tavır bile sergilemeye gerek görmezler
B – Olumsuz
a – İlk kez doğru tahmin
b – Bana ne
NOT 1: Cumartesi günü İzmir’de yayınlanan bir gazete tüm kente birileri tarafından dağıtıldı. Gazetenin manşeti Kocaoğlu’nun Ankara’dan başkanlık için vize aldığı şeklindeydi. Orta sayfalarda da Büyükşehir’in nasıl çalıştığı anlatılıyordu. Herkes beklerken ve genel merkezin duruşu konusunda bilgi almaya çalışırken bir yerel gazetenin herkesi atlatması beni şaşkına çevirdi. Ancak aynı gazetenin Kocaoğlu’nun atanmasında önemli isimlerden biri olan Genel Sekreter Yardımcısı İstanbul milletvekili Mehmet Sevigen ismini bile yanlış yazması düşündürücüydü.
NOT 2 : Hasan Tahsin cumartesi günkü yazısında Kocaoğlu’na destek veren 16 akil adamın bir toplantı düzenlediğini yazmış. Ancak bu isimleri benim açıklamamı istemiş. Hasan Tahsin bir köşe yazarı ise bu isimleri kendi açıklamalı. Böylece hayatında ilk kez doğrudan hedef belirler. Kocaoğlu’nun sorun yaratan danışmanlarının isimlerini bile 2 ay sonra açıkladı. Üstelik Kocaoğlu 16 kişiye kaldıysa durum zaten vahim.
YENİGÜN 06 - 10 - 2008
Etiketler:
Yerel Siyaset
3 Ekim 2008 Cuma
Herkes merak içinde
Herkes İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun İzmirlilerin bayram telaşı nedeniyle bayram sonrasına bıraktığı, ancak net bir tarih vermediği adaylık, aday adaylığı, aday adaylığına adaylık, aday adaylığının kamuoyunda netleştirilmesi vs. şeklindeki açıklamasına kilitlendi. Bu kadar kavram kargaşası yaratmayı başaran Kocaoğlu, bayram öncesi en azından biz garip kullarına biraz ipucu verseydi fena mı olurdu? İşin ilginci CHP Genel Merkezi de şaşkın.
Siyasi ritüellerin alaşağı edildiği konusunda da hemfikir genel merkez. Genel kanı şu:
“Bir büyükşehir belediye başkanı zaten adaydır. Aday adayları arasında bile değildir. Her zaman ayrı değerlendirilir. Bu sadece CHP için değil tüm siyasi partiler için geçerlidir. Kocaoğlu böyle bir açıklama ile neyi açıklayacak biz de merak ediyoruz. Üstelik açıklamanın zamanı bile belli değil.”
Genel merkez bir adım daha ileri gidiyor ve şu yargıyı dile getiriyor:
“Sakın bu açıklama aday olmadığına yönelik olmasın…”
Bana göre tabii ki değil. Bu kadar eleştiriye rağmen, projelerin geldiği durum ortadayken, arsenikli su krizinde yaşananlar İzmirliler tarafından dikkatle izlenirken, partinin her yapısı ile kavgalıyken “Yüzyılın yatırımını yaptım” açıklaması, narsizm tanımlamasını ortaya atanların bile şapka çıkaracakları cinsten.
Bu arada Kocaoğlu’na bir önerim olacak. Gerçi her şeyi bilen birine öneri sunmak biraz garip kaçacak ya…
Sayın Kocaoğlu… Hani seçime kadar biteceğini iddia ettiğiniz Üçyol-Üçkuyular metro hattı vardı ya… Şimdi seçim öncesi bu hattın en azından tünel inşaatının biteceğini iddia ediyorsunuz. O zaman vatandaşlar metro ile Üçyol’a kadar gelsinler. Oradan trafiğe takılmadan tüneli kullanarak Üçkuyular’a kadar yürüsünler.
Ne fikir ama değil mi? Gerçi siz de bunlardan çok var ama olsun.
İnternetten yazılarıma gelen bir eleştiriyi de buradan yanıtlamak isterim. Eleştiri şu:
“Kocaoğlu pergel yasası ile yeni eklenen ilçelere ve beldelere büyük yatırım yaptı. Oy patlaması yapacak oralarda.”
Doğrudur. Ancak İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlanan yerlerin nüfusu toplam nüfus içinde sadece yüzde 20. Yeterli yatırım alamayan diğer yüzde 80 ne düşünüyor acaba? Hem Kocaoğlu taşra dediğimiz alana bu kadar önem veriyorsa girsin il genel meclisine, başkan olsun daha çok yatırım yapsın o bölgelere.
NOT 1: Aziz Kocaoğlu’nun bazı gazeteciler ile yüzmeye gittiğini öğrenmek ilginç geldi bana. Üstelik bu seyahatlerde ne şoför ne de koruma varmış. Kocaoğlu arabayı bizzat kendi kullanıyormuş. Bir yaşıma daha girdim. Bu tür haberler artarsa erken yaşlanacağız anlaşılan.
NOT 2: Uzun süredir unutuyordum not olarak yazmayı. Bayram bitti kaleme alayım bari. AKP İzmir milletvekili İsmail Katmerci Ramazan gecelerini İsmail Hakkı Kırdı’nın Şelale adlı kahvehanesinde geçirdi. Ne zaman gece saat 24.00’te köpeğimi dolaştırmak için dışarı çıksam, Katmerci’yi nargile içerken görüyordum. Milletvekili ile görüşmek isteyenler Şelale’de beklesinler yeter…
YENİGÜN 03 - 10 - 2008
Siyasi ritüellerin alaşağı edildiği konusunda da hemfikir genel merkez. Genel kanı şu:
“Bir büyükşehir belediye başkanı zaten adaydır. Aday adayları arasında bile değildir. Her zaman ayrı değerlendirilir. Bu sadece CHP için değil tüm siyasi partiler için geçerlidir. Kocaoğlu böyle bir açıklama ile neyi açıklayacak biz de merak ediyoruz. Üstelik açıklamanın zamanı bile belli değil.”
Genel merkez bir adım daha ileri gidiyor ve şu yargıyı dile getiriyor:
“Sakın bu açıklama aday olmadığına yönelik olmasın…”
Bana göre tabii ki değil. Bu kadar eleştiriye rağmen, projelerin geldiği durum ortadayken, arsenikli su krizinde yaşananlar İzmirliler tarafından dikkatle izlenirken, partinin her yapısı ile kavgalıyken “Yüzyılın yatırımını yaptım” açıklaması, narsizm tanımlamasını ortaya atanların bile şapka çıkaracakları cinsten.
Bu arada Kocaoğlu’na bir önerim olacak. Gerçi her şeyi bilen birine öneri sunmak biraz garip kaçacak ya…
Sayın Kocaoğlu… Hani seçime kadar biteceğini iddia ettiğiniz Üçyol-Üçkuyular metro hattı vardı ya… Şimdi seçim öncesi bu hattın en azından tünel inşaatının biteceğini iddia ediyorsunuz. O zaman vatandaşlar metro ile Üçyol’a kadar gelsinler. Oradan trafiğe takılmadan tüneli kullanarak Üçkuyular’a kadar yürüsünler.
Ne fikir ama değil mi? Gerçi siz de bunlardan çok var ama olsun.
İnternetten yazılarıma gelen bir eleştiriyi de buradan yanıtlamak isterim. Eleştiri şu:
“Kocaoğlu pergel yasası ile yeni eklenen ilçelere ve beldelere büyük yatırım yaptı. Oy patlaması yapacak oralarda.”
Doğrudur. Ancak İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlanan yerlerin nüfusu toplam nüfus içinde sadece yüzde 20. Yeterli yatırım alamayan diğer yüzde 80 ne düşünüyor acaba? Hem Kocaoğlu taşra dediğimiz alana bu kadar önem veriyorsa girsin il genel meclisine, başkan olsun daha çok yatırım yapsın o bölgelere.
NOT 1: Aziz Kocaoğlu’nun bazı gazeteciler ile yüzmeye gittiğini öğrenmek ilginç geldi bana. Üstelik bu seyahatlerde ne şoför ne de koruma varmış. Kocaoğlu arabayı bizzat kendi kullanıyormuş. Bir yaşıma daha girdim. Bu tür haberler artarsa erken yaşlanacağız anlaşılan.
NOT 2: Uzun süredir unutuyordum not olarak yazmayı. Bayram bitti kaleme alayım bari. AKP İzmir milletvekili İsmail Katmerci Ramazan gecelerini İsmail Hakkı Kırdı’nın Şelale adlı kahvehanesinde geçirdi. Ne zaman gece saat 24.00’te köpeğimi dolaştırmak için dışarı çıksam, Katmerci’yi nargile içerken görüyordum. Milletvekili ile görüşmek isteyenler Şelale’de beklesinler yeter…
YENİGÜN 03 - 10 - 2008
Etiketler:
Yerel Siyaset
1 Ekim 2008 Çarşamba
Silahlar çekildi
Geçtiğimiz günlerde siyasete çok yakın bir köşe yazarı Kocaoğlu’nun yapacağı açıklamayı değerlendirmiş ve şu yorumda bulunmuş:
“CHP İl Başkanlığı’nın kendi partililerine yönelik ‘herkes ayağını denk alsın, kimse örgütün dışında hareket etmesin’ gibi sürekli tehdit-korku-baskı içeriğindeki salvolarına rağmen, Kocaoğlu halka verdiği sözden dönmeyecektir. İl Başkanlığı’nın neyi-niçin hedeflediği anlaşılamayan, belirsiz, üstü kapalı uyarıları karşısında sinip, asla geri adım atmayacaktır.”
Şaşırdım…
İktidar partisinin İzmir il başkanının yaptığı açıklama mutlaka gazetenin birinci sayfasına çıkartılırken, CHP İzmir İl Başkanı üzerine yapılan yorumu yadırgadım. Üstelik her gün haberi verilen başbakan Tayyip Erdoğan’ın 27 Mart 1994 yerel seçimlerine kadar İstanbul il başkanlığı görevi yaptığı dikkate alınmamış. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Kocaoğlu’nun 2001-2003 döneminde CHP Bornova İlçe Başkan Yardımcılığı görevini yürüttüğü de atlanmış. Örgüt mörgüt yok varsa yoksa ilişki ağı…
Balık hafızalı bir toplum olduğumuzu bilirdim ancak finansal yakınlaşmaların bilgiyi arka plana attığına ilk kez bu kadar net şahit oluyorum.
Neyse herkesin köşesi kendine… Biz konumuza dönelim.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’nın bayram sonrasına bıraktığı açıklamayı merakla bekliyorum. Genelde Büyükşehir’in basın açıklamalarına katılmam. Ancak böyle bir açıklamayı kaçırmayacağımı kamuoyu bilgisine sunmak istiyorum.
Ancak tabii ki basın toplantısı yapılacaksa…
Anadolu’nun orta bölgelerindeki steplerden esen sert rüzgarlar kış kıyameti de beraberinde getiriyor gibi…
Kocaoğlu bu toplantıyı yaparsa genel merkez ile ilişkilerini koparma noktasına götürür. Daha doğrusu bu açıklama bir restleşmenin başlangıcı olur. Kocaoğlu bu tavrıyla, “Sizi bekleyemem. Ben bir belediye başkanı olarak yeniden adayım. İster seçersiniz, ister seçmezsiniz. Ama bensiz seçimlere girerseniz, kaybedersiniz. Bu konuda oynayacağım muhalif tutumu da umarım dikkate alırsınız” diyecek. Bu konuda biraz da CHP lideri Baykal’ın çekimserliği üzerine oynuyor.
Genel başkan ya bu resti göremeyecek, bir önceki yazımda yazdığım gibi Ankara’dan jet bir açıklama yaparak “Adayım Kocaoğlu” diyecek ya da “Ne oluyor kardeşim, otur oturduğun yere. İzmir üzerine ciddi bir çalışma yapmalıyız. Sonuçları görelim. AKP’nin adımlarını izleyelim. Ortak akıl ile bir yere varalım” ifadesini, kullanacak. Tabii daha diplomatik bir tavırla…
Aziz Kocaoğlu’nun örgütü toplamak istediğinde karşılaştığı olumsuz tavrı hepimiz biliyoruz. Ancak örgütün 12 Ekim’de İzmir’de genişletilmiş bir toplantı organize ettiğini kim biliyor. Kocaoğlu mu? Hiç sanmıyorum.
Aldığım bilgiye göre CHP İzmir İl Başkanı Kemal Karataş 12 Ekim’de gerçekleştirilecek genişletilmiş toplantıya, milletvekillerini, il yöneticilerini, ilçe başkanlarını, belediye başkanlarını, Büyükşehir belediyesi meclis üyeleri, il genel meclisi üyelerini davet edecek.
İl başkanının yapacağı örgüt toplantısında herkesin bulunacağından adım gibi eminim.
Üstelik Karataş’ın Kocaoğlu’ndan bir gün sonra Ankara’da olduğu ve Baykal ile uzun süre görüştüğü göz önüne alınırsa… Ve dahi Kocaoğlu’nun İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olarak Ankara’da Baykal’ın kapısında Köyceğiz Belediye Başkanı ile CHP liderinin görüşmesini beklediği, bu nedenle uçağa bile zar zor yetiştiği bilgisi tarafımdan kamuoyu ile paylaşılıyorsa…
İzmir’de siyaset yazan arkadaşların kendi istekleri ve beklentileri ile değil, elde edecekleri bilgilerle doğru dürüst yorum yapmaları dileği ile…
NOT 1: CHP lideri Deniz Baykal birilerine “Hadi kardeşim” diyorsa o kişinin hemen Baykal’ın bulunduğu mekândan çıkması kendi siyasi geleceği açısından lehine olur.
NOT 2: Ümit Yaldız’ı çok Kocaoğlucu gördüm şu sıralar. Bornova havası etkili oluyor galiba. Kocaoğlu’nun kardeşi Hasan Tahsin de Bornova’da zaten.
NOT 3: Okurlarıma bir bayram mesajı da verelim: "İyi bayramlar.”
NOT 4: Büyükşehir Basın Bürosu’ndaki arkadaşlar, Kocaoğlu’nun toplantı gününü ve saatini önceden haber verirseniz hazırlık yapmak için zaman kazanabiliriz. Bir de şu toplantıyı çok erkene almayın, sabah sabah uykumuzdan fedakârlık edip yollara düşmeyelim.
YENİGÜN 01 - 10 - 2008
“CHP İl Başkanlığı’nın kendi partililerine yönelik ‘herkes ayağını denk alsın, kimse örgütün dışında hareket etmesin’ gibi sürekli tehdit-korku-baskı içeriğindeki salvolarına rağmen, Kocaoğlu halka verdiği sözden dönmeyecektir. İl Başkanlığı’nın neyi-niçin hedeflediği anlaşılamayan, belirsiz, üstü kapalı uyarıları karşısında sinip, asla geri adım atmayacaktır.”
Şaşırdım…
İktidar partisinin İzmir il başkanının yaptığı açıklama mutlaka gazetenin birinci sayfasına çıkartılırken, CHP İzmir İl Başkanı üzerine yapılan yorumu yadırgadım. Üstelik her gün haberi verilen başbakan Tayyip Erdoğan’ın 27 Mart 1994 yerel seçimlerine kadar İstanbul il başkanlığı görevi yaptığı dikkate alınmamış. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Kocaoğlu’nun 2001-2003 döneminde CHP Bornova İlçe Başkan Yardımcılığı görevini yürüttüğü de atlanmış. Örgüt mörgüt yok varsa yoksa ilişki ağı…
Balık hafızalı bir toplum olduğumuzu bilirdim ancak finansal yakınlaşmaların bilgiyi arka plana attığına ilk kez bu kadar net şahit oluyorum.
Neyse herkesin köşesi kendine… Biz konumuza dönelim.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’nın bayram sonrasına bıraktığı açıklamayı merakla bekliyorum. Genelde Büyükşehir’in basın açıklamalarına katılmam. Ancak böyle bir açıklamayı kaçırmayacağımı kamuoyu bilgisine sunmak istiyorum.
Ancak tabii ki basın toplantısı yapılacaksa…
Anadolu’nun orta bölgelerindeki steplerden esen sert rüzgarlar kış kıyameti de beraberinde getiriyor gibi…
Kocaoğlu bu toplantıyı yaparsa genel merkez ile ilişkilerini koparma noktasına götürür. Daha doğrusu bu açıklama bir restleşmenin başlangıcı olur. Kocaoğlu bu tavrıyla, “Sizi bekleyemem. Ben bir belediye başkanı olarak yeniden adayım. İster seçersiniz, ister seçmezsiniz. Ama bensiz seçimlere girerseniz, kaybedersiniz. Bu konuda oynayacağım muhalif tutumu da umarım dikkate alırsınız” diyecek. Bu konuda biraz da CHP lideri Baykal’ın çekimserliği üzerine oynuyor.
Genel başkan ya bu resti göremeyecek, bir önceki yazımda yazdığım gibi Ankara’dan jet bir açıklama yaparak “Adayım Kocaoğlu” diyecek ya da “Ne oluyor kardeşim, otur oturduğun yere. İzmir üzerine ciddi bir çalışma yapmalıyız. Sonuçları görelim. AKP’nin adımlarını izleyelim. Ortak akıl ile bir yere varalım” ifadesini, kullanacak. Tabii daha diplomatik bir tavırla…
Aziz Kocaoğlu’nun örgütü toplamak istediğinde karşılaştığı olumsuz tavrı hepimiz biliyoruz. Ancak örgütün 12 Ekim’de İzmir’de genişletilmiş bir toplantı organize ettiğini kim biliyor. Kocaoğlu mu? Hiç sanmıyorum.
Aldığım bilgiye göre CHP İzmir İl Başkanı Kemal Karataş 12 Ekim’de gerçekleştirilecek genişletilmiş toplantıya, milletvekillerini, il yöneticilerini, ilçe başkanlarını, belediye başkanlarını, Büyükşehir belediyesi meclis üyeleri, il genel meclisi üyelerini davet edecek.
İl başkanının yapacağı örgüt toplantısında herkesin bulunacağından adım gibi eminim.
Üstelik Karataş’ın Kocaoğlu’ndan bir gün sonra Ankara’da olduğu ve Baykal ile uzun süre görüştüğü göz önüne alınırsa… Ve dahi Kocaoğlu’nun İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olarak Ankara’da Baykal’ın kapısında Köyceğiz Belediye Başkanı ile CHP liderinin görüşmesini beklediği, bu nedenle uçağa bile zar zor yetiştiği bilgisi tarafımdan kamuoyu ile paylaşılıyorsa…
İzmir’de siyaset yazan arkadaşların kendi istekleri ve beklentileri ile değil, elde edecekleri bilgilerle doğru dürüst yorum yapmaları dileği ile…
NOT 1: CHP lideri Deniz Baykal birilerine “Hadi kardeşim” diyorsa o kişinin hemen Baykal’ın bulunduğu mekândan çıkması kendi siyasi geleceği açısından lehine olur.
NOT 2: Ümit Yaldız’ı çok Kocaoğlucu gördüm şu sıralar. Bornova havası etkili oluyor galiba. Kocaoğlu’nun kardeşi Hasan Tahsin de Bornova’da zaten.
NOT 3: Okurlarıma bir bayram mesajı da verelim: "İyi bayramlar.”
NOT 4: Büyükşehir Basın Bürosu’ndaki arkadaşlar, Kocaoğlu’nun toplantı gününü ve saatini önceden haber verirseniz hazırlık yapmak için zaman kazanabiliriz. Bir de şu toplantıyı çok erkene almayın, sabah sabah uykumuzdan fedakârlık edip yollara düşmeyelim.
YENİGÜN 01 - 10 - 2008
Etiketler:
Yerel Siyaset
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)