Her yıl ne kadar güzel toplanıyorduk... Yunan askerlerinin eline esir düşmüş genç bir Türk kızını kurtarmaya çalışan Türk askerlerini izliyor, onların başarıları karşısında gururlanıyorduk. Ardından gazilerimizin mağrur ifadelerle tören alanından geçişlerini izliyorduk. Devlet büyüklerimiz bundan yıllar önce Yunanlıları "denize döktüğümüz" o gün üzerine nutuk atıyorlardı. Törene katılanlar coşkulu, sanki o günü yeniden yaşıyorlardı. Yıllar geçti, değişen bir şey olmadı... Kurtuluş törenleri birbiri ardına kutlanmaya devam etti... Ancak yıl 1999... "Resmi rakamlara göre" 16 bin vatandaşımızı kaybettiğimiz Marmara depremi sırasında Yunan toplumunun gösterdiği olağanüstü dayanışma, önceki gün Atina'da yaşanan deprem ve Türk kurtarma ekiplerinin müdahalesi, Türkiye'deki sivil toplum örgütlerinin, vatandaşların Yunanistan'a yardım etmek için çırpınmaları iki ülke ilişkilerini gerçekten çok ilginç bir noktaya getirdi...
Aslında depremle sallanan veya yıkılan sadece konutlar olmadı. İnsanların bakış bugüne kadar savunduğu fikirleri, bakış açıları, milliyetçi zırhları, dinsel yaklaşımları, şoven anlayışları 9 şiddetinde sallandı ve temelleri çürük bir apartman gibi büyük bir gürültü ile çöktü...İki büyük depremde de yıkıntıların altında kalanlar oldu. Çoğu "yardım" diye seslendi, gökyüzüne ulaşmak, o mavi rengi yeniden görmek istedi. Türklere yardım eli Yunanlılar'dan geldi, Yunanlılara da Türkler'den.
Sonra insanlar oturup düşünmeye başladılar, yıllar önce yaşanan sorunların, çatışmaların neden bugüne kadar getirildiği konusunda. Suçlu aradılar ama bulamadılar, aslında hepsi suçluydu bu süreçte.
Bizleri günlerdir korkutan sarsıntıların ardında Tanrı'yı aramak geliyor içimden... İki ülke arasında yıllardır çözülemeyen sorunlardan tüm dünya gibi Tanrı da mı bıktı acaba? Yaşanan olayları gördükten sonra insanın aklına herşey geliyor.
Eyvah bugün 9 Eylül... Peki, şimdi ne yapacağız?
AKUT Atina'da Yunanlıları enkaz altından çıkarmaya çalışırken, binlerce vatandaşımız Yunanistan'a destek faksı çekerken kim kürsüye çıkıp, "Biz Yunanlıları bugün İzmir'den denize dökmüştük" diyebilecek...
Devlet adamlarımız bugünü kolay atlatacaklar, deprem nedeniyle tüm organizasyonların iptal edilmesi nedeniyle...
Ama ya gelecek yıl? Üstelik, iki ülke arasında dostluk köprülerinin bir yıl içinde daha da perçinlendiğini düşünürsek...
Aslında herşeyin bir çözümü var. Fransa, İkinci Dünya Savaşı'nda Nazileri ülkesinden temizlediği günü özgürlük günü olarak kutlamıştı. Ancak iki ülkenin yeniden dost olması, Avrupa Birliği'nde birlikte hareket etmelerinden sonra Fransa özgürlük gününü kutlamaktan vazgeçti. Özgürlük günü tarih sayfalarında kaldı. Evet, iki deprem yaşandı... Ancak asıl önemli olan beyinlerde yaşanan depremdi...
Türkiye'de de Yunanistan'da da hiçbirşey eskisi gibi olmayacak. Yeni bir milenyuma giriyoruz. Ancak bizim için yeni milenyum gerçekten devrimlerle başlıyor. Önemli olan bu devrimleri sürdürebilmek ve geleceğe daha barışçı, daha umutlu bakabilmek...
YENİ ASIR 09 - 09 -1999
9 Eylül 1999 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder