Kayseri’de Trabzon’da, Konya’da İstanbul’un bazı semtlerinde mahalle baskısı gerçeği var ise İzmir’de de bir mahalle baskısı var.
Bunu hissediyorum.
Evet, İzmir demokratik bir kent…
Bu tanımlamaya kimsenin karşı çıktığı yok. İzmirli aileler özgürce hareket ediyor, şairin dediği gibi İzmirli kızlar olabildiğince rahat.
Bu kentte boyoz çok önemli, simite gevrek denir vs…
İyi de bu kentte mahalle baskısının olduğunu kabul etmek gerekiyor.
Haşema ile denize giren kadınlara pek iyi gözle bakmaz İzmirliler. Hatta yanlarından geçerken sözlü tacizde bulunurlar.
İnin deniz kıyısına, Kordon’a, türbanlı kadınlardan cüzzamlı gibi sakınılır.
Kimse onların da kendi yaşam biçimleri olduğunu kabul etmek istemez.
İzmirlilere göre onlar iktidarın nimetlerinden yararlanan, kentin görüntüsün bozan asalak tiplerdir.
Son operasyonda yaşananları gördüğümde, konu hakkında yapılan açıklamaları dinlediğimde mahalle baskısını net biçimde hissettim.
Demokrasi dediğimiz şey herkesin yaşam biçimine, düşüncesine saygı duymaktır.
Siz bugüne kadar Türkiye’nin hiçbir kentinde bir belediyeye yapılan operasyonu siyasallaştıran, bunun için kentin meydanında yürüyene rastladınız mı?
Edirne’de de CHP’li belediyeye operasyon yapıldı, Antalya’da da… CHP’li Didim Belediye Başkanı’na işten el çektirildi… Ama sokaklarda buna benzer nümayişler olmadı.
Ne oluyor da İzmir’de birileri düğmeye basıp bu operasyonu bu kadar siyasallaştırıyor?
Operasyon, operasyondur…
Özel yetkili savcı bir karara varmıştır, öncelikle bunun sonuçlarını görmek lazımdır.
Ve yapılan bu operasyon sadece ve sadece son dönem yaşanan gelişmelere bağlı olarak gerçekleşmiştir.
Olmasaydı, Erzu Hızır serbest mi bırakılırdı?
Pervin Şenel Genç tutuklanır mıydı?
Bu konular hakkında yazı yazdığım için bırakın mahalleyi, ev baskısı ile karşı karşıyayım.
Çok önemli değil. Bunları göğüsleyecek aklım ve cesaretim var.
Ancak ortada bir sorun var ise net biçimde soruşturulmalı.
Benim verdiğim ifadede son 5 yılda İzmir’de yaşananlar vardı. Giraud Ailesi’nin Buca’daki arazisi, üçüncü İzmir projesi vs… Ama hiçbirinde savcının tutuklama nedeni olarak gösterdiği olaylar yoktu. Çünkü bunları ben de dâhil olmak üzere İzmir’de hiçbir gazeteci bilmiyordu.
Mandalin konusundan haberimiz yoktu, süt dağıtımından da…
Olsaydı yazardık…
Aslında bu günlerde eski özel savcı Murat Gök’ün elindeki dosyalara bakmak gerekiyor.
Apar topar buradan gönderilme nedeni neydi acaba?
Hatırlarsınız, medyaya yaptığı son açıklamasında ortaya koyduğu isimler, herkesin kanını dondurmuştu. O açıklama bazı gazetelerde yayınlanmış, ancak daha sonra nedense jet hızıyla internet sitelerinden bile kaldırılmıştı.
Yoksa Gök’ün buradan gönderilmesi de mahalle baskısının sonucu muydu?
Siz bakmayın Kocaoğlu’na gelen desteğe…
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’na destek verenlerin, iktidar partisinin üst-düzey yetkililerinin karşısında nasıl el pençe divan durduklarını, Ankara’da kendi işlerini halletmek için bakanlıklarda nasıl takla attıklarını görseniz, şaşarsınız.
Dinle ilgisi olmayan, içkiyi çok seven biri olarak bu satırları kaleme alırken, mahalle baskısını sonuna kadar uygulayan ve bunu takiye ile örtüştürmeyi başaranlara bir örnek vermek istiyorum.
Hani bu kenti, başkanlar kurulu üzerinden yönetmeye talipler var ya aramızda.
İsmi Necip Kalkan.
Yılların İTO Meclis Başkanı… Geçtiğimiz genel seçimlerde DYP’den adaydı kendisi… “AKP’nin açtığı yaraları saracağım” diye yara bandı dağıtıyordu.
Bu genel seçimlerde yasa gereği meclis başkanlığından istifa etmesi gerekiyordu aday adaylığı için. Son dakikaya kadar CHP’den haber bekledi. CHP’nin Örgütlenmeden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin ile Tekin Diyarbakır’da iken bir telefon görüşmesi yaptı. Tekin’den Kılıçdaroğlu’nun kendisini kaçıncı sıraya koyabileceğini öğrenmesini istedi. Ancak Tekin, Kalkan’ı bir daha aramadı.
Necip Kalkan bunun üzerine İTO Meclis Başkanlığı’ndan istifa etti ve AKP’den aday adayı oldu. Başbakan da ona bu fırsatı vermedi.
Kalkan aynı zamanda resmi bir kurum olan İZKA’nın da başkanıydı. Şimdi İZKA'nın başında İzmir medyasında duayen işadamı olarak tanımlanan ancak bugüne kadar profesyonel yöneticilik dışında hiçbir şey yapmayan, kentte tek bir yatırımı bile bulunmayan Kemal Çolakoğlu var.
Takiye mi desem, mahalle baskısı mı desem, ev baskısı mı diye özetlesem…
Çok karışık bir kent burası…
Umarım genel seçimlerden sonra bu karışıklıklar giderilir.
Giderilmez ise, gerçekten 5 yıl sonra “Orada, çok büyük bir köy var uzakta, onun adı İzmir” diyeceğiz.
NOT 1: Yılmaz Özdil ile Bekir Coşkun’un yazılarını okuyunca mahalle baskısını daha çok hissettim.
NOT 2: Sistemi sorgulama dönemi geldi de geçiyor… Son yıllarda siz hiç İzmir’den teorik çerçevede bir yenilik ortaya koyan birine rastladınız mı? Varsa yoksa dedikodu…
NOT 3: Ne olacak bu metronun hali? Mayıs bitecek. Hatay Caddesi hala kapalı… Söz vermek CHP'de çok önemlidir Sayın Kocaoğlu… Hani Askeri Hastane ve Renkli istasyonları Nisan’da bitecek ve yol trafiğe açılacaktı.
PAUSE HABER: 08 - 05 - 2011
8 Mayıs 2011 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder