İlginç bir seçim oldu… Bu bir sürpriz mi yoksa teamül mü? Önümüzdeki günlerde tartışılması gerekiyor.Konak’ta bir sorun olmadı. Hakan Tartan’ın ismi ve Konak seçmeni, özellikle yalı bölgesi CHP’ye basıp geçti... Konak’ın AKP’ye ya da MHP’ye geçit vermeyeceği açıktı. Her ne kadar AKP adayı eski CHP’li Aksolcu Ahmet Sarışın çok iddialı olsa da metropol ilçelerde isimlerden çok partilerin oylandığı gerçeğini bir türlü göremedi.Karşıyaka’da da aynı süreç yaşandı. CHP’nin yıkılmayacağı kentlerden biriydi ve açık ara bu süreci geçti Cevat Durak. Durak’ın rakibi Cenk Karace yeni Karşıyaka’da alabileceği en yüksek oyu aldı. Buna karşılık DSP’nin yüzde 9 gibi ilginç bir sonuç alışını Yüksel Çakmur ile birlikte değerlendirmek gerekiyor.
Seçimde en rahat ilçelerden biri Balçova idi. Semt evleri projesiyle yeni bir siyasi örgütlenmeyi gündeme taşıyan Mehmet Ali Çalkaya yüzde 70 gibi bir rakam ile gerçek bir rekor kırmış durumda. AKP adayı Kamil Öztürk’ün de bu işi artık ciddi şekilde gözden geçirmesinde yarar var.Narlıdere’de hiçbir sorun yoktu bir yıl öncesinden… Abdül Batur yine hiçbir sorun olmadan CHP bayrağını taşıdı sonuna kadar. Alevi AKP adayı yüzde 16’da kalırken, üçüncü partinin yüzde 5 ile EMEP olması dikkat çekici. Sosyalist sol dediğimiz partilerden birini İzmir’de sadece Narlıdere’de gördük.Mustafa İnce bu kadar sorunlu bir ilçede belediye başkanı seçildi. Eski belediye başkanı Ertan Avkıran şu anda içeride olmasına rağmen birinci sğreden meclis üyesi seçilmiş durumda... Bu da AKP’ye bir başka mesaj…
Urla’da Kocaoğlu’nun istediği isim Karaosmanoğlu, Kocaoğlu’nun yüzünü kara çıkarmadı. AKP’ye önemli fark atarak ipi göğüsledi.Karaburun’da ise beklenmedik bir gelişme yaşandı. Karaburun’u kesin kazanır diye bakılan Serdar Yasa 16 oy fark ile kazanabildi. Yasa’nın bir daha geçmişe bakıp “Neden” sorusunu sorması ve buna göre hareket etmesi gerekiyor.Çeşme’de AKP adayı Mustafa Cenger yüzde 43 ile AKP’nin İzmir rekorunu kırdı. Faik Tütüncüoğlu ise yüzde 51 ile ipi göğüsledi. Ancak Tütüncüoğlu’nun da dönüp Çeşme gibi bir yerde bir AKP adayının nasıl yüzde 43 oy aldığına iyi bakması gerekiyor. Bir sonraki seçim için tabii ki onun yapacağı bir şey yok. Sonuçta bu seçim Tütüncüoğlu’nun sanırım son seçimi…
Beni şaşırtan sonuçlardan biri Seferihisar’dan geldi. Seferihisar’da CHP adayı Tunç Soyer ANAP adayını gerçekten iyi solladı. Soyer’in bu başarısının souçlarını hep beraber göreceğiz.Selçuk’ta daha farklı bir sonuç bekliyordum açıkçası. Vefa Ülgür AKP adayının hemen ensesinde olmasına rağmen seçimi kazandı. Ülgür’ün de ilçeyi yeniden değerlendirmesinde yarar var. Bu seçimin sonuçlarını ciddi şekilde dikkate almak zorunda.
Menderes sorunlu ilçelerden biri olarak dikkat çekiyordu. Ergun Özgun seçimi az farkla da olsa kazanarak önemli bir adım attı. AKP adayının bu kadar etkili olmasının ardında bazı eski CHP’li belediye başkanlarının olduğu biliniyor. Sanırım parti bu konuda bazı adımları atacaktır.Torbalı yine CHP’li İsmail Uygur dedi. Bazı sorunlara rağmen Uygur seçimi göğüslemeyi bildi… Ancak Torbalı’nın önümüzdeki yıllarda özellikle çalışılması gereken bir ilçe olduğunu gözden kaçırmamalı.
Tire ilginç bir şekilde Demokrat Parti’ye gitti. DP adayı Tayfur Çiçek yaklaşık 1.5 yıl önce CHP’ye gelmiş ancak parti içi çelişkilerinden dolayı iki ay önce DP’ye geçmişti. CHP’nin yüzde 28 ile ikinci parti olduğunu dikkate aldığımızda Bu ilçede seçimi CHP aleyhine kimlerin kaybettirdiği göz önüne alınmak zorunda.Ödemi de beklemedim bir sonuç açıkçası. Geleneksel olarak solda olan Ödemiş son seçimde AKP’yi iktidara getirmişti. Bekir Keskin’in bu atağı bana da hayli ilginç geldi.Beydağ da CHP’nin… Süleyman Vasfi Şentürk yüzde 4 oy farkı ile rakibi DP’yi geride bıraktı. Bu ilçedeki gelişme de bana ilginç geldi açıkçası.Kiraz her zamanki gibi İsmet Korkmaz dedi ve geleneğini değiştirmedi. Değiştirmesi de beklenmiyordu.
Dikili’de Osman Özgüven net gücünü yeniden ortaya koydu. Ancak bu kentteki MHP’nin oylarını dikkate almamız gerekiyor. Edremit Körfezi çevresindeki ilçelere bakmamız gerekiyor. Buralarda yükselen bir milliyetçilik var. Ve bu milliyetçilik şidit öğeleri de içeriyor.Bergama bir başka sürpriz yaşandı. Mehmet Gönenç AKP’li Raşit Ürper’i geçerek belediye başkanlığını kazandı. İlginç gerçekten ilginç.Aliağa’da beklenen oldu. Geçtiğimiz seçimlerde YTP’de ikinci sıraya oturan Turgut Oğuz CHP ile birlikte ipi rahat göğüsledi.
Foça’da Gökhan Demirağ yüzde 60.68 ile büyük bir başarının altına imza attı. Demirağ’ın bir önceki seçimlerde çok az fark ile kazandığını dikkate aldığımızda ve yaşının genç olduğunu düşündüğümüzde ortaya çıkan bu farkı normal karşılamamız gerekiyor.Kınık’ta durum değişmedi.Süleyman Kaya yine kazandı. Hem de iyi bir fark ile.Sezimin en tartışılan isimlerinden biri Menemen Belediye Başkanı Tahir Şahin idi. Özellikle Baykal ile geçirdiği tartışmalardan dolayı bir süre partiden dışlanan Şahin iyi bir fark ile başarının altına imza attı.
Çiğli’de son dakika adımları Ensari Bulut’a kazandırdı. Rakibi AKP’li Ömür Kabak’a karşı önemli fark ile kazanan Bulut’un bundan sonra yapacakları tabii ki izlenecek.
Bayraklı iyi bir sınav geçirdi. Çok tartışılan adaylardan biriydi Hasan Karabağ… Ancak Selim Gökdemir gibi ne yapacağı belli olmayan bir yapıyı ezip geçti hem de beş kuruşu olmadan.Bornova adayı Kamil Okyay Sındır oda başkanlığı sürecinde iyi bir solcuydu. Sahaya indi ve halktan biri olduğunu Bornovalı’ya gösterdi. İyi bir fark atarak öğretim üyelerinin de siyaset yapacağını gösterdi.Buca’da Ercan Tatı gerçeğini kimse göz ardı edemezdi. Tatı 20 yıldır CHP’nin olmadığı bir ilçeye CHP iktidarını yeniden getirdi.
Karabağlar ve Bayındır sonuçları halen gelmediği için bir yorum yapmıyorum.
NOTLAR : Türkiye’deki Seçimin sonuçlarını çok iyi okumak gerekiyor. Buradan bir bölümünü en azından biz okuyalım.
1 – Sivas’ta BBP adayının kazanmasının ardında Muhsin Yazıcıoğlu’nun elim bir kaza sonrası aramızdan ayrılmasının payı büyük sanırım. Bu örnek, Türk toplumunun aslında aklından çok kalbi ile oy verdiğinin göstergesiydi. Belki Yazıcıoğlu ölmeseydi, BBP adayı başkan seçilemeyebilirdi.
2 – MHP bu seçimin kilit partisi oldu. Batı’da eğilim kıyı bölgelerde CHP olarak dikkat çekerken, içlere doğru MHP ağırlık koymaya başladı. Karadaniz’de de MHP etkisi görülmeye başlandı. Buna karşılık MHP oy deposu olarak gördüğü İç Anadolu’yu AKP’ye bırakmış gibi. Dolayısıyla MHP daha çok şehirleşen ve modernleşen bölgelerde etkili oluyor.
3 – Saadet Partisi bu süreçte AKP’nin oy böleni olarak dikkat çekiyor. Seçimin MHP gibi önemli yıldızlarından biri… Bu süreçte herkesin Saadet Partisi’ni dikkate alarak siyaset yapması gerekiyor bundan sonra.
4 – DTP ise kazandığı şehirlerde rekor üzerine rekor kırıyor. Hiçbir siyasi parti DTP’nin rekorlarına yaklaşamıyor. Bu süreçte DTP olgusunu ciddi şekilde görüp Türkiye siyaseti yapmak gerekiyor.
5 – AKP-MHP-SP’nin aldıkları toplam oylara baktığımızda Türkiye’nin milliyetçi ve İslamcı bir yere oturduğunu görmemek mümkün değil. CHP’ye oy veren bir kesimin de özellikle ulusalcı bakışını dikkate aldığımızda evrensel sol dediğimiz ideolojik bakış açısının ciddi erozyona uğradığını da görmemiz gerekiyor.
6 – AKP’nin il genel meclisi sonuçlarına bakmamız gerekiyor. Çünkü il genel meclis seçimleri normal olarak yerel seçimlerin genel seçim ipuçlarını verir. Şimdiye kadar açılan sonuçlara göre AKP yüzde 40’ın altına inmiş olması ilginç bir sonuç. Buna karşılık CHP’nin yükseldiği gibi bir not da yok.
7 – Bu sonuçları özellikle AKP ve CHP yönetimlerinin dikkate almaları gerektiği kanısındayım. Özellikle CHP’nin şapkasını önüne koyup düşünmesi gerekiyor.
8– Tayyip Erdoğan bir açıklama yaptı seçimlerden sonra. Ve net olarak bir vurgu yaptı: “81 vilayeti masaya yatırın. Hepsinde AKP vardır. Ama maalesef diğer partiler yoktur.” CHP’nin özellikle bu tespite bakmasında yarar var.
YENİGÜN 30 - 03 - 2009
30 Mart 2009 Pazartesi
27 Mart 2009 Cuma
CHP : 30 + 1 = 31
CHP İzmir İl Başkanlığı sonunda günlerdir dikkat çektiğim anketi kamuoyu ile paylaştı. CHP 30’da 30 görünüyor bu ankete göre… Anketin kaynağı Ege Üniversiteli öğretim üyeleri diye geçiyor. Birinci soru işaretim oluştu maalesef.
Hem İzmir gibi bir yerde 30 ilçeyi kapsayan bir araştırma yapıyorsun, hem de bunun için çok güvenilir bir şirket ile hareket etmiyorsun.
30 +1 = 31 eder ki, bu konuya burada girmeyeceğim.
İzmir’in 30’da 30 olması, Türkiye bazındaki anketlerde AKP’nin hala çok önde görünmesi karşımıza önemli çelişkiler getiriyor.
1 – İzmir Türkiye sınırları içinde değil. Olabilir. Ancak bu kadar olmaz.
2 – Umarım İzmir İl Başkanı Rıfgat Nalbantoğlu Pazar akşamı ortaya çıkacak olan sonuçlara göre bir yanıt geliştirmiştir.
İzmir’in CHP tarafından alınacağı açık. Ancak öyle ilçeler var ki, buralarda partinin başarılı olması için sadece İzmir rüzgarı yetmez. Genel anlamda bir Türkiye rüzgarı gerekir. Ancak baktığımızda böyle bir rüzgar esmiyor. Ekonomik krizin bile bu kadar derinleştiği bir ortamda eğer iktidar partisi çok fazla oy kaybetmiyorsa dönüp bakmak gerekiyor. Nerede yanlış yapıyoruz diye.
Tire’de sorun var, keza Ödemişte de… Bergama’yı almak hiç de kolay değil. Gaziemir bir güç olarak duruyor. Karabağlar’da sorun büyük. Kemalpaşa’da Saadet Partisi’ne güveniliyor da nereye kadar. Seferihisar’da kime sorsam Hamit Nişancı diyor hala. 30’da 30 nasıl oluyor, gerçekten anlamakta zorlanıyorum.
Yine de anket ankettir. Pazar akşamı çıkacak sonuçlarla birlikte anketi yeniden değerlendiririz.
Ama biraz ayaklarımızın yere basmasında yarar görüyorum. Bu rahatlıkla sandıklar boş bırakılmasın da…
***
Çeşme belediye başkan adayları İzmir’de Çeşme’de oy kullanacak yazlıkçılar için arka arkaya kokteyl düzenlediler. CHP adayı Faik tütüncüoğlu Mövenpic’te AKP adayı Mustafa Cenger Hilton’da… İki kokteyl arasında net farklar var.
CHP kokteyline nedense Çeşme ile ilgili olmayan isimler de katılmış. Tütüncüoğlu’nun fazla söyleyecek sözü de kalmamış. Mustafa Cenger’in kokteylinde ise katılanların çoğu gerçekten yazlıkçı. Üstelik sunum gerçekten iyi. Çeşme gibi bir yerde AKP – CHP çatışması olmaz zaten. Olur ise Faik Tütüncüoğlu – Mustafa Cenger mücaddelesi olur. Bakalım bu iki adaydan hangisi ipi göğüsleyecek.
NOT : Hasan Tahsin’i CHP’nin eski bir il başkan yardımcısı ile birlikte sağanak yağışı bir arabada geçirmişler. Neden? Araba yağmura yakalanınca stop etmiş ve bir daha çalışmamış. Sağdan soldan yardım istemişler. Hasan Tahsin’in abisinden de…
YENİGÜN 27 - 03 - 2009
Hem İzmir gibi bir yerde 30 ilçeyi kapsayan bir araştırma yapıyorsun, hem de bunun için çok güvenilir bir şirket ile hareket etmiyorsun.
30 +1 = 31 eder ki, bu konuya burada girmeyeceğim.
İzmir’in 30’da 30 olması, Türkiye bazındaki anketlerde AKP’nin hala çok önde görünmesi karşımıza önemli çelişkiler getiriyor.
1 – İzmir Türkiye sınırları içinde değil. Olabilir. Ancak bu kadar olmaz.
2 – Umarım İzmir İl Başkanı Rıfgat Nalbantoğlu Pazar akşamı ortaya çıkacak olan sonuçlara göre bir yanıt geliştirmiştir.
İzmir’in CHP tarafından alınacağı açık. Ancak öyle ilçeler var ki, buralarda partinin başarılı olması için sadece İzmir rüzgarı yetmez. Genel anlamda bir Türkiye rüzgarı gerekir. Ancak baktığımızda böyle bir rüzgar esmiyor. Ekonomik krizin bile bu kadar derinleştiği bir ortamda eğer iktidar partisi çok fazla oy kaybetmiyorsa dönüp bakmak gerekiyor. Nerede yanlış yapıyoruz diye.
Tire’de sorun var, keza Ödemişte de… Bergama’yı almak hiç de kolay değil. Gaziemir bir güç olarak duruyor. Karabağlar’da sorun büyük. Kemalpaşa’da Saadet Partisi’ne güveniliyor da nereye kadar. Seferihisar’da kime sorsam Hamit Nişancı diyor hala. 30’da 30 nasıl oluyor, gerçekten anlamakta zorlanıyorum.
Yine de anket ankettir. Pazar akşamı çıkacak sonuçlarla birlikte anketi yeniden değerlendiririz.
Ama biraz ayaklarımızın yere basmasında yarar görüyorum. Bu rahatlıkla sandıklar boş bırakılmasın da…
***
Çeşme belediye başkan adayları İzmir’de Çeşme’de oy kullanacak yazlıkçılar için arka arkaya kokteyl düzenlediler. CHP adayı Faik tütüncüoğlu Mövenpic’te AKP adayı Mustafa Cenger Hilton’da… İki kokteyl arasında net farklar var.
CHP kokteyline nedense Çeşme ile ilgili olmayan isimler de katılmış. Tütüncüoğlu’nun fazla söyleyecek sözü de kalmamış. Mustafa Cenger’in kokteylinde ise katılanların çoğu gerçekten yazlıkçı. Üstelik sunum gerçekten iyi. Çeşme gibi bir yerde AKP – CHP çatışması olmaz zaten. Olur ise Faik Tütüncüoğlu – Mustafa Cenger mücaddelesi olur. Bakalım bu iki adaydan hangisi ipi göğüsleyecek.
NOT : Hasan Tahsin’i CHP’nin eski bir il başkan yardımcısı ile birlikte sağanak yağışı bir arabada geçirmişler. Neden? Araba yağmura yakalanınca stop etmiş ve bir daha çalışmamış. Sağdan soldan yardım istemişler. Hasan Tahsin’in abisinden de…
YENİGÜN 27 - 03 - 2009
Etiketler:
Yerel Siyaset
25 Mart 2009 Çarşamba
Kocaoğlu’na ATV desteği
Aziz Kocaoğlu’na seçim öncesi en büyük kıyak ATV’den geldi. Pazar gecesi yayınlanan canlı yayın konuğu olan Aziz Kocaoğlu‘nun karşısında ilginç gazeteciler vardı.Takvim Gazetesi köşe yazarı Fikri Akyüz büyük kanal projesi ile toplanan çamurun değerlendirilmesi konusu üzerine, “Nasıl, ne çamuru, kentte çamur mu var” şeklinde bir soru sorarak İzmir ve yerel yönetimler konusundaki engin bilgisini öne çıkarınca aldığı pası iyi değerlendiren İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu oldu. Kocaoğlu ince ince Fikri Akyüz’ün düşündüğü çamurun sokaktaki çamur olmadığını, kentsel atıkların toplandığı yerde çıkarılan çamurun değerlendirileceğini belirterek, “Bu soruyu sorulmamış kabul ediyorum” diyerek topu 90’a nişanladı. Programı takip eden bir çok İzmirli’nin de bu soru karşısında hayrete düştüğünden eminim.
Programın diğer konuğu Deniz Gezmiş’i ittihatçı olmakla suçlayan Taraf Gazetesi köşe yazarı Rasim Ozan Kütahyalı idi. Kendisinin İzmirli olduğunu defalarca vurgulayan Kütahyalı, “İzmir’de Kürt-Türk çatışması vardır” tespiti yapınca ben de koltuktan düşüyordum. Kütahyalı bu çatışmanın şu anda nerede ve kimler arasında olduğunu isim isim açıklar ise biz de bilgilenmiş olacağız.
Yeni Asır Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Şebnem Bursalı da “İzmir’de bir şehir efsanesi var. Metronun iki ucu karşılaşmayacak” diye sorunca Kocaoğlu birden beni hatırladı. Ben ise kıs kıs gülerek programı izliyor ve rakımı yudumluyordum. Yalı gazetecisiyim ya…
Bu konuda yazı yazan gazeteci arkadaşımızı metroya indirdik. Zaten bir Temel fıkrasından yola çıkarak yazısını kaleme almıştı. O da durumun ne olduğunu gözleriyle gördü ve metro konusunda son durumu yazdı” yanıtını verdi.
***
Saray hikayesi devam ediyor. E.C İzelman yönetim kurulu başkanlığına getirildi. V.A ise İBB Spor Kulübü başkanlığına… T.E İzbeton’da genel müdür yardımcısı olurken ki yakışır, S.E İzenerji Genel müdür yardımcılığına terfi etti. M.Ç doğru yeri buldu ve sendikalardan sorumlu oldu. C.Y’nin İZFAŞ yönetim kurulu üyeliğine getirildiği, F.A’nın ise tüm yönetim kurulu üyeliklerinin devam edeceği bildirildi. Son günlerde kral kendisine yakın duran ve hatta kendisi için kendilerini ateşe atan ve hatta yakın arkadaşları ateşe atıldıklarında kılını kıpırdatmadığından rahatsız olmuş. Bir yolunu bulup kendisi için yananları kurtarmayı hedefliyor. Şimdilik başarılı görünüyor. Bakalım Tayland’ın kızgın güneşinde yananların tamamına borcunu ödeyebilecek mi?
SORU : 4 Mart 2009 günü 11.40’ta İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nda gerçekleştirilen Bayındırlık komisyonuna, komisyon üyesi olmadığı halde katılan kimdi ve bu komisyonda neler konuşuldu?
NOT : Son günler yaklaştığında ortaya çıkan anketlerin sayısı da yükseldi. Ancak tüm anketlerde İzmir konusunda bir sorun görülmüyor gibi. Bakalım asıl anket Pazar günü yapılacak. Onun sonuçlarını ise hep beraber yorumlayacağız.
YENİGÜN 25 - 03 - 2009
Programın diğer konuğu Deniz Gezmiş’i ittihatçı olmakla suçlayan Taraf Gazetesi köşe yazarı Rasim Ozan Kütahyalı idi. Kendisinin İzmirli olduğunu defalarca vurgulayan Kütahyalı, “İzmir’de Kürt-Türk çatışması vardır” tespiti yapınca ben de koltuktan düşüyordum. Kütahyalı bu çatışmanın şu anda nerede ve kimler arasında olduğunu isim isim açıklar ise biz de bilgilenmiş olacağız.
Yeni Asır Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Şebnem Bursalı da “İzmir’de bir şehir efsanesi var. Metronun iki ucu karşılaşmayacak” diye sorunca Kocaoğlu birden beni hatırladı. Ben ise kıs kıs gülerek programı izliyor ve rakımı yudumluyordum. Yalı gazetecisiyim ya…
Bu konuda yazı yazan gazeteci arkadaşımızı metroya indirdik. Zaten bir Temel fıkrasından yola çıkarak yazısını kaleme almıştı. O da durumun ne olduğunu gözleriyle gördü ve metro konusunda son durumu yazdı” yanıtını verdi.
***
Saray hikayesi devam ediyor. E.C İzelman yönetim kurulu başkanlığına getirildi. V.A ise İBB Spor Kulübü başkanlığına… T.E İzbeton’da genel müdür yardımcısı olurken ki yakışır, S.E İzenerji Genel müdür yardımcılığına terfi etti. M.Ç doğru yeri buldu ve sendikalardan sorumlu oldu. C.Y’nin İZFAŞ yönetim kurulu üyeliğine getirildiği, F.A’nın ise tüm yönetim kurulu üyeliklerinin devam edeceği bildirildi. Son günlerde kral kendisine yakın duran ve hatta kendisi için kendilerini ateşe atan ve hatta yakın arkadaşları ateşe atıldıklarında kılını kıpırdatmadığından rahatsız olmuş. Bir yolunu bulup kendisi için yananları kurtarmayı hedefliyor. Şimdilik başarılı görünüyor. Bakalım Tayland’ın kızgın güneşinde yananların tamamına borcunu ödeyebilecek mi?
SORU : 4 Mart 2009 günü 11.40’ta İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nda gerçekleştirilen Bayındırlık komisyonuna, komisyon üyesi olmadığı halde katılan kimdi ve bu komisyonda neler konuşuldu?
NOT : Son günler yaklaştığında ortaya çıkan anketlerin sayısı da yükseldi. Ancak tüm anketlerde İzmir konusunda bir sorun görülmüyor gibi. Bakalım asıl anket Pazar günü yapılacak. Onun sonuçlarını ise hep beraber yorumlayacağız.
YENİGÜN 25 - 03 - 2009
Etiketler:
Yerel Siyaset
23 Mart 2009 Pazartesi
Başbakanın istediği 'gavur İzmir', O'nu istemeyecek gibi
Gazeteci Süleyman Gençel'e göre, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP), merkez sağ oyları toplayacak aday çıkaramadığı ve işsizlikle kendisini gösteren ekonomik kriz nedeniyle İzmir'de Büyükşehir Belediyesini Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) elinden alamayacak.
Türkiye'de genel siyaset ve yerel seçimlerle de ilgili olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Tunceli, Diyarbakır ve İzmir'i istiyorum" sözlerinin İzmir'de mücadeleyi kızıştırdığını ifade eden Gençel, Erdoğan'ın "Gavur İzmir" sözlerinin de seçimlere "laik-anti-laik" boyutu kattığını söyledi.
Gençel, partili olmayanları dahi "dürüst" bulduğu, belediye kaynaklarını en elverişli şekilde kullanmayı öncelikli tutan, Menderes, Aliağa ve Menemen gibi bu çevre ilçelere üç yıldır hizmet götüren CHP adayı Aziz Kocaoğlu'nun, İzmir'in bir eski vergi rekortmeni olarak AKP'li aday Taha Aksoy'u yeneceğini öngörüyor.
Kendinizden söz eder misiniz?
Gazeteciliğe 1989'da Yeni Asır'da başladım; 2001'e kadar Yeni Asır'da yazı işleri müdürlüğü görevinde bulundum. 2002-2005 arası yerel Haber Ekspres gazetesinde Yayın yönetmenliği yaptım. İki yıldır Yenigün gazetesi köşe yazarlığı, aynı zamanda Ege TV'de politika üzerine programlar yapıyorum. Dört yıl Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Ege Şubesi başkanlığı yaptım.
Seçim hazırlıkları ne durumda?
AKP, CHP ve MHP'nin İzmir'de yapmış oldukları mitinglerle aslında son haftaya girildiğinde tansiyon ciddi derecede yükseldi. Genel bakıldığındaysa AKP'nin adayı Aksoy'un profilinin çok İzmir'in istediği profilden olmadığı kanısındayım.
Taha Bey, bir önceki dönem Ahmet Priştina'nın karşısına ilk defa AKP'nin Büyükşehir adayı olarak çıkmıştı ancak 8-9 puan farklı kaybetmişti. Genel seçimlerden sonra İzmir Milletvekilliği görevine başladı, bu aralarda da yeniden aday...
Fakat AKP, kendi iç dinamiğine baktığınızda, aslında çok flaş bir isimle İzmir'de çıkmak ve CHP karşısında merkez sağ ve merkez oyları toplamayı hedefliyorlardı. AKP nedense böyle bir isim bulamadı ve yeniden Taha Aksoy'a döndü.
Belki flaş olarak diyebileceğimiz, belki kazanma şansı çok az olsa da, AKP'nin İzmir'deki aday tipine uygun olarak Karşıyaka'da, eski Karşıyaka Spor Kulübü Başkanı ve Karşıyaka'nın eski ailelerinden Cenk Karaca'yı aday gösterdiler. Son üç yıldır "AK solcu" dediğimiz etkili olabilecek isimlerden aday yapmaya çalıştılar ve sadece Konak'ta başarılı oldular. Konak'ta eski CHP belediye başkanı Ahmet Sarışın'la seçime çıkmış durumdalar.
AKP'nin diğer adayları genelde kendi yapısından yetişen, bir bölümü Milli Görüş'ten geliyor bir bölümü eski MHP tandanslı ama İslami bakış açıları yoğun isimlerden oluşuyor. CHP aday tipinde çok fazla değişiklik yok, var olan belediye başkanları Konak dışında yeniden adaylar....
AKP'nin iki dezavantajı var. Birincisi flaş ve toplumu ikna edecek bir adayla çıkaramamaları; diğeriyle, İzmir'i şu anda ciddi şekilde etkileyen işsizlik ve ekonomik krizin toplumda yarattığı tepkiler. Toplumun AKP'ye bakışı bir miktar değişiyor. Bu bakış açısı İzmir'de daha önce vardı; sertleşerek devam edecek gibi gözüküyor. Ayrıca, AKP'nin adayının sanki bir miktar havlu atmış havası var açıkçası...
Kocaoğlu Ahmet Priştina'nın ölümüyle birlikte Meclis tarafından seçilen bir isimdi. Şimdi Kocaoğlu konusunda, dürüst olduğu konusunda İzmir'de ortak bir tavır var. Aslında tüm siyasetçilerin dürüst olması gerekiyor ama Türkiye siyasetinde dürüstlük nedense önemli bir artı olarak gözüküyor. Onu beğenmeyen isimlere bile sorduğunuzda, "iyi ve dürüst insan" diyorlar.
Bir önceki yerel seçimlere göre bu dönem değişen önemli bir şey var: Metropol ilçe sayısında artış var. "50 kilometrelik yasa" dolayısıyla çevre ilçeler de Büyükşehir için oy kullanacaklar. 10 yeni ilçe eklenmiş durumda...Kocaoğlu da özellikle son üç yıldır Menderes, Aliağa ve Menemen gibi bu çevre ilkelere önemli yatırımlar yaptı. Ondan dolayı oy potansiyelini yükselterek geldiği kanısındayım.
AKP'nin kendi yaptırdığı ankette bile Kocaoğlu beş puan öndeydi. Kocaoğlu'nun yaptırdığı veya diğer bağımsız anketlerden makasın bir hayli açık olduğu görünüyor. İlçelerde de İzmir'in toplam 30 ilçeden 20-21'ini CHP alır, geride kalan 10 ilçeyi AKP, Demokrat Parti ve diğer partiler paylaşır diye düşünüyorum.
Arif Ali Cangı'nın şansı ne kadar?
Biz Birlikte Başaracağız Platformu'nun lokomotif partisi Demoratik Toplum Partisi (DTP). DTP'nin İzmir'de oyu 4,5-5 kadar. Buna diğer sosyalist yapıların ve sol perspektifin koyacağı katkıyla en fazla yüzde 6-6,5 bandında oturur.
İlçe bazında bakıldığında da, çok fazla etkili olacağı kanasında değilim. Bir miktar Konak'ta etkili olabilirlerdi ama son dönemde Konak'ı Konak ve Karabağlar diye ikiye ayırdılar. Belki Karşıyaka'da güçlüler ama orası da Bayraklı ve Karşıyaka olarak bölündü. Etkili olacakları kanısında değilim.
Son 15 gündür ilginç bir süreç de yaşanıyor. Herkes, balkonunda bir resim bulunduruyor, ya Aziz Kocaoğlu ya da Taha Aksoy...Bu ev CHP veya AKP'ye oy verecek mesajı bu...Belki varoş kısmında bu pek belli değil ama yüksek yapıların yüzde 40-50'sine baktığınızda kime oy verileceğini görebiliyorsunuz. İlginç demokratik bir tavır koyuş...
İşsizlik dediniz? Yakıcı bir sorun mu İzmir'de?
Son sekiz yılda İzmir'in büyümesi daha çok ihracata yönelik mal üretimine dayalıydı. Tekstil ve buna benzer orta ölçekli işletmelere dayalı bir gelişme vardı. Dünya ölçekli bir kriz olduğu ve ihracatta büyük düşüş yaşandığından özellikle organize sanayi sitelerindeki büyük fabrikalarda üretimi durdurma, işçi çıkarma ve hatta kilit vurmak gibi süreçler yaşanıyor.
Üretim sektöründe ciddi işsizlik var açıkçası...Ayrıca, turizminde yaklaşan yazla beraber bir kıpırdama olur mu olmaz mı, o da çok bilemiyor. Herkes biraz turizme yönelik yatırımlar veya beklentiler içerisinde...Nisan veya Mayıs aylarında belli olacak. Bu krizin ne kadar derinleşeceği ya da derinleşip derinleşmeyeceği önemli. Sonuçta küresel kriz ortamında Avrupalı, ABD'li, Rus turistlerin ilk kesecekleri şey yurtdışı seyahatleri olacaktır.
Yerel basında objektivite görüyor musunuz?
Tamamen bir sübjektivite görüyorum. Üstelik sadece yerel basının kendisinde de değil. Bütün ulusal gazetelerinin burada ekleri var. Hem yerel gazetelerin kendisi hem de ulusal gazetelerin ilavelerinde bu işin mali boyutunu ön plana çıktığını görüyorsunuz. Bu iş, aday ile gazete yönetimler arasında, kapalı kapılar ardında anlaşmalara dayanıyor. İzmir'de dört yerel televizyonda da aynı şey söz konusu...
Peki, atışma mı var, proje mi konuşuluyor?
İzmir'de bu üslup biraz daha yumuşak.. Kendi öznelliğinden kaynaklanıyor.. İzmir'in rahat, ılıman iklimde olması, demokratik kültürünün çok geçmişlere dayanmasıyla ilgili açıkçası... Mesela AKP, CHP ve MHP adayları Ticaret Odası'nda çok rahat, birbirleriyle espri yaparak da iş insanlarına projelerini sundular.
Ancak İzmir de Türkiye'nin bir parçası...Genel siyasetinde Baykal-Erdoğan-Bahçeli üslupları, yani projeden daha çok bunu bir genel seçim havasına sokma isteği, adaylar yerine partilerin bakış açılarının oylanması süreci tabi ki burada da yaşanıyor.
Üstüne üstlük İzmir'in Erdoğan tarafından "Gavur İzmir" olarak tespiti, Erdoğan'ın "İzmir'i mutlaka almak istiyorum" gibi bir bakış açısı burada laik anti-laik bakış açısını bir miktar da tetiklemiş durumda...AKP dışındaki partiler laiklik kodu üzerinden siyaset yapıyorlar. AKP'liler de, laik kodunun yanlış olduğunu aslında kendilerinin de laik olduğu tespitini harekete geçirmeye çalışıyorlar.
Dünkü Baykal mitingi, üç gündür yağan yağmura rağmen önemliydi; çok ciddi katılım vardı. Mitingler çok büyük bir gösterge değil, oradaki ilçe örgütlerinin ne kadar çalıştığını gösterir. Ama insanlar harekete geçmiyorsa örgütlerin de gücü sınırlı olur. İzmirliler ki, Pazar günleri sokağa çıkıp, öyle üç dört saat ayakta beklemesi pek olağan bir durum değil..
http://www.bianet.org/ 23 - 03 - 2009 (Erol Önderoğlu)
Türkiye'de genel siyaset ve yerel seçimlerle de ilgili olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Tunceli, Diyarbakır ve İzmir'i istiyorum" sözlerinin İzmir'de mücadeleyi kızıştırdığını ifade eden Gençel, Erdoğan'ın "Gavur İzmir" sözlerinin de seçimlere "laik-anti-laik" boyutu kattığını söyledi.
Gençel, partili olmayanları dahi "dürüst" bulduğu, belediye kaynaklarını en elverişli şekilde kullanmayı öncelikli tutan, Menderes, Aliağa ve Menemen gibi bu çevre ilçelere üç yıldır hizmet götüren CHP adayı Aziz Kocaoğlu'nun, İzmir'in bir eski vergi rekortmeni olarak AKP'li aday Taha Aksoy'u yeneceğini öngörüyor.
Kendinizden söz eder misiniz?
Gazeteciliğe 1989'da Yeni Asır'da başladım; 2001'e kadar Yeni Asır'da yazı işleri müdürlüğü görevinde bulundum. 2002-2005 arası yerel Haber Ekspres gazetesinde Yayın yönetmenliği yaptım. İki yıldır Yenigün gazetesi köşe yazarlığı, aynı zamanda Ege TV'de politika üzerine programlar yapıyorum. Dört yıl Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Ege Şubesi başkanlığı yaptım.
Seçim hazırlıkları ne durumda?
AKP, CHP ve MHP'nin İzmir'de yapmış oldukları mitinglerle aslında son haftaya girildiğinde tansiyon ciddi derecede yükseldi. Genel bakıldığındaysa AKP'nin adayı Aksoy'un profilinin çok İzmir'in istediği profilden olmadığı kanısındayım.
Taha Bey, bir önceki dönem Ahmet Priştina'nın karşısına ilk defa AKP'nin Büyükşehir adayı olarak çıkmıştı ancak 8-9 puan farklı kaybetmişti. Genel seçimlerden sonra İzmir Milletvekilliği görevine başladı, bu aralarda da yeniden aday...
Fakat AKP, kendi iç dinamiğine baktığınızda, aslında çok flaş bir isimle İzmir'de çıkmak ve CHP karşısında merkez sağ ve merkez oyları toplamayı hedefliyorlardı. AKP nedense böyle bir isim bulamadı ve yeniden Taha Aksoy'a döndü.
Belki flaş olarak diyebileceğimiz, belki kazanma şansı çok az olsa da, AKP'nin İzmir'deki aday tipine uygun olarak Karşıyaka'da, eski Karşıyaka Spor Kulübü Başkanı ve Karşıyaka'nın eski ailelerinden Cenk Karaca'yı aday gösterdiler. Son üç yıldır "AK solcu" dediğimiz etkili olabilecek isimlerden aday yapmaya çalıştılar ve sadece Konak'ta başarılı oldular. Konak'ta eski CHP belediye başkanı Ahmet Sarışın'la seçime çıkmış durumdalar.
AKP'nin diğer adayları genelde kendi yapısından yetişen, bir bölümü Milli Görüş'ten geliyor bir bölümü eski MHP tandanslı ama İslami bakış açıları yoğun isimlerden oluşuyor. CHP aday tipinde çok fazla değişiklik yok, var olan belediye başkanları Konak dışında yeniden adaylar....
AKP'nin iki dezavantajı var. Birincisi flaş ve toplumu ikna edecek bir adayla çıkaramamaları; diğeriyle, İzmir'i şu anda ciddi şekilde etkileyen işsizlik ve ekonomik krizin toplumda yarattığı tepkiler. Toplumun AKP'ye bakışı bir miktar değişiyor. Bu bakış açısı İzmir'de daha önce vardı; sertleşerek devam edecek gibi gözüküyor. Ayrıca, AKP'nin adayının sanki bir miktar havlu atmış havası var açıkçası...
Kocaoğlu Ahmet Priştina'nın ölümüyle birlikte Meclis tarafından seçilen bir isimdi. Şimdi Kocaoğlu konusunda, dürüst olduğu konusunda İzmir'de ortak bir tavır var. Aslında tüm siyasetçilerin dürüst olması gerekiyor ama Türkiye siyasetinde dürüstlük nedense önemli bir artı olarak gözüküyor. Onu beğenmeyen isimlere bile sorduğunuzda, "iyi ve dürüst insan" diyorlar.
Bir önceki yerel seçimlere göre bu dönem değişen önemli bir şey var: Metropol ilçe sayısında artış var. "50 kilometrelik yasa" dolayısıyla çevre ilçeler de Büyükşehir için oy kullanacaklar. 10 yeni ilçe eklenmiş durumda...Kocaoğlu da özellikle son üç yıldır Menderes, Aliağa ve Menemen gibi bu çevre ilkelere önemli yatırımlar yaptı. Ondan dolayı oy potansiyelini yükselterek geldiği kanısındayım.
AKP'nin kendi yaptırdığı ankette bile Kocaoğlu beş puan öndeydi. Kocaoğlu'nun yaptırdığı veya diğer bağımsız anketlerden makasın bir hayli açık olduğu görünüyor. İlçelerde de İzmir'in toplam 30 ilçeden 20-21'ini CHP alır, geride kalan 10 ilçeyi AKP, Demokrat Parti ve diğer partiler paylaşır diye düşünüyorum.
Arif Ali Cangı'nın şansı ne kadar?
Biz Birlikte Başaracağız Platformu'nun lokomotif partisi Demoratik Toplum Partisi (DTP). DTP'nin İzmir'de oyu 4,5-5 kadar. Buna diğer sosyalist yapıların ve sol perspektifin koyacağı katkıyla en fazla yüzde 6-6,5 bandında oturur.
İlçe bazında bakıldığında da, çok fazla etkili olacağı kanasında değilim. Bir miktar Konak'ta etkili olabilirlerdi ama son dönemde Konak'ı Konak ve Karabağlar diye ikiye ayırdılar. Belki Karşıyaka'da güçlüler ama orası da Bayraklı ve Karşıyaka olarak bölündü. Etkili olacakları kanısında değilim.
Son 15 gündür ilginç bir süreç de yaşanıyor. Herkes, balkonunda bir resim bulunduruyor, ya Aziz Kocaoğlu ya da Taha Aksoy...Bu ev CHP veya AKP'ye oy verecek mesajı bu...Belki varoş kısmında bu pek belli değil ama yüksek yapıların yüzde 40-50'sine baktığınızda kime oy verileceğini görebiliyorsunuz. İlginç demokratik bir tavır koyuş...
İşsizlik dediniz? Yakıcı bir sorun mu İzmir'de?
Son sekiz yılda İzmir'in büyümesi daha çok ihracata yönelik mal üretimine dayalıydı. Tekstil ve buna benzer orta ölçekli işletmelere dayalı bir gelişme vardı. Dünya ölçekli bir kriz olduğu ve ihracatta büyük düşüş yaşandığından özellikle organize sanayi sitelerindeki büyük fabrikalarda üretimi durdurma, işçi çıkarma ve hatta kilit vurmak gibi süreçler yaşanıyor.
Üretim sektöründe ciddi işsizlik var açıkçası...Ayrıca, turizminde yaklaşan yazla beraber bir kıpırdama olur mu olmaz mı, o da çok bilemiyor. Herkes biraz turizme yönelik yatırımlar veya beklentiler içerisinde...Nisan veya Mayıs aylarında belli olacak. Bu krizin ne kadar derinleşeceği ya da derinleşip derinleşmeyeceği önemli. Sonuçta küresel kriz ortamında Avrupalı, ABD'li, Rus turistlerin ilk kesecekleri şey yurtdışı seyahatleri olacaktır.
Yerel basında objektivite görüyor musunuz?
Tamamen bir sübjektivite görüyorum. Üstelik sadece yerel basının kendisinde de değil. Bütün ulusal gazetelerinin burada ekleri var. Hem yerel gazetelerin kendisi hem de ulusal gazetelerin ilavelerinde bu işin mali boyutunu ön plana çıktığını görüyorsunuz. Bu iş, aday ile gazete yönetimler arasında, kapalı kapılar ardında anlaşmalara dayanıyor. İzmir'de dört yerel televizyonda da aynı şey söz konusu...
Peki, atışma mı var, proje mi konuşuluyor?
İzmir'de bu üslup biraz daha yumuşak.. Kendi öznelliğinden kaynaklanıyor.. İzmir'in rahat, ılıman iklimde olması, demokratik kültürünün çok geçmişlere dayanmasıyla ilgili açıkçası... Mesela AKP, CHP ve MHP adayları Ticaret Odası'nda çok rahat, birbirleriyle espri yaparak da iş insanlarına projelerini sundular.
Ancak İzmir de Türkiye'nin bir parçası...Genel siyasetinde Baykal-Erdoğan-Bahçeli üslupları, yani projeden daha çok bunu bir genel seçim havasına sokma isteği, adaylar yerine partilerin bakış açılarının oylanması süreci tabi ki burada da yaşanıyor.
Üstüne üstlük İzmir'in Erdoğan tarafından "Gavur İzmir" olarak tespiti, Erdoğan'ın "İzmir'i mutlaka almak istiyorum" gibi bir bakış açısı burada laik anti-laik bakış açısını bir miktar da tetiklemiş durumda...AKP dışındaki partiler laiklik kodu üzerinden siyaset yapıyorlar. AKP'liler de, laik kodunun yanlış olduğunu aslında kendilerinin de laik olduğu tespitini harekete geçirmeye çalışıyorlar.
Dünkü Baykal mitingi, üç gündür yağan yağmura rağmen önemliydi; çok ciddi katılım vardı. Mitingler çok büyük bir gösterge değil, oradaki ilçe örgütlerinin ne kadar çalıştığını gösterir. Ama insanlar harekete geçmiyorsa örgütlerin de gücü sınırlı olur. İzmirliler ki, Pazar günleri sokağa çıkıp, öyle üç dört saat ayakta beklemesi pek olağan bir durum değil..
http://www.bianet.org/ 23 - 03 - 2009 (Erol Önderoğlu)
Etiketler:
Başkalarının kaleminden
Baykal memnun
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal dün İzmir’deydi.
İstanbul’daki mitingini bitirdikten sonra İzmir’e biraz da rötarlı ulaşmıştı.
Aynı saatlerde Tayyip Erdoğan ise İstanbul ve Edirne’deydi.
Havanın yağışlı olmasına rağmen hayli kalabalık topluyor her iki lider de…
Deniz Baykal İzmir’de konuşmasına esprilerle başladı.
İlginç daha önce yapmadığı işleri yapıyor Baykal.
Baykal’ın konuşması sırasında arkasında sadece iki isim vardı
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile İzmir İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu…
Seçimin iki önemli ismi…
Baykal yağmura rağmen kalabalıktan hayli mutluydu.
Bence Antalya’yı yeniden kaybederse emekliliğinde İzmir’e yerleşir.
İzmir ise tüm özelliğini koruyor.
Bundan sonra da koruyacağa benziyor.
***
Karşıyaka’dan da bir anket geldi.
1493 kişi üzerinden yapılan ankete göre sonuçlar şöyle:
CHP: 68.25
AKP: 14.79
MHP: 6.51
DSP: 5.55
Diğer: 4,90
Karşıyaka’nın Bayraklı’nın ayrılmasından sonraki eğitim durumuna da bakmak gerekiyordu:
Eğitimsiz: 1.50
İlköğretim: 30.60
Ortaöğretim: 40,60
Yükseköğretim: 27,30
Aziz Kocaoğlu’nun, Cevat Durak’tan bir iki puan daha fazla alma olasılığı da var. Nedeni çok açık. DSP’ye Karşıyaka’da oy verenlerin bir bölümü Aziz Kocaoğlu’na büyükşehirde açık destek veriyor.
***
NOT 1: Bazıları beni neden “yalı gazetecisi” ilan etti anlayamadım. Bir taraftan tüm mitingler, diğer taraftan aile işleri, öbür taraftan spor etkinlikleri… Tabii ki her yere yetişmek mümkün değil.
NOT 2: Arkas’ı gerçekten tebrik etmek gerekli. Böyle bir organizasyonu İzmir’e getirmek ve bu heyecanı İzmir’de yaşatmak. Karşıyakalı seyirci ise mükemmeldi… 5 bin kişi Baykal’ın mitingine gitmemişti ancak tüm tavrı ile nereye oy vereceğini açıkça belli etti.
YENİGÜN 23 - 03 - 2009
İstanbul’daki mitingini bitirdikten sonra İzmir’e biraz da rötarlı ulaşmıştı.
Aynı saatlerde Tayyip Erdoğan ise İstanbul ve Edirne’deydi.
Havanın yağışlı olmasına rağmen hayli kalabalık topluyor her iki lider de…
Deniz Baykal İzmir’de konuşmasına esprilerle başladı.
İlginç daha önce yapmadığı işleri yapıyor Baykal.
Baykal’ın konuşması sırasında arkasında sadece iki isim vardı
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile İzmir İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu…
Seçimin iki önemli ismi…
Baykal yağmura rağmen kalabalıktan hayli mutluydu.
Bence Antalya’yı yeniden kaybederse emekliliğinde İzmir’e yerleşir.
İzmir ise tüm özelliğini koruyor.
Bundan sonra da koruyacağa benziyor.
***
Karşıyaka’dan da bir anket geldi.
1493 kişi üzerinden yapılan ankete göre sonuçlar şöyle:
CHP: 68.25
AKP: 14.79
MHP: 6.51
DSP: 5.55
Diğer: 4,90
Karşıyaka’nın Bayraklı’nın ayrılmasından sonraki eğitim durumuna da bakmak gerekiyordu:
Eğitimsiz: 1.50
İlköğretim: 30.60
Ortaöğretim: 40,60
Yükseköğretim: 27,30
Aziz Kocaoğlu’nun, Cevat Durak’tan bir iki puan daha fazla alma olasılığı da var. Nedeni çok açık. DSP’ye Karşıyaka’da oy verenlerin bir bölümü Aziz Kocaoğlu’na büyükşehirde açık destek veriyor.
***
NOT 1: Bazıları beni neden “yalı gazetecisi” ilan etti anlayamadım. Bir taraftan tüm mitingler, diğer taraftan aile işleri, öbür taraftan spor etkinlikleri… Tabii ki her yere yetişmek mümkün değil.
NOT 2: Arkas’ı gerçekten tebrik etmek gerekli. Böyle bir organizasyonu İzmir’e getirmek ve bu heyecanı İzmir’de yaşatmak. Karşıyakalı seyirci ise mükemmeldi… 5 bin kişi Baykal’ın mitingine gitmemişti ancak tüm tavrı ile nereye oy vereceğini açıkça belli etti.
YENİGÜN 23 - 03 - 2009
Etiketler:
Yerel Siyaset
20 Mart 2009 Cuma
Konak’ta son seçim anketi
Herkes yerel seçimlere kilitlendi. Ortalarda anketler de uçuşmaya başladı açıkçası.
İşte size Hakan Tartan’ın adaylığından sonra Konak için yapılan 1394 denekli yeni bir anket. Yüzde artı eksi 2 hata payı var.
Kararsızlar dağıtılmadan önce…
CHP: Yüzde 41
AKP: Yüzde 21,7
MHP: Yüzde 6,7
DTP: Yüzde 5
DSP Yüzde 2
Kararsızlar: Yüzde 18
Kararsızlar dağıtıldıktan sonra…
CHP: Yüzde 51,9
AKP: Yüzde 26,5
MHP: Yüzde 8,18
DTP: Yüzde 6,1
DSP: Yüzde 3,6
Diğer: Yüzde 4,9
Yeni Konak’ın demografik yapısı da değişmiş. Konak’ın yüzde 50’si Egeli… Yüzde 11,5 Doğu Anadolu, yüzde 13,5 Güneydoğu Anadolu, yüzde 9,3 İç Anadolu, Yüzde 5.5 Karadenizli, yüzde 5.4 Marmaralı, yüzde 3.2 Akdenizli…Konak’ın eğitim durumu da fena değil. Yüzde 42,9 ilkokul mezunu, yüzde 37,1 ortaokul ve lise yüzde 15,4 ise yüksekokul mezunu…Bu ankete göre Hakan Tartan’ın şansı hayli yüksek Konak’ta. MHP ise biraz daha gayret ederse barajı geçip meclis üyesi çıkarma şansını yakalayabilir.
DSP’nin oyu düşük geldi açıkçası. Konaklılar iki eski Hürriyet’çiden Hakan Tartan’a daha çok destek veriyorlar anlaşılan.Yine de bu bir anket. Anketlerin de ne kadar doğru olduğu tartışılır. Yine de bir fikir vermeleri açısından önemli.Eğer Tartan Konak’ta yüzde 51 çıkıyorsa, Kocaoğlu’nun da Konak’ta yüksek oy alacağını beklemek yanlış olmaz.
NOT 1: Önceki gün kaleme aldığım hikâye hayli ilgi çekmiş anlaşılan. Bakalım seçim sonrası sarayda ne tür bir deprem yaşanacak.
NOT 2: Hasan Tahsin son günlerde kayıp. Radyoda arada bir sesini duyuyorum ancak nedense benden uzak duruyor. Bu yeni tavrın arkasında abisi mi var merak etmiyor değilim.
NOT 3: Metropole katılan yeni ilçelerde de büyük hareketlilik var. CHP ve özellikle Aziz Kocaoğlu bu ilçelerde başarılı olacaklarından emin.
YENİGÜN 20 - 03 - 2009
İşte size Hakan Tartan’ın adaylığından sonra Konak için yapılan 1394 denekli yeni bir anket. Yüzde artı eksi 2 hata payı var.
Kararsızlar dağıtılmadan önce…
CHP: Yüzde 41
AKP: Yüzde 21,7
MHP: Yüzde 6,7
DTP: Yüzde 5
DSP Yüzde 2
Kararsızlar: Yüzde 18
Kararsızlar dağıtıldıktan sonra…
CHP: Yüzde 51,9
AKP: Yüzde 26,5
MHP: Yüzde 8,18
DTP: Yüzde 6,1
DSP: Yüzde 3,6
Diğer: Yüzde 4,9
Yeni Konak’ın demografik yapısı da değişmiş. Konak’ın yüzde 50’si Egeli… Yüzde 11,5 Doğu Anadolu, yüzde 13,5 Güneydoğu Anadolu, yüzde 9,3 İç Anadolu, Yüzde 5.5 Karadenizli, yüzde 5.4 Marmaralı, yüzde 3.2 Akdenizli…Konak’ın eğitim durumu da fena değil. Yüzde 42,9 ilkokul mezunu, yüzde 37,1 ortaokul ve lise yüzde 15,4 ise yüksekokul mezunu…Bu ankete göre Hakan Tartan’ın şansı hayli yüksek Konak’ta. MHP ise biraz daha gayret ederse barajı geçip meclis üyesi çıkarma şansını yakalayabilir.
DSP’nin oyu düşük geldi açıkçası. Konaklılar iki eski Hürriyet’çiden Hakan Tartan’a daha çok destek veriyorlar anlaşılan.Yine de bu bir anket. Anketlerin de ne kadar doğru olduğu tartışılır. Yine de bir fikir vermeleri açısından önemli.Eğer Tartan Konak’ta yüzde 51 çıkıyorsa, Kocaoğlu’nun da Konak’ta yüksek oy alacağını beklemek yanlış olmaz.
NOT 1: Önceki gün kaleme aldığım hikâye hayli ilgi çekmiş anlaşılan. Bakalım seçim sonrası sarayda ne tür bir deprem yaşanacak.
NOT 2: Hasan Tahsin son günlerde kayıp. Radyoda arada bir sesini duyuyorum ancak nedense benden uzak duruyor. Bu yeni tavrın arkasında abisi mi var merak etmiyor değilim.
NOT 3: Metropole katılan yeni ilçelerde de büyük hareketlilik var. CHP ve özellikle Aziz Kocaoğlu bu ilçelerde başarılı olacaklarından emin.
YENİGÜN 20 - 03 - 2009
Etiketler:
Yerel Siyaset
18 Mart 2009 Çarşamba
Bir hikâye…
Daha önceki hikâyemizdeki kral seçim zamanı gelince harekete geçmiş. Bu dönemde kazanacağına çok inanan kral, seçim sonrası saraydaki kadrosunda değişikliklere gitmeyi kafasına koymuş.
Kralın düzenlediği Tayland seferinde gazi olan yakın arkadaşlarına sarayda görev vermek için düğmeye basmış.Sarayın inşaat işleriyle uğraşan biriminin başına bu konuda hayli deneyimli bir ismi getirmeye karar verir kral. B. E… Aslında B. E tüm birimlerin koordinasyonu görevini istese de bu birimde görevli N.Y:’nin devam etmesine karar verir kral.Sarayın estetik işlerinden sorumlu biriminin başına ise bu konuda etkili ve yetkili olmayan, buna karşı krala son derece sadık olan birini getirir yüce kral: V. A…
Kralın en yakınında bulunan P ise biraz uzağa gönderilir. Sarayın fuar işleriyle ilgilenen birime gönderilecek olan P’nin bu birimde koordinasyondan sorumlu olacağı tahmin ediliyor. P’nin geleceği yerde bulunan isim ise bu görevinden ayrılacak. Bu kişinin eşi zaten bu hikâyede küçük kral rolüne soyunmuş durumda.Kral sarayda çalışanların eski başkanları M.Ç’yi de basın danışmanı olarak göreve getirmeyi hedefliyor.
P saraydan ayrılıyor ise P’nin yerine kim geliyor? Kralın çok güvendiği bir arkadaşının kızı…
Bu hikâyeci gibi saray hikâyeleri yazan başkaları da var. Onların da tabii ki sarayda köstebekleri var. Bu hikâyecinin köstebeğinin Ö olduğu söyleniyor sağda solda. Bu hikâyeyi yazan hikâyecinin köstebekleri ise çok. Üstelik saraya yerleştirdiği dinleme cihazları sayesinde istediği bilgiyi alıyor saraydan. Sadece dinleme cihazlarının pilleri bittiğinde sorun oluyor.
Tabii saraydaki iki önemli koltuğun seçim sonrası ne olacağı ise şimdilik muğlâk. Bunlar E.H’nin diğeri de G.Ş.’nin koltukları. Saraydan gelen duyumlar bu koltuklar konusunda da kralın seçim sonrası en yakın zamanda adım atacağını gösteriyor.
NOT: İnternetteki sayfama gelen bazı sorular var buradan onları da yanıtlayalım:
Soru 1: Son zamanlarda Aziz Kocaoğlu’nun Koç Grubu’nun Buca’daki arsası konusunda attığı adımlar tartışılıyor. Bu işin asli nedir? Böyle bir şey var mı? Halkı bilgilendirir misiniz?
Yanıt 1: Vallahi bu konudaki spekülasyonlar çok yoğun. Ancak buna en net yanıtı Kocaoğlu’nun kendisi vermelidir.
Soru 2: Süleyman Abi, Hakan Tartan’ın aday olma konusunda etkinliği olan milletvekili Baratalı mı gerçekten?
Yanıt 2: Bülent Baratalı’nın da bu işte parmağı olduğu kanısındayım.
Soru 3: Gaziemir’in kayıp ilçe olduğunu il başkanlığının toplantısında söylemişler. Bu doğru mu?
Yanıt 3: Bunun yanıtını en iyi CHP İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu verir sanırım. Bana gelen duyumlar Nalbantoğlu’nun elinde çok yeni bir anketin olduğunu söylüyor. Acaba Sayın Nalbantoğlu bu anketi açıklasa kamuoyuna nasıl olur?
YENİGÜN 18 - 03 - 2009
Kralın düzenlediği Tayland seferinde gazi olan yakın arkadaşlarına sarayda görev vermek için düğmeye basmış.Sarayın inşaat işleriyle uğraşan biriminin başına bu konuda hayli deneyimli bir ismi getirmeye karar verir kral. B. E… Aslında B. E tüm birimlerin koordinasyonu görevini istese de bu birimde görevli N.Y:’nin devam etmesine karar verir kral.Sarayın estetik işlerinden sorumlu biriminin başına ise bu konuda etkili ve yetkili olmayan, buna karşı krala son derece sadık olan birini getirir yüce kral: V. A…
Kralın en yakınında bulunan P ise biraz uzağa gönderilir. Sarayın fuar işleriyle ilgilenen birime gönderilecek olan P’nin bu birimde koordinasyondan sorumlu olacağı tahmin ediliyor. P’nin geleceği yerde bulunan isim ise bu görevinden ayrılacak. Bu kişinin eşi zaten bu hikâyede küçük kral rolüne soyunmuş durumda.Kral sarayda çalışanların eski başkanları M.Ç’yi de basın danışmanı olarak göreve getirmeyi hedefliyor.
P saraydan ayrılıyor ise P’nin yerine kim geliyor? Kralın çok güvendiği bir arkadaşının kızı…
Bu hikâyeci gibi saray hikâyeleri yazan başkaları da var. Onların da tabii ki sarayda köstebekleri var. Bu hikâyecinin köstebeğinin Ö olduğu söyleniyor sağda solda. Bu hikâyeyi yazan hikâyecinin köstebekleri ise çok. Üstelik saraya yerleştirdiği dinleme cihazları sayesinde istediği bilgiyi alıyor saraydan. Sadece dinleme cihazlarının pilleri bittiğinde sorun oluyor.
Tabii saraydaki iki önemli koltuğun seçim sonrası ne olacağı ise şimdilik muğlâk. Bunlar E.H’nin diğeri de G.Ş.’nin koltukları. Saraydan gelen duyumlar bu koltuklar konusunda da kralın seçim sonrası en yakın zamanda adım atacağını gösteriyor.
NOT: İnternetteki sayfama gelen bazı sorular var buradan onları da yanıtlayalım:
Soru 1: Son zamanlarda Aziz Kocaoğlu’nun Koç Grubu’nun Buca’daki arsası konusunda attığı adımlar tartışılıyor. Bu işin asli nedir? Böyle bir şey var mı? Halkı bilgilendirir misiniz?
Yanıt 1: Vallahi bu konudaki spekülasyonlar çok yoğun. Ancak buna en net yanıtı Kocaoğlu’nun kendisi vermelidir.
Soru 2: Süleyman Abi, Hakan Tartan’ın aday olma konusunda etkinliği olan milletvekili Baratalı mı gerçekten?
Yanıt 2: Bülent Baratalı’nın da bu işte parmağı olduğu kanısındayım.
Soru 3: Gaziemir’in kayıp ilçe olduğunu il başkanlığının toplantısında söylemişler. Bu doğru mu?
Yanıt 3: Bunun yanıtını en iyi CHP İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu verir sanırım. Bana gelen duyumlar Nalbantoğlu’nun elinde çok yeni bir anketin olduğunu söylüyor. Acaba Sayın Nalbantoğlu bu anketi açıklasa kamuoyuna nasıl olur?
YENİGÜN 18 - 03 - 2009
Etiketler:
Yerel Siyaset
16 Mart 2009 Pazartesi
Notlar - Notlar
1. AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan dün İzmir’deydi. Konuşmasına başlarken İzmir’in ilçelerini saydı. Ben genelde coğrafi açıdan sayarım bir İzmirli gazeteci olarak. Önce küçük metropol ilçeleri, ardından metropole eklenen yeni ilçeleri, sonra da Yarımada, Bakırçay ve Küçük Menderes havzalarını sayarım. Tayyip Erdoğan ise ilçeleri alfabetik sırayla söyledi. Bu arada zavallı Kınık’ı unuttu.
2. Klasik konuşmasının dışında neden CHP ve sosyal demokrat geleneğe yüklendiğini anlayamadım. Burası İzmir… Bu tür söylemlerin bu kentte olumlu sonuçlar getirmesini beklemek biraz hayal olur.
3. Gündoğdu Meydanı dolu… Ancak gelenlerin tümünün merkezden olmadığını düşünüyorum. Sadece Aliağa’dan 180 otobüs geldiği bilgisi ulaştı. Manisa ve Denizli’den de miting için gelenler olduğunu da göz önünde bulundurmak gerekiyor. Aslında miting başarını siyasi parti liderinin karizmasından değil, o ilin ya da ilçenin teşkilatlarının organizasyon başarısından kaynaklanıyor. “İzmir’i alacağız” iddiasında olan bir partinin İzmir il örgütünün de bunedenle gövde gösterisi yapmak istemesi ve bunun için tüm olanaklarını seferber etmesi son derece doğal. Ama önemli olan meydandaki kitleyi oya tahvil edebilmek. Bunu da 29 Mart akşamı göreceğiz.
4. CHP’de Dersim açılımı. Alınan bir habere göre İzmir’de AKP’nin önde olduğu bir ilçede bazı CHP’liler yeni bir açılım yapmışlar Dersimlileri bir araya getirmişler. Hatta İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’nı yemeğe davet etmişler. Fakat yemekte öyle bir talepte bulunmuşlar ki, Kocaoğlu az daha sofrayı terk ediyormuş.
5. CHP il kahvaltılı basın toplantısı düzenlemiş. Pazar günü sabahın köründe yapılan bu toplantıya gitmeyen gazeteciler de varmış. Hatta bazı gazeteciler toplantı başlamadan hemen önce aranmışlar. Ama cumartesi akşamını geleneksel şekilde İzmirli olarak değerlendiren gazetecilerin bir bölümü bu telefonlar ile sıcak yataklarından uyanmışlar. Pazar sabahı yaşanan bu gelişmenin öznesi kesinlikle ben değilim. Zaten kahvaltıda az sayıda köşe yazarı varmış.
6. CHP İl Başkanlığı’nın yeni internet sitesini tanıtmak isteyen CHP yönetimi, bunun için bir otelin çatı katını tutmuş. Ancak çatı katının dört duvarının yanı sıra çatısı da cam olduğundan ve de sabahın kör saatinde camdan güneş ışığı vurduğundan yapılan tanıtımı kimse izleyememiş.
7. Hürriyet Gazetesi köşe yazarı Yılmaz Özdil dün gazetesinde İzmir ve İzmirli tarifi yapmış. Mutlaka okunması gerekli… Internette, http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/11211624.asp.yazarid=249&gid=61 adresinden bulabileceğiniz bu yazının altındaki okuyucu görüşlerine de mutlaka göz atın.
8. CHP’nin küçük metropoldeki en rahat ilçeleri belli. Karşıyaka, Konak, Narlıdere, Güzelbahçe, Balçova… Bornova ve Buca’da da önemli ataklar var. Bayraklı da fena görünmüyor. Gerisi için bir şey söyleyemeyeceğim.
YENİGÜN 16 - 03 - 2009
2. Klasik konuşmasının dışında neden CHP ve sosyal demokrat geleneğe yüklendiğini anlayamadım. Burası İzmir… Bu tür söylemlerin bu kentte olumlu sonuçlar getirmesini beklemek biraz hayal olur.
3. Gündoğdu Meydanı dolu… Ancak gelenlerin tümünün merkezden olmadığını düşünüyorum. Sadece Aliağa’dan 180 otobüs geldiği bilgisi ulaştı. Manisa ve Denizli’den de miting için gelenler olduğunu da göz önünde bulundurmak gerekiyor. Aslında miting başarını siyasi parti liderinin karizmasından değil, o ilin ya da ilçenin teşkilatlarının organizasyon başarısından kaynaklanıyor. “İzmir’i alacağız” iddiasında olan bir partinin İzmir il örgütünün de bunedenle gövde gösterisi yapmak istemesi ve bunun için tüm olanaklarını seferber etmesi son derece doğal. Ama önemli olan meydandaki kitleyi oya tahvil edebilmek. Bunu da 29 Mart akşamı göreceğiz.
4. CHP’de Dersim açılımı. Alınan bir habere göre İzmir’de AKP’nin önde olduğu bir ilçede bazı CHP’liler yeni bir açılım yapmışlar Dersimlileri bir araya getirmişler. Hatta İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’nı yemeğe davet etmişler. Fakat yemekte öyle bir talepte bulunmuşlar ki, Kocaoğlu az daha sofrayı terk ediyormuş.
5. CHP il kahvaltılı basın toplantısı düzenlemiş. Pazar günü sabahın köründe yapılan bu toplantıya gitmeyen gazeteciler de varmış. Hatta bazı gazeteciler toplantı başlamadan hemen önce aranmışlar. Ama cumartesi akşamını geleneksel şekilde İzmirli olarak değerlendiren gazetecilerin bir bölümü bu telefonlar ile sıcak yataklarından uyanmışlar. Pazar sabahı yaşanan bu gelişmenin öznesi kesinlikle ben değilim. Zaten kahvaltıda az sayıda köşe yazarı varmış.
6. CHP İl Başkanlığı’nın yeni internet sitesini tanıtmak isteyen CHP yönetimi, bunun için bir otelin çatı katını tutmuş. Ancak çatı katının dört duvarının yanı sıra çatısı da cam olduğundan ve de sabahın kör saatinde camdan güneş ışığı vurduğundan yapılan tanıtımı kimse izleyememiş.
7. Hürriyet Gazetesi köşe yazarı Yılmaz Özdil dün gazetesinde İzmir ve İzmirli tarifi yapmış. Mutlaka okunması gerekli… Internette, http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/11211624.asp.yazarid=249&gid=61 adresinden bulabileceğiniz bu yazının altındaki okuyucu görüşlerine de mutlaka göz atın.
8. CHP’nin küçük metropoldeki en rahat ilçeleri belli. Karşıyaka, Konak, Narlıdere, Güzelbahçe, Balçova… Bornova ve Buca’da da önemli ataklar var. Bayraklı da fena görünmüyor. Gerisi için bir şey söyleyemeyeceğim.
YENİGÜN 16 - 03 - 2009
Etiketler:
Yerel Siyaset
13 Mart 2009 Cuma
Kanallararası tur
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP Adayı Aziz Kocaoğlu’nu TRT 2’de yayınlanan “Seçenler, seçilenler” adlı programda seyretmeye çalıştım. Ancak TRT 3’te yayınlanan Eczacıbaşı ile Polonya temsilcisi Muszynianka arasında oynanan, Avrupa Şampiyonası Bayanlar Voleybol maçı daha ilgimi çektiği için tartışma programına uzun süre dayanamadım. Ardından da Star’da Manchester United – Inter maçı vardı.
Ümit Sezgin’in sunduğu programa arada bir dönüp baktığımda, “çukur mu, tünel mi” tartışması vardı. Programın sunucusu Ümit Sezgin metro için yeraltında yapılan çalışmaları çukur olarak değerlendirirken, Kocaoğlu onu ikna etmeye çalışıyordu: “Hayır efendim, o çukur değil tünel…” Bir de Uğurkan Erez adlı “sorucu” biri vardı. Neler sormak istediğini pek anladığımı söyleyemem.
Aynı programa daha önce MHP İzmir Büyükşehir adayı Musavvat Dervişoğlu’nun da katıldığını öğrendim. Dervişoğlu’nun sorucunun sorduğu “ilginç” sorulara verdiği yanıtları merak ettim açıkçası. Bu program çok seyredilmiş olsa zaten daha önce bilgimiz olurdu Devrvişoğlu’nun yanıtları hakkında.
Aynı saatlerde TGRT’de ise AKP İzmir Büyükşehir adayı Taha Aksoy vardı. Taha Aksoy’a da maçların devre aralarında ya da alınan molalarda zap yapıp bakıyordum.
Bir ara şöyle dedi: “AKP’de milletvekili ve aday olarak ilk kez adaylık belirleme sürecini yakından izledim. Hayran kaldım.”
İzmir dışında olanlar ve İzmir siyasetini yakından takip etmeyenler böyle bir tespiti normal karşılar da, ben pek normal karşılayamadım. Bir önceki dönem Büyükşehir adaylığını bir başka yerel gazetede çalıştığım dönemde benim odamda gece saat 20.30’da simit çay eşliğinde sohbet ederken öğrenen Taha Aksoy’un, AKP’nin aday belirleme sürecini çok bilimsel olarak değerlendirmesini biraz yadırgadım açıkçası.
Peki bu programları “halk” dediğimiz oy verecek olanlar seyrediyor mu?
SMS mesajları çekiliyor adaylar tarafından cep telefonlarından… Peki kimlere çekiliyor? Adayın elinde bulunan cep telefonu numaralarına.
Bu numaralar kimin?
Adayın seçime girdiği partinin aktif olan üyeleri, gazeteciler, sivil toplum örgütü liderleri…
Halk dediğimiz oy verecek kitle ise o esnada ya dizi seyrediyor ya da maç…
NOT: Hasan Tahsin’in Macit Sefiloğlu ile birlikte sunduğu radyo programının son konukları Erdal İzgi ile Levent Piriştina idi. Hasan yer darlığı nedeniyle stüdyonun dışında kalsa bile oradan tartışmanın içine girmeyi başardı ve siyaset yerine medya eleştirisini öne çıkardı…
NOT 2: Önümüzdeki hafta içerisinde bir metro ziyareti daha yapacağım. Bakalım tadilat projesi ne âlemde? Halk gazetecisi Hasan Tahsin 3 milyon İzmirliyi ilgilendiren proje ile uğraşmaz, kalkar kendi yaşadığı kötü deneyimleri okurlarına aktarır. Hasan Tahsin… Hasan Tahsin… Çık biraz dolaş da çevrende neler oluyor farkına var.
YENİGÜN 13 - 03 - 2009
Ümit Sezgin’in sunduğu programa arada bir dönüp baktığımda, “çukur mu, tünel mi” tartışması vardı. Programın sunucusu Ümit Sezgin metro için yeraltında yapılan çalışmaları çukur olarak değerlendirirken, Kocaoğlu onu ikna etmeye çalışıyordu: “Hayır efendim, o çukur değil tünel…” Bir de Uğurkan Erez adlı “sorucu” biri vardı. Neler sormak istediğini pek anladığımı söyleyemem.
Aynı programa daha önce MHP İzmir Büyükşehir adayı Musavvat Dervişoğlu’nun da katıldığını öğrendim. Dervişoğlu’nun sorucunun sorduğu “ilginç” sorulara verdiği yanıtları merak ettim açıkçası. Bu program çok seyredilmiş olsa zaten daha önce bilgimiz olurdu Devrvişoğlu’nun yanıtları hakkında.
Aynı saatlerde TGRT’de ise AKP İzmir Büyükşehir adayı Taha Aksoy vardı. Taha Aksoy’a da maçların devre aralarında ya da alınan molalarda zap yapıp bakıyordum.
Bir ara şöyle dedi: “AKP’de milletvekili ve aday olarak ilk kez adaylık belirleme sürecini yakından izledim. Hayran kaldım.”
İzmir dışında olanlar ve İzmir siyasetini yakından takip etmeyenler böyle bir tespiti normal karşılar da, ben pek normal karşılayamadım. Bir önceki dönem Büyükşehir adaylığını bir başka yerel gazetede çalıştığım dönemde benim odamda gece saat 20.30’da simit çay eşliğinde sohbet ederken öğrenen Taha Aksoy’un, AKP’nin aday belirleme sürecini çok bilimsel olarak değerlendirmesini biraz yadırgadım açıkçası.
Peki bu programları “halk” dediğimiz oy verecek olanlar seyrediyor mu?
SMS mesajları çekiliyor adaylar tarafından cep telefonlarından… Peki kimlere çekiliyor? Adayın elinde bulunan cep telefonu numaralarına.
Bu numaralar kimin?
Adayın seçime girdiği partinin aktif olan üyeleri, gazeteciler, sivil toplum örgütü liderleri…
Halk dediğimiz oy verecek kitle ise o esnada ya dizi seyrediyor ya da maç…
NOT: Hasan Tahsin’in Macit Sefiloğlu ile birlikte sunduğu radyo programının son konukları Erdal İzgi ile Levent Piriştina idi. Hasan yer darlığı nedeniyle stüdyonun dışında kalsa bile oradan tartışmanın içine girmeyi başardı ve siyaset yerine medya eleştirisini öne çıkardı…
NOT 2: Önümüzdeki hafta içerisinde bir metro ziyareti daha yapacağım. Bakalım tadilat projesi ne âlemde? Halk gazetecisi Hasan Tahsin 3 milyon İzmirliyi ilgilendiren proje ile uğraşmaz, kalkar kendi yaşadığı kötü deneyimleri okurlarına aktarır. Hasan Tahsin… Hasan Tahsin… Çık biraz dolaş da çevrende neler oluyor farkına var.
YENİGÜN 13 - 03 - 2009
Etiketler:
Yerel Siyaset
11 Mart 2009 Çarşamba
Bir anket
Önceki gün biraz da şans eseri bir kamuoyu araştırmasına rastladım…
İlçenin ve adayın adını vermeden durumu özetlemeye çalışacağım.
İlçede son genel seçimlerdeki fark yüzde 7,5 AKP lehine…
Ancak bu fark yerel seçim öncesi yüzde 12,5’e ulaşmış.
Bir anlamda seçimin kesin kaybedileceği ilçelerden biri.
İlçenin belediye başkan adayı listeler açıklanacağı gece beni aramış, “Bizimkiler benim adaylığımın kesin olduğunu söylüyor. Ancak başka kaynaklardan bunu doğrulatmam gerekli” dedi. Yarım saat sonra kendisini aradım ve adaylığının kesinleştiği haberini verdim. Sonra da ekledim: “Zor bir ilçedesin. Meclis üyesi listesini son derece dengeli yapmak zorundasın. Aksi halde seçim senin için hiç de kolay değil.”
Verdiği yanıt hala hafızamda…
“Öyle bir liste yapacağım ki, herkes şaşıracak.”
Ben de kendisine, “Sen istesen de sana böyle bir liste yaptırmazlar” dedim.
Nitekim de öyle oldu. Ortaya öyle bir liste çıktı ki, şaşırmamak mümkün değil.
Dünürler, iş arkadaşları, baba kız adaylıkları vs…
Böyle bir yapıya oy vermek kolay mı?
Nitekim son yapılan anket, bunu net biçimde ortaya çıkarmış durumda.
AKP ile makas kapanmamış tam tersine açılmış.
Bu ilçede Büyükşehir belediye başkanının durumunu bilmiyorum açıkçası. Eğer Büyükşehir’de de bu makas bu kadar açılmış ise Kocaoğlu’nun acil olarak bu ilçeye el atması gerekiyor.
Çünkü yüzde 12,5’luk bir fark Büyükşehir açısından da risk teşkil ediyor.
Gelelim bu ilçenin bu hale düşmesine neden olanlara…
Seçimin sonucunun bu şekilde çıkması halinde bu ilçeyi dizayn eden siyasi dizaynırlar ne yapacak?
Onlar da bu ilçenin sonuçlarına göre gömülüp gidecekler mi yoksa kendilerine bir başka at bulup siyasete kaldıkları yerden güle oynaya devam mı edecekler?
Bana kalırsa ki kalmaz artık birilerine “güle güle” deme zamanı geliyor.
Bu anketin güvenilirliği konusunda da bazı soru işaretleriniz olabilir.
Ancak emin olun ki, bu anket son derece güvenilir bir kaynaktan şans eseri alınmıştır.
Anketin kaynağını yakında açıklayacağım.
Zaten sanırım bu yazıdan sonra anketin kaynağı beni de arayıp, “Bunu nasıl elde ettin” diye soracaktır.
NOT 1: Anketin yüzde 2 gibi bir yanılma payı olabilir. Bu yanılma benim tarafımdan da üretilmiş olabilir.
NOT 2: Kocaoğlu’nun bu anketten haberdar olduğuna adım gibi eminim. İlçe belediye başkanının bizzat kendisinin bu anketten haberdar olduğuna emin değilim. Ama dizaynırlarının bu anketi çok iyi bildiklerini de biliyorum.
NOT 3: Yüzde 12,5 büyük fark. Eğilim anketini yapanların acilen konuyu çözmek için adım atmaları gerekiyor. Aksi takdirde seçim sonrası “Ya nasıl böyle oldu” demeyelim.
NOT 4: Farkın kapatılması mümkün değil. Yapılacak olan sadece makası daraltmaya çalışmak. En azından Büyükşehir’deki kaybı önlemek için…
YENİGÜN 11 - 03 -2009
İlçenin ve adayın adını vermeden durumu özetlemeye çalışacağım.
İlçede son genel seçimlerdeki fark yüzde 7,5 AKP lehine…
Ancak bu fark yerel seçim öncesi yüzde 12,5’e ulaşmış.
Bir anlamda seçimin kesin kaybedileceği ilçelerden biri.
İlçenin belediye başkan adayı listeler açıklanacağı gece beni aramış, “Bizimkiler benim adaylığımın kesin olduğunu söylüyor. Ancak başka kaynaklardan bunu doğrulatmam gerekli” dedi. Yarım saat sonra kendisini aradım ve adaylığının kesinleştiği haberini verdim. Sonra da ekledim: “Zor bir ilçedesin. Meclis üyesi listesini son derece dengeli yapmak zorundasın. Aksi halde seçim senin için hiç de kolay değil.”
Verdiği yanıt hala hafızamda…
“Öyle bir liste yapacağım ki, herkes şaşıracak.”
Ben de kendisine, “Sen istesen de sana böyle bir liste yaptırmazlar” dedim.
Nitekim de öyle oldu. Ortaya öyle bir liste çıktı ki, şaşırmamak mümkün değil.
Dünürler, iş arkadaşları, baba kız adaylıkları vs…
Böyle bir yapıya oy vermek kolay mı?
Nitekim son yapılan anket, bunu net biçimde ortaya çıkarmış durumda.
AKP ile makas kapanmamış tam tersine açılmış.
Bu ilçede Büyükşehir belediye başkanının durumunu bilmiyorum açıkçası. Eğer Büyükşehir’de de bu makas bu kadar açılmış ise Kocaoğlu’nun acil olarak bu ilçeye el atması gerekiyor.
Çünkü yüzde 12,5’luk bir fark Büyükşehir açısından da risk teşkil ediyor.
Gelelim bu ilçenin bu hale düşmesine neden olanlara…
Seçimin sonucunun bu şekilde çıkması halinde bu ilçeyi dizayn eden siyasi dizaynırlar ne yapacak?
Onlar da bu ilçenin sonuçlarına göre gömülüp gidecekler mi yoksa kendilerine bir başka at bulup siyasete kaldıkları yerden güle oynaya devam mı edecekler?
Bana kalırsa ki kalmaz artık birilerine “güle güle” deme zamanı geliyor.
Bu anketin güvenilirliği konusunda da bazı soru işaretleriniz olabilir.
Ancak emin olun ki, bu anket son derece güvenilir bir kaynaktan şans eseri alınmıştır.
Anketin kaynağını yakında açıklayacağım.
Zaten sanırım bu yazıdan sonra anketin kaynağı beni de arayıp, “Bunu nasıl elde ettin” diye soracaktır.
NOT 1: Anketin yüzde 2 gibi bir yanılma payı olabilir. Bu yanılma benim tarafımdan da üretilmiş olabilir.
NOT 2: Kocaoğlu’nun bu anketten haberdar olduğuna adım gibi eminim. İlçe belediye başkanının bizzat kendisinin bu anketten haberdar olduğuna emin değilim. Ama dizaynırlarının bu anketi çok iyi bildiklerini de biliyorum.
NOT 3: Yüzde 12,5 büyük fark. Eğilim anketini yapanların acilen konuyu çözmek için adım atmaları gerekiyor. Aksi takdirde seçim sonrası “Ya nasıl böyle oldu” demeyelim.
NOT 4: Farkın kapatılması mümkün değil. Yapılacak olan sadece makası daraltmaya çalışmak. En azından Büyükşehir’deki kaybı önlemek için…
YENİGÜN 11 - 03 -2009
Etiketler:
Yerel Siyaset
9 Mart 2009 Pazartesi
Ortada bir yanlış var
Siyasi parti liderleri Türkiye’nin dört bir yanında mitingler yapıyorlar. Yanlarında belediye başkan adayları ile. Söylemlerin tamamı siyasal nitelikte… Eleştiri eleştirilere yanıtlar vs…
Liderlerin yanlarında kendi atadıkları adaylar duruyor. Hepsi el pençe divan…
Ne yapabilirler ki?
Onları atayan irade tek ise, atanma nedeni halkın beklentileri ve istekleri dışında parti iç mekanizmalarından ve liderin ilişki ağından kaynaklanıyor ise, atanan belediye başkanının siyasi partisinin lideri yanında konuşma hakkı olabilir mi?
Bugünlerde mitingleri kalabalık gösteren photoshop tartışması da var.
İyi de bugünlere gelmemizde siyasi parti liderlerinin hiç suçu yok mu? Ya da belediye başkanlarının?
Küçültün gazeteleri… Muhabirler ve foto muhabirlerin gereksizliğini savun. Gazeteler belediyelerin ve siyasi partilerin basın bürolarından aldığı haberleri kullansın…
Sonra da dönün, “Fotoğraflar konusunda manüpilasyon yapılıyor” deyin.
Kusura bakmayın ama bu süreci hep birlikte hazırladık.
Kimse medyanın önemini kavrayamadı. Herkes kendisine yakın bir medya oluşturmaya çalıştı. Özgür davranmaya çalışan medyanın yok oluşunu görmek istemedi.
Şimdi şikayet ediyoruz da, kime şikayet edeceğiz ki…
***
CHP ilçe örgütlerinde değişim bekleniyordu. Son iki gündür Ankara’dan gelen sinyaller de bu değişimin en kısa süre içerisinde yapılacağını işaret ediyordu. Ama İzmir’de bu konu hakkında bir adım atılmış değil. Bazen ben bile anlamakta zorlanıyorum. Karar çıktı da, yolda gelirken bir yere mi takıldı? Yoksa karar gerekli isimlerin eline ulaştı da biraz daha bekletilmesi konusunda yerel yapıda bir eğilim mi var. Yoksa karar çıkmadı mı? Karmakarışık bir durum. Sanırım bu hafta başı çözülecektir. Deniz Baykal’ın da bu konuda neler düşündüğünü açıkçası çok merak ediyorum. Yoksa, “Şu sıralar işim var, bunlarla uğraşamam mı” diyor? Eğer böyle düşünüyor ise mitinglerdeki söylemleri ile yaptıkları arasında bir çelişki olmuyor mu? Bu hafta başını da bekleyip bir görelim. Ondan sonra isimler üzerinden tartışmaya başlarız gelişmeleri. Tartışılması da gerekiyor açıkçası… İsimler konusunda tartışmaya başlarsak, zarar görecekler sayısı hiç de az değil…
NOT 1: CHP Konak Belediye Başkan adayı Hakan Tartan trafik kazası geçirmiş. Kendisine geçmiş olsun diyelim. Konak’ta toplu bir kurşun döktürme operasyonuna gidilmesinde yarar görüyorum. Buna da CHP’nin kurşun açılımı şeklinde değerlendirebiliriz.
NOT 2: Bu İzmir’in tüm sorunları metro ve arsenikten mi oluşuyor. Neden herkes bu konular üzerine dönüyor. İzmir’de tartışılacak o kadar sorun var ki…
YENİGÜN 09 - 03 - 2009
Liderlerin yanlarında kendi atadıkları adaylar duruyor. Hepsi el pençe divan…
Ne yapabilirler ki?
Onları atayan irade tek ise, atanma nedeni halkın beklentileri ve istekleri dışında parti iç mekanizmalarından ve liderin ilişki ağından kaynaklanıyor ise, atanan belediye başkanının siyasi partisinin lideri yanında konuşma hakkı olabilir mi?
Bugünlerde mitingleri kalabalık gösteren photoshop tartışması da var.
İyi de bugünlere gelmemizde siyasi parti liderlerinin hiç suçu yok mu? Ya da belediye başkanlarının?
Küçültün gazeteleri… Muhabirler ve foto muhabirlerin gereksizliğini savun. Gazeteler belediyelerin ve siyasi partilerin basın bürolarından aldığı haberleri kullansın…
Sonra da dönün, “Fotoğraflar konusunda manüpilasyon yapılıyor” deyin.
Kusura bakmayın ama bu süreci hep birlikte hazırladık.
Kimse medyanın önemini kavrayamadı. Herkes kendisine yakın bir medya oluşturmaya çalıştı. Özgür davranmaya çalışan medyanın yok oluşunu görmek istemedi.
Şimdi şikayet ediyoruz da, kime şikayet edeceğiz ki…
***
CHP ilçe örgütlerinde değişim bekleniyordu. Son iki gündür Ankara’dan gelen sinyaller de bu değişimin en kısa süre içerisinde yapılacağını işaret ediyordu. Ama İzmir’de bu konu hakkında bir adım atılmış değil. Bazen ben bile anlamakta zorlanıyorum. Karar çıktı da, yolda gelirken bir yere mi takıldı? Yoksa karar gerekli isimlerin eline ulaştı da biraz daha bekletilmesi konusunda yerel yapıda bir eğilim mi var. Yoksa karar çıkmadı mı? Karmakarışık bir durum. Sanırım bu hafta başı çözülecektir. Deniz Baykal’ın da bu konuda neler düşündüğünü açıkçası çok merak ediyorum. Yoksa, “Şu sıralar işim var, bunlarla uğraşamam mı” diyor? Eğer böyle düşünüyor ise mitinglerdeki söylemleri ile yaptıkları arasında bir çelişki olmuyor mu? Bu hafta başını da bekleyip bir görelim. Ondan sonra isimler üzerinden tartışmaya başlarız gelişmeleri. Tartışılması da gerekiyor açıkçası… İsimler konusunda tartışmaya başlarsak, zarar görecekler sayısı hiç de az değil…
NOT 1: CHP Konak Belediye Başkan adayı Hakan Tartan trafik kazası geçirmiş. Kendisine geçmiş olsun diyelim. Konak’ta toplu bir kurşun döktürme operasyonuna gidilmesinde yarar görüyorum. Buna da CHP’nin kurşun açılımı şeklinde değerlendirebiliriz.
NOT 2: Bu İzmir’in tüm sorunları metro ve arsenikten mi oluşuyor. Neden herkes bu konular üzerine dönüyor. İzmir’de tartışılacak o kadar sorun var ki…
YENİGÜN 09 - 03 - 2009
Etiketler:
Yerel Siyaset
6 Mart 2009 Cuma
Şimdi de örgüt yenilenmesi
CHP’de işler tam yerine oturmadı. İl Başkanı ve yönetiminin atanması, adayların belirlenmesinden sonra gözler ilçe örgütlerine çevrildi. Bazı adaylar ile ilçe yönetimleri arasında yaşanan gerginlik dün MYK toplantısında alınacak kararlar ile tırmanacak mıydı azalacak mı?
Ben bu yazıyı kaleme alırken MYK toplantısı devam ediyordu.
Bu toplantıdan çıkacak sonuçların önümüzdeki süreci doğrudan etkileyeceği açık.
Eğer zamanında elimize ulaşsaydı isimler üzerinden yorumlayabilirdik.
Ancak yazıyı kaleme aldığım saatlerde MYK kararları belli olmadığı için net olmayan bir şeyleri kaleme almak durumundayız.
İlçelerde ekibin ne kadar etkili olacağı bilinmiyor.
Aday belirleme sürecinde çok etkili olan Karataş’ın ilçe adaylarının belirlenmesindeki etkisini şimdilik bilmiyoruz.
İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu’nun ilçe başkanlarının oluşumundaki etkisini birlikte izleyeceğiz. Aslında il başkanı olarak tamamını belirleme şansı vardı Nalbantoğlu’nun… Eğer ilçe başkanlarının tespiti MYK’ya girmiş ise bir sıkıntı var demektir.
***
CHP Bornova Belediye Başkan adayı Kamil Okyay Sındır ile kısa bir görüşme şansım oldu. Bornova’da yaşanan aday belirleme süreci sonrası taşların oturmaya başladığı kesin. Sındır parti içi mücadelenin çok azaldığını, tüm CHP’nin dışa karşı mücadeleye başladığını belirterek, “Tabii ki kolay olmadı. Ancak kısa süre içerisinde epey yol kat ettik. Şimdi amaç bizi tanımayan Bornovalılara kendimizi tanıtabilmek” dedi.
Bilinen öğretim üyesi profilinden çok daha farklı bir profil çiziyor Sındır. Halka yakın halkla birlikte hareket eden profesör tarzını öne çıkarıyor ve Bornovalı seçmeni olumlu yönde etkiliyor. Her şeye yukarıdan bakan öğretim üyesi gibi olmaması büyük avantaj Sındır için. Üstelik Ziraat Mühendisleri Odası Başkanlığı dönemindeki sol söylemi de olumlu yansıyor. Bornova gibi bir üniversite kentinde üniversiteli bir halk adamının başarılı olma şansı yüksek.
NOT 1: Metro konusunda yazdıklarım bir bölüm okuyucunun dikkatini çekmiş. Ben sadece gördüklerimi ve bana anlatılanları kaleme aldım. Ve her iki tarafı da dinledim.
NOT 2: Yenigün Gazetesi’nde buzları eritme operasyonu varmış. Bu operasyonun bir yerinde Hasan Tahsin olunca bu buz eritme operasyonu ilgimi çekti. Ya operasyonun diğer yerinde kim vardı?
YENİGÜN 06 - 03 - 2009
Ben bu yazıyı kaleme alırken MYK toplantısı devam ediyordu.
Bu toplantıdan çıkacak sonuçların önümüzdeki süreci doğrudan etkileyeceği açık.
Eğer zamanında elimize ulaşsaydı isimler üzerinden yorumlayabilirdik.
Ancak yazıyı kaleme aldığım saatlerde MYK kararları belli olmadığı için net olmayan bir şeyleri kaleme almak durumundayız.
İlçelerde ekibin ne kadar etkili olacağı bilinmiyor.
Aday belirleme sürecinde çok etkili olan Karataş’ın ilçe adaylarının belirlenmesindeki etkisini şimdilik bilmiyoruz.
İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu’nun ilçe başkanlarının oluşumundaki etkisini birlikte izleyeceğiz. Aslında il başkanı olarak tamamını belirleme şansı vardı Nalbantoğlu’nun… Eğer ilçe başkanlarının tespiti MYK’ya girmiş ise bir sıkıntı var demektir.
***
CHP Bornova Belediye Başkan adayı Kamil Okyay Sındır ile kısa bir görüşme şansım oldu. Bornova’da yaşanan aday belirleme süreci sonrası taşların oturmaya başladığı kesin. Sındır parti içi mücadelenin çok azaldığını, tüm CHP’nin dışa karşı mücadeleye başladığını belirterek, “Tabii ki kolay olmadı. Ancak kısa süre içerisinde epey yol kat ettik. Şimdi amaç bizi tanımayan Bornovalılara kendimizi tanıtabilmek” dedi.
Bilinen öğretim üyesi profilinden çok daha farklı bir profil çiziyor Sındır. Halka yakın halkla birlikte hareket eden profesör tarzını öne çıkarıyor ve Bornovalı seçmeni olumlu yönde etkiliyor. Her şeye yukarıdan bakan öğretim üyesi gibi olmaması büyük avantaj Sındır için. Üstelik Ziraat Mühendisleri Odası Başkanlığı dönemindeki sol söylemi de olumlu yansıyor. Bornova gibi bir üniversite kentinde üniversiteli bir halk adamının başarılı olma şansı yüksek.
NOT 1: Metro konusunda yazdıklarım bir bölüm okuyucunun dikkatini çekmiş. Ben sadece gördüklerimi ve bana anlatılanları kaleme aldım. Ve her iki tarafı da dinledim.
NOT 2: Yenigün Gazetesi’nde buzları eritme operasyonu varmış. Bu operasyonun bir yerinde Hasan Tahsin olunca bu buz eritme operasyonu ilgimi çekti. Ya operasyonun diğer yerinde kim vardı?
YENİGÜN 06 - 03 - 2009
Etiketler:
Yerel Siyaset
4 Mart 2009 Çarşamba
Metroya devam…
İzmir Metrosu konusuna biraz daha devam edelim.Kanımca herkes merak ediyordur, aşağıda neler olduğunu…
Üçyol ile Hıfzısıhha arasında hiçbir sorun yok. Tünel açık ve kemer betonlar ile zemin betonlaştırması devam ediyor.Üçkuyular kuyruk tünelinden Akbank’a kadar olan bölge de bitirilmiş. Yani asıl sorun Dolunay Pastanesi ile Üçkuyular Akbank Şubesi arasında.İşte bu bölge yukarıdan açılacak hem tünelin bitirilemeyen kısmı tamamlanacak hem de istasyonlar yapılacak.
Bölgenin zemin yapısı bozuk olduğu için bu proje gerçekleştirilecek. Tabii ki en büyük sorun aç -kapa sistemi içerisinde yolun iki tarafında bulunan yüksek binalar.Şirket olası sorunlar için tüm hazırlıkları yapmış. Eğer o bölgede yürürseniz, hem kaldırımlarda hem yolda hem de binaların duvarlarında bazı cıvatalarla karşılaşacaksınız. İşte bu cıvatalar ile her gün ölçüm yapılıyor ve zeminde bir kayma olup olmadığı tespit ediliyor. Lazer teknolojisi ile yapılan bu ölçümler milimetrenin yüzde biri ölçüsünde kaymayı bile gösteriyor.Bir önceki yazımda belirttiğim gibi tadilat projesi 45 gün sonra Büyükşehir belediyesine ulaştırılacak. Belediye bu projeyi çabuk onaylarsa İzmir Metrosu yılsonunda devreye girer.
Bunun için Aziz Kocaoğlu’na iki iş düşüyor.
1 – Firma ile tadilat projesini halletmesi.
2 – Arada bir şantiyeye uğrayıp bir bardak çay içmesi. Kocaoğlu metro konusunda hassasiyetini gösterirse, şirketin daha hızlı hareket etmesi de mümkün olacak.
Gelelim diğer metrolara… Bu arada kendimi metro uzmanı gibi hissetmeye başladım ya neyse…
Üçyol’da, Üçyol -Buca Tınaztepe Metrosu için gerekli giriş tüneli açılmış. Yani bu metro bittikten sonra o metro için de çalışmalara başlanabilir. Projesi zaten hazır…
Üçkuyular- Narlıdere Metrosu için ise aç -kapa sistemi uygulanacak. Bunun da projesi hazır.
Menderes – Aliağa hızlı tren ise bitme aşamasına gelmiş görünüyor. Seçim öncesi Karşıyaka tünelleri basın turu ile gezilir ise kamuoyuna ve seçmene gerekli mesaj doğrudan iletilebilir.
Bornova’nın EVKA 3’e kadar olan bölümünde sorun yok. Ancak daha sonraki bölümü için şimdilik bekleme kararı alındı. Bozoğlu firması bu bölgedeki tünelin Basmane-Üçyol tünelinde kullanılan sistem ile çözüleceğini ileri sürüyor. Tabii ki biraz pahalı bir metot… Ancak kentin ulaşımını dikkate aldığımızda harcanmayacak para değil. Bu bölgedeki sorun ne Büyükşehirden ne de firmadan kaynaklanıyor. Asıl sorun orada olan binaların durumu. Bir bölümünde kaçak katlar var. Temel sistemleri ise Laz fıkrası gibi…Tüm bunların dışında geriye tek bir hat kalıyor. Otobüs terminali. Bu noktaya yönelik bir proje yapıldığını bilmiyorum.
NOT 1: Yazılara bakarak Aziz Kocaoğlu ile aramın düzeldiği gibi bir hisse kapılmış olanlara bir yanıt verelim. Bu yazıları halkın bilinçlenmesi için kaleme alıyorum. Sürekli CHP yazdığımı iddia edenlere de bir yanıt bu aslında. Kocaoğlu konusu ise daha sürüncemede. Başkanın performansına bakacağız tabii ki…
NOT 2: Elimde Yapı Merkezi’nin hazırladığı ve birinci İzmir Metrosu’nu anlatan bir simülasyon CD’si var. Gerçekten ilginç bir teknoloji…
YENİGÜN 04 - 03 - 2009
Üçyol ile Hıfzısıhha arasında hiçbir sorun yok. Tünel açık ve kemer betonlar ile zemin betonlaştırması devam ediyor.Üçkuyular kuyruk tünelinden Akbank’a kadar olan bölge de bitirilmiş. Yani asıl sorun Dolunay Pastanesi ile Üçkuyular Akbank Şubesi arasında.İşte bu bölge yukarıdan açılacak hem tünelin bitirilemeyen kısmı tamamlanacak hem de istasyonlar yapılacak.
Bölgenin zemin yapısı bozuk olduğu için bu proje gerçekleştirilecek. Tabii ki en büyük sorun aç -kapa sistemi içerisinde yolun iki tarafında bulunan yüksek binalar.Şirket olası sorunlar için tüm hazırlıkları yapmış. Eğer o bölgede yürürseniz, hem kaldırımlarda hem yolda hem de binaların duvarlarında bazı cıvatalarla karşılaşacaksınız. İşte bu cıvatalar ile her gün ölçüm yapılıyor ve zeminde bir kayma olup olmadığı tespit ediliyor. Lazer teknolojisi ile yapılan bu ölçümler milimetrenin yüzde biri ölçüsünde kaymayı bile gösteriyor.Bir önceki yazımda belirttiğim gibi tadilat projesi 45 gün sonra Büyükşehir belediyesine ulaştırılacak. Belediye bu projeyi çabuk onaylarsa İzmir Metrosu yılsonunda devreye girer.
Bunun için Aziz Kocaoğlu’na iki iş düşüyor.
1 – Firma ile tadilat projesini halletmesi.
2 – Arada bir şantiyeye uğrayıp bir bardak çay içmesi. Kocaoğlu metro konusunda hassasiyetini gösterirse, şirketin daha hızlı hareket etmesi de mümkün olacak.
Gelelim diğer metrolara… Bu arada kendimi metro uzmanı gibi hissetmeye başladım ya neyse…
Üçyol’da, Üçyol -Buca Tınaztepe Metrosu için gerekli giriş tüneli açılmış. Yani bu metro bittikten sonra o metro için de çalışmalara başlanabilir. Projesi zaten hazır…
Üçkuyular- Narlıdere Metrosu için ise aç -kapa sistemi uygulanacak. Bunun da projesi hazır.
Menderes – Aliağa hızlı tren ise bitme aşamasına gelmiş görünüyor. Seçim öncesi Karşıyaka tünelleri basın turu ile gezilir ise kamuoyuna ve seçmene gerekli mesaj doğrudan iletilebilir.
Bornova’nın EVKA 3’e kadar olan bölümünde sorun yok. Ancak daha sonraki bölümü için şimdilik bekleme kararı alındı. Bozoğlu firması bu bölgedeki tünelin Basmane-Üçyol tünelinde kullanılan sistem ile çözüleceğini ileri sürüyor. Tabii ki biraz pahalı bir metot… Ancak kentin ulaşımını dikkate aldığımızda harcanmayacak para değil. Bu bölgedeki sorun ne Büyükşehirden ne de firmadan kaynaklanıyor. Asıl sorun orada olan binaların durumu. Bir bölümünde kaçak katlar var. Temel sistemleri ise Laz fıkrası gibi…Tüm bunların dışında geriye tek bir hat kalıyor. Otobüs terminali. Bu noktaya yönelik bir proje yapıldığını bilmiyorum.
NOT 1: Yazılara bakarak Aziz Kocaoğlu ile aramın düzeldiği gibi bir hisse kapılmış olanlara bir yanıt verelim. Bu yazıları halkın bilinçlenmesi için kaleme alıyorum. Sürekli CHP yazdığımı iddia edenlere de bir yanıt bu aslında. Kocaoğlu konusu ise daha sürüncemede. Başkanın performansına bakacağız tabii ki…
NOT 2: Elimde Yapı Merkezi’nin hazırladığı ve birinci İzmir Metrosu’nu anlatan bir simülasyon CD’si var. Gerçekten ilginç bir teknoloji…
YENİGÜN 04 - 03 - 2009
Etiketler:
Yerel Siyaset
2 Mart 2009 Pazartesi
O Temel’i bir bulursam
Kendini bilmez köşe yazarının biri Üçyol – Üçkuyular metro hattı için Temel fıkrası uydurup “İki tünelimiz oldu” tespiti yapınca olan bizlere oldu. 30 kilometre yürütüldük, metronun tek tünel olduğu konusunda ikna edilmek için. SS Komutanı Gobels bile Pazar sabahı yapılan bu işkenceyi görse, “Bizler aslında melekmişiz” diyebilirdi.
Dün sabah saat 10.00’da bir medya ordusu ile aşağıya indik. Kocaoğlu önde, biz arkada, başladık yürümeye… Seçim öncesi İzmir’i yeraltından ele geçirmek isteyen bir tümen gibiydik…
İnmeden önce sağlık sigortamı yeniledim, Noter’den de bu geziye katılacağım konusunda bir belge aldım. Neme lazım İzmir metrosunun bir yerine dolgu malzemesi de olabilirdik.
Yerler beton, tünelin duvarları kemer betonlarla kaplanmış. Işıklandırma iyi. Bir anda tüm gözlerin üzerime çevrildiği hissettim, “Krala haksızlık etmişsin. Bak adam bitirmiş işte” söylentilerini duyar gibiydim.
Yürü babam yürü… İzmirspor ve Renkli istasyon bölgelerini geçtikten sonra yürüyüş zorlaşmaya başladı. Zeminin betonu daha atılmadığı için çamurun içinde yürüyoruz… Duvarlarda ise püskürtme beton var. Kemer betonlar daha atılmamış.
Hıfzısıhha İstasyonu’na geldiğimizde Kocaoğlu bizlere “Elveda, Üçkuyular’da buluşuruz” dedi ve havalandırmadan çıkarak kayboldu.
Biz devam ettik, Göztepe İstasyonu’nun olduğu yerde “ayna” ile karşılaştık. Ayna, “Tamam tünel buraya kadar” anlamına geliyor. Dolunay Pastanesi civarındaki havalandırmadan çıkıp Tansaş’a kadar yürüdük. Oradaki havalandırmadan aşağıya yeniden indik ve bir sonraki aynaya ulaştık.
Tekrar geri dönüp Tansaş’taki havalandırmadan çıktık. Üçkuyular kuyruk tünelinden içeri girip bitirilmiş bölümü de gördük.
Gezi sonrası çay molasında, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı bizleri bekliyordu.
Biraz da muzip bir ifade ile “Tüneli nasıl buldunuz, Süleyman Bey” diye sordu. “Kem küm, eh, bitmişe benziyor” yanıtı verdim.
Ne diyeyim ki… Zaten aç susuz yürümüşüm 30 kilometre. Üstelik o Temel’i bir yakalarsam göstereceğim gününü…
Teknik bilgiler:
Hattın bir deli işi olduğu kesin. Zemin inanılmaz kötü ve değişik. Bir yandan su, diğer yandan toprak yapısı. Üstüne üstlük tünelin tepesinde eski yapı teknolojisi ile yapılmış bir dizi yüksek bina… Bozoğlu firması zemin sağlamlaştırmak için ekstra birçok iş yapmak zorunda kalmış. Dolunay Pastanesi’nin hemen altında ışıkların olduğu bölgede iki pilot tünel var. Bu tüneller, ana tünelin diğer bölümlerine kemer beton atıldıktan sonra genişletilecek. Çünkü zemin hayli kötü.
Sıkı durun… Göztepe ve Güzelyalı istasyonları kötü zemin şartları nedeniyle aç kapa sistemi ile devreye sokulacak. Bu arada tünelin açılmayan küçük bölümü de tamamlanacak.
Üçkuyular İstasyonu’nun yapılacağı yerde su olduğu için yine aç kapa sistemi devreye sokulacak.
Aç kapa sistemi yüksek binaların çok yakınından yapılacağı için ayrı bir teknoloji gerektiriyor. Bu da ister istemez maliyeti etkiliyor. Firma proje tadilatını 45 gün sonra Büyükşehir belediyesine iletecek. Mesele bu tadilatın getireceği ek maliyetin kısa süre içerisinde çıkarılması. Burada görev tabii ki belediye bürokrasisine düşüyor.
Aç kapalar nedeniyle Hatay Caddesi’nin bir bölümünün trafiğe kapatılacağını dikkate aldığımızda belediyenin siyasi anlamda fazla beklemeye tahammülü olmayacaktır sanırım.
NOT 1: Bu bilgilendirme gezisi çok gecikti açıkçası. Tansaş’ın önünde çizme ve baretle yürürken vatandaş dönüp, “Ne o Bozoğlu kaçtı mı, bu metro bitmeyecek mi” diye sordu.
NOT 2: Dolunay Pastanesi yakınındaki bir kahvecinin “Metro bitti mi” sorusunu “Tünel hemen hemen bitmiş” şeklinde yanıtlayınca, “İyi de o zaman bu kamyonlar neden hala malzeme çıkarıyorlar” sorusunu sorması son derece doğaldı. Şimdiye kadar kimse etraflıca bilgi vermediği için adamın böyle düşünmesi çok normal.
NOT 3: Şehir efsanesi yaratmamak için bürokratların bazı noktalarda açıklama yapmalarına izin verilmek zorunda. Yoksa “Bu metro bitmez, kardeşim” geyiğini daha çok duyarız.
NOT 4: Karşıyaka tünelleri turu atmak da İzmirlilerin bilgilendirilmesi açısından iyi olur. Bunun için ikinci bir Temel fıkrası yaratılmadan hareket etmekte yarar görüyorum. Elin gazetecisinin ağzı torba değil ki büzesin.
NOT 5: Hasan Tahsin çok yorgun olduğu için mi soru sormadı yoksa ağabeyinin yaptığı espriye mi bozuldu anlamadım. Ama “Hasan abi diyerek vuruyor” tespiti bana göre de biraz ağır oldu.
NOT 6: Kocaoğlu’na seçim sonrası “İzmir’i demir ağlarla öreceğiz” mantığından vazgeçip “metal yorgunu” olduğunuzu mu söyleyeceksiniz diye sordum. “Hayır, devam” diye yanıtladı. Bu yanıt projelendirilmiş diğer hatlarda da çalışmaların başlayacağına işaretti.
NOT 7: Bornova merkez hattı ise Bozoğlu’na göre ancak yeni bir teknoloji ile çözülebilir.
NOT 8: Geziye katılanlar arasında İzmir ile ilgili ahkâm kesen köşe yazarları ile gazete yöneticileri yoktu. Anlaşılan çamurlu tünelde yürümek istememişlerdi.
NOT 9: İyi ki Temel de yoktu. Yoksa bu yazı yerine “Asansör fantezisi” başlıklı bir yazı yazmak zorunda kalacaktım.
NOT 10: Çay içerken meclis üyesi Bilgin Erünal da vardı. Erünal’a “Seçimde çok yorulacağız. Nisan ayında bir Uzak doğu turu yapmak istiyorum. Sen de benimle Tayland’a gelir misin” diye sordum. “Geçin dalganızı. Ne yapalım, hamama giren terler” yanıtını verdi.
SON NOT: Eğer firma-belediye ilişkisi doğru geliştirilirse metro yıl sonunda biter.
YENİGÜN 02 - 03 - 2009
Dün sabah saat 10.00’da bir medya ordusu ile aşağıya indik. Kocaoğlu önde, biz arkada, başladık yürümeye… Seçim öncesi İzmir’i yeraltından ele geçirmek isteyen bir tümen gibiydik…
İnmeden önce sağlık sigortamı yeniledim, Noter’den de bu geziye katılacağım konusunda bir belge aldım. Neme lazım İzmir metrosunun bir yerine dolgu malzemesi de olabilirdik.
Yerler beton, tünelin duvarları kemer betonlarla kaplanmış. Işıklandırma iyi. Bir anda tüm gözlerin üzerime çevrildiği hissettim, “Krala haksızlık etmişsin. Bak adam bitirmiş işte” söylentilerini duyar gibiydim.
Yürü babam yürü… İzmirspor ve Renkli istasyon bölgelerini geçtikten sonra yürüyüş zorlaşmaya başladı. Zeminin betonu daha atılmadığı için çamurun içinde yürüyoruz… Duvarlarda ise püskürtme beton var. Kemer betonlar daha atılmamış.
Hıfzısıhha İstasyonu’na geldiğimizde Kocaoğlu bizlere “Elveda, Üçkuyular’da buluşuruz” dedi ve havalandırmadan çıkarak kayboldu.
Biz devam ettik, Göztepe İstasyonu’nun olduğu yerde “ayna” ile karşılaştık. Ayna, “Tamam tünel buraya kadar” anlamına geliyor. Dolunay Pastanesi civarındaki havalandırmadan çıkıp Tansaş’a kadar yürüdük. Oradaki havalandırmadan aşağıya yeniden indik ve bir sonraki aynaya ulaştık.
Tekrar geri dönüp Tansaş’taki havalandırmadan çıktık. Üçkuyular kuyruk tünelinden içeri girip bitirilmiş bölümü de gördük.
Gezi sonrası çay molasında, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı bizleri bekliyordu.
Biraz da muzip bir ifade ile “Tüneli nasıl buldunuz, Süleyman Bey” diye sordu. “Kem küm, eh, bitmişe benziyor” yanıtı verdim.
Ne diyeyim ki… Zaten aç susuz yürümüşüm 30 kilometre. Üstelik o Temel’i bir yakalarsam göstereceğim gününü…
Teknik bilgiler:
Hattın bir deli işi olduğu kesin. Zemin inanılmaz kötü ve değişik. Bir yandan su, diğer yandan toprak yapısı. Üstüne üstlük tünelin tepesinde eski yapı teknolojisi ile yapılmış bir dizi yüksek bina… Bozoğlu firması zemin sağlamlaştırmak için ekstra birçok iş yapmak zorunda kalmış. Dolunay Pastanesi’nin hemen altında ışıkların olduğu bölgede iki pilot tünel var. Bu tüneller, ana tünelin diğer bölümlerine kemer beton atıldıktan sonra genişletilecek. Çünkü zemin hayli kötü.
Sıkı durun… Göztepe ve Güzelyalı istasyonları kötü zemin şartları nedeniyle aç kapa sistemi ile devreye sokulacak. Bu arada tünelin açılmayan küçük bölümü de tamamlanacak.
Üçkuyular İstasyonu’nun yapılacağı yerde su olduğu için yine aç kapa sistemi devreye sokulacak.
Aç kapa sistemi yüksek binaların çok yakınından yapılacağı için ayrı bir teknoloji gerektiriyor. Bu da ister istemez maliyeti etkiliyor. Firma proje tadilatını 45 gün sonra Büyükşehir belediyesine iletecek. Mesele bu tadilatın getireceği ek maliyetin kısa süre içerisinde çıkarılması. Burada görev tabii ki belediye bürokrasisine düşüyor.
Aç kapalar nedeniyle Hatay Caddesi’nin bir bölümünün trafiğe kapatılacağını dikkate aldığımızda belediyenin siyasi anlamda fazla beklemeye tahammülü olmayacaktır sanırım.
NOT 1: Bu bilgilendirme gezisi çok gecikti açıkçası. Tansaş’ın önünde çizme ve baretle yürürken vatandaş dönüp, “Ne o Bozoğlu kaçtı mı, bu metro bitmeyecek mi” diye sordu.
NOT 2: Dolunay Pastanesi yakınındaki bir kahvecinin “Metro bitti mi” sorusunu “Tünel hemen hemen bitmiş” şeklinde yanıtlayınca, “İyi de o zaman bu kamyonlar neden hala malzeme çıkarıyorlar” sorusunu sorması son derece doğaldı. Şimdiye kadar kimse etraflıca bilgi vermediği için adamın böyle düşünmesi çok normal.
NOT 3: Şehir efsanesi yaratmamak için bürokratların bazı noktalarda açıklama yapmalarına izin verilmek zorunda. Yoksa “Bu metro bitmez, kardeşim” geyiğini daha çok duyarız.
NOT 4: Karşıyaka tünelleri turu atmak da İzmirlilerin bilgilendirilmesi açısından iyi olur. Bunun için ikinci bir Temel fıkrası yaratılmadan hareket etmekte yarar görüyorum. Elin gazetecisinin ağzı torba değil ki büzesin.
NOT 5: Hasan Tahsin çok yorgun olduğu için mi soru sormadı yoksa ağabeyinin yaptığı espriye mi bozuldu anlamadım. Ama “Hasan abi diyerek vuruyor” tespiti bana göre de biraz ağır oldu.
NOT 6: Kocaoğlu’na seçim sonrası “İzmir’i demir ağlarla öreceğiz” mantığından vazgeçip “metal yorgunu” olduğunuzu mu söyleyeceksiniz diye sordum. “Hayır, devam” diye yanıtladı. Bu yanıt projelendirilmiş diğer hatlarda da çalışmaların başlayacağına işaretti.
NOT 7: Bornova merkez hattı ise Bozoğlu’na göre ancak yeni bir teknoloji ile çözülebilir.
NOT 8: Geziye katılanlar arasında İzmir ile ilgili ahkâm kesen köşe yazarları ile gazete yöneticileri yoktu. Anlaşılan çamurlu tünelde yürümek istememişlerdi.
NOT 9: İyi ki Temel de yoktu. Yoksa bu yazı yerine “Asansör fantezisi” başlıklı bir yazı yazmak zorunda kalacaktım.
NOT 10: Çay içerken meclis üyesi Bilgin Erünal da vardı. Erünal’a “Seçimde çok yorulacağız. Nisan ayında bir Uzak doğu turu yapmak istiyorum. Sen de benimle Tayland’a gelir misin” diye sordum. “Geçin dalganızı. Ne yapalım, hamama giren terler” yanıtını verdi.
SON NOT: Eğer firma-belediye ilişkisi doğru geliştirilirse metro yıl sonunda biter.
YENİGÜN 02 - 03 - 2009
Etiketler:
Yerel Siyaset
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)