Politika konusunda yazı yazanlar, bir şeye vurgu yapmak istiyorlarsa yazdıkları konuya gerçekten hâkim olmak zorundalar. Sadece duyumlarla hareket etmek ve geçmişi sorgulamadan yazmak, yazarı açığa düşürdüğü gibi gazetecilik mesleğini de lekeliyor. Çünkü bu tür yorumları okuyanlar, ancak politikayı iyi bilenler, “İyi de bu işin böyle olmadığını cümle alem biliyor. Bu da nereden çıktı” sorusu sormaktan geri kalmıyorlar.
Herkesin kendi işini yapması gerekiyor açıkçası. Dün, ünlü bölge gazetesinde bir köşe yazarı, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nu savunurken şu sözleri kaleme almış:
“Aziz Kocaoğlu, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçilerek değil ama, bizzat CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın seçimiyle gelmiştir. Bornova Belediye Başkanı’yken, Ahmet Piriştina hiç beklenmedik bir anda vefat edince, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğuna Baykal tarafından oturtulmuştur.”
Böyle bir tespiti yapan gazeteciler olabilir. Ancak o köşe yazarları İzmir ile hiç ilgisi olmayan Van Postası’nda ya da Çemişgezek Tribün’de yazıyor olmalılar,
Buradan o dönemi yeniden çizmek gerekiyor ki, yanlış anlamaları, eksik bilgileri, anlamsız yorumları ortadan kaldıralım.
Ahmet Piriştina’nın CHP’ye gelmesinden sonra CHP’den büyükşehir adayı olmayı planlayan dönemin il başkanı Alaattin Yüksel’in genel merkeze, özellikle Deniz Baykal’a açtığı isyan bayrağını bilmeyen yoktur sanırım. Piriştina Konak Belediye Başkanlığı için Dilara Ersözlü’yü atarken, Bornova Belediye Başkanlığı için eski milli eğitim müdürü Behçet Yavuz’un ismini vermiş, Baykal da bu isme çok sıcak bakmıştı. Diğer ilçe belediye başkan adayları ise Ankara’daki dengeler çerçevesinde belirlenmiş, bir bölümüne Önder Sav, diğer bölümüne ise Eşref Erdem hâkim olmuştu. Ancak Bornova’da Behçet Yavuz adaylığı kabul etmemiş, bizzat Ahmet Piriştina ile masaya oturarak bazı şeylerin netleşmesini istemişti. Yavuz’un istekleri karşılanamayıp istifa edince, devreye Alaattin Yüksel girmiş, ayılıp bayılmış, dönemin genel sekreter yardımcısı Oğuz Oyan’ın yardımıyla yakın çalışma arkadaşı yine o dönemin Bornova ilçe başkan yardımcısı Aziz Kocaoğlu’nu Bornova’dan aday yapmıştı.
Piriştina’nın ölümü sonrası kimin büyükşehir belediye başkanı olacağı tartışması başladığında iki isim öne çıktı. Biri Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak, diğeri ise Narlıdere Belediye Başkanı Abdül Batur. CHP Genel Sekreteri Önder Sav bu iki aday arasından Aziz Kocaoğlu’nun nasıl seçildiğini İzmir’deki CHP’lilerin büyük bölümü ile de paylaşmıştır. Hikâye aslında şudur:
“CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Önder Sav’ı yeni belediye başkanı seçimi için görevlendirdiğinde Cevat Durak’ın başkan seçilmesi konusunda Sav’a gerekli mesajı vermiştir. Ancak genel sekreter Durak ile hiç anlaşamamaktadır ve Karşıyaka adaylığı için bile tavır koymuştur. Sav’ın Karşıyaka adayı dönemin milletvekili Hakkı Ülkü’nün kardeşi Aziz Ülkü’dür. Genel Sekreter İzmir’de genel başkanın isteği dışında hareket etmeye başlar ve Piriştina Ailesi’nin her iki isme de sıcak olmadığını görürü. Bunun üzerine dönemin il başkanı ve kendisinin prensi Alaattin Yüksel ile birlikte Aziz Kocaoğlu önerisini geliştirir. Önder Sav iyi bir örgütçüdür ve İzmir CHP’yi iyi tanımaktadır. Belediye meclis üyelerinin büyükşehir belediye başkanlığı için yaptığı oylamayı bizzat kendi yürütür ve Kocaoğlu’nu belediye başkanı yapar. Seçim bittikten sonra da Deniz Baykal’ı bilgilendirir.”
Aziz Kocaoğlu’nun gerek Bornova gerekse İzmir büyükşehir belediye başkanı olmasında CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın en ufak bir etkisi olmamıştır. Tersine istediği adayı bile seçtirememiştir.
Neyse bunları bir kez daha yazalım da hem CHP yazmaya çalışan arkadaşlara bilgi verelim, hem de hafızaları yeniden tazeleyelim.
YENİGÜN 08 - 12 - 2008
8 Aralık 2008 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder