Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

3 Temmuz 2007 Salı

Kartlardaki beklentiler

Haftalardır CHP’de kartların yeniden karıldığı, ittifakların değişime girdiği yönünde tespitler yapılıyor. Neden?
Aslında kartların yeniden karılması 2009 yerel seçimleriyle ilgili.
Milletvekilliği adaylık süreci en fazla 24 koltuk için yapılan bir mücadeleydi.
Yerel seçimlerde ise belediye başkanlarının dışında, belediye meclis üyeleri il genel meclisi üyeleri belirlenecek. Yani koltuk sayısı ve bu koltuklara talip olan sayısı hayli yüksek.
Üstelik genel seçimlerde desteklediğiniz parti iktidar olmadığı taktirde, seçtiğiniz isimler 10 metrekare bürolarında oturan muhalefet milletvekilleri olmak dışında fazlaca dikkate alınmıyorlar.
Buna karşılık yerel yönetimler büyük bütçeleriyle iştah kabartıyor. İhalelerden, doğrudan harcamalara, iş taleplerinin yerine getirilmesinden, siyasetin desteklenmesine kadar bir çok işin merkezi yerel yönetimler…
İşte bu nedenle CHP’de kart karma tartışması öne çıkıyor bugünlerde.
Kartların asıl karılması ise 22 Temmuz akşamı başlayacak.
22 Temmuz aslında bir kırılma noktası…
Kartların karılması dışında, kartları karanların bile değişebileceği bir gün 22 Temmuz...
Türkiye’deki siyasal sistemin yaşadığı krizin de 22 Temmuz sonrasına ötelendiği dikkate alındığında 23 Temmuz sabahı ortaya çıkacak olan tablonun neler getireceği hayli önemli.
Üç ay sonra bu ülke cumhurbaşkanı seçemediği için yeniden bir genel seçime gidebilir. Ya da siyasal kriz biraz daha ötelenir ve erken genel seçimler yerel seçimlerle birleştirilebilir.
Ancak bu süreçte önemli olan kartları yeniden karacak olanların duruşları ve bakış açıları.
Türkiye bir yol ayırımında.
Siyasetin kendini yeniden üretmesi, doğru zemine oturtulabilmesi için yapılacak çok şey var.
23 Temmuz sabahı ortaya çıkacak sonuçlar öyle farklı olabiliri ki, bakarsınız Aslar papazlar, damlar hatta valeler bile yerlerinde duramayabilir.

***

Avrupa Birliği her ne kadar Türkiye ile müzakerelerinin bir bölümünü dondursa, Fransa Cumhurbaşkanı’nın etkisiyle bir başlığı müzakereye açmasa da süreç devam ediyor. Avrupa Birliği bu yıl Türkiye’nin kullanacağı fonlarda ciddi bir sıçrama gerçekleştirdi.
Artık çok büyük bütçelerle proje hazırlamak ve AB’ye sunmak olası… Üstelik bu bütçelerin daha da büyüme şansı var.
Bir tarafta Avrupa Birliği, diğer tarafta AB karşıtlığı…
Türkiye’nin 22 Temmuz’daki yol ayırımlarından biri de bu olacak…
Tüm dünyayı bir tarafa bırakarak kendi içen kapanacak bir Türkiye mi, yoksa dünya ile rekabet edebilecek demokrasisi gelişmiş bir Türkiye mi?

http://www.suleymangencel.com/ 03 - 07 - 2007

2 Temmuz 2007 Pazartesi

Kamuoyu bilgilenmek istiyor

Son aylarda yaşanan gelişmeler açıkça beni korkutuyor. Birileri gözaltına alınıyor, sorgulamalar sürüyor, ancak hiçbir zaman kamuoyuna net bir açıklama yapılmıyor. Bir önceki dönemde, gözaltı furyasında içeri alınanların akibeti konusunda bile kamuoyu bilgilendirilmiyor.
Ben gözaltına alınan kişilerle aynı düşüncede değilim. Ancak bu ülkede demokrasiden bahsediliyorsa, Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğu ileri sürülüyorsa, AB ile müzakere devam ediyorsa bu sürecin de şeffaf yürümesi gerekiyor.
Birileri sanki bir düğmeye bastı ve kamuoyuna yeni bir tartışma alanı yaratıldı. Böylece Türkiye’nin değişimine zemin hazırlayacak pek çok şey geri plana atıldı.Hükümet bu konuda adım atmalı ve kamuoyunu net biçimde bilgilendirmeli.Her ne ise bu Ergenekon, bilgi ve belgeleriyle ortaya konulmalı ki, insanlar bu konuda daha doğru yorumda bulunabilsinler.
Eksik bilgi, kirli bilgi ile bir sonuca ulaşmak mümkün değil.
Türkiye’nin bir yol ayırımına geldiği çok açık ve net.
Bu yol ayırımında nelerle karşılaşabileceğimizi inanın kimse bilmiyor.
AKP kapatılacak mı, kapatılırsa nasıl bir siyasi model ortaya çıkarılacak? Kimsenin bu konuda net bir şey söyleyeceğini sanmıyorum.
Anayasa Mahkemesi’nin kararını tam olarak ne zaman vereceği bile bilinmiyor.
Bu kadar bilinemezcilik arasında sıkışan bir toplum var ortada.
Bazıları “Bana ne” deyip hiç ilgilenmiyor. Toplumun büyük bir bölümü önünü görmeden yaşamaya çalışıyor.
Türkiye nereye gidiyor sorusuna ilk kez yanıt vermekte zorlanıyorum.
Ortada o kadar çok bilinmeyen nokta var ki…
Ne söyleyebilirim ki…
Eğer Temmuz’da kapatılırsa şöyle olur, olay Kasım ayına sarkarsa böyle olur. AKP kapatılmaz siyasi yasaklar gündeme gelirse öyle olur.
Mart 2009’da yerel seçimler var. Tabii ki şimdilik var.
Olası bir erken genel seçimle birleştirilecek yerel seçimleri kasım ayında yaşayabiliriz.
Bu kadar bilinemezlik içerisinde Türk ekonomisinin nasıl yürüyeceği ise ayrı bir tartışma noktası.
Türkiye’nin AB üyeliği ise bir başka felaket.
Bu durumda “Ne iyi gidiyor” diye sorarsanız, “Hiçbir şey” yanıtını vermek dışında bir şey gelmiyor elimden.
Türkiye çok sıcak bir yazın tam ortasında. Ancak yüksek ısının sonbaharda da devam edeceği açık.
Biz burada olası yerel adaylardan bahsediyor. Bakarsınız hiç beklemediğimiz bir siyasi gelişim ile ve bu gelişmenin getireceği hiç beklemediğimiz adaylarla karşılaşabiliriz.
NOT 1: Hasan Tahsin’in dikkatine. Durum vahim.

NOT 2: Ümit Yaldız durumu önceden kavradı, tamamen magazin yazmaya başladı.

YENİGÜN 02 - 07 - 209

Dışarıdan Türkiye'ye bakış

Geçen hafta sonu Yunanistan’da olduğum için İzmir’deki seçim süreciyle fazla ilgilenemedim. Ama Yunanistan’da Türkiye’nin nasıl algılandığı konusundaki bazı tespitleri yapmam gerekiyor.
1 – Cumhuriyet mitingleri yükselen milliyetçiliğin yansıması olarak dikkate alınmış. Şeriat karşıtlığı ya da anti-islamist tavır yeterince algılanmamış.
2 – AKP’nin yaklaşımı daha demokratik bulunuyor. CHP ise Türkiye’deki demokrasinin gelişimini durdurmaya yönelik bir parti olarak değerlendiriliyor.
3 – Yükselen milliyetçi akımlar ve özellikle MHP’nin parlamentoya girecek olması Yunanlıları korkutuyor.
4 – Yunanlılar uluslararası ilişkiler çalışan, bölge sorunlarıyla ilgilenen CHP’li yöneticilerden, milletvekillerinden ve belediye başkanlarından memnun. Bu diyaloğu AKP’li siyasetçilerle kuramıyor. Ancak buna karşılık CHP’nin Ankara yönetiminden umutsuz.
5 – AB’nin Türkiye’ye karşı ikili oynadığının farkındalar. Bu konuda Türkiye’nin müzakerelere devam etmesi ve tam üye olması tezini savunuyorlar.

***

Biz gelelim Türkiye’ye ve İzmir’e… Ülkede hala bir seçim havası yok. Meydanlarda konuşan liderler, televizyonlarda tartışan siyasetçiler görülmesine karşılık toplum seçim heyecanı yaşamıyor. Bir kurumun İzmir’de yaptırdığı anketteki bir soruya verilen yanıt da bunu kanıtlar gibi.
Soru: Tatil programınızı 22 Temmuz seçimlerine göre mi yaptınız?
Yanıt: Hayır: Yüzde 87.34
Evet: Yüzde 12.66
Bu sonuç bile İzmir gibi cumhuriyet mitinglerinin en görkemlisini gerçekleştiren bir kentte halkın seçime bakışını göstermesi açısından önemli.
İzmir’de CHP birinci parti çıkacak. Bu kesin. Ancak kimse CHP’nin büyük bir farkla seçimi alacağını beklemesin. Ya da öyle bir beklentiye girilmesin.
Üstelik yeni meclisin 367 nedeniyle cumhurbaşkanlığı seçimi gibi yeni bir kriz ile karşı karşıya kalacağı unutulmasın…

***

CHP’de kartların karılması üzerine benim dışımda yazı yazan Yenigün Gazetesi’nden Ümit Yaldız, önceki günkü yazısında iki düzeltme yapmış. Düzeltmeler doğru. Ancak 22 Temmuz sonrası yeniden karılacak kartlarda bir çok isim yer değiştirebilir. Hatta bir çoğu farklı bir yerde yeniden bir arada olabilir. Kart karımında önemli olan AS ve papazların ne yapacakları. Ya da AS ve papaz olarak kimlerin tanımlanacağı…
Burası Türkiye. Hiç ummadığınız bir anda yeni AS ve papazlarla karşı karşıya kalma olasılığı da belirebilir.
O nedenle 22 Temmuz’a kadar sakin bir şekilde beklemek, ardından doğacak gelişmelere göre tavır belirlemek gerekiyor. Sanırım İzmir’de çok kişi de aynı tavrı sergilediği için şimdilik kimseden ses seda çıkmıyor.

http://www.suleymangencel.com/ 02 - 07 - 2007