Avrolig'de Noel öncesi gerçekleştirilen son turda Ülker'in durumu içler acısı halini koruyor. Yunan ekibi Panathinaikos, Alvertis, Femerling gibi oyuncularından yoksun çıktığı maçta kendi sahasında Ülker'i rahat geçti. Avrolig'in final hedefleyen ekibinin kendisini hiç sıkmadan oynadığı maçta salonun yarısından fazlasının boş olması, seyircinin de Ülker'i gerçek bir rakip olarak dikkate almadığının en belirgin göstergesiydi. Maç sonrası iki takım oyuncularının seyirciyi selamlamaları ise iki ülke arasında poltik açıdan gelinen olumlu noktayı göstermesi açısından önemliydi.
C Grubu'nda Panathinaikos, Ülker galibiyeti ile lideriğini sürdürüyor ancak, grubun iki önemli takımı Real Madrid ve CSKA Moskova deplasmanlarına gideceğini unutmamak gerekiyor.
Grubun favorilerinden biri olan Real Madrid ise diğerlerine göre biraz daha avantajlı. Son 6 maçının 4'ünü evinde oynayacak olan Madrid, sadece Siena ve Ülker deplasmanlarına çıkacak.
Eğer Siena evinde oynayacağı maçları kazanmayı başarırsa, bu grubu 5'inci olarak bitireceğini netleştirir. Bu aşamada son maç olan Ülker maçı, sadece "en iyi 6'ncılık" mücadelesi verecek olan Ülker'i ilgilendirir.
Müessese takımı sorunu
İki haftadır kaleme aldığımız, Ülker, daha doğrusu Türk basketbolundaki müessese takımları hakkındaki aidiyet tartışması, gelen mesajlar doğrultusunda farklı bir noktaya gidiyor.
Ülker'in içinden gelen bazı mesajlar da, takımın aidiyet konusunun müessese içinde tartışıldığını gösteriyor. Bir grup mesaj, Ülker'in bir şirket olarak Türk basketboluna verdiği desteğin altını çiziyor, diğer firmaların da bu alana yatırım yapmaları yönünde görüş bildiriyor.
İkinci grup ise Ülker'in basketbol yatırımının ardında derin anlamlar aramanın yanlış olduğunu, Ülker üst-düzeyinin bu yatırımı sadece bir reklam aracı olarak gördüğünü, bu nedenle olası Avrolig dışında kalış ya da ciddi bir düşüşe geçiş ile birlikte kulübün kapanabileceğini iddia ediyor.
İkinci grubun söylemleri daha mantıklı gibi…
Ancak burada önemli olan, müessese takımlarının nefeslerinin nereye kadar yettiği.
Daha önemlisi, taraftarın bu takımlara ne düzeyde ve daha ne kadar destek vereceği…
Bu hafta seyircisiz maç oynayan Karşıyaka'nın Tekel'e İzmir'de mağlup olduğunu dikkate alırsak, taraftarsız bir takımın daha ne kadar kendisini taşıyabileceğini iyi okumak gerekiyor.
Gerek Ülker, gerekse Efes bugüne kadar Avrolig'de olmanın verdiği avantajla kendilerine destek buldu. Ancak önümüzdeki süreç farklı bir yere götürüyor basketbolu. Kulüp takımlarının devreye girişi, kent takımlarında başlayan silkiniş, müessese takımlarının bu sezon sonunda şapkalarını önlerine koyup düşünmeleri gerekeceğini gösteriyor.
Öyle Cafe Crown ya da Cola Turka göğüs reklamlarıyla da işin yürümeyeceği görülüyor açıkçası. Biraz daha organik bir ilişki gerekecek bundan böyle.
En kolay maç
B Grubu'nda Efes Pilsen, lig sonuncusu Milano'ya karşı belki de en rahat maçını oynadı. Kendi gibi yavaş defans ağırlıklı oynayan, bu nedenle ligin dibini gören bir takımı yenmek öyle zor bir olay da değil. Ancak önünde 6 maç var Efes'in ve iş sanıldığı kadar kolay değil.
Barselona, Rytas, Cibona ve Maccabi ile deplasmanda karşılaşacak Efes... Rytas ve Cibona'ya evinde yenilen, Maccabi ile Barselona'yı çok zor geçen Efes Pilsen'i işte şimdi çok önemli bir süreç bekliyor. İşler biraz ters giderse 5'incilik yolu görünür Efes'e. Bu durum da bir sonraki tur için önemli bir dezavantaj. Sadece Popoviç'in takıma önemli katkıda bulunmaya başladığını, bunun Efes için çok önemli olduğunu vurgulamak gerekiyor.
Grubun istim üzerinde olan takımı Lietuvos Rytas… Efes'i İstanbul'da dağıtan Cibona'yı kendi evinde 28 farkla yenen Linvanyalı ekip, “Bu yıl benden korkun” mesajını veriyor.
Maccabi ve Cibona da grubun iddialı diğer takımları. İlk yazımızda da söylemiştik; Cibona evinde maç kaybetmez ve dışarıda da Efes gibi birkaç ördek yakalayabilir ise B Grubu'nun ilk 3'üne oynayacak durumda.
Hayal kırıklığı yaşatan Prokom Trefl ise biraz canlansa "en iyi 6'ncılık" için potaya girebilir. Tabii yılbaşı sonrasında oynayacağı ilk maçın deplasmanda Cibona'yla olduğunu unutmamak gerekiyor. Eğer Prokom toparlanabilirse, Olimpiakos ve Barselona'nın işleri gerçekten zora girer bu grupta.
Bamberg iyi gidiyor
A Grubu'nun favorileri daha önceden belliydi. Ancak Alman takımı Bamberg'in iyi bir çıkış yakaladığını görmezlikten gelemeyiz. 4 galibiyet ve 4 mağlubiyet ile 5'inci sırada yeralan Bamberg'in en büyük sıkıntısı, yılbaşı sonrasında çıkacağı 4 deplasman. Bu deplasmanlardan alınacak 1 galibiyet bile Alman takımını bir üst tura taşımayı başaracak gibi. Almanya'da Alba Berlin ve Opel Skyliner efsanelerini yıkarak ilk kez Avrolig'e katılmayı başaran takımın Nelson Spencer gibi bir gardı olduğunu hatırlamak gerekiyor. Benetton potasına 23 sayı bırakan Nelson, formunun zirvesinde. Coach Dirk Bauermann'ın bir nakış gibi işleyerek kurduğu takım, ilk 16'ya kalırsa tarihi başarıyı yakalamış olacak.
Grubun dibe vuran takımı AEK ise içeride oynayacağı 4 maça güveniyor. AEK iyi takım. Atina'da oynayacağı maçları kazanma olasılığı yüksek. Bu grupta dipteki mücadele, üstteki mücadeleden çok daha zevkli.
http://www.batug.com/ 26 - 12 - 2005
26 Aralık 2005 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder