Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

30 Mart 2007 Cuma

Tespitler ve yanıtlar

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu: EXPO 2015’e aday İzmir’de Dışişleri Bakanlığı patronluğunda yürütülen çalışmaları yetersiz ve eksik… YANIT: Evet birkaç geziye daha ihtiyaç var. Şöyle bir Brezilya, Arjantin, Şili üçgeni iyi olur. Ya da Avustralya, Yeni Zelanda Yeni Gine üçgeni de… Japonya’yı görmeyenler çok. Belki, Japonya-Çin ziyareti de yapılabilir. Ancak sakın Tayland’a gitmeyin, başınıza nelerin geldiğini gördünüz. Dikkat edin, bu kez CHP Genel Merkezi hepinizi kapının önüne koyabilir.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu: 3 yıl önce göreve geldiğimizde belediyenin 1.4 katrilyon lira borcu vardı. Yüzde 30 faiz işleyen borcun 400 trilyon lirasını hemen kapattık, kalanları da zaman içinde ödeyeceğiz. Şu anda her yerden kredi kullanacak durumdayız.
YANIT: Bunlar akçeli işler. Bu konuda yorum yapamayız. Bu konuları konuların uzmanlarına sormak gerekiyor. Mesela imar komisyonu üyelerine sormamız lazım bu konuları. Ya da encümene…
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu: Aliağa-Menderes Projesi ile Bornova-Üçkuyular metro hattı 2008’te tamamlanacak. İzmir’e kalıcı eserler bırakmak için gece gündüz çalışmaya devam ediyorum.
YANIT: Üçyol-Üçkuyular Projesi’nin Bozoğlu tarafından yapılması için öncelikle sizin imzanız gerekiyor. Ama dosya masada bekliyor. Üstelik Bayındır İnşaat’ın mahkemeye gitmemek için istediği 7 trilyon var. Bu parayı cebinizden mi karşılamayı düşünüyorsunuz.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu: 2009’a daha iki yıl var. Şu anda 59 yaşındayım. İki yıl sonra 61 yaşında olacağım. Bastonla yapılan siyasete karşıyım. Yaşım nedeniyle siyasi bir beklentiye sahip olmadığım çok açık. O nedenle İzmir’e kalıcı eserler bırakmak niyetindeyim. Bu konudaki son kararı seçime altı ay kala vereceğim.
YANIT: Bunun için kafanızı yormayın. Bu gidişe bakarak Bornova’daki dükkanın işleriyle yoğunlaşın. Nasıl olsa iki yıl sonra buzdolabı satışlarına bakacaksınız… Unutmayın zaten. Siz siyaseti bırakmayacaksınız, siyaset sizi terkedecek.

http://www.suleymangencel.com/ 30 – 03 - 2007

29 Mart 2007 Perşembe

Koalisyonda ne olur

Bugün yayınlanan gazetelerde İl Genel Meclisi’nde yapılacak seçimlerde CHP’nin koalisyonu bozacağı ihtimaline yer verilmiş, şimdiki İl Genel Meclisi Başkanı Hakkı Berksü’nün de koalisyonu bozma konusunda etkili olacağı belirtilmiş. Hakkı Berksü iki gün önce Ankara’da genel merkezde bazı görüşmelerde bulundu ve il genel meclisinin durumunu açıklamaya çalıştı.
Kendisine verilen yanıt çok açıktı:
“İl genel meclisi konusu yerel yapılar içerisinde çözülmesi gereken bir sorundur. Bunun için alınacak grup kararı partinin eğilimini de belirler.”
Aslında bu yaklaşım genel merkezin çok yerel olan bir konuda devreye girmek istemediğini gösteriyor. Bana göre de son derece normal. Bir taraftan genel merkez her şeye karışmasın deniliyor, diğer taraftan her konuda genel merkezin görüşü soruluyor, hatta etkili olması bekleniyor.
İki yıl önce bu koalisyon yapılırken o dönem Meclis Başkanlığı’na seçilen Hakkı Berksü AKP-CHP ortaklığına karşı mı idi?
Kesinlikle hayır. Zaten CHP ve AKP’nin oyları ile göreve gelmişti Hakkı Berksü.
Şimdi ne oldu da Hakkı Berksü için şartlar değişti?
Berksü için değişen tek şart Kasım ayında yapılacak milletvekilliği seçimi…
Eğer aday adaylığını Meclis Başkanı koltuğunda otururken açıklayacak olursa, genel merkezde kartlarının daha etkili açılacağını umuyor Berksü.
Meclis Başkanlığı’nın protokolde oynadığı önemli rol de tabii ki Bersü’yü cezbediyor.
Ama bilmiyor ki Berksü genel merkezin siyasette en önem verdiği konuların başında politikacının dik duruşunun ve omurgalı olması gerektiğinin geldiğini… Yalpalayan, fikir değiştiren, bir düşünceden diğerine atlayan, siyaseti kendi geleceği üzerine kuranların, CHP Genel Merkezi’nde kabul görmediklerini…
CHP Grupbaşkanvekili Yücel Özen de grup kararı alınması için harekete geçti. İl Başkanı Selçuk Ayhan ile bugün görüşecek olan Özen AKP-CHP koalisyonunun sürdürülmesi ve AKP’li İsmail Yılmaz’ın Meclis Başkanı seçilmesi için çalışacağını vurguluyor.
Hakkı Berksü’nün Meclis Başkanı olması için iki yıl önce önemli bir çalışma yürüten Özen’in bugün Berksü’nün geldiği nokta ve beklentileri konusundaki tespitleri çok ilginç. Tabii bu tespitleri kendisine sormakta yarar var. Buradan açıkladığım taktirde internet yasalarını çiğneyebileceğimi düşünüyorum açıkçası…
AKP adayını belirledi, sıra CHP’nin ne yapacağını netleştirmesine geldi.
İl Genel Meclisi dengeleri bize bu yanıtın yakın zaman içerisinde alınacağını gösteriyor.
CHP’li gibi yaşayan bir AKP’linin İl Genel Meclisi Başkanı olarak karşımıza çıkması ihtimali hayli yüksek.

http://www.suleymangencel.com/ 29 - 03 - 2003

28 Mart 2007 Çarşamba

Adaylar yola çıktı

Genel seçim öncesi aday adayları kendini gösterebilmek için önemli bir yarışa girdiler. Atılan her adım, yapılan her açıklama aslında 5 ay sonrasına yatırım. Amaç, genel merkezde karar verecekleri etkileyebilmek.
Bu yolla başarılı olunur mu?
Bilemem…
Ancak yapabildiğim bazı tespitler var.
Meclis’te bulunan iki parti CHP ve AKP’nin baraj problemleri yok.
Her iki partinin en önemli özelliği kadrolarını kendi içlerinden yetiştirmeleri. Dışarıdan flaş olarak getirdikleri isimler bir elin parmaklarını geçmiyor CHP ve AKP’de…
Barajı geçme ihtimali yüksek olan üçüncü parti ise MHP… MHP’nin de milletvekili düzeyinde kendine göre bir kadro anlayışı var. Üstelik İzmir’in ilk sıraları şimdiden belli MHP’de…
Baraj çevresinde dolaşan tek parti DYP. İşte DYP’de işler karışık. Daha doğrusu parti dışından atamaların çoğunlukta olacağı bir kurum imajı çiziyor bana DYP…
Flaş isimleri bünyesinde toplayan ANAP ve DSP gibi partilerin şansları olmadığı için bu dönem nadasa çekilmiş durumdalar.
O zaman milletvekili olmak isteyenlerin yapacakları çok şey var, sıralamalarda bir yer edinmeleri için…
Tabii bir de genel merkezlere bakmak gerekiyor. İzmir’de çeşitli noktalarda milletvekili olmak için harekete geçenlerin, bunun için yeni projeler geliştirenlerin genel merkezler tarafından nasıl algılandıklarını iyi okumak gerekiyor.
Gördüğüm kadarıyla en azından bugün için Ankara’nın gündemi farklı. Dolayısıyla burada hareket edenlere, milletvekilliği bekleyenlere dikkat etmiyor Ankara şu sıralar.
Etse bile ince eleyip çok sık dokuyacağını belirtiyor satır aralarında…
Bu arada milletvekilleri adaylarına birkaç öneri de vereyim.
1 – Her gün medyada görünmek yararlı değil, tam tersine zararlıdır.
2 – Herkesin önerdiği bir isim olmak avantaj değil, dezavantajdır.
3 – Her konuda ahkam kesmek Ankara’yı heyecanlandırmaz, tam tersine sinirlendirir.
4 – Dik duruş önemlidir, omurgalı olmak da… Tüm parti liderlerinin şu sıralar aradıkları en önemli özellik bu. Eğer geçmişinizde bazı kırılmalar varsa, bu dönem uzak durun Ankara’dan.

NOT 1: İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde bürokrasi atamaları sürüyor. Sayın Kocaoğlu lütfen bu işi bitirdiğinizde bir açıklama yapın ve tüm bürokratlarınızın görev tanımlamalarını bize de söyleyin. Kafamız karıştı. Bazı danışmanlarınız ekrana çıktıklarında diğer ünvanlarını kullanıyorlar ancak belediye danışmanı olduklarını söylemiyorlar. Onlara ne danışıldığını bilmek bizim de hakkımız.

NOT 2: Taylandçılar’ın bir bölümü tehditler savuruyormuş. Ne ekersen, onu biçersin…

NOT 3: Milletvekili Sedat Uzunbay’ı kaybettim, görenlerin bu siteye bildirmelerini önemle rica ederim.

http://www.suleymangencel.com/ 28 - 03 - 2003

27 Mart 2007 Salı

Büyük projeler!!!

Üçyol – Üçkuyular metro hattı için yapılan ihalede en düşük fiyatı Bozoğlu verdi. Ancak Kocaoğlu bu ihaleyi hala imzalamadı. Dolayısıyla metro çalışması başlamadı. Neden?
Nedeni çok basit. Daha önce işi yarıda bırakan Bayındır Holding şimdiye kadar yaptıkları için para istiyor. Bu paranın ödenmemesi durumunda yargıda işin uzun süreceğini ve metronun 2009 seçimlerine kadar yetişmeyeceğini söylüyor.
Firmanın istediği para bana gelen bilgilere göre 7 trilyon lira…
Aziz Kocaoğlu bir karar vermek zorunda.
Ya bu parayı gözünü kapayarak ödeyecek ya da risk alarak bekleyecek.
Ancak aldığı risk öylesine büyük ki Kocaoğlu’nun…
Çünkü elinde avucundaki tek proje bu…
Onu da bitirememesi halinde kime ne diyebilecek ki…
Onu çağıranlar varmış bu arada. Köşe yazılarından öğrendiğimiz kadarıyla… Mesela DSP…
DSP başarısız, hiçbir projeyi bitirmemiş bir belediye başkanını neden transfer etmek istesin ki…
Galiba Galatasaray ile karıştırdınız DSP’yi…
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu yakın çevresine ise 2 ay içerisinde İzmir’de büyük değişiklikler olacağını, hazırladıkları projeleri ortaya koyacaklarını ve halkın bu projelerden çok memnun kalacağını söylemiş.
Ben İzmir’i değiştirecek projelerin neler olduğunu merak ettim.
Üstelik hazırlanmakta olan projeler kosunuda büyükşehirden hiçbir bilgi sızmamasını daha çok merak ettim. Sürekli kadro değişikliği nedeniyle adeta bir kaynayan kazan konumuna dönüşen büyükşehirde en azından bir bürokrat bu büyük projeleri kamuoyuna sızdırırdı.
Kocaoğlu’nun 6 ay önce ortaya attığı büyük projelerden biri organik tarımdı. Günlerce bu konu hakkında açıklama yaptı, bu projenin ne kadar önemli olduğunu anlattı. Büyükşehir Belediyesi’nde organik tarım birimi bile kuruldu.
Ama sonra ne oldu?
Bu birim sessizce dağıtıldı ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde organik tarım unutuldu.
Kocaoğlu’nun diğer büyük projesi ise Efem Çukuru’nda yapmayı planladığı baraj. Ancak DSİ bu baraja karşı. DSİ yetkilileri yapımı süren barajların bitirilmesi halinde İzmir’in 50 yıl su sorunu yaşamayacağını belirterek, “Bu proje hem maliyet açısından yüksek, hem de verimli değil” diyorlar.
Ancak Kocaoğlu ısrarlı, bürokratlarıyla toplanıp baraj projesi için saatlerini harcıyor.
Ne diyelim. Bu saatten sonra yapacak bir şey yok. Oturup bekleyecek, 2 yılın geçmesi için gün sayacağız..

***

Ahmet Piriştina’nın oğlu Levent Piriştina’nın milletvekili olmasına yönelik bir mail aldım dün. Bu ülkede herkesin milletvekili olma hakkı vardır, Levent Piriştina’nın da… Ancak olamayacağı tek partiyi biliyorum. O da CHP…
CHP’de Piriştina adına karşı bir antipati var. Bu gerçeği görmemiz lazım. Bu antipati en üst düzeyden üye bazına kadar etkili. Üstelik bu antipati CHP’nin içindeki farklı grupların belki de tek ortak tavrı …
Dolayısıyla Levent Piriştina CHP dışında herhangi bir partiden İzmir milletvekili olabilir ve tıpkı mail de belirtildiği gibi Meclis’te gençleri temsil edebilir.

http://www.suleymangencel.com/ 27 – 03 - 2007

26 Mart 2007 Pazartesi

Bu analiz gerekiyordu...

Genelde bu siteden CHP ile ilgili haberleri ilk ben verirdim. Ama ne olduysa oldu, cumartesi günü haber patladı, Pazar günü de birçok gazetenin manşetine yerleşti… CHP İzmir İl Disiplin Kurulu’nun Tayland rezaleti için verdiği karara genel merkezin itiraz etmesi ve olayı Yüksek Disiplin Kurulu’na sevketmesi üzerine idi manşetler…
Cumartesi günü nedense CHP İzmir İl Başkanı bir gazeteci ile yaptığı söyleşide, 6 meclis üyesinin kınama cezası alması için Yüksek Disiplin Kurulu’na gönderildiğini açıklamıştı.
Bunu isteyerek mi sızdırmıştı Ayhan, yoksa bu sızdırma, 6 meclis üyesini kurtarma operasyonu olarak olarak mı değerlendirilmeli, onu okuyucuya bırakıyorum.
Ancak gazete manşetlerine yansıyan bu olayın biraz da içyüzünü tartışmak gerekiyor.
Meclis üyelerinin suçu neydi?
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın yazılı talimatına rağmen Tayland’a gitmeleri…
6 Meclis üyesinin suçu neydi? Tayland seferi öncesi Büyükşehir Belediyesi’nde yapılan toplantılarda aleni şekilde kendi seçildikleri partiye ve bu partinin genel başkanına yönelik açıklamalarıydı. Hakaretin en üst noktası olarak değerlendirilen bu konuşmaları tabii ki burada yazamayacağız. Üstelik 6 meclis üyesi, genel başkanlarının talimatına uymak isteyen diğer belediye meclis üyeleri ve belediye başkanlarını ikna etmek için önemli bir telefon trafiği bile kurmuşlardı.
CHP İzmir İl Başkanı Selçuk Ayhan, uçak Tayland’a hareket ederken yaptığı açıklamalarda gidenlerin parti suçu işlediklerini ve hepsinin ihraç edilmesi gereğinin altını çizmişti.
Gerisini biliyorsunuz zaten. Tayland seferi sırasında karşılıklı açıklamalar sürdü, hatta eski il başkanı Alaattin Yüksel “Baykal, Tayland grubunu İzmir havaalanında karşılamalı” şeklinde küstah ifadeler bile kullanmıştı.
Taylandçılar ise rahattı. Daha önce de parti içerisinde yaşananları dikkate aldıklarında yaptıklarının yanlarına kalacaklarından, seçim öncesi kimsenin onlara dokunmayacağından emindiler.
Nitekim İzmir’e dönüldükten sonra konu partinin disiplin kuruluna getirildi.
CHP İzmir İl Başkanı Selçuk Ayhan ile il yönetimi devreye girdi, karar, CHP İzmir İl Disiplin Kurulu’ndan “uyarı” olarak çıktı.
Aslında bu karar Taylandçıların beklentisine çok uygundu. Onlar bir güçtü ve genel merkez bu güce karşı seçim öncesi bir şey yapamazdı.
İl yönetimi de kendilerini seçtirenlerin büyük bölümünün Taylandçılar olduğunu bildiği için onların dümen suyuna gitmeyi tercih etmişti.
Ancak genel merkez aynı fikirde değildi. Ortada bir parti suçu vardı ve bu suçların sürekli affedilmesinin doğurduğu tarihsel süreç herkesin kafasındaydı.
Özellikle partinin genel başkanı üzerine yoğunlaşan eleştirilere partinin bazı yönetim mekanizmalarında bulunanların aktif olarak katılmaları kurumsallaşma sürecini de olumsuz etkiliyordu.
CHP Genel başkanı Deniz Baykal ile CHP Genel Sekreteri Önder Sav bu doğrular ışığında hareket etti ve 6 meclis üyesinin Yüksek Disiplin Kurulu’na gönderilmesi kararını aldılar.
Bana göre de en doğru adımı attılar.
Neden?
1 – Parti bir kurumdur ve bu kurumun kendi tüzüğü vardır. Bu partide olanlar bu partinin ismi ile bir yere gelenler kurumun seçilmiş yöneticileri özellikle genel başkanına her yerde hakaret edemezler.
2 – Hakaret etmek istiyorlar ise bu kurumun çatısından ayrılırlar, bağımsız olarak bu eylemlerini sürdürürler.
3 – Partinin kamuoyunda sürekli tartışılmasının nedeni genel merkezin tavrı değil, tam tersi kendisini muhalefet olarak adlandıran bu isimlerin yaptıkları açıklamalardır.
4 – Genel merkez bu isimleri bir yerlere getirdiğinde hepsi genel merkezci olarak davranmış ancak çıkarları ters düştüğünde aniden genel merkeze karşı muhalefete başlamışlardır.
Peki, bundan sonra ne olacak?
Önce il başkanının ve il yönetiminin ne yapacağına bakacağız tabii ki… Bir gün öyle bir gün böyle davranan il yönetiminin yarın ne yapacağını kestirmek gerçekten güç.
Öyle ki aldığım bir duyum beni daha da şaşırttı:
Duyum şu…
CHP İzmir İl Başkanı Selçuk Ayhan, MYK kararından sonra bazı meclis üyelerine kınama cezası vermeyi düşünmüş. Ancak genel merkezin bu kınamaları “uyarı”ya dönüştüreceğinden çekindiği, kamuoyu önünde küçük düşebileceği için hepsine “uyarı” verilmesini istemiş.
Eğer CHP İzmir İl Başkanı böyle düşünmüş ise siyaseti okumak konusunda ciddi sorunları var demektir. Sürekli CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve CHP Genel Sekreteri Önder Sav ile görüşen Ayhan’ın onların Tayland seferine bakışlarını doğru analiz etmesi gerekiyordu. Nitekim yanlış analiz ettiği genel merkezin aldığı karardan belli oluyor. Bakalım Selçuk Ayhan bundan sonra hangi adımı atacak?
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve saz arkadaşları ne yapacak acaba?
Her zaman olduğu gibi bu kararın da üstüne yatacaktır Kocaoğlu, bugüne kadar yaptığı gibi. Sonra bir gün gelecek bir yerlerde patlayacaktır. Yine her zaman olduğu gibi tansiyonu yükseldiğinde.
Ama bu patlama öyle şiddetli olacak ki kanımca Aziz Kocaoğlu’nu da götürecek ve kent kurtulacaktır…

NOT 1: Birkaç gündür Tayland konusunda tek satırlık açıklamalar yapıyor, gelecek depremi hissettirmeye çalışıyordum. Anlayan anlamış…

NOT 2: CHP bir geleneğin partisidir ve büyük bir kurumdur. Bu kurum birkaç kişinin başkaldırısı ile sarsılmaz. Önemli olan kurum disiplininin yerleştirilmesi sürecidir. Bu da bu dönem kuruluyor, gerçekten herkesin dikkatine…

http://www.suleymangencel.com/ 26 - 03 - 2003

23 Mart 2007 Cuma

Sırada rakı şirketi var

Her ne kadar Ekrem Demirtaş, IZair’in Pegasus’a satıldığı konusundaki haberlerin gerçeği yansıtmadığını ileri sürse de, bir değişim sürecinin yaşandığı çok açık…
Birkaç gün önce yapılan Elda A.Ş. Genel Kurulu da bu değişimin sinyallerini açık ve net veriyor.
Elda A.Ş. Ekrem Demirtaş öncülüğünde 430 İzmirli’nin ortaklığında kurulan bir şirket. Önce elektrik dağıtımı ihalesine girmek için kurulan şirket nedense daha sonra rakı üretimine başladı. Elektrik dağıtımı ile rakı üretimi arasında bizim bilmediğimiz bir ilişki var herhalde.
Elda’nın ürettiği ve kamuoyunda İzmir’in rakısı Efe olarak lanse edilen bir başka geyik bu…
Elda A.Ş. üretim ve pazarlama olarak iki ayrı şirketten oluşuyor.
Birkaç gün önce yapılan genel kurulda dağıtılan bilanço bu iki şirketin durumunun hiç de parlak olmadığını gösteriyor.
Üretim 5 milyon litreden, 4 milyon litreye gerilemiş. Ancak bu gerileme, Türk insanının rakı içmekten vazgeçtiğini göstermiyor. Tam tersine şirketin pazarlama konusundaki başarısızlığını ortaya koyuyor.
Bilançodaki diğer önemli nokta ise rakı üretimini yapan şirketin 3 trilyon lira, rakı pazarlamasını yürüten şirketin ise 7 trilyon lira ile geçen yılı zararla kapaması…
Dolayısıyla İzmir’in rakısı Efe, geçen yılı toplam 10 trilyon zarar ile noktalamış.
Bildiğiniz gibi bu şirketlerin en tepesinde İTO Başkanı Ekrem Demirtaş’ın oğlu Egemen Demirtaş bulunuyor.
Peki, şirket bu girdaptan nasıl kurtulacak?
Aslında genel kurulda bunun yanıtı verilmiş.
Sermaye artırımına gidilecek ve ortaklar şirketin zararını paylaşacak.
Ne güzel değil mi.
Sen şirketi zarar uğrat, sonra dön ortaklarına “Daha fazla para yatırın” de…
Tabii sermaye artırımını yapamayacak, yeni yatırıma girişemeyecek ortaklar da var Elda A.Ş’de… Onlar sermaye artırımına katılamayacakları için ellerindeki ortaklık paylarının küçülmelerini seyredecekler.
Şirketin yüzde 60’ı zaten 10 büyük ortağın elinde. Bu yolla geri kalan yüzde 40 da küçük yatırımcıdan satın alınacak.
Ardından zarar eden firmanın yabancı bir şirkete satışı için harekete geçilecek.
Tabii o zaman “İzmir’in rakısı”, “İzmirlilerin başarılı ortak girişimi” şeklindeki sloganlara da gerek kalmayacak.
Bu slogan, “Parayı kazanan düdüğü çalar” şekline dönüştürülecek.

***

İzmir İl Genel Meclisi’nde yeni meclis başkanlığı seçimi öncesi AKP-CHP protokolünün devam edip etmeyeceği tartışması sürüyor. Tartışmanın büyümesinin nedeni, bazı CHP’li il genel meclisi üyelerinin Meclis Başkanı olarak AKP’li İsmail Yılmaz’ı görmek istediklerini kamuoyuna deklare etmeleriydi.
AKP grubunda ise İsmail Yılmaz’ın başkan olmasına karşı tavır gösterenlerin sayısı azımsanmayacak kadar çoktu.
Dün gece toplanan İl Genel Meclisi AKP Grubu seçimini yaptı ve 1 oy farkla İsmail Yılmaz’ın Meclis Başkanı olması kararını verdi.
AKP İl Başkanı Ali Aşlık protokölün sürmesi gerektiğini, grubun seçimine saygılı davranacağını söylemişti. CHP İl Başkanı Selçuk Ayhan da protokolün sürmesi lehinde görüş bildirmişti..
Eğer önemli bir gelişme olmaz ise Nisan ayı başında yapılacak Meclis Başkanlığı seçiminde AKP ve CHP’nin adayı İsmail Yılmaz olacak.
Şimdiki başkan Hakkı Berksü ise çok sevdiği ve bir basamak olarak gördüğü koltuğunu devrederek yeni koltuklar arayışına girişecek. Bu arayışın başında genel seçimler var. Milletvekili adaylığını net biçimde ifade eden Berksü’nün bu koltuğa sahip olamaması halinde alternatifi de hazır:
Çeşme Belediye Başkanlığı…

NOT: CHP İzmir İl Disiplin Kurulu, Tayland seferi nedeniyle aldığı kararı Ankara'ya gönderdi. Şimdi top Ankara'da... Biz bekliyoruz, beklemekten de sıkılmıyoruz...

http://www.suleymangencel.com/ 23 - 03 - 2007

21 Mart 2007 Çarşamba

Yine ihale, yine Bozoğlu…

Bornova'daki Metro hattını Ege Üniversitesi Hastanesi önünden Bornova Merkez'e uzatmaya yönelik hattın inşaat ihale sonuçları… GÜLERMAK Ağır San. İnş. ve Taah. A:Ş- Y ERTAŞ İnş. Turizm San. Ve Maden Tic. Ltd. Şti. İş Ortaklığı 75 milyon 179 bin 198 YTL 23 Ykr…
YAPI MERKEZİ İnş. ve San. A.Ş 84 milyon 761 bin 514 YTL 72 Ykr, ÖZTAŞ İnş. İnş. Malz. Ticaret A.Ş.- E+M El. Sis. Hiz. Ltd. Şti Konsorsiyumu 79 milyon 849 bin YTL…
ATAÇ İnş. ve San. A.Ş 69 milyon 397 bin 613 YTL 93 Ykr, SİYAH KALEM Müh. İnş. San. Ve Tic. Ltd. Şti.- BATI GRUP Petrol Ür. Nak. İnş. San. Tic. A.Ş Ortak Girişimi 81 milyon 768 bin 491 YTL 98 Ykr…
BOZOĞLU İnş. Taah. Ve Tic. Ltd. Şti. 67 milyon 402 bin 223 YTL 65 Ykr…
Şimdi bu sonuçlar Aziz Kocaoğlu’nun önüne gidecek ve Kocaoğlu en düşük fiyatı veren firmayı seçecek. Tabii ki Bozoğlu’nu…
AKP’den Çankaya Belediye Başkanlığı’na aday olan, bugüne AKP iktidarında devlet ile birçok işe imza atan bir şirketin aniden İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile bu kadar sıkı fıkı olmasını anlamış değilim açıkçası.
Bayındır Holding’in yarım bıraktığı Üçyol-Üçkuyular hattının da ihalesini kazanan Bozoğlu için Aziz Kocaoğlu’nun yakın çevresine söyledikleri şunlar:
“Ne yapayım, onlara vermesem metronun zamanında biteceği yok. Zaten yeterince geç kaldık, seçime yetişmez ise halka söyleyecek söz bulamam…”
İyi de Bayındır’a ihaleyi veren de sizsiniz. Dolayısıyla bu sorumluluk sizin. Şimdi kalkıp, “Denize düşen yılana sarılır” misali davranmanın ne özelliği var, anlamakta zorlanıyoruz.
Üstelik Bozoğlu üzerine başka bir konu daha tartışılıyor Büyükşehir koridorlarında…
Bu duyuma göre, Kocaoğlu, Bozoğlu’na bu ihaleleri vermek zorunda kalmış.
Bozoğlu Uzundere’de TOKİ konutlarını yapıyor. Bu konutların 756 tanesi daha önce yapılan protokol gereği İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne devredilecek. Büyükşehir Belediyesi de bu konutları Kadifekale Projesi çerçevesinde heyelan bölgesindeki evlerin boşaltılması için kullanacak. Boşaltılan bölgeyi temizleyip, yeşillendirecek. Böylece kentin göbeğindeki bir gecekondu bölgesi ortadan kaldırılacak.
Ancak hükümetin bu konutları büyükşehire verme konusunda iştahsız davrandığı, bunu gören Kocaoğlu’nun da Bozoğlu ile işbirliği yaparak kendisine alan yaratmaya çalıştığı tartışılıyor Büyükşehir koridorlarında…
Ne koridormuş ama bu büyükşehirdekiler… İnsanlar odalarında oturacaklarına, koridorlarda tartışıyorlar kentin sorunlarını… Hem de bu tartışmaların gazetecilere kadar gideceğini hesaplamadan.
Tabii ki elde kalan kadro devasa sorunların altından kalkabilir mi?
Şüpheli hem de çok şüpheli …

***

IZair’in genel kurulu bugünlerde yapılacak. Üyelerden saklanan IZair’in Pegasus’a satışı genel kurulda epey tartışma yaratacak. Ekrem Demirtaş bu satışı oldu bittiye getirip genel kuruldan karar çıkarttırmak istiyordu. Bakalım satış haberi bazı basın organlarında yer alınca genel kurul üyelerini nasıl ikna edecek?

***

CHP İzmir İl yönetimi Tayland gezisi sonucunda disipline sevkedilenler için hazırlanan İl Disiplin Kurulu kararını hala Genel Merkez’e göndermedi. Göndermemek, bu kararı hasır altı etmeye yeter mi? Eğer CHP bir kurum ise yetmez. Üstelik Genel Merkez’de bu kararı bekleyenlerin sayısı çok fazla. İzmir İl Başkanı Selçuk Ayhan kalpak ile gazetecilere poz vereceğine kendi rutin işleriyle meşgul olmalı bana göre…

http://www.suleymangencel.com/ 21 – 03 - 2007

20 Mart 2007 Salı

Yazılacak konular…

Bugün ilk kez erken karşısına geçtiğimde ne yazacağımı saptamakta zorlandım. Konuların çokluğundan mı yoksa yokluğundan mı bilemiyorum… Neler yazılmaz ki kaleme alınmak istense…
Mesela Büyükşehir Belediyesi’nin personel politikası…
Büyükşehir bürokratlarının büyük kısmı bile belediyede Alaattin Yüksel ekibinin etkisini artırdığını kabul ediyor. Ortada ne Piriştina’nın eski ekibi kaldı, ne de Kocaoğlu’nun Bornova Grubu… Şimdi tüm güç Yüksel ekibinin elinde… Bundan rahatsız olanların sayısı da azımsanmayacak derecede fazla… Önümüzdeki günlerde, “Büyükşehirde Yüksel ekibi” başlıklı bir yazı kaleme alınabilir.
Mesela, Kocaoğlu’nun yarım kalan yatırımları…
Yüz yaşını geçmiş Yeni Asır gazetesi son 3 yıldır kentin yarım kalan yatırımları üzerine yoğunlaştı. Gazetenin manşetlerinin yüzde 70’i bu konu üzerine. Ancak İzmir’de Kocaoğlu’nun yarım kalan yatırımları devletin yarım yatırımlarını solladı bile… Katrilyon ile ölçülen yatırımlardan bahsediliyor, İzmir’in şantiyeye çevrildiği iddia ediliyor. Ancak ben şu ana kadar Aziz Kocaoğlu’nun, “İşte benim eserim” diyerek açılışını yaptığı bir yatırıma rastlamadım.
Mesela, metronun geleceği sorunu…
İzmir ulaşımını rahatlatacak iki metro aksının da 2009 yere seçimlere yetişmesi imkansız. Dolayısıyla 2009 yılında CHP’den aday olacak Büyükşehir belediye başkanının işi gerçekten zor olacak, bitmeyen yatırımları ve bu yatırımların bitirilmeme nedeni olan Kocaoğlu’nu savunmak zorunda kaldıkça. Buradan anlaşılacağı gibi Kocaoğlu’nun yeniden aday olması bir hayal…
Mesela, büyükşehirin genel seçim tavrı…
Bir önceki maddede de dikkat çektiğim gibi Aziz Kocaoğlu’nun bu mantık ile yeniden aday olması mümkün değil. Tabii ki, bir gelişme dışında. Eğer CHP genel seçimlerde yüzde 18’in üzerinde oy alamaz, Deniz Baykal’ın genel başkanlığı tartışmaya açılırsa bundan yararlanacak tek isim var İzmir’de, Aziz Kocaoğlu. Genel seçim sonrası CHP muhalefeti ile birlikte harekete geçecek olan Kocaoğlu hem parti üst yönetiminin değişmesine yardımcı olacak, hem de kendi yerini sağlamlaştıracak. Dolayısıyla İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin genel seçimlerde CHP için çalışmasını beklemek hayal olur.
Mesela, EXPO geyiği…
BİE Genel Sekreteri’nin bile kabul ettiği bir gerçek var. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu EXPO’nun İzmir’e getirilmesine karşı. Bunun için olmadık şartları öne sürüyor, atılacak adımları engelliyor. Bakmayın siz öyle ekran karşısına geçip, “EXPO bu kent için çok önemlidir” şeklinde yapılan açıklamalara. EXPO’nun yabancı yöneticileri bile bu gerçeği gördü ise bu iş ile uğraşanların bu gerçeği ne zaman İzmirlilere anlatacaklarını gerçekten merak ediyorum.
Yazılacak malzeme çok aslında… Ancak bu malzemeyi İzmir’de kalem oynatan kaç gazetecinin kullanacağı ve yorumlayacağı ise ayrı bir konu…

http://www.suleymangencel.com/ 20 - 03 - 2003

19 Mart 2007 Pazartesi

Başarılı şirkete ne oldu?

Hani, kurulduğu zaman “İşte İzmirlilerin gururu, Biz İzmirli olarak her şeyi başarır, İstanbullulara kafa tutarız” şeklinde sonuna kadar bölgecilik kokan açıklamalar yapılmıştı. Hani, şirketin yönetim kurulu başkanı, yerel televizyon ve gazetelerde dev röportajlarla gündeme gelmiş, “İzmir’e çağ atlattık” demişti…
IZAIR’den ve IZAIR Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş’tan bahsediyorum.
O görkemli (!) İzmir şirketi, geçtiğimiz hafta Pegasus’a yani bir İstanbul şirketine satıldı. Ama ne yönetim kurulu başkanından ne de yerel basından bu konuda tek bir açıklama yok.
Bir grup kanaat önderine ve gazeteciye göre bu kadar başarılı bir firma neden Pegasus’a satıldı?
Nedeni çok açık.
Şirketin bilançolarında varolan zarar hanesindeki rakamın insanın dudağını uçuklatması…
Sağdan soldan, yani İzmirlilerden toplanarak oluşturulan bir bütçe, havayolu konusunda deneyimi olmayan üst-düzey yönetici grubu (Buna genel müdür yardımcılığı görevinde bulunan Ekrem Demirtaş’ın kızı da dahil), yeterlilik konusunda başarısız olunduğu için bir türlü alınamayan uçuş izni…
Yapılan hataları altalta toplarsak bu firmanın başarılı olması zaten mümkün değildi.
Nitekim geçen yıl varılan bir anlaşma sonucunda IZAIR, Pegasus Havayolları’nın küpeştesinde uçmaya başlamıştı.
Bir uç, iki uçtu, üçüncüsünü başaramadı ve Pegasus’a satıldı.
Bakalım İzmir medyası, bu batışın öyküsünü hangi noktaları öne çıkararak verecek?
Belki de böyle bir satışın olduğunu bile dikkate almayacaklardır. Kolay mı, bugüne kadar canhıraş şekilde savundukları, pembe tablolar çizerek okuyucularına sundukları bir şirketin hazin sonunu nasıl açıklayacaklar ki…
Ya Ekrem Demirtaş…
Ağzını açtığında, “Biz İzmirliyiz, şöyle yaparız, böyle yaparız” şeklinde hamasi açıklamaları ardı ardına sıralayan, Ekrem Demirtaş, başarısız şirketin İstanbullulara satılması konusunda ne diyecek?
Belki de bu haberin basında çok tartışılmaması için medya ziyaretlerini sıklaştıracak, gerekli “somut” adımları atacaktır Demirtaş.
İzmir basını ise bu somut adımlardan çok memnun zaten. Hele böyle bir konuda atılacak somut adımın büyük olacağını da iyi bilir İzmir medyası.
Sonuçta aylarca süren bir İzmir geyiğinin de sonuna gelinmiş oldu.
Şimdi sırada yenileri vardır mutlaka…
Ortada hiçbir iş yapmayan, sadece laf üreten 300’e yakın adam var. Bu isimlerin yeni İzmir geyikleri bulması en fazla bir hafta sürer.
Sonra yine başlarız yeni konuyu tartışmaya…

NOT 1 : CHP İzmir il… Tayland konusundaki disiplin süreci ne aşamada? Unuttuğumu sanmayın… Vakit geçirerek bu konunun örtüleceğini sanıyorsanız, çok yanılıyorsunuz.

NOT 2 : Kocaoğlu EXPO 2015’i istemiyor. Bunun için bir taktik uyguluyor. Yakında Kocaoğlu’nun neden EXPO’yu istemediğini de tartışacağız.

NOT 3 : İşbirliği Holding’in, İzmir Ekonomi Üniversitesi’ne sattığı Balçova’daki bina hangi holding ortaklarını kurtardı?

http://www.suleymangencel.com/ 19 - 03 - 2007

16 Mart 2007 Cuma

İzmir’deki önemli gelişmeler

Dışişleri eski Bakanı Hikmet Çetin’in İzmir’de bir grup ile bir araya geldiğini, CHP genel merkezine karşı muhalefet bayrağını açtığını, siyasete yeniden başlayacağını birkaç gün önce bu sütundan paylaşmıştık. Çetin’in İzmir ziyareti konusunda bilgiler gelmeye devam ediyor. Aslında Hikmet Çetin’in siyasete CHP’de başlamak gibi bir derdi yok. Hatta Rıhtım Kafeterya’dan ayrılırken kendisiyle konuşan bazı muhalif CHP’lilere, “Beni CHP otobüsünde de görebilirsiniz, DSP otobüsünde de… Belki de DYP otobüsünde…” Ne omurga, ne omurgalı bir siyaset ama. Bari MHP, AKP ve BBP otobüslerini de saysaydı Çetin.
Hikmet Çetin’in tepeden bakışı öne çıkaran siyaseti bununla da bitmiyor. CHP Genel Merkezi’nden bazı isimlerin Demirel ile görüşmek istediklerini ancak randevu alamadıklarını da ileri sürmüş Çetin ve eklemiş:
“Ancak ben istediğim zaman Demirel’den randevu alıyor ve kendisi ile doğrudan görüşebiliyorum.”
Yani Demirel de işin içinde.
O zaman işte size Hikmet Abi formülü…
“CHP’de siyaset yapılmaya çalışılacak, partiden tepki gelirse ortaya çıkılarak, merkez sağın bazı isimleriyle bir araya gelinecek. Demirel, Yılmaz vs… Şu sıralar siyasette olan merkez sağ partilerle de görüşülecek. DYP, Anavatan gibi… Bush ile telefonla konuşulacak gerekirse Bush’un tam desteği sağlanacak.”
Bu formül ile Hikmet Abi’yi yakın zaman içerisinde siyasi mevtalar listesinden göreceğimize eminim.

***

İzmir Ekonomi Üniversitesi İşbirliği Holding’in Balçova’da yıllardır atıl kalan binasını satın almış. Gelen bilgi bu. Uzun süredir bu konuda görüşmeler yapılıyordu. Atıl bir binanın topluma kazandırılması ilk aşamada doğru gelebilir insana.
Ancak binanın hangi şartlarda ve kaça İzmir Ekonomi Üniversitesi’ne geçtiği iyi bilinmeli. İzmir Ticaret Odası’nın vakıf üniversitesi olan İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin bu binayı alırken hangi bankalara ne kadar borçlandığı ve ne oranda kredi kullandığı da önemli.
Ve en önemlisi, bu binanın satışı ile İşbirliği Holding ortakları batırdıkları bir yatırımdan ne kadar kar etti?
Tüm bu soruların yanıtı İTO Başkanı Ekrem Demirtaş’ta. Demirtaş bu satış işlemiyle, üniversiteyi mi büyüttü yoksa kendisinin de içinde bulunduğu holding ortaklarını mı kurtardı?
Bu soruları sorması gerekenlerin başında da İTO meclisi geliyor. Ancak İzmirli işadamlarının bu tür soruları soracak cesaretleri maalesef yok. Onlar günü kurtarmaya, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” demeye devam ediyorlar. Bu mantık karşısında da birileri kenti fena halde sömürüyor.

http://www.suleymangencel.com/ 16 - 03 - 2003

15 Mart 2007 Perşembe

Siyasette Tuğba Ekinci modeli

CHP İzmir İl Başkanı Selçuk Ayhan’ın bugünlerde durumunu hiç de parlak görmüyorum. Yenigün Gazetesi’nde Ümit Yaldız imzalı haberde seçim öncesi partisinin hazırlıkları üzerine konuşan, kendisi ile tartıştığı için İl Genel Meclisi üyesi Mehmet Kömür’ü disipline sevkeden Selçuk Ayhan’ın, Cumhuriyet Meydanı’nda verdiği kalpaklı poz herhalde başka bazı tartışmaları da gündeme taşıyacaktır. 2 hafta önce bir televizyon programında AKP’li İl Genel Meclisi üyesi ve Meclis Başkanı adayı İsmail Yılmaz ile ud çalıp şarkı söyleyen, yine Yenigün gazetesinde 5 ay önce okey masasında okeye dönerken fotoğraflanan Selçuk Ayhan’ın seçimler yaklaştıkça, listeler netleşmeye başladıkça, gazetecilere hangi pozları vereceğini tahmin bile edemiyorum.
İzmir siyaseti yeni bir Tuba Ekinci yetiştiriyor gibi geldi bana…
Ancak Ümit Yaldız’ın bir hafta önce kaleme aldığı köşe yazısında da belirttiği gibi CHP Genel Sekreteri Önder Sav’ın Bizim Gazino’daki yemekte yaptığı tespitleri unutmamak gerekiyor.
Siyasete ciddiyet sınırları içerisinden bakan, politikanın ve ülke yönetiminin ne kadar önemli olduğunu defalarca yineleyen Sav’ın, gazetecilerin isteği üzerine sokaklarda kalpakla dolaşıp, naralar atan bir il başkanına karşı bakış açısının ne olacağı son derece net.
Milletvekili aday adayı olmasının verdiği bir psikolojik durum mudur bu, pek anlayamadım.
Selçuk Ayhan’ın Tuğba Ekinci kadar bakımlı biri olması halinde gazetecilere vereceği pozları hayal bile etmek istemiyorum.
Bir şeyin çivisi çıktı ama neyin…
İzmir il yönetiminin mi, bazı ilçe örgütlerinin mi…
Yoksa bazı CHP’lilerin mi…
Selçuk Ayhan’ın akıl hocalarından Yücel Özen… Lütfen İzmir İl Başkanı ile bir konuşma yapar mısınız… Bu tür kitsch şovlar ile milletvekilliğine soyunmasının mümkün olmadığını kendi cümleleriniz ile anlatır mısınız…
Belki de Selçuk Ayhan sizin yüzünüzden bu hale düştü.
1999 yılında yaptığınız bir operasyon ile Ayhan’ı il başkanlığından düşürüp Alaattin Yüksel’i il başkanı yapan, ardından bir sonraki kongrede Alaattin Yüksel’e karşı Selçuk Ayhan’ı destekleyen, sonra yine Selçuk Ayhan’a karşı gelen, ardından son il kongresinde yine Selçuk Ayhan’ı destekleyen sizlerin bir eserimi bu durum… Bu kadar gelgitler arasında mı kaybetti bir şeyleri Selçuk Ayhan…
Belki de adamın kafası karıştı, düzeltmek için bir ayara ihtiyacı var.
Tabii Ankara’nın bu noktada devreye girip nasıl bir ayar yapacağı tartışmaları da var ufukta…
Ankara Meclis’te, sokaklarda, salonlarda partinin düşüncelerini, Türkiye’nin geleceğini, sosyal demokrasiyi tartışıyor, biz ise İzmir’de nasıl bir Tuğba Ekinci yaratabiliriz derdi içinde hareket ediyoruz.
Bu işin çivisi gerçekten çıktı… Birilerinin buna gerçekten “dur” demesi gerekiyor.

http://www.suleymangencel.com/ 15 - 03 - 2003

14 Mart 2007 Çarşamba

Kocaoğlu’nun post-it leri (2)

- Belediyedeki tüm bürokratların yerleri değiştirilecek, İzsu’nun başına bir temizlik görevlisi atanacak, temizlik görevini iki mimar yapacak. - Siyasi alanda yalpalamaya devam edilecek, Hikmet Çetin’den sonra, Ertuğrul Günay, Mustafa Sarıgül ve Erol Çevikçe ile görüşülecek. Hatta gerekirse Tansu Çiller ile bir öğle yemeği yenecek.
- Siyasi toplantılara Aloş’un da katılımı sağlanacak. Ancak onun herkese yaptığı “Lütfen CHP’nin Genel Başkanı olun” önerisi engelenecek.
- İnciraltı’nın neresi olduğu öğrenilecek, gerekirse bir İnciraltı turu düzenlenecek. Umutları kırılan Urla’ya küçük yatırımlar yapılarak gönlü alınacak.
- Metro ihalesini kazanan firma ile sıkı görüşülecek, Uzundere’deki evlerin tapularının hemen alınması sağlanacak. Hükümetin bu evlerin üzerine yatmasına izin verilmeyecek.
- Kamuoyuna güzel mesajlar verilecek, ancak bu mesajlar yerine getirilmeyecek.
- Artan eleştirilere yanıt aranacak, “Unuttular, bilmiyorlar, yapamıyorlar” denilerek bürokratlar suçlanacak.
- Herkese şirin görünülecek.
- Daha önce söylenen tüm sözler geri alınacak, futbol klüplerine acil para aktarılacak.
- Gazetecilerle olan dilayog geliştirilecek, 3 – 5 gazetecinin kitapları, Kent Kitaplığı üzerinden bastırılacak.
- Ekrem ile iyi geçinilecek, böylece rakipler şaşırtılacak.
- Önerilen bir projeye önce karşı çıkılacak, ardından projenin yapımına izin verilecek, sonra da “Bunu ben düşünmüştüm, çok güzel oldu” denilerek proje sahiplenilecek.
- Sık sık Ankara’ya gidilecek, ancak parti genel merkezinin kapısının önünden bile geçilmeyecek.
- “2 yılda çok önemli işler başardık”, “İzmir’i şantiyeye çevirdik” denilecek, halkın bu sözlere inanması için dua edilecek.
- Homeros Vadisi’nin tamamı gezilecek, suyun kaynağına inilecek. Orada eğlenenler azarlanacak.
- Her işe el atılacak, o nedenle hiçbir iş yürümeyecek.
- Hasan Tahsin arada bir telefonla aranacak, “Ya bir görüşelim” denilecek, sonra kentin “önemli” gazetecilerine evde yemek verilecek… Bu yemekte diğer gazeteciler çekiştirilecek.
- Yabancı misafirler evde ağırlanacak. Ancak misafirlerin çizgili pijamaları görmemesi için kravat ve takım elbise ile yatılacak.
- Asansör Restoran konusunda yapılan hata fark edilecek, hatanın örtülmesi için 5 takla atılacak.

http://www.suleymangencel.com/ 14 – 03 - 2007

13 Mart 2007 Salı

Önce baba, sonra bacı şimdi de abi

Seçim yaklaştıkça Demirel’in ayak sesleri duyulur, sağa sola davet edilir, bir iki konuşma yapar, merkez sağın toparlanması gerektiğini iddia eder, adres olarak kendisini işaret eder... Kendileri babadır ya…
Son yıllarda özellikle DYP üzerinden Tansu Çiller de aynı siyasi manevraları yapmaya başladı, geriye dönebilmek, Türk siyasi hayatında yeniden varolabilmek için... Kendileri bacıdır ya…
Sanırım sıra şimdi de abilere geldi. Mesela Hikmet Abi bu konuda had safhada iştahlı…
Hikmet Abi birkaç gün önce İzmir’deydi. Türkiye’nin ulusalararası konumu üzerine derin bir söylev vermiş ESİAD’ta. Ardından İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne geçmiş. Büyükşehir Belediye Başkanı ile 2 saat görüşen Çetin’e EXPO konusunda danışmanlık teklif edilmiş.
Yere göğe sığdırılamayan, uluslararası arenada bu kadar etkin olduğu iddia edilen Çetin’e “179 delegenin aklını çel de, Milano’yu geçelim, biz seçilelim. Bu konuda bizden danışmanlığını esirgeme” denmiş.
Daha büyük teklif, yani liderlik teklifi büyükşehir ziyareti sonrası Konak Pier’deki Rıhtım Kafeterya’da yapılmış. CHP eski il sekreteri Mehmet Yıldırım’ın sahibi olduğu Rıhtım Kafe’de Alaattin Yüksel ekibinin Tayland fatihi meclis üyeleri Bilgin Erünal, Vezir Aslan ile Hüsnü Boztepe, Ahmet Ertem, Ahmet Sarışın’ın da içerisinde bulunduğu 25 kişi ile birlikte olan Hikmet Abi şu veciz cümleleri sıralamış:
“Deniz çok yıprandı. Onun başkanlığında 4 seçim yaşadık ama her seferinde başarısızlık başarı diye sunuldu. Bu durum nereye kadar gidecek. Emekli olmak üzere döndüm ki inanılmaz bir talep oldu benim liderliğime.”
CHP Genel Merkez yönetimini de başarısızlıkla suçlayan Hikmet Abi meydanı boş bulunca devam etmiş tabii ki… Ne de olsa karşısında İnal Batu’nun organize ettiği bir ekip var:
”Mesela Mustafa Sarıgül… Deniz beğenmiyor ama anketlerde çok tutuluyor. Mesela Ertuğrul Günay... İslami Sol gibi bir hata yapmasına karşılık Karadeniz’de çok tutulan bir isim. O CHP’de olsaydı, Karadeniz’de silinmezdik. Mesela Süleyman Çelebi… Kendisini çok severim. Doğru şeyler söylüyor. Sivil toplum örgütleri ile mutlaka iletişim içerisinde olunmalı. Mesele Murat Karayalçın... Kimse onun belediyeciliğini görmezden gelemez. Erol Çevikçe’yi unutmamak gerekiyor. Görülüyor ki halk bu genel başkana destek vermiyor.”
Hikmet Abi bu tespitlerde bulunurken çalan bir telefona verdiği yanıt ile birlikte niyetini iyice açığa döküyor:
“İzmir’de hava çok iyi. Burada bana ciddi bir destek var. Sanırım siyasete yeniden İzmir’den başlayacağım.”
E, hoş geldi, sefa geldi…
Hikmet Abi’nin ve destekleyicilerinin bu süreçte iki amaçları olabilir:
1 – Hikmet Çetin’in muhalefete abi formülü ile başlaması yani liderliğe soyunması. Bu Alaattin Yüksel’in fikridir mutlaka. İki yılda bir genel merkeze karşı genel başkan adayı çıkarma telaşı bir tek onda var. Son genel başkan adayı Zülfü Livaneli kaçacak delik aradı kurultay sonrası. Zira kara görünmeden gemi batmıştı.
2 – Başta Kocaoğlu ve saz arkadaşları ile muhalefetin diğer unsurları bu dönem Hikmet Çetin’i, “elimizde güç var” diyerek ikinci bölgeden milletvekili seçtirmek isteyebilirler.
Ancak Genel Merkez’in ve Deniz Baykal’ın bu tür ucuz siyasi atraksiyonlara karınlarının tok olduğundan eminim ayrıca.
Biz dönelim bir de Hikmet Abi’nin siyasi çizgisine bir bakalım. Çünkü bu çok daha önemli.
2001 yılında yayınlanan Zaman Gazetesinden bir alıntı.
“CHP'de beş eski genel başkanın oluşturduğu platform, Deniz Baykal'ın 'sorunları birlikte konuşalım' önerisine olumsuz cevap verirken, Erdal İnönü'nün, önümüzdeki günlerde CHP üyeliğinden istifa kararını açıklayacağı öğrenildi. Genel başkanların yalnızca ilk toplantısına katılan Hikmet Çetin'in de diğer genel başkanlarla birlikte hareket etmemeye özen gösterdiği aktarılıyor.”
Nasıl katılsın ki bu tür toplantılara Hikmet Çetin, 2002 yılında milletvekili adayı olmaya çalışacağı dikkate alındığında.
2002 kasım seçimleri öncesi aday adaylarının başvurularını yaptığı genel merkez binasında ben de vardım. Hikmet Çetin elinde dosya ile kapıdan içeri girdi, çevresindekileri selamladı. Yüzünden eksik olmayan müstehzi gülümsemeye, genel merkezdeki kimseden olumlu yanıt alamadı. Doğruca girişin arkasındaki aday adaylarının dosyalarının toplandığı bölüme yöneldi. Dosyasını bırakıp imzasını attı, çekip gitti.
CHP milletvekili listelerinde adını görmediğinde de genel merkezi ve partiyi lanetleyerek ortadan kayboldu.
CHP Genel Sekreteri Önder Sav, Aydın ve Muğla’da yaptığı konuşmalarda şu konunun altını öncelikle çizmişti:
“CHP’nin kapıları herkese açıktır. CHP ile siyasi hayatta ismini duyuran, daha sonra bir başka yapıya geçerek partiye küfredenler, siyasi ışık gördükleri için yeniden CHP’ye dönmek istiyorlarsa bu partinin kapıları onlara kesinlikle kapalıdır. Gidip evlerinde otursunlar, zaten oturacaklar da…”
Siyasi hayatı boyunca hiçbir mücadeleye girmemiş, her noktaya atanarak gelmiş Hikmet Abi’nin bu dönem içinde bulunmak istediği aktif alan CHP’de kapalı görülmektedir. Tabii ki diğer partilerde atanarak bir yerlere gelmesi mümkündür. O da parlamento dışında.

NOT: Hikmet Abi’nin İzmir seyahati bir tek yerel gazetede yeraldı. Kamuoyunda Ekrem Demirtaş’ın gazetesi olarak bilinen Gazetem Ege'nin bilgiye ulaşması ve haberi manşete taşıması çok manidar. Kocaoğlu ile Ekrem Demirtaş tıpkı EXPO’da olduğu gibi CHP için de mi ele ele veriyorlar? Gerçi verseler de ne olacak ki. Son kertede biri Aziz Kocaoğlu, diğeri Ekrem Demirtaş

http://www.suleymangencel.com/ 13 - 03 - 2003

12 Mart 2007 Pazartesi

Netlik ayarının bozulduğu açıklamalar

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından İnciraltı’nın EXPO alanı olarak seçilmesi yönündeki açıklaması çok ilginç. Aylardır, “EXPO Urla’da yapılmalı” diyen büyükşehir belediye başkanı, İnciraltı’nı hükümetin seçtiğini belirtiyor ve ekliyor: “Bu karara saygılı olmalıyız. Biz zaten İnciraltı’nda bir çalışma yapıyorduk.” İyi de yaptığınız çalışma ile hükümetin İnciraltı’na biçtiği şekil aynı değil ki…
İnciraltı’ndaki hazineye ait araziler EXPO’nun yapılması için yeterli büyüklükte değil. Dolayısıyla yüzde 35 kuralını işletmek zorundasınız. Bölgedeki tüm tapuları iptal edecek, kişilere ait arazilerin yüzde 35’inin devlete terkini sağlayacak, buna göre hak sahiplerine yeni tapu dağıtacak ve kalan bölgede yapılaşma için 4 kat izin vereceksiniz.
Yüzde 35 terki yaptıktan sonra elinde yatırım yapabilecek arazisi kalmayanlar ise bu arazilerini daha büyük arazi sahiplerine satmak zorunda kalacaklar.
Sistem bu.... Siz başka türlü anlatın, İzmirli başka türlü anlasın.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’nın yaptığı açıklamaların tümünde netlik kaybı yaşanıyor. Ya da Kocaoğlu net olmayı istemiyor.
Bir gün önce yaptığı açıklamalar, bir gün sonrası ile örtüşmüyor.
Örneğin EXPO’nun İnciraltı’nda yapılacağı kararı Ankara’da alınmış, bu siteden de yayınlanmıştı. Bu yayından bir gün sonra Kocaoğlu İzmir medyasına “Yer seçimi hala belirsiz, İnciraltı da olur, Urla da” açıklaması yapmıştı. Oysa aynı Kocaoğlu hükümetin isteği doğrultusunda Büyükşehir bürokratlarıyla 10 gün boyunca İnciraltı konusunu çalışmış ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’e EXPO’nun İnciraltı’nda nasıl yapılacağı konusunda ayrıntılı bir rapor sunmuştu.
Kocaoğlu’nun netlik ayarları ile oynadığı bir başka açıklaması ise Tayland krizi zamanında yaşanmıştı. Ege TV’den İzmirli’nin gözünün içine bakarak, “Deniz Baykal milletvekillerinin Tayland’a gitmesine karşı çıkmadı, onların işi varmış” diyebilen Kocaoğlu genel başkanının iki gün sonra, “Sadece milletvekilleri değil, meclis üyeleri de gitmesin” tavrına karşı ise başka bir açıklama getirdi.
Kocaoğlu’nun açıklamalarındaki netlik ayarı bozukluğunun, (aslında bu tanımlamanın tam Türkçesi var) önümüzdeki süreçte artacağı kanısındayım.

***

“İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoglu ve eşinin özel gayretleri ıle kurulduğu lanse edilen Buca EVKA 1’deki bilgisayar kursu 20 kasım 2006’da açılmıştı. Bize iletilen bilgide kursun Mayıs 2007’de kapatılacağı belirtildi. Gerekçe ise gerçekten komik. Kursta bugüne kadar eğitim veren kişi aslında bilgisayar öğretmeni değilmis. 5 ay boyunca bilgisayar eğitimi almayan biri kursu yönetiyor, takır takır maaşını alıyor, kimse bir şey sormuyor. Akılları milletvekilliği adaylığına takılan belediye bürokratları ise olaylardan habersiz. Geçtiğimiz hafta kursun öğrencileri İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na bir dilekçe ile başvurarak haklı şikayetlerini ilettiler, şimdi Kocaoğlu’ndan yanıt bekliyoruz.”
Gelen mailde bu olay dışında da anlatılanlar var. Onları bir yana koyuyor ve soruyorum: “N’olacak bu Kocaoğlu’nun hali…”
Gerçekten bir açmaza girdi ve bu açmaz kendisini sarmalayarak aşağı doğru çekiyor. Yakın arkadaşları bunun farkında mı bilemem. En azından uzun yıllar Bornova’da kendisiyle siyaset yapan hatta çocukluk arkadaşı olanların bir bölümü olayın vehametini görüyor. Ancak Kocaoğlu’nun onların uyarılarını da dinlemediği açık. Çünkü hepsi teker teker büyükşehir belediye başkanını terk ediyor.

http://www.suleymangencel.com/ 12 – 03 -2007

9 Mart 2007 Cuma

Kocaoğlu’na metro ihalesi soruları

“Çağlar Mesut Bozoğlu, Türkiye Genç İş Adamları Derneği (TÜGİAD) üyesi, Türkiye Mühendisler Birliği Şeref üyesi ve Atlı Spor Klubü Üyesi'dir. Aynı zamanda lisanslı binici olan Bozoğlu, kayak, yüzme ve futbolla ilgilenmektedir. Evli ve bir çocuk babasıdır. 28 Mart 2004 yerel seçimlerinde AKP Çankaya Belediye Başkan adayı olan Bozoğlu, %36,49 oy alarak seçimi kaybetti.” 3 gün önce Üçyol-Üçkuyular metro ihalesini kazanan Bozoğlu İnşaat Taahhüt Sanayi ve Ticaret Ltd. yönetim kurulu başkan yardımcısı Çağlar Mesut Bozoğlu’nun özgeçmişinden küçük bir pasajdı yukarıdaki açıklama…
Bozoğlu İnşaat, İzmirlilerin yeni duyduğu bir şirket değil. Bostanlı’da Mavişehir’e yakın bir yerde konut inşaatı yapıyor ayrıca TOKİ’nin Uzundere’deki toplu konut inşaatını da üstlenmiş durumda.
Bozoğlu’nun İzmir’de tanınmasının en önemli nedenlerinden biri ise Universiade için inşa edilen Halkapınar’daki 10 bin kişilik spor salonunun yapımcı şirketi olması. 11 trilyon muammen bedelle çıkarılan ihale, nedense 27 trilyon liraya Bozoğlu İnşaat şirketine verildi.
Şirket inşaatı tamamladı ancak kendi görevi olan çevre düzenlemesini bile yapmadı. Universiade sıkışıklığı nedeniyle çevre düzenlemesini de Büyükşehir Belediyesi üstlendi.
Şirketin Adnan Saygun Kültür Merkezi için ihaleye girdiği ve 4. sırayı aldığı da hatırlanmalı bu arada. Kocaoğlu’nun bu ihaleyi Bozoğlu İnşaat’a verilmesi için devreye girdiği, büyükşehir bürokratlarını sıkıştırdığı da biliniyor. Hatta ihalede önde olan firmaların evraklarında eksik bulmak amacıyla hayli çalışmış büyükşehir bürokratları Kocaoğlu’nun isteği doğrultusunda. Ancak bir şey bulamamışlar, “Olmaz efendim” demek zorunda kalmışlar.
Adnan Saygun Kültür Merkezi ihale sürecinde çalışan belediye bürokratlarından, hatta şu anda belediyeden istifa etmiş isimlerden de öğrenilebilir ihalede yaşananlar.
Şirketin geçmişinde metro çalışması yok aslında. Nasıl bir yeterlilik aldığı ise ayrı bir tartışma konusu…
Halkapınar spor salonunun yapımında ve Üniversiade organizasyonunda belediyeyi temsil eden isim İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Gül Şener’di. Birkaç gün önce ESHOT Genhel Müdürlüğü’ne vekaleten atanan Gül Sener’e de sorulabilir metro ihalesi ve şirketin genel durumu...
İzmir basınının AKP’yi eleştiren “bağımsız, güzide” kalemleri bu ihale sürecine hiç dokunmamışlar nedense. CHP Genel Sekreteri Önder Sav’ın Ege gezisi dolayısıyla kent dışındaydım. Ancak gördüğüm kadarıyla AKP konusunda mangalda kül bırakmayan, İzmir’in çağdaş aydınlık yüzünü sürekli öne çıkaran İzmirli köşe yazarlarımız, iş Aziz Kocaoğlu olunca nedense kalemlerini saklamayı tercih etmişler.
Tüm konuşmalarında "Ben iyi bir CHP'liyim. Kesinlikle partim için çalışırım" diyen Aziz Kocaoğlu, bir yerlere doğru gidiyor. Ama gittiği yerin derin karanlık olduğunu şimdiden söylemek ve kendisini uyarmak isterim.
Ancak onun her zaman olduğu gibi “En iyi ben bilirim” diyerek, bu ihaleyi de yüzüne gözüne bulaştıracağından nedense adım gibi eminim.

http://www.suleymangencel.com/ 09 – 03 -2007

8 Mart 2007 Perşembe

Homeros Vadisi turu

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun “hayallerimin projesi” olarak nitelendirdiği, üzerine hayli spekülasyonun yapıldığı Homeros Vadisi’ni dün nihayet gördüm. Tepeden kuşbaşı görmekle kalmadım, aşağıya inip kaynak suyunun çıktığı noktaya kadar gittim. Büyükşehir Belediyesi’nin açtığı ihaleyi kazanan Doğşen firması kaynak suyunun çıktığı yerde 3 olmak üzere toplam 6 tane gölet inşa ediyor. Bir göletten diğerine geçen su, toprağın yapısı nedeniyle bazen kayboluyor. Firma bunu ortadan kaldırmak için suyu göletler arasında da kanallar vasıtasıyla taşıyor. Firma gölet ve kanalların yapımını mayıs ayında tamamlayacak. Ondan sonra İzmir Büyükşehir Belediyesi yeniden ihaleye çıkacak ve çevre düzenlemesini yapacak. Toplam 10 trilyonluk bir yatırım bu.
Firma yetkililerine, “Aziz Kocaoğlu yaklaşık 5 kilometrelik bu alanın tamamını benim gibi dolaştı mı” diye sordum, “Basınla en aşağıdaki iki gölete kadar geldi, ancak kaynağın başladığı yerdeki 3 göleti görmedi” dediler.
Mayıs ayında Kocaoğlu’ndan önce serin göletin çevresinde beyaz renkli içecek ile bir kutlama yapmayı planladığımı buradan söylemeden geçemeyeceğim tabii ki…
Kocaoğlu’nun “yüzyılın projesi” olarak adlandırdığı mekan gerçekten güzel. Ancak çevre düzenlemesi belediyeyi zorlayacak gibi. Çünkü vadinin bir bölümü hem sarp hem de heyelan tehlikesi içerisinde…
Öyle de olsa eğer Kocaoğlu burayı yeni cazibe merkezine dönüştürmek istiyor.
O zaman da şu soru akla geliyor. Neden çevre düzenlemesiyle birlikte ihaleye çıkmadı bu vadi. Parça parça ihale edilmesinin nedeni ne.
Yoksa Kocaoğlu Bornova’daki dükkanında 10 taksitle buzdolabı sattığı gibi ihaleleri de taksitlendirmekten mi hoşlanıyor?
Bilemem…
Ama bildiğim tek şey, bu projenin yapılması halinde çevresindeki alanların değerlerinin artacağı…
Bu alanlar birkaç yıldır köylünün elinden bazı İzmirliler tarafından alınıyor, ileriye yönelik hesaplar doğrultusunda bekletiliyor.
Bakalım kimler çıkacak bu işin altından…

***

İzmir İl Başkanı Selçuk Ayhan Aziz Kocaoğlu olmak üzere Bülent Baratalı, Türkan Miççooğulları, Yılmaz Kaya ve Erdal Karademir gibi bazı milletvekillerinin CHP Genel Sekreteri Önder Sav’ın Ege programını bilmedikleri için katılmadıklarını söylemiş.
Önder Sav’ın programı Muğla’da başladı. Erdal Karademir de partinin Muğla denetmeni olduğu için Muğla toplantısındaydı. Ancak Sav’ın Aydın toplantısına Erdal Karademir isteyerek gelmedi. Dolayısıyla Karademir’in yakın arkadaşları milletvekillerinin ve belediye başkanlarının Aydın toplantısından haberdar olmamaları mümkün değil. Kendi istekleri ile gelmedikleri bir toplantıyı “Bize haber vermediler” şeklinde eleştirmelerini de hiç anlamadım.
Üstelik kendi partilerinin genel sekreterlerinin nerede olacağını bile bilmeyecek kadar cahil iseler ne yapıyorlar o koltuklarda, merak ediyorum.
Önder Sav’ın İzmir’deki yemeği kendisiyle birlikte Aydın toplantısına katılanlar tarafından gerçekleştirildi. İl Başkanı Selçuk Ayhan Aydın toplantısındaydı, bu nedenle İzmir yemeğine de katıldı. Konak Belediye Başkanı ve Güzelbahçe Belediye başkanı gibi…

NOT: Metro konusundaki gelişmeler önemli. Bu konuya ciddi şekilde değinmek gerekiyor.

http://www.suleymangencel.com/ 08 – 03 -2007

7 Mart 2007 Çarşamba

Ezber bozmak

CHP Genel Sekreteri Önder Sav’ın Ege gezisinde dikkat çeken en önemli noktalardan biri de onu izleyenlerin ezberini bozulması oldu. Akıllarda kalan klişelere karşı CHP’nin bir parti olarak siyasu duruşunu net biçimde ifade eden Sav, partinin Avrupa Birliği, Türk-Amerikan ilişkileri, Irak sorunu, Ortadoğu meselesi gibi uluslararası sorunlara, türban, Güneydoğu sorunu, ekonomi gibi ulusal sorunlara bakışını özetledi.
Sav özellikle 1 Mart tezkeresine CHP’nin neden “hayır” dediğini ve bunun ülkeye getirdiği kazanımların altını çizdi..
Sağdan soldan alınan bilgilerle CHP hakkında yorum yapanların düştüğü yanlışlıkları göz önüne seren CHP Genel Sekreteri, yurt çapında yapacağı toplantılarla bazı yanlış anlamaları da ortadan kaldırabileceği mesajını verdi.
Önder Sav’ın yurt sathına yayacağı bu toplantılarla CHP örgütünün dinamizm sağlayacağı açık. Ege’deki toplantı dizisinde bu çok açık görüldü zaten. Şimdi önemli olan örgüt bazında oluşan bu dinamizmi diri tutmak.
Varolan siyasi konjöktüre de baktığımızda CHP örgütlerinin dinamik olmaması mümkün değil.
Tabii İzmir’de bazı sıkıntılar var. Parti genel sekreterinin Aydın’da konuşma yapmasına karşılık, bazı milletvekilleri, belediye başkanları ile meclis üyelerinin bu toplantıya katılmamalarını ayrı değerlendirmek gerekiyor.
Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun mazeret göstermesi hiç de kabul edilecek bir davranış değil bana göre. Bazı milletvekillerinin İzmir’de olmalarına karşılık bu toplantıya katılmamaları da manidar.
İstanbul’dan başlayarak Önder Sav ile birlikte tüm toplantılarda bulunan İzmir milletvekilleri Abdürrezzak Erten ve Vezir Akdemir’in duruşları da onların parti örgütlerine ne kadar bağlı olduklarını bir kez daha gösterdi. Aslında bu geziye Enver Öktem de katılacaktı. Ancak partisinin Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da kendisine verdiği görev nedeniyle gelemedi Ege’ye Öktem.
Bir yandan “ithal aday istemiyoruz” diyeceksiniz, diğer yandan parti örgütlerinin içinde olmayacak, genel sekreterin toplantılarına bile katılmayacaksınız. Buna karşılık ithal milletvekilleri seçildikleri kentin örgütleri dışında diğer kentlerin örgütleriyle de bir araya gelecek, kaynaşacak.
Salon milletvekilliği döneminin bittiğini birilerinin bazılarına anlatması gerekiyor.
Seçim dönemi yaklaşıyor. Aydın’daki toplantıda sorulan bir soru üzerine yapılan bir yorum sanıyorum kimsenin gözünden kaçmadı:
”Genel seçim öncesi kimsenin yeri belli değil. Halen milletvekili olanların da…”

NOT: CHP içindeki bir grubun Meclis Başkanı adayı AKP’li İsmail Yılmaz ile CHP İl Başkanı Selçuk Ayhan’ın bir programda ud çalıp şarkı söylemeleri ile başlayan tartışma, dün İl Genel Meclisi’ne taşındı ve kavgaya kadar gitti. Attığı adımlar nedeniyle sık sık eleştirilen ve İsa’ya da Musa’ya da yaranamayan Selçuk Ayhan’ın durumu vahim. Kendisine Konfiçyus’u öneririm.

NOT: Herkes diyagonal örgütlenme modelinin içeriğini soruyor. Bu konuda uzman Sıtkı Kürüm’dür. Nuri Batuhan da onun iyi bir dinleyicisi olarak bu örgütlenme modelini sizlere açıklayabilir. Hem de kendi bakış açısıyla...

http://www.suleymangencel.com/ 07 - 03 - 2003

6 Mart 2007 Salı

Ege'den Önder Sav geçti

CHP Genel Sekreteri Önder Sav hafta sonu Ege’den geçti. İstanbul’da The Marmara Otel’de 4 bin kişilik bir gruba konuşma yapan Sav, cumartesi Muğla’da pazar günü ise Aydın’da CHP örgütüne seslendi… Muğla ve Aydın CHP örgütleri seçim havasına girmiş, hareketli... Üstelik kadın ve gençlerin sayısı hayli yüksek.
Önder Sav konuşmasında önemli mesajlar veriyor…
En önemli mesajlarından biri de solda birlik konusunda… “CHP’nin kapıları herkese açıktır” diyerek söze başlayan Sav, “Ancak CHP’de siyaset yaparak nemalanan ve ismini öne çıkaranlar bu partinin düşüşünde bir başka partiye gidip oradan CHP’yi yerden yere vuranlar, ardından bu seçimde CHP’nin yükselen ivmesi nedeniyle partiye geri dönmeye ve yine bazı koltuklara talip olmaya çalışıyorlar. CHP’nin kapıları bu insanlara kapıları tamamen kapalıdır. Gitsinler evlerinde otursunlar, zaten de öyle yapacaklar…”
Sav’ın konuşmasındaki ahenk, sesin artan ve azalan temposu dinleyicileri de etkiliyor. Ortak tanım şu: “Önder Sav çok iyi bir hatip. Ancak bugüne kadar toplum karşısında çok az konuştuğu için bu özelliğini bilmiyorduk.”
CHP Genel Sekreteri konuşmasında Genel Başkan Deniz Baykal’ı öne çıkarıyor, toplumun Baykal’ın arkasında kenetlenmesini istiyor.
Bu da çok önemli. Çünkü parti içindeki bir grup, Önder Sav’ın aslında Deniz Baykal’a karşı hareket ettiğini ve genel başkanlık koltuğunu hedeflediğini ileri sürüyordu. Önder Sav ise böyle bir düşüncesi olmadığını yaptığı konuşmalarda çok net dile getiriyor, genel başkanının arkasında bir nefer gibi çalıştığını ve çalışacağını belirtiyor.
Önder Sav sadece AKP’yi eleştirmiyor aynı zamanda çözüm önerileri de sunuyor konuşmasında. Toplumu hareketlendiren de bu aslında. Kuru eleştiri karın doyurmuyor. Halk ne yapacağını ve nasıl yapacağını merak ediyor CHP’nin.
Ege’deki konuşmalarını izleyen CHP’liler, Önder Sav’ın bu konuşmayı yurt geneline yaymasının partiye büyük avantaj kazandıracağını da ifade ettiler.
Önder Sav’ın Cuma günü Muğla’dan başlayın Pazartesi sabahı İzmir’de sona eren Ege turunu İzmir’den bir grup takip etti. CHP Balçova İlçe Başkanı Salih Küçükbayrak, CHP Narlıdere İlçe Başkanı Halil Serbeş, CHP Konak eski ilçe Başkanı Sıtkı Kürüm, İl Genel Meclisi üyesi Mahmut Esat Aslan, eski kurultay delegesi Nuri Batuhan ve ben…
Tura Aydın’da Narlıdere Belediye Başkanı Abdül Batur da katıldı. Aslında başından itibaren olacaktı Batur. Ancak Onur Öymen’in İzmir ziyareti nedeniyle bir gün geç katıldı bu gruba. Batur ayrıca Önder Sav şerefine 20 kişiden oluşan CHP grubuna Pazar akşamı Bizim Gazino’da yemek verdi.
Bu grubun turda yaptığı özel sohbetlerin ipuçlarını da vereceğiz elbette bu siteden. Çok ilginç anekdotlar var… Ve aslında bazı önemli gerçekler…

NOT: İzmir İl Disiplin Kurulu’nun gerekçeli kararını bekleyen sayısı çok yüksek. Bekleyenleri bekletmemek gerekiyor. Bekleyenlerin sayısı ve niteliği de önemli ayrıca…

NOT: Dikey, yatay ve diagonal örgütlenme modelleri, sevginin ışığı, saygının ışıkla oluşma süreci, alan ölçümleri….Vekil adayları bu notları iyi okumanızı tavsiye ederim.

http://www.suleymangencel.com/ 06 - 03 - 2003

2 Mart 2007 Cuma

Bir yönetim faciası

Star Gazetesi Ege İlavesi’nin manşeti “yakışmadı” idi bugün… Haber, Star Gazetesi Ege Bölge Temsilcisi Halit Tunç’un yazısında devam ediyor. Konu aslında çok açık
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun Kültürpark’ta yapımına başlanan ancak mahkeme tarafından yapımı durdurulan yer altı otoparkı üzerine yaptığı açıklama…
Tunç, yargıda olan bir konu üzerine Kocaoğlu’nun açıklama yapmasının hatalı olduğunu, bu açıklamanın bilirkişileri yönlendirme olarak algılanabileceğini belirtiyor.
Kocaoğlu Kültürpark’ta yaratılan çukurun sorumluluğunu üzerinden atma peşinde. Bunun için de dünyadaki örnekleri anlatıyor İzmirlilere… “Birçok ülkede bu örnekler varsa, neden bizde de olmasın” diyor…
Verdiği örnekler konusunda haklı olabilir Kocaoğlu.
Ancak o ülkelerin hangisinde parkların altına yer altı otoparkı yapılırken bazı kurumlardan izin alınması unutuldu?
Yine o ülkelerin hangisinde yerel yönetici çıkıp, “Bürokratlarımız gerekli izinleri almadan işe başlanmış” dedi?
Aziz Kocaoğlu bir çok konuda çevresini suçlayacağına dönüp birlikte çalıştığı ekibe baksın öncelikle. Tabii ki sonra kendisine.
Aynada uzun uzun seyretsin kendisini… Belki o zaman ikna olabilir, bu kentte başarısızlıkların arkasında kendi yönetim anlayışının olduğuna…
Herkes dertli. Büyükşehir bürokratları dertli, Kocaoğlu’nun bizzat kendisinin göreve getirdiği Bornovalı bürokratlar dertli, hatta Alaattin Yüksel ekibinden olan bazı isimler dertli. Son grubun neden dertli olduğunu anlamadım ama, onların da bir bölümünün dedertli olması işin çivisinin çıktığını gösteriyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde yaşanan yönetim faciası gerçekten evlere şenlik. Bazı bürokratlar bazılarının yanında konuşmuyor, Birisi diğerini ajan olmakla suçluyor. Konuşulacak konu önemli ise mutlaka odalara gidiliyor, meseleler kapalı kapılar arkasında hallediliyor.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’nın imzası olmadan hiçbir şey yapılamıyor. Belediyeye tuvalet kağıdı alımı için bile başkanın imzası gerekiyor. Hatta genel sekreter yardımcısının bir yere gitmesi için gereken araç fişi yine Aziz Kocaoğlu tarafından imzalanıyor.
Bir belediye başkanının bu tür konular da dahil olmak üzere bir günde kaç imza atması gerektiğini artık siz düşünün.
Tabii bu yönetim anlayışında sinirler geriliyor ve sağa sola dosyalar fırlatılıyor.
Bu tarz bir yönetim anlayışının getireceği sonuçları artık siz düşünün.
Ben asıl 2009 seçimi sonrası iktidara gelecek belediye başkanına acıyorum. Doğru yönetim modelini oturtmak için en az 1 yıl harcamak zorunda kalacak yeni başkan.

NOT 1: CHP İl yönetimi Tayland ile ilgili İl Disiplin Kurulu kararını nihayet Ankara’ya gönderdi. Gören de il yönetiminin Pinochet’nin savunmasını aldı sanır. Alt tarafı genel merkezin kararına karşı çıkıp Tayland seferine katılan, orada rakı içip göbek atan bir grup belediye başkanı ve meclis üyesi bunlar…

NOT 2: Her ne kadar Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, “EXPO İnciraltı’nda olacak” diyorsa da, bu konuda Kocaoğlu’nun atacağı adımlar var. Ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı konuyu savsaklamak için elinden geleni yapıyor. Tabii bunu bir yere kadar yapacak. Yumurta kapıya dayanınca her zaman olduğu gibi “Ben size söylemiştim. Benim bürokratlarım hata yapıyor” diyecek.

http://www.suleymangencel.com/ 22 – 03 - 2007

Bu yazıyı kaleme almak zorundaydım

Uzun süredir süredir bir köşe yazısı üzerine düşünüyordum. Erkin Usman’ın Yeni Asır’da kaleme aldığı ve Ahmet Piriştina’nın oğlu Levent Piriştina’nın CHP Genel Merkezi’nde CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve genel merkez yöneticileri ile görüştüğü iddiasının yer aldığı köşe yazısını. Bu yazıya göre CHP Genel Merkezi, Levent Piriştina’nın babasının izini sürdürmesini salık veriyor, hatta daha da ileri giderek Levent Pirişitina’nın adaylığını gündeme getiriyor.
Köşe yazısını ilk okuduğumda, “Ben galiba farklı bir parti üzerine yazıyorum. Usman’ın köşe yazısı benim tüm ezberimi bozar” diye düşündüm. Ezber tanımlamasını net biçimde yapıyorum. Çünkü bir şeyi ezberlemek zaman ve emek istiyor. Özellikle de emek!!!
İlk aşamada “Bu siyasettir ve siyaset, olasılıklar üzerine kurulu bir denklemler bütünüdür” diye düşündüm, izlemeye başladım.
Levent Piriştina’nın babası kanalı ile gelen tüm ilişki ağlarını masaya yatırdım ve bu köşe yazısının nasıl ortaya çıkarıldığını algılamaya çalıştım.
Mesele aslında köşe yazısı değildi. Bu yazının kaleme alınma dönemi ve arka plan dinamikleri idi asıl sorgulanması gereken.
Sağa sordum, “duvar”, sola sordum “duvar”… İçime bir kuşku düşmedi değil hani…
Acaba?
Mesele Ahmet Piriştina ismi olunca kentin tüm dinamiklerine bakmak gerekiyordu...
Kim Levent Piriştina’nın arkasında duruyor? Levent Piriştina isminin öne çıkarılması kimleri olumluyor, kimleri olumsuzluyor?
Piriştina’nın ölümü ele sağa sola savrulanlara, Piriştina ismini iki gün içerisinde bir kenara bırakıp başka kulvarlarda at koşturmaya çalışanlara, geri çekilenlere, hayata küsenlere de bakmak gerekti açıkçası…
Ve tabii CHP’nin dinamiklerini ve gündeminin ne olduğuna da…
Öncelikle şu tespit ile başlamam gerekiyor yazıya… CHP’nin genelinde Ahmet Piriştina diye bir isim yok.
Bu da çok normal.
Bir taraftan 1999 yılında DSP’den aday olup büyükşehir belediye başkanı seçilen, bir sonraki genel seçimde DSP’nin yüzde 1 oy ile dibe vurmasından sonra CHP’ye geçen. CHP’den büyükşehir belediye başkanı olduktan iki ay sonra vefat eden bir belediye başkanı, diğer tarafta cumhuriyetin kuruluşundan beri varolan bir partiden söz ediyoruz.
Tarihsel süreç çok önemli. İnsanların ve kurumların nasıl tanımlandığına, siyasetin nasıl işlediğine özellikle dikkat etmek gerekiyor. Ve tabii ki kurumun süreç içerisinde geldiği noktaya da.
Tek isme dayalı DSP dönemi geride kaldı. Bülent Ecevit’in daha ölümünden önce tarihe gömüldü. Bugün kurumsallaşma gibi bir derde düşmesinin nedeni de bu zaten DSP’nin. Ecevit isminden kurtulmaya çalışıyor haklı olarak. Siyasetin gerçeği de bu.
Ahmet Piriştina da kendine göre emek verdi siyasette. TİP döneminden gelen bir tarihsel arka plan, İzmir’in belli bir yapısıyla girilen özel ilişki yumağı…Bunların hepsi toplandığında bir Ahmet Piriştina etmişti. Zaten kent de, siyaset de Piriştina’ya bu anlamda gerekli desteği verdi olgunlaşma döneminde.
Ancak o Ahmet Piriştina idi ve gitti, doğruları, yanlışları ile…
Geride kalanların Ahmet Piriştina ismiyle siyaset yapmaları ise mümkün değil. Özellikle de CHP’de.
CHP’yi iyi bilen bir dostum şu tespiti yapmıştı Piriştina üzerine:
“Ahmet Piriştina bu partinin kimyasını bozdu…”
Doğru.
Yerel yönetimlerde bugün varolan hastalıkların arkasında da bu yapılanmayı aramak gerekiyor aslında...
Bir kez daha altını çiziyorum. Ahmet Piriştina öldü. Onun kent için yaptıkları bir belediye başkanı olarak kendi bireysel başarısı ya da başarısızlığıdır.
Ancak kimse bu ismin gölgesinde siyaset yapmamalıdır.
Eğer yapmak istiyorsa çıkar, kendi ismi, kendi bireysel yetenekleri ile siyaset yapar. Tıpkı Piriştina’nın yaptığı gibi..
Bu yazının Levent Piriştina’ya karşı olmadığını siyaseti ve İzmir’i iyi okuyanlar hemen anlayacaktır. Önemli olan Piriştina ismi arkasına saklananların bu yazıdan ne anladıklarıdır.
Anlamadılar ise zaten yaşam ve siyasetin pratiği kendilerine bu yanıtı verecektir.

NOT: Hafta sonu zaten yazmıyorum. Ancak bu kez belki de ilk defa pazartesi günü yazı yazmayacağım, önemli bir tur nedeniyle. Ama söz veriyorum, salı günü çok daha dolu bir gündem ile yeniden sizlerle olacağım. Belli olmaz, belki çok daha yeni mesajlarla dönebilirim, gittiğim kentlerden.

http://www.suleymangencel.com/ 02 - 03 - 2003

1 Mart 2007 Perşembe

Gündemden notlar

EXPO tartışmalarının bundan sonra da süreceği kesin. Aziz Kocaoğlu, Ekrem Demirtaş ve AKP’nin öne çıktığı tartışmalara bir isim daha eklendi. Ege Koop Başkanı Hüseyin Aslan... Aslan’ın önderliğinde bir grup gazeteciyle yapılan “Almanya-İspanya: EXPO’yu anlama ve anlatma turu” İzmir basınında köşe yazılarına konu oldu. Tabii ki bu tura katılan gazetecilerin kalemlerinden…. Son günlerde Almanya ve İspanya üzerine yazılan yazılara dikkatli bakın. Ve araya serpiştirilen Hüseyin Aslan ile Ege Koop tespitlerini atlamayın. Böylece anlama ve anlatma turuna katılan gazetecileri öğrenmiş olursunuz. Turda benim en çok dikkatimi çeken Hüseyin Aslan’ın Almanya’da yaptığı konuşma oldu. Bu konuşmanın çok benzerini Akşam Gazetesi İzmir temsilcisi Nedim Atilla’nın kaleminden İzmir Life Dergisi’nde görmüştüm. Acaba Hüseyin Aslan mı bu yazıdan etkilendi, yoksa Nedim Atilla’nın düşünceleri ile Hüseyin Aslan’ın düşünceleri mi bu kadar örtüşüyor anlayamadım. İkinci seçenek bana daha yakın geliyor. Düşünce örtüşmesinin toplumsal maliyeti ve bu maliyetin bireysel faydaya dönüşmesi süreci hayli ilginç. İzlemeye devam edeceğiz...
***

İl Genel Meclisi CHP Grubu'nun, 9 Mart'ta yapılacak meclis başkanlığı seçimi öncesinde AKP Grubu ile yaptığı koalisyonu bozmamak için AKP'li üye İsmail Yılmaz'ın adaylığını şart koşması, ortalığı karıştırdı. Yücel Özen ile İsmail Yılmaz’ın yakınlığını duymayan kalmadı. Bir çok konuda birbirine benzeyen bu ikilinin özellikle bir konuda çok iyi anlaştığı il genel meclisi çevresinde biliniyor. Yücel Özen İsmail Yılmaz’ı başkan yapmak istiyor. AKP ile sorun yaşayan AKP İzmir İl Başkanı Ali Aşlık ile yıldızı bir türlü barışmayan İsmail Yılmaz’ın da meclis başkanı olmak için CHP’ye ihtiyacı var. Ancak bu konuda benim bir başka tezim var. Son grup başkanvekilliği seçiminde genel merkeze yakınlaşarak Yücel Özen’i yalnız bırakan ve yeniden başkan olmak isteyen Hakkı Berksü’nün oynadığı rol önemli bu aşamada. Berksü aday olmak için çeşitli yolları deniyor. Özen de Yılmaz’ı başkan yaparak aslında CHP’nin başkanlığı sürdürmesini istiyor. Neden mi? Yaşam tarzını tamamen değiştiren, AKP ile ipleri kopma noktasına getiren İsmail Yılmaz’ın CHP’ye geçmeyeceğini kim garanti ediyor ki…

***

Büyükşehir Belediyesi’nin sahibi olduğu Eşrefpaşa Hastanesi’nde son günlerde önemli gelişmeler var. Hastanenin başhekimi Hülya Gücen’e yapılan saldırı bu gelişmelerden sadece biri. Alaattin Yüksel ekibinin önemli isimlerinden biri olan Hülya Güven’e yapılan saldırının hangi nedenle dayandığını bilmiyorum. Ancak belki böyle bir gelişme umarız EXPO uzmanı, kent doktoru ve dahi sayamayacağımız binlerce yeteneğe sahip İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun dikkatini çeker. Çekmez ise bu olaylar İzmir basınında yazılıp çizilmeye başlayınca çekecektir…

***

CHP’de disiplin kurulunun ihtar ile sonuçlanan Tayland seferi ile ilgili gerekçeli kararı hala yazılıyor. CHP İzmir İl Başkanı Selçuk Ayhan da bu kararı bekliyor. Doğru gerekçe çok önemli. Partiye ve genel başkana sayısız hakaretlerde bulunan bazı isimlerin disiplin kurulu tarafından diğer meclis üyeleri ile aynı şekilde değerlendirilmesinin arkasında acaba neler var? Tabii ki disiplin kurulu üyelerinin bir bölümünün “Biz bu karara imza atmak istemiyoruz. Ancak çok fazla baskı var üzerimizde” diyerek genel merkezi aramış olmaları, genel başkan ile konuşmuş olmaları, genel başkanın kendilerine “Karar nasılsa buraya gelecek” demiş olması da olasılık dahilinde. Sonuçta her şey bazı olasılıklara dayanıyor. Ama bu olasılıklar da bazı gerçekleri ortadan kaldırmıyor. İl yönetiminin ve il başkanının bu gerçekleri görerek hareket etmelerinde yarar görüyorum. Richter ölçeği ile 7 şiddetinde bir deprem ile karşı karşıya kalmasınlar da sonra...

http://www.suleymangencel.com/ 01 - 03 - 2003