Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

30 Kasım 2006 Perşembe

Mani sonrası gelişmeler

İzmir medyası bu sabahtan itibaren tef çalıp oynayacak durumda. İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Hasan Fehmi Mani’nin Büyükşehir ile ilişkisinin kesilmesi, İzmir medyasını oldukça rahatlatmış sanırım.
Bu görev değişikliğinin Aziz Kocaoğlu’nu da rahatlattığı açık. Zira uzun süredir Hasan Fehmi Mani ile çalışmak istemediğini açıkça deklare ediyor, Mani’nin yetkilerini kısıtlıyordu Kocaoğlu.
İzmir medyasının neden Hasan Fehmi Mani’yi karşısına aldığını merak etmiyor değilim. Sorun kanaletler mi, yoksa metro inşaatı mı?
Ben ikisinin de olduğunu sanmıyorum. İzmir medyası toplumun beklentilerine yanıt verseydi, bugün bu durumda olmazdı zaten. Bana göre İzmir medyası kendi beklentilerine yanıt vermediği, belki de bu konuda büyükşehir belediye başkanının elini kolunu bağladığı için Mani’ye karşı tavır koyuyor, bunun için bir kamuoyu yaratıyordu.
Eğer böyle bir şey varsa Mani’nin bunu net biçimde ortaya koyması ve tartışmaya açması da gerekecek. Kimbilir, önümüzdeki süreçte böyle bir adım atar Mani.
Aslında Aziz Kocaoğlu için şimdi çok zor bir dönem başlıyor. Beğense de beğenmese de İzmir Büyükşehir Belediyesi’ndeki yatırımlar konusunda uzmandı Mani. Ve bütçenin doğru harcanması konusunda tedbirli davranıyordu.
Yerine gelecek olan isim İzmir’i ne kadar tanıyacak, yatırım programını nasıl devam ettirecek ve en önemlisi bütçenin doğru kullanımını nasıl sağlayacak?
Kulislerde dolaşan isimlere baktığımızda böyle bir görevi kaldırıp kaldıramayacağı belirsiz bir çok isimle karşılaşılıyor. Tabi bunu önümüzdeki süreçte izleyeceğiz.
Mani’nin ayrılmasının Kocaoğlu – CHP Genel Merkezi ilişkisini de bir başka boyuta taşıyacağı kesin.
Genel merkezin gölgesinin bile büyükşehirde olmasından rahatsız olan Kocaoğlu, Mani’nin ayrılmasıyla genel merkeze karşı daha rahat tavır koyacak konuma geldi. Bu durum İzmir ile genel merkez arasında esen soğuk rüzgarların sertleşeceğine işaret.
Zaten önümüzdeki günlerde bu sütundan Kocaoğlu’nun önümüzdeki süreçte nasıl bir siyasi manevrada bulunacağını da tartışacağız. Kulislerden gelen bilgiler Kocaoğlu’nun Alaattin Yüksel ile birlikte genel seçim sonuçlarını beklediklerini ardından harekete geçeceklerini işaret ediyor.
Büyükşehirdeki kadrolaşmasını da tamamlayan Kocaoğlu’nun başka denizlere yelken açması son derece olası bir durum.

http://www.suleymangencel.com/ 30 - 11 - 2006

29 Kasım 2006 Çarşamba

Büyükşehir'de deprem mi var?

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde çatışma açığa çıktı ve İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Hasan Fehmi Mani’nin görevinden istifası gündeme geldi.
Aslında çok uzun süredir rahatsızdı Hasan Fehmi Mani. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun kendisine karşı örgütlenme sürecini başlatması, yetkilerini elinden alması Mani’yi daha önce de istifa eşiğine getirmişti.
Mani Ankara’da CHP Genel Merkezi’nde partinin üst-düzey yöneticileriyle görüşmede bulunmuş, ancak Deniz Baykal’ın, “Görevine devam et” sözleriyle istifa mektubunu kasaya saklayarak İzmir’e dönmüştü.
Daha sonra yine bir Ankara seyahatinde Kocaoğlu ve Hasan Fehmi Mani’yi bir arada gören Deniz Baykal, “Nasıl gidiyor, bir sorun yok değil mi” tarzı bir soru ile İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde böyle bir ayrışmanın doğru olmadığını iki tarafa da hissettirmek istemişti.
Ancak Kocaoğlu’nun “İzmir’i bir tek ben yönetirim, benden iyisi yoktur” yaklaşımının özellikle Ahmet Piriştina dönemi bürokratlarında ciddi sıkıntı yarattığı, bir bölümünün “Artık dayanamıyorum, bırakıp gideceğim” şeklinde tavır sergilediği herkes tarafından biliniyor İzmir’de.
Bundan sonra ne olur?
Eğer Hasan Fehmi Mani’nin istifası kesinleşirse, (Bu istifa bugün de olmayabilir. Ancak yakın gelecekte mutlaka karşılaşılacak bir durum) Aziz Kocaoğlu kendisine yakın bir isimle yoluna devam edecektir. Genel sekreterlik görevini başaracak bir ismin İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde var olup olmadığı da ayrı bir tartışma konusu. Ancak Kocaoğlu’nun bürokrat atama tarzına baktığımızda “başarılı olmalı” nitelendirilmesinin ilk sırada olmadığını zaten görüyoruz.
Mani’nin büyükşehirden ayrılmasından sonra Kocaoğlu ve ekibinin neler yapacağını hep birlikte izleyeceğiz.
Siyasi kulislerde ise, Kocaoğlu’nun kendisini İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na getiren CHP İzmir eski İl Başkanı Alaattin Yüksel ile birlikte siyasi alanda da ilginç bir adım atacağı tartışılıyor.
Kocaoğlu’ndeki siyasi deneyim yetersizliği, Alaattin Yüksel’deki “İzmir’in baronu benim” mantığının, bu ikiliye siyaset alanında büyük yanlışlar yaptıracağı toplumun geniş kesiminde kabul görse de, bunu pratik olarak yaşamanın dayanılmaz hafifliliği ayrı bir şey.
Bu süreçte Ecevit’in de kemiklerinin de çok sızlayacağını sanıyorum.

http://www.suleymangencel.com/ 29 - 11 - 2006

28 Kasım 2006 Salı

İl Genel Meclisi'nde özel gelişmeler

İzmir CHP’nin gözden uzak tuttuğu, fazla dikkate almadığı kurumlardan biri İl Genel Meclisi. Yeni yasalara göre önemi artan bu kurumun içinde yaşananlar pek de dışarı vurulmuyor. AKP-CHP koalisyonunun devam etmesi de İl Genel Meclisi’nde yaşanan bazı ayrışmaların su yüzüne çıkmasını engelliyor.

Geçtiğimiz ay yapılan grup başkanvekillikleri seçimi sırasında bu ayrışmaların bir bölümü tartışmaya açılmıştı. Yücel Özen’in seçimi kazanması ve AKP ile yeniden koalisyon yapması bu ayrışmaların suy yüzüne çıkmasını bir dönem daha geri atmış görünüyor.

Ancak meclis başkanlığı seçimlerinde il genel meclisindeki ayrışmanın tam anlamıyla ortaya çıkacağı kulislerde en çok konuşulan nokta.

Milletvekilliğine, olmadığı taktirde Çeşme Belediye başkanlığı’na hazırlanan Hakkı Berksü’nün bu iddiasını devam ettirmesi için bir dönem daha İl Genel Meclisi Başkanlığını istediği biliniyor. Ancak son seçimde grupbaşkanvekilliği için Yücel Özen’e karşı tavır alması önemli bir taktik hatası olarak değerlendiriliyor. Özen’nin Berksü’nün karşısına geçmesi ile birlikte Hakkı Berksü’nün yeniden meclis başkanlığına seçilmesi çok zor bir ihtimal.

İl Genel Meclisi’nin diğer milletvekili adayı Güler Tunçoku’nun da bu seçimde darbe yediği biliniyor.

Grupbaşkanvekilliği seçiminde Yücel Özen’e destek veren CHP İzmir İl Başkanı Selçuk Ayhan’ın il genel meclisindeki etkisinin arttığı biliniyor. Ancak daha önce il başkanlığı görevini yürütürken kendisini koltuğundan eden ismin o dönemin il sekreteri Yücel Özen olduğunu da unutmaması şart.

Her ne kadar bu ikilinin son günlerde bir yakınlaşma içerisinde olduğu gözlense de, önümüzdeki süreçte siyasette beklentileri olan bu ikilinin ilişkisinde bir çatlama olma ihtimali çok yüksek.

Yeni Meclis Başkanı’nın ise kim olacağı kulisleri yapılmaya başlandı bile İl Genel Meclisinde. Büyük bir sürprize hazırlanmak gerekiyor anlaşılan. Bu sürprizin bir ayağında Adalet ve Kalkınma Partisi'ni de unutmamak gerekecek. Bu denge içerisinde AKP olmadan adım atmak hiç de kolay değil.

http://www.suleymangencel.com/ 28 - 11 - 2006

27 Kasım 2006 Pazartesi

Kızgın gelin

Bir gelin düşünün… Gelin olması planlanan asıl kadının ölümü nedeniyle, ailenin önde gelenleri tarafından gerdeğe sokulan... Üstelik küçük bir ilçede, mutlu, mesut yaşamayı planlarken, aniden büyük kente göç etmek zorunda kalan…
Gelin, bir taraftan çok zor geçen gerdek sonrası yeni yaşamını idame ettirmeye uğraşıyor, diğer taraftan, yeni geldiği büyük kentin koşullarını, ilişki ağlarını kendi algılaması çerçevesinde oturtmaya çalışıyor.
Üstü örtülü ama sert açıklamalarla, İzmir kamuoyunda soru işaretleri oluşturmaya başlayan Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun tavrı, ister istemez “kızgın gelin” tanımlaması üzerinde yoğunlaşmayı getiriyor.
Bir gün sivil toplum liderlerine çatıyor, diğer gün işadamlarına… Belediye bürokratları ise bu sertlikten en fazla nasibini alanlar arasında geliyor.
Birini göreve getiriyor, ardından iki ay sonra, “Bu benim işime yaramaz” diyerek kapının önüne koymaktan beter ediyor.
“Daha fazla tanıtıma ihtiyacım var, halk beni tanımıyor ve yaptıklarımı bilmiyor” diyerek televizyondan televizyona koşuyor, basın açıklamaları yapıyor… Bununla da yetinmeyip, ulusal basında yer almak için olmadık kapıları zorluyor.
Siyasetçilerin kamuoyunda tanınmaları için medyaya ihtiyaçları olduğu bir gerçektir. Ancak bir belediye başkanının hergün yerel basında sayfa sayfa açıklamalarının yayınlanmasının nedenini çok da anlamış değilim.
Günün birinde İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İzmir medyası ilişkileri sorgulanmaya başlanırsa altından nelerin çıkacağını iyi hesaplamak gerekiyor. Ahmet Piriştina-İzmir medyası yazılarında olduğu gibi.
Ahmet Piriştina’ya yakın olanlar bile Aziz Kocaoğlu’nun ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Piriştina’ya göre daha fazla medyada yer aldığını kabul ediyorlar. Ancak şunu da ekliyorlar: “Medyada tartışma yaratacak açıklamalarla halkın dikkatini çekmeye çalışmak yarardan çok zarar getirebilir. Çünkü halk konuşanı değil, iş üreteni sever. Önceleri dinler, ama söylenenlerin hiçbiri yerine getirilmiyorsa dönüp bir daha yüzüne bile bakmaz.”

http://www.suleymangencel.com/ 27 – 11 -2006

24 Kasım 2006 Cuma

Miçooğlu-Özüerman çatışması

Genel seçime daha bir yıl var ancak politika çok çanlı. Bunun nedeni baharda yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi. Karar verici mekanizmalar, kurumlar ve siyasetle ilgilenen herkes, cumhurbaşkanlığı seçiminin genel seçim havasında olacağına emin.
İzmir’de de bu canlılıktan nasibini almış görünüyor. Yeni aday adayları ortaya çıkıyor, mail ve mesajlarla bazı isimler ön plana çıkmaya çalışıyor.
Bu isimlerden biri de milletvekilleri dışında İzmir’i, CHP PM’de temsil eden tek isim Tülay Özüerman.
Öğretim görevliliğinin yanı sıra uzun süredir köşe yazarlığı da yapan Özüerman’ın özellikle kadın kontenjanını iyi kullanacağına ve Deniz Baykal’ın isimlerinden biri olacağına kesin gözüyle bakanların sayısı hiç de az değil.
Özüerman’ın bu aşamada en büyük rakibi bir önceki seçimlerde yine kendisi gibi kadın kontenjanını kullanmış olan Türkan Miçooğulları. Bülent Baratalı ekibinin Bülent Baratalı’dan sonra en önemli ismi olarak değerlendirilen Miçooğulları, Özüerman ile karşılaştırılma yapılmasından rahatsız.
“CHP İzmir’de benden iyi kadın milletvekili bulamaz” diyen Miçooğlulları’nın, Özüerman ismini duyduğunda yüz ifadesine bakanlar önümüzdeki bir yıl içerisinde birinci bölgede çok sert bir kadın mücadelesinin yaşanacağını anlamakta hiç zorlanmıyorlar.
Deniz Baykal ikisi arasında bir seçim yapmak zorunda kalırsa ne olur?
Türkan Miçooğulları’nın en büyük dezavantajı genel başkana karşı Konak ilçe ve İzmir il kongresinde bayrak açanlara verdiği destek. Kulislerden gelen bilgiler, Baykal’ın bu ekibe karşı hala sorunlu olduğunu, kendisine karşı gerçekleştirilen tavrı bir türlü içine sindiremediği yönünde.
Zaten bu nedenle PM listesine kimsenin beklemediği bir ismi almıştı İzmir’den Deniz Baykal. Bunu yaparken de “Kendinizi bulunmaz ve değiştirilmez biri olarak sanmayın, Alternatifleriniz çok ve zaman içerisinde artacak” mesajını net biçimde vermeyi hedeflemişti.
Bu süreçten sonra işler nasıl gelişir bilinmez. Ancak kadın kontenjanı konusunda Özüerman’ın varolan bayan milletvekilleri kadar, hatta onlardan daha fazla şanslı olduğunu da vurgulamakta yarar var.
Üstelik Özüerman’ın İzmir’de ilişki ağını geliştirdiği ve Miçooğulları’na karşı bayrağı ele geçirdiğini hatta Türkan Miçooğulları’na yakın olan bazı isimlerle dirsek temasına giriştiği konuşuluyor CHP kulislerinde.
Özüerman’ın en büyük sıkıntısı CHP İzmir İl Başkanı Selçuk Ayhan. Ancak Selçuk Ayhan’ın da milletvekili adayı olması, adaylık süreci içerisinde kendi geleceğini düşünerek hareket edeceğini dikkate aldığımızda Miçooğulları-Özüerman mücadelesine pek de karışmayacak gibi görünüyor.

http://www.suleymangencel.com/ 24 - 11 - 2006

23 Kasım 2006 Perşembe

Selçuk Ayhan, AB fonları ve CHP

CHP’nin Avrupa Birliği’nden Sorumlu İl Başkanı Selçuk Ayhan, ilçe ve belde belediyelerinin mali sorunlarını çözmek için Avrupa Birliği fonlarını kullanacaklarını, bunun için belediye başkanlarına ve çalışanlarına AB kursları düzenleyeceklerini açıkladı.
Burada iki nokta ister istemez dikkat çekiyor.
Birincisi, Aralık ayında limanların ve havaalanlarının Rum gemi ve uçaklarına açılmaması, diğer bir ifadeyle Ankara protokolünün uygulanmaması halinde AB’nin müzakereleri askıya alacağı açıklaması. Ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın AB’nin istekleri karşısında ürettiği politikalar. Baykal’ın son günlerdeki söylemi ile İzmir İl Başkanı Selçuk Ayhan’ın açıklamaları ne kadar örtüştüğünü birilerinin açıklaması gerekli.
İkincisi, AB fonlarının nasıl alınacağı ve kullanılacağı yönünde oluşan yanlış anlayış. Eğer bir belde ya da ilçenin Avrupa Birliği’nden alınacak bir fon ile kurtulacağı düşünülüyorsa, durum vahim demektir.
Belde ve ilçe belediye başkanları öncelikle Avrupa Birliği fonlarına ulaşma yollarını öğrenecekler. Ardından bu fonlar için gerekli projeyi yazacaklar. AB tarafından kabul edilebilecek bir projeyi yazmanın ne kadar zor olduğunu bu işle uğraşanlar iyi bilir. Proje daha sonra AB’ye sunulacak ve bekleme süreci başlayacak. Belki 5 ay, belki 7 ay.
Proje kabul edilse bile ikinci imzaların atılması ve proje bedelinin belediyeye ulaşması da ayrı bir süreç.
Dolayısıyla bu dönem bir AB fonuna başvuracak bir belediye başkanının 2009 yerel seçimlerine kadar bu fona ulaşıp ulaşmayacağı çok net değil.
Selçuk Ayhan, bu dahice fikri 4 gün önce Balçova termal tesislerinde Yücel Özen, Semra Aksakal ve Namık Kuyumcu ile birlikte olduğu yemekte mi üretti yoksa? Önümüzdeki günlerde CHP İzmir İl Başkanı Selçuk Ayhan'dan daha ilginç fikirler ve projeler de bekliyoruz. Yoksa bize yazacak şey kalmayacak.
Bu arada dünkü yazımda İzmir milletvekili Hakkı Ülkü’nün İzmir Milletvekili Abdürrezzak Erten’e gösterdiği aşırı ilgiden sözetmiştim. Ancak Abdürrezzak Erten’in bu ilgiyi yanıtsız bıraktığını belirtmek ister zaten eşiyle birlikte gelen Hakkı Ülkü’nün yine eşi ile seyahate katılan Sedat Uzunbay ile yakın diyalog içinde bulunduklarının altını çizmek isterim.

http://www.suleymangencel.com/ 23 - 11 - 2006

21 Kasım 2006 Salı

Rodos seyahatinin ardından

Türkiye Ege Kıyıları ve Yunanistan Ege adaları 7’inci Ekonomi Zirvesi’nin Marmaris ve Rodos’ta gerçekleştirilen toplantı süreci tamamlandı. Medyada boy boy yayınlanan fotoğraflar ve yazılan “nitelikli” köşe yazılarıyla Türkiye ile Yunanistan arasında işlerin iyi gittiğini öğrendik. Aslında iki ülke arasında yerel bazda gerçekleştirilen ekonomik diplomasisinin hangi aşamada olduğunu, gerçek yüzüyle İTO Başkanı Ekrem Demirtaş’a sormamız gerekiyor. Tabii ne kadarını yanıtlarsa…
Kolay değil… 7 yıldır bu toplantıları düzenliyor Ekrem Demirtaş. Ve hala “İki ülke halkları arasındaki ilişkilerin artırılması için sivil toplum örgütleri inisiyatifinde hareket edilmesi gerektiği” vurgulanıyorsa, dönüp bir bakmamız gerekiyor, “Ne kadar yol almışız” diye.
Türk-Yunan ilişkileri ve İTO’nun Rodos seyahati medyada, işin uzmanları gazeteciler tarafından kaleme alınıyor. O nedenle fazla irdelemek bizim işimiz değil.
Bizi ilgilendiren, yaklaşan genel seçimler perspektifinde bu seyahatteki CHP milletvekillerinin tutumu ve davetli İTO meclis üyelerinin milletvekilleriyle olan yakın ilişkileri.
1 – İzmir Milletvekili, eski Aliağa Belediye Başkanı ve olaylı kurultayda Deniz Baykal’a karşı Zülfü Livaneli’yi destekleyen Hakkı Ülkü’nün, Abdürrezzak Erten’e gösterdiği aşırı ilgi gözlerden kaçmadı. Sürekli Erten hakkında olumlu konuşan Ülkü’nun bu tavrı pek anlaşılamadı. Hayrola… Biz bir şey atlıyoruz da, haberimiz mi yok.
2 – İzmirlilere 4 milletvekili olarak bayram ve kutlama tebriği gönderen ekibin sadece ikisi katılmıştı Rodos seyahatine. Yılmaz Kaya ve Erdal Karademir… Öncelere çekingen davranıyorlardı. Ancak cumartesi akşamı saat 01.00 sonrası nedense ortadan kayboldular. Cumartesi akşamları çok özeldir. Bu özel, sadece özeli yaşayanları bağlar!
3 – İzmir milletvekili Sedat Uzunbay, Ankara’da yaşanan “Ben VIP’ten çıkmazsam Ankara’dan çıkmam” skandalı sonrası Rodos seyahatine katılmış. Son dönemlerde sessizliğini koruyan Uzunbay, yine çok sessizdi Rodos’ta. Diğer milletvekilleriyle bir araya gelmemek için özel önem gösterdi.
4 – İTO’da milletvekili olmak isteyen meclis üyelerinin genel merkez ile yakın ilişkide olan milletvekilleriyle yaptıkları diyaloglar ise görülmeye değerdi. Bakalım hangileri genel seçimde attıkları taklaların semeresini görecekler?
5 – CHP milletvekillerinin özel önem verdiği bu gezide, gözler Bülent Baratalı ve Türkan Miçooğulları’nı aradı. Herkes bu ikilinin hangi gerekçelerle geziye katılmadıklarını tartıştı. Bunu nedeni, özel miydi, yoksa Kocaoğlu mu? Bu konu daha sonra tüm CHP tarafından tartışılacaktır.

http://www.suleymangencel.com/ 21 - 11 - 2006

20 Kasım 2006 Pazartesi

VİP'te doğan milletvekili

Geçen hafta yapılan uluslararası bir toplantıya İzmir milletvekillerinin büyük bölümü davet edildi. Bir kısmı mazeret göstererek katılmadı.Ancak aralarından birinin organizasyonu düzenleyen ekibe ilettiği istek çok ilginçti. Milletvekili, Ankara-İzmir seferini özel bir havayolu şirketi ile yapacağı için HAVAŞ’ın VİP hizmetlerinden yararlanamayacağını, kendisinin bir milletvekili olarak uçağa VİP kapısından binmediği taktirde bu toplantıya katılamayacağını, bunun için gerekli şartların yerine getirilmesi gerektiğini belirtti. Organizasyon komitesi bu çok önemli sorunu toplantıyı düzenleyen başkana bildirdi. Başkanın yanıtı başlıkta yazılanın aynıydı.
“Kendisi VİP’te mi doğmuş?”
İzmir’in bir ilçesinden başlayan ortalama bir yaşam biçiminin, “VİP olmazsa olmaz“ şekline dönüşmesi gerçekten çok ilginç.
Önümüzde seçimler var. Havaalanında VİP dışında bir başka çıkış kullanmayan vekilimizin, kendi genel başkanının dirsek göstermesi halinde genel seçim sonrası yaşadığı eski kente döneceğini ve VİP yaşamını sadece anılarında yaşayacağını bilmesi gerekiyor sanırım.
Üstelik yeniden adaylığının bıçak sırtında olduğu genel merkeze karşı yürüttüğü kampanya nedeniyle genel başkanın gözünden düştüğü şu sıralar, “VİP’ten başka başkan tanımam” tavrı ile nereye ulaşmak istediği de çok anlaşılmıyor milletvekililinin…
Son dönemlerde gerek Ankara’da gerek İzmir’de fazla görünmemesi de bu yüzden olmalı sanırım. Meclis’te Genel Kurul’a da fazla itibar etmeyen vekilimiz aslında VİP’te yaşıyormuş da kamuoyunun bundan haberi yokmuş.
Kendisini merak eden arkadaşlarının veya partililerin milletvekiline ulaşmaları için çaba göstermelerine gerek yok. Ankara’da Esenboğa Havaalanı VİP salonunda kendisini bulabilirler. Sayın milletvekilimizin uluslararası toplantıda nasıl bir performans gösterdiğini de önümüzdeki günlerde bu sitede tartışırız.
Aslında tartışılması gereken diğer nokta, milletvekilinin katıldığı uluslararası toplantının ne kadar başarılı geçtiği üzerine olmalı. Zira bize gelen bilgi karşı tarafın çok da etkili bir şekilde toplantıya katılmadığı yönünde.
Bu tür uluslararası toplantıların mutlaka siyasi arka planları vardır. Dolayısıyla siyasi iradenin desteği alınmadan bu tarz toplantıların başarıya ulaşması mümkün değildir. Sadece medyada bir iki gün haber olunur, ancak devamı gelmez. Tabii kurumun bu toplantılar için harcadığı bütçe ise kurumun meclisini bağlar.

http://www.suleymangencel.com/ 20 - 11 - 2006

19 Kasım 2006 Pazar

Konak - Mardin hattı

Konak Belediyesi’nin kardeş kent perspektifinde düzenlediği Mardin turu geçen hafta gerçekleştirildi. Konak Belediye Başkanı Muzaffer Tunçağ, Konak Belediyesi meclis üyeleri ile bir grup davetlinin bulunduğu topluluğa, İzmir milletvekilleri Abdürrezzak Erten, Enver Öktem ile Vezir Akdemir de eşlik etti. Gerçi milletvekilleri CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın isteği doğrultusunda Güneydoğu’da yaşanan sel felaketi dolayısıyla, Batman, Şırnak ve Urfa’nın köylerini dolaştıkları için Konak grubu ile akşamları bir araya gelebildi.
İzmir milletvekillerinin bir bölümü, İzmir’de kendi evlerinde dinlenirken, veya medyada boy gösterirken, diz boyu çamurun içinde dağ taş dolaşan, halkın sorunlarını dinleyen, bölgenin özel konumu nedeniyle kelle koltukta dolaşan milletvekillerinin de olduğunu görmek önemli bu aşamada.
Konak Belediyesi ile Mardin’e giden konukların ise orada neden oldukları tam olarak anlaşılamadı. Bu seyahate katılmalarının arkasında önümüzdeki yıl yapılacak olan genel seçimlerin mi, İzmir CHP’de beklenen gelişmelerin mi yoksa İzmir’in yeniden dizayn edilmesinde atılacak adımların saptanmasının etkili olduğu netlik kazanmadı.
Konak Belediye Başkanı Muzaffer Tunçağ da derin araştırmalar yapmasına karşılık bu sorunun yanıtını bulamadı. Hatta, gece toplantılarını anlamak ve algılamak için çok çaba göstermesine karşılık bir ipucuna ulaşamadı. Bana ulaşan bilgiler, gerek tur sırasında gerek akşamları bazı odalarda ilginç görüşmelerin yapıldığı yönünde. Önümüzdeki günlerde bu görüşmelerin içerikleri daha açık biçimde ortaya çıkacaktır.
Konak Belediye Meclisi, CHP Grubu’nun bir bölümünün bu geziye katılması da üzerinde hayli tartışılacak bir konu. Genel merkeze muhalefet edenler yoktu bu gezide. CHP’nin Konak’taki muhalif grubu anlaşılan iyice kenara çekilmiş durumda. Zamanlarının dolmasını bekliyorlar.
Gezide ilginç anların yaşandığının da altını çizmek gerekiyor. Devlet eski Bakanı Işılay Saygın’ın bakanlığı sırasındaki Güneydoğu gezisinde Mardin’in önemli isimlerinden birinden evlenme teklifi aldığını biliyor muydunuz?
Ya Konak Meclis üyesi Rukiye Acar’ın, Işılay Saygın benzeri bir olayla karşı karşıya kaldığını?
Konak meclis üyesi Salih Göçmen’in bundan sonra “Mor Salih Efendi” olarak adlandırılacağını?
Önümüzdeki aylarda bu tür seyahatlerin artacağı kesin. Tabii ki, bu seyahatlerin büyük bölümü Ankara’ya yapılacaktır. Ancak Ankara’daki karar vericilerin ziyaret ettikleri kentlere de ciddi bir akın olacağı kesin gibi... Bu aralar yapılacak en doğru iş bir seyahat şirketi kurarak, siyaset turizmini başlatmak olacaktır sanırım.

http://www.suleymangencel.com/ 19 - 11 - 2006

13 Kasım 2006 Pazartesi

Konak - Mardin hattı

Konak Belediyesi’nin kardeş kent perspektifinde düzenlediği Mardin turu geçen hafta gerçekleştirildi. Konak Belediye Başkanı Muzaffer Tunçağ, Konak Belediyesi meclis üyeleri ile bir grup davetlinin bulunduğu topluluğa, İzmir milletvekilleri Abdürrezzak Erten, Enver Öktem ile Vezir Akdemir de eşlik etti.
Gerçi milletvekilleri CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın isteği doğrultusunda Güneydoğu’da yaşanan sel felaketi dolayısıyla, Batman, Şırnak ve Urfa’nın köylerini dolaştıkları için Konak grubu ile akşamları bir araya gelebildi.
İzmir milletvekillerinin bir bölümü, İzmir’de kendi evlerinde dinlenirken, veya medyada boy gösterirken, diz boyu çamurun içinde dağ taş dolaşan, halkın sorunlarını dinleyen, bölgenin özel konumu nedeniyle kelle koltukta dolaşan milletvekillerinin de olduğunu görmek önemli bu aşamada.
Konak Belediyesi ile Mardin’e giden konukların ise orada neden oldukları tam olarak anlaşılamadı. Bu seyahate katılmalarının arkasında önümüzdeki yıl yapılacak olan genel seçimlerin mi, İzmir CHP’de beklenen gelişmelerin mi yoksa İzmir’in yeniden dizayn edilmesinde atılacak adımların saptanmasının etkili olduğu netlik kazanmadı.
Konak Belediye Başkanı Muzaffer Tunçağ da derin araştırmalar yapmasına karşılık bu sorunun yanıtını bulamadı. Hatta, gece toplantılarını anlamak ve algılamak için çok çaba göstermesine karşılık bir ipucuna ulaşamadı. Bana ulaşan bilgiler, gerek tur sırasında gerek akşamları bazı odalarda ilginç görüşmelerin yapıldığı yönünde. Önümüzdeki günlerde bu görüşmelerin içerikleri daha açık biçimde ortaya çıkacaktır.
Konak Belediye Meclisi, CHP Grubu’nun bir bölümünün bu geziye katılması da üzerinde hayli tartışılacak bir konu. Genel merkeze muhalefet edenler yoktu bu gezide. CHP’nin Konak’taki muhalif grubu anlaşılan iyice kenara çekilmiş durumda. Zamanlarının dolmasını bekliyorlar.
Gezide ilginç anların yaşandığının da altını çizmek gerekiyor. Devlet eski Bakanı Işılay Saygın’ın bakanlığı sırasındaki Güneydoğu gezisinde Mardin’in önemli isimlerinden birinden evlenme teklifi aldığını biliyor muydunuz?
Ya Konak Meclis üyesi Rukiye Acar’ın, Işılay Saygın benzeri bir olayla karşı karşıya kaldığını?
Konak meclis üyesi Salih Göçmen’in bundan sonra “Mor Salih Efendi” olarak adlandırılacağını?
Önümüzdeki aylarda bu tür seyahatlerin artacağı kesin. Tabii ki, bu seyahatlerin büyük bölümü Ankara’ya yapılacaktır. Ancak Ankara’daki karar vericilerin ziyaret ettikleri kentlere de ciddi bir akın olacağı kesin gibi...
Bu aralar yapılacak en doğru iş bir seyahat şirketi kurarak, siyaset turizmini başlatmak olacaktır sanırım.

http://www.suleymangencel.com/ 13 - 11 - 2006