Başcasus Senih Özay konusunda ilginç tepkiler yağdı dün gazeteye...
İlk telefon Senih Özay'ın kendisinden geldi. Kısa bir tekzip metni gibiydi söyledikleri.
"Beni şişman, kel kafalı göstererek, kadınlar karşısında küçük düşürmüşsün. Kadınlar beni yakışıklı buluyor ve tespitlerini şiddetle kınıyorlar. Üstelik ben Çerkezce ve az Fransızca biliyorum."
Senih Özay'ın dil konusu pilav üstü az kuru fasulye gibi... Çerkezce bildiğini kanıtlaması için Çerkezce konuşması gerekiyor. Hoş konuştuğunun Çerkezce olduğunu anlamak için bir ekspere intiyacım olacak. Üstelik Senih Özay'ın resmine bir bakın. Sean Connery ile bir benzerlik bulabilecek misiniz? Üstelik Sharon Stone'u bile tanımıyor.
Miko Kafe'nin sahibi Cenap ise bir başka tekzip metnini telefonda okudu. Senih Özay'ın Ümit Erdem ile sürekli bara gelmesi ve birtakım insanlarla konuşması nedeniyle kafenin bir "casuslar barı" olarak anılacağı konusunda ciddi endişeleri olduğunu söyledi.
Casuslar barı...
Aslında Miko'nun ismini bu şekilde değiştirmekte yarar var aslında.
Barodan arayan bir avukat ise başcasus Senih Özay'ın bu davada savunacak 80 avukattan biri olduğunu, kendisinin bana karşı bir tekzip hazırlanması için başcasustan bir talimat aldığını belirterek, "Başcasus müvekkilimin bu konuda ciddi mi, gayrıciddi mi olduğunu bir türlü anlayamadım. Lütfen bu konuda bana yardımcı olabilir misiniz" sorusunu sordu.
Yanıtım kısa ve sert oldu:
"Ben yeteneksiz başcasusların avukatlarıyla konuşmamayı kendime ilke edindim."
Avukat Şehrazat Mercan ise başcasusun yabancı dil bilmediğini kabul ediyor ama ekliyor:
"2000 yılında Bergama konulu Ören'de bir toplantıya gittik. Yabancı casuslar da vardı. Senih Özay dil bilmemesine karşılık tam iki saat konuştu. Kendisi gibi çok konuşan Prof. Ümit Erdem ise konuşmak için beklemekten fıtık olacaktı az daha..."
Şehrazat Mercan'ın bu açıklaması dünkü yazımda "Senih Özay, yabancı casuslarla nasıl anlaşıyor" soruma bir yanıt oldu.
Bu yazıdan çıkarılacak çok şey olduğu kesin. Hablemitoğlu'nun da bu yazıdan elde edeceği birçok bilgi olduğu kanısındayım.
Sanırım bu yazıyı Almanya Başbakanı Schröder de okuyacak, Alman vakıfları ile ortak çalışan yeteneksiz başcasus Senih Özay'ı daha iyi tanıyacak ve Kopenhag öncesi yeniden görüşeceği Tayyip Erdoğan'a şu soruyu soracaktır:
"Hem bizden tarih almak için kapımızı aşındırıyorsunuz, hem vakıflarımızı casus yatakları olarak suçluyor, hem de çok sevdiğimiz Senih Özay'ı başcasus olarak değerlendiriyorsunuz. Nasıl oluyor bu iş?"
HABER EKSPRES 05 - 12 - 2002
5 Aralık 2002 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder