Gazetemizin dünkü manşeti "Piriştina yemeği" konusunda farklı yerlerden telefon yağdı. Bir ara bunaldığımı kabul etmek zorundayım. Bir grup, bu spekülasyonu benim ürettiğimi iddia ediyor ve gündem yaratma peşinde olduğum suçlamasında bulunuyor. Diğer grup, haberler nedeniyle CHP'de parti içi dengelerin bozulacağını ileri sürüyor. Bir başka grup da Piriştina'nın DSP ile ilişkilerinin, bu tartışmadan dolayı bozulacağını, büyükşehir belediye başkanının bundan rahatsız olduğunu iddia ediyor ve şunları söylüyor: "Bu tartışma erken başladı. Seçime yakın bir dönemde olsaydı, konuşmalar eyleme daha rahat dönüşürdü."
Sabahın "erken saatleri"nde, 11.30'da arayanlardan biri de, CHP İzmir İl Başkanı Alaattin Yüksel oldu. Burnundan soluyordu Yüksel. Yüzyüze konuşmadığıma sevinmedim desem, yalan olur.
Piriştina-CHP konusunda haberlerin "Piriştina kaçan, CHP kovalayan" şeklinde yorumlandığını, Piriştina cephesinden görüşün aktarılmadığını ileri sürdü.
Yüksel, Genel Başkan Deniz Baykal'ın sabahtan beri aç olduğunu, o nedenle yemek yediklerini, dolayısıyla Piriştina için özel bir yemek düzenlenmediğini, Haber Ekspres Muhabiri Ahmet Çınar'ın sorularıyla Piriştina tartışmasının gündeme geldiğini, Baratalı'nın yorumlarının ise "teyp kapatıldıktan sonra" başladığını söyledi.
Olayın Piriştina tarafı üzerine birkaç yazı yazdığımı anımsıyorum. Piriştina'nın sıkıştığı, son Armutlu seçimlerinde görüldüğü üzere DSP'nin, lideri Ecevit gibi yürüme zorluğu çektiği, Piriştina'nın bir dönem daha belediye başkanı olmak istediği; DYP, ANAP gibi partilere gidemeyeceği, sol tandaslı olmasına karşın ÖDP ya da TKP gibi partilerden de aday gösterilemeyeceği konusunda tespitlerde bulunmuştum.
Sonuçta Piriştina da bir arayış içinde. Bu süreçte dönüp Ecevit'e bakacak hali yok. Çünkü Ecevit'in kendine bakacak hali yok.
Ancak kimsenin bugün ortaya çıkıp "Ben şu partiye gitmek istiyorum" demeyeceği de açık. Herkes pozisyon korumaya çalışıyor, yaklaşan fırtınalı günler öncesi. Taşlar daha yerine oturmadı.
Yüksel Çakmur da bundan iki ay önce kendisiyle görüşme talebimizi geriye çevirirken, şu açıklamayı yapmıştı:
"Temmuz'da görüşelim. Ortalık biraz durulsun."
Piriştina'nın çevresindeki bazı "isimler" de "CHP'ye gidiş" tartışmalarından rahatsız. Böyle bir olay olduğu takdirde Büyükşehir Belediye Başkanı'nın peşinden gidemeyecek, onun rüzgarından yararlanamayacak, "iyot" gibi ortada kalacaklar. Belki geri dönerler, bulurlarsa yeniden bir yerlerde köşe yazmaya başlarlar yeniden. Belediyecilik üzerine ahkam keserler.
Bu çerçevede Piriştina da pozisyon korumaya çalışıyor. Hala DSP'de olduğunu bir şekilde ifade etmek ihtiyacı içinde. Bunun için dün açılışını yaptığı Alsancak Dantel Sokak'ı "mavi-beyaz" balonlarla süsledi. Ecevit'in 78 yaşına bastığı gerekçesiyle 78 güvercin uçurdu. Ecevit de hasta yatağından izlemiştir, İzmir'den Ankara'ya uçan güvercinleri.
HABER EKSPRES 30 - 05 - 2002
30 Mayıs 2002 Perşembe
29 Mayıs 2002 Çarşamba
Gündemden düşmüyor
Deniz Baykal ne zaman İzmir'i ziyaret etse, Ahmet Piriştina konusu gündeme geliyor. Bu kez de öyle oldu. Hem de partinin en üst düzeyinde, Ahmet Piriştina'nın CHP'ye geçip geçmeyeceği tartışıldı.
Karşıyaka Altınbalık Restoran'da bir masada toplanan Deniz Baykal, Bülent Baratalı, Alaattin Yüksel, Mehmet Sevigen ve Türkan Miçooğulları, Piriştina konusunu enine boyuna tartıştılar. Neler konuştukları zaten gazetenin manşetinde var. Hem de fotoğraflı. Sadece Türkan Miçooğulları eksik karede. Seçim çalışmaları nedeniyle diğer masalarda dolaştığı için gazetenin birinci sayfasındaki fotoğrafta göremedik kendisini. Gerçi Miçoğulları'nın bu konuda akılcı bir açıklaması var: "Ben masaya gitseydim, herkes oraya gelecekti. Konuşma konusu tehlikeli olduğu için onları yalnız bıraktım."
Aslında Miçooğulları'nın bu sözleri iki türlü yorumlanabilir. Birincisi, söylediği gibi Piriştina konusunun sakin bir şekilde tartışılmasını sağlamak. İkinci yorum ise daha politik. "Ben nereye gitsem kitle peşimde..."
Yemeğin mönüsü deniz börülcesi, semizotu, patlıcan közleme, kalamar tava, barbun balığı, erik ve kirazdan oluşan meyve tabağı idi. İçecek olarak sadece su tüketildi. Benim de orada olmadığım bu şekilde kanıtlandı. Masada bulunsaydım mutlaka rakı olurdu.
Deniz Baykal-Ahmet Piriştina konusundaki en büyük sorun, bu ilişkinin iki taraf arasında nasıl ve kimler tarafından başlatılacağı...
Birilerinin aracı olması şart. Partinin Ankara'da bulunan İzmir ile ilgili en üst düzeyi de aynı sıkıntıyı yaşıyor. Hem Piriştina'ya hem CHP'ye yakın birileri aranıyor, bu ilişkiyi başlatacak. Ankara'dan gelen telefonlar Piriştina konusunun genel merkezde de ciddi ciddi konuşulduğunu gösteriyor. Hatta bu işi kotarıp, Baykal'dan puan almayı hesaplayanların sayısı hiç de az değil.
CHP'de Piriştina ismine soğuk bakanlar yok değil. Bir bölümü büyükşehir belediye başkanlığına oynuyor. Onları destekleyen bir grup partili de Piriştina'ya öfkeli. Ancak CHP lideri Deniz Baykal, "temiz siyaset" ve vizyon diyor.
Partide "ben adayım" diyen hangi siyasetçi vizyon sahibi? Ya da "temiz siyaset" kavramını kim, tam olarak dolduruyor.
Deniz Baykal Ege'ye daha çok asılıyor. Biliyor, sosyal demokratların daha çok Ege'de toplandığını... Cumartesi günü yine geliyor. Uşak'ta partililere seslenecek, ardından Salihli'de CHP'lilerle akşam yemeği yiyecek.
Ancak Deniz Baykal'a bazı sorular sormak gerekli, eğer tek başına iktidar olmak istiyorsa:
1 - Bu parti ne tür bir ekonomik politika izleyecek?
2 - Bu parti Türkiye'deki herkesi kucaklamak niyetinde mi, yoksa bir düşüncenin izinden mi gidecek?
3 - Partinin karar verme mekanizmalarında kendisi gibi düşünenlerle mi çalışacak, yoksa klasik sistemi izleyerek herkese "mavi boncuk" mu dağıtacak?
Bu üç soruya NET ve AÇIK yanıt vermek zorunda. Bunu başarırsa CHP söylenen oy oranından çok daha fazlasını alır.
HABER EKSPRES 29 - 05 - 2002
Karşıyaka Altınbalık Restoran'da bir masada toplanan Deniz Baykal, Bülent Baratalı, Alaattin Yüksel, Mehmet Sevigen ve Türkan Miçooğulları, Piriştina konusunu enine boyuna tartıştılar. Neler konuştukları zaten gazetenin manşetinde var. Hem de fotoğraflı. Sadece Türkan Miçooğulları eksik karede. Seçim çalışmaları nedeniyle diğer masalarda dolaştığı için gazetenin birinci sayfasındaki fotoğrafta göremedik kendisini. Gerçi Miçoğulları'nın bu konuda akılcı bir açıklaması var: "Ben masaya gitseydim, herkes oraya gelecekti. Konuşma konusu tehlikeli olduğu için onları yalnız bıraktım."
Aslında Miçooğulları'nın bu sözleri iki türlü yorumlanabilir. Birincisi, söylediği gibi Piriştina konusunun sakin bir şekilde tartışılmasını sağlamak. İkinci yorum ise daha politik. "Ben nereye gitsem kitle peşimde..."
Yemeğin mönüsü deniz börülcesi, semizotu, patlıcan közleme, kalamar tava, barbun balığı, erik ve kirazdan oluşan meyve tabağı idi. İçecek olarak sadece su tüketildi. Benim de orada olmadığım bu şekilde kanıtlandı. Masada bulunsaydım mutlaka rakı olurdu.
Deniz Baykal-Ahmet Piriştina konusundaki en büyük sorun, bu ilişkinin iki taraf arasında nasıl ve kimler tarafından başlatılacağı...
Birilerinin aracı olması şart. Partinin Ankara'da bulunan İzmir ile ilgili en üst düzeyi de aynı sıkıntıyı yaşıyor. Hem Piriştina'ya hem CHP'ye yakın birileri aranıyor, bu ilişkiyi başlatacak. Ankara'dan gelen telefonlar Piriştina konusunun genel merkezde de ciddi ciddi konuşulduğunu gösteriyor. Hatta bu işi kotarıp, Baykal'dan puan almayı hesaplayanların sayısı hiç de az değil.
CHP'de Piriştina ismine soğuk bakanlar yok değil. Bir bölümü büyükşehir belediye başkanlığına oynuyor. Onları destekleyen bir grup partili de Piriştina'ya öfkeli. Ancak CHP lideri Deniz Baykal, "temiz siyaset" ve vizyon diyor.
Partide "ben adayım" diyen hangi siyasetçi vizyon sahibi? Ya da "temiz siyaset" kavramını kim, tam olarak dolduruyor.
Deniz Baykal Ege'ye daha çok asılıyor. Biliyor, sosyal demokratların daha çok Ege'de toplandığını... Cumartesi günü yine geliyor. Uşak'ta partililere seslenecek, ardından Salihli'de CHP'lilerle akşam yemeği yiyecek.
Ancak Deniz Baykal'a bazı sorular sormak gerekli, eğer tek başına iktidar olmak istiyorsa:
1 - Bu parti ne tür bir ekonomik politika izleyecek?
2 - Bu parti Türkiye'deki herkesi kucaklamak niyetinde mi, yoksa bir düşüncenin izinden mi gidecek?
3 - Partinin karar verme mekanizmalarında kendisi gibi düşünenlerle mi çalışacak, yoksa klasik sistemi izleyerek herkese "mavi boncuk" mu dağıtacak?
Bu üç soruya NET ve AÇIK yanıt vermek zorunda. Bunu başarırsa CHP söylenen oy oranından çok daha fazlasını alır.
HABER EKSPRES 29 - 05 - 2002
Etiketler:
Yerel Siyaset
21 Mayıs 2002 Salı
Uçakta buluşma
Deniz Baykal Armutlu seçimi öncesi geldiği İzmir'den uçakla Ankara'ya dönerken Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina ile birlikte seyahat etmişti. CHP - Piriştina tartışmalarının yoğun olduğu dönemde bu ikilinin aynı uçakta olması çok tartışılmış, ancak uçakta neler konuştukları üzerine bilgi alınmamıştı.
O bilgi dün elime ulaştı. Baykal ve Piriştina ile birlikte Ankara'ya uçan, oradan da Urfa'ya devam eden, İzmir politikasını yakından izleyen bir kişi, bu ikilinin konuştuklarını aktardı:
"Piriştina gerçek bir politikacı olmuş. Ben bu konuda hala iyi değilim, kimseyi beklemeden VIP otobüsüne bindim. Ancak Ahmet Piriştina, otobüsün kapısında Deniz Baykal'ın gelmesini bekledi. Baykal ile kapıda kucaklaştı, öpüştü. Sonra birlikte otobüse bindiler. Baykal uçakta, Ahmet Piriştina'yı İzmir'de şehircilik anlayışına getirdiği dinamizm nedeniyle tebrik etti. Kendisinin sabah Kordon'da yürüdüğünü, Kordon'u son derece modern ve estetik bulduğunu, kente yaptığı kazanımlar nedeniyle Piriştina'nın çok başarılı bir belediye başkanı olduğunu ifade etti. Türkiye'deki diğer kentlerin İzmir'i örnek almaları gerektiğini söyledi."
Aynı kişi Ahmet Piriştina'nın Baykal'ın gösterdiği sıcak yaklaşımdan çok memnun olduğunu, Deniz Baykal'ı başarılı bir politikacı olarak değerlendirdiğini ekledi.
Üçüncü şahıs ile tartışmamız Piriştina'nın belediyecilik anlayışında yoğunlaştı. Kentin belleğine yolculuk, açık hava sineması, açıkhava konserleri gibi kentlilik bilinci kazandıran organizasyonlar çok önemli. 1950'lerden sonra başlayan göç ile İzmir'e gelen ancak bir türlü kent ile bütünleşemeyen insanlara kentlilik bilincinin aşılanması gerekiyor.
Onlara sadece gerekli alt yatırımı sağlamak yetmez. Önemli olan bu insanlara kentte yaşadıklarını anlatmak, yaşamlarını kentin kuralları içerisinde sürdürmeleri gerektiğinin altını çizmek gerekli. Piriştina'nın şehircilik anlayışı da bu düşünceye paralel gidiyor.
Üçüncü kişiyle konuşmamız, dönüp dolaşıp yine Piriştina-CHP ilişkisine geldi. O da Piriştina'nın başarılı bir belediye başkanı olduğunu, DSP'nin geldiği noktadan sonra yeni parti arayışına girmesi gerektiğini ve CHP'nin parti olarak en doğru noktada olduğunu ileri sürdü.
"CHP içinde kimse yok mu" soruma ise, "Olabilir. Ancak il yönetimindeki arkadaşlar kongrede, yönetim kademelerinin atlama taşı olarak kullanılmasına karşı olduklarını, bu nedenle hiçbir yere aday olmayacaklarını söylediler. Şimdi aday olurlarsa kendi söylemleriyle çelişirler" yanıtını verdi.
Görüldüğü kadarıyla bu tartışma burada bitmeyecek. Hem CHP'den hem DSP'den yazdıklarıma yönelik sert eleştiriler gelecektir. Kimi önü tıkandığı, adaylık şansını yitirme telaşında olduğu için eleştirecek, kimi beklentilerine yanıt alamadığı için... Ancak tüm bu eleştiriler varolan olguyu ortadan kaldırmaya yetmiyor.
HABER EKSPRES 21 - 05 - 2002
O bilgi dün elime ulaştı. Baykal ve Piriştina ile birlikte Ankara'ya uçan, oradan da Urfa'ya devam eden, İzmir politikasını yakından izleyen bir kişi, bu ikilinin konuştuklarını aktardı:
"Piriştina gerçek bir politikacı olmuş. Ben bu konuda hala iyi değilim, kimseyi beklemeden VIP otobüsüne bindim. Ancak Ahmet Piriştina, otobüsün kapısında Deniz Baykal'ın gelmesini bekledi. Baykal ile kapıda kucaklaştı, öpüştü. Sonra birlikte otobüse bindiler. Baykal uçakta, Ahmet Piriştina'yı İzmir'de şehircilik anlayışına getirdiği dinamizm nedeniyle tebrik etti. Kendisinin sabah Kordon'da yürüdüğünü, Kordon'u son derece modern ve estetik bulduğunu, kente yaptığı kazanımlar nedeniyle Piriştina'nın çok başarılı bir belediye başkanı olduğunu ifade etti. Türkiye'deki diğer kentlerin İzmir'i örnek almaları gerektiğini söyledi."
Aynı kişi Ahmet Piriştina'nın Baykal'ın gösterdiği sıcak yaklaşımdan çok memnun olduğunu, Deniz Baykal'ı başarılı bir politikacı olarak değerlendirdiğini ekledi.
Üçüncü şahıs ile tartışmamız Piriştina'nın belediyecilik anlayışında yoğunlaştı. Kentin belleğine yolculuk, açık hava sineması, açıkhava konserleri gibi kentlilik bilinci kazandıran organizasyonlar çok önemli. 1950'lerden sonra başlayan göç ile İzmir'e gelen ancak bir türlü kent ile bütünleşemeyen insanlara kentlilik bilincinin aşılanması gerekiyor.
Onlara sadece gerekli alt yatırımı sağlamak yetmez. Önemli olan bu insanlara kentte yaşadıklarını anlatmak, yaşamlarını kentin kuralları içerisinde sürdürmeleri gerektiğinin altını çizmek gerekli. Piriştina'nın şehircilik anlayışı da bu düşünceye paralel gidiyor.
Üçüncü kişiyle konuşmamız, dönüp dolaşıp yine Piriştina-CHP ilişkisine geldi. O da Piriştina'nın başarılı bir belediye başkanı olduğunu, DSP'nin geldiği noktadan sonra yeni parti arayışına girmesi gerektiğini ve CHP'nin parti olarak en doğru noktada olduğunu ileri sürdü.
"CHP içinde kimse yok mu" soruma ise, "Olabilir. Ancak il yönetimindeki arkadaşlar kongrede, yönetim kademelerinin atlama taşı olarak kullanılmasına karşı olduklarını, bu nedenle hiçbir yere aday olmayacaklarını söylediler. Şimdi aday olurlarsa kendi söylemleriyle çelişirler" yanıtını verdi.
Görüldüğü kadarıyla bu tartışma burada bitmeyecek. Hem CHP'den hem DSP'den yazdıklarıma yönelik sert eleştiriler gelecektir. Kimi önü tıkandığı, adaylık şansını yitirme telaşında olduğu için eleştirecek, kimi beklentilerine yanıt alamadığı için... Ancak tüm bu eleştiriler varolan olguyu ortadan kaldırmaya yetmiyor.
HABER EKSPRES 21 - 05 - 2002
Etiketler:
Yerel Siyaset
5 Mayıs 2002 Pazar
TKP de merak ediyor
Türkiye'de ilk kez Türkiye Komünist Partisi'nin Armutlu'da seçime gireceğini duyurmuş, üstelik bunu birinci sayfada manşet haber olarak okuyuculara aktarmıştık.
Komünist Parti Genel Başkanı Aydemir Güler ile İzmir İl Başkanı Levent İncedere, Armutlu'daki seçim çalışmaları öncesi gazetemizi ziyaret ettiler. Onlar da haberin manşetten çıkmasına şaşırmış önceleri.
Bir ilk yaşanıyor Türkiye'de. 1920'lerden beri tabu olan "komünist" sözcüğü bir partinin adında yeniden karşımıza çıkıyor. Onlar da bu gelişmeden memnun.
Daha önce Sosyalist İktidar Partisi adı altında seçimlere katıldıklarını, ilk kez kendi kimlikleriyle siyasi mücadelenin içine girdiklerini belirtirken, bunun gururunu yaşıyorlardı.
Armutlu ve Türkiye'nin genel siyasi atmosferi üzerine konuştuk.
Armutlu insanının onlara bakışı, verdiği tepkiydi, benim için önemli olan.
İl Başkanı İncedere sorumu yanıtladı:
"Seçim büromuzu ziyaret ediyorlar, çay kahve içip sohbet ediyorlar. Hepsi varolan partilerden bıkmış. Biz de, onlar gibi düşündüğümüzü söylüyoruz, şaşırıyorlar."
"Neden Armutlu'da seçime girdiniz" soruma ise çok açık yanıt veriyorlar.
"Düne kadar, böyle bir beldenin olduğundan haberimiz yoktu. Ancak seçim yapılacağını öğrenince parti olarak katılma kararı aldık. Yüksek Seçim Kurulu da, örgütlenmemizi tamamladığımız için seçime girmemizi kabul etti. Bizim için çok önemli bir deneyim. Seçimden alacağımız oyun ne olacağını, inanın biz de bilmiyoruz. Bizim için önemli olan bu seçime kendi kimliğimiz ile katılmak."
Yaklaşık bir saat süren konuşmada partinin ideolojik yapısına hiç değinmediler. "İşçi sınıf diktatörlüğü", "Faşizm karşıtlığı" gibi sloganları öne çıkarmadılar. "Bizim ismimiz Komünist Parti. Zaten ideoloji bu ismin içinde. Daha fazla üstelemeye gerek yok" tavrını gösterdiler. Bu da önemli ve olumlu bir gelişme.
Türkiye toplumunun, yılların tabusunun yıkılmasına yönelik tepkisini, "Sovyet iktidarının çöküşüyle birlikte komünist korkusunun da ortadan kalktığı, komünist kavramının korku ile algılandığı dönemin sona erdiği, bu nedenle Türkiye'nin bu gelişmeyi normal karşıladığı" şeklinde değerlendirdiler.
HABER EKSPRES 05 - 05 - 2002
Komünist Parti Genel Başkanı Aydemir Güler ile İzmir İl Başkanı Levent İncedere, Armutlu'daki seçim çalışmaları öncesi gazetemizi ziyaret ettiler. Onlar da haberin manşetten çıkmasına şaşırmış önceleri.
Bir ilk yaşanıyor Türkiye'de. 1920'lerden beri tabu olan "komünist" sözcüğü bir partinin adında yeniden karşımıza çıkıyor. Onlar da bu gelişmeden memnun.
Daha önce Sosyalist İktidar Partisi adı altında seçimlere katıldıklarını, ilk kez kendi kimlikleriyle siyasi mücadelenin içine girdiklerini belirtirken, bunun gururunu yaşıyorlardı.
Armutlu ve Türkiye'nin genel siyasi atmosferi üzerine konuştuk.
Armutlu insanının onlara bakışı, verdiği tepkiydi, benim için önemli olan.
İl Başkanı İncedere sorumu yanıtladı:
"Seçim büromuzu ziyaret ediyorlar, çay kahve içip sohbet ediyorlar. Hepsi varolan partilerden bıkmış. Biz de, onlar gibi düşündüğümüzü söylüyoruz, şaşırıyorlar."
"Neden Armutlu'da seçime girdiniz" soruma ise çok açık yanıt veriyorlar.
"Düne kadar, böyle bir beldenin olduğundan haberimiz yoktu. Ancak seçim yapılacağını öğrenince parti olarak katılma kararı aldık. Yüksek Seçim Kurulu da, örgütlenmemizi tamamladığımız için seçime girmemizi kabul etti. Bizim için çok önemli bir deneyim. Seçimden alacağımız oyun ne olacağını, inanın biz de bilmiyoruz. Bizim için önemli olan bu seçime kendi kimliğimiz ile katılmak."
Yaklaşık bir saat süren konuşmada partinin ideolojik yapısına hiç değinmediler. "İşçi sınıf diktatörlüğü", "Faşizm karşıtlığı" gibi sloganları öne çıkarmadılar. "Bizim ismimiz Komünist Parti. Zaten ideoloji bu ismin içinde. Daha fazla üstelemeye gerek yok" tavrını gösterdiler. Bu da önemli ve olumlu bir gelişme.
Türkiye toplumunun, yılların tabusunun yıkılmasına yönelik tepkisini, "Sovyet iktidarının çöküşüyle birlikte komünist korkusunun da ortadan kalktığı, komünist kavramının korku ile algılandığı dönemin sona erdiği, bu nedenle Türkiye'nin bu gelişmeyi normal karşıladığı" şeklinde değerlendirdiler.
HABER EKSPRES 05 - 05 - 2002
Etiketler:
Yerel Siyaset
1 Mayıs 2002 Çarşamba
Erken seçim erkene alınacak
Türkiye erken seçime hazırlıklı olmalı. Hem de Kasım'a kadar... Herkes önümüzdeki yıl Nisan ayını bekliyor. Ancak bugün yaşananlar ve yapılan açıklamalar, koalisyondaki çatlağın bir yarık haline geldiğini ve hükümetteki partilerin bu yükü taşıyamayacağını gösteriyor. Tek tek bakalım.
1 - Af yasası konusunda hükümet ortakları arasında derin görüş ayrılıkları var. Rahşan Ecevit'in başımıza açtığı bu sorun giderek büyüyor. Erkan Mumcu dün Armutlu'da yaptığı açıklamada "Af konusunda Türk halkından özür" diledi. Bülent Akarcalı'nın da bu yöndeki açıklamasını unutmamak gerekiyor. Ancak Hükümet Sözcüsü Yılmaz Karakoyunlu, "Koalisyonun selameti için af yasasını aynen iade edileceğini" söyledi.
2 - RTÜK Yasası'nın Cumhurbaşkanı'nın Meclis'e göndermesinin ardından tartışmalar şiddetlendi. TBMM Başkanı MHP milletvekili Ömer İzgi, bugün TBMM Genel Kurulu'nda ele alınması beklenen Radyo ve Televizyon Yasası'nda değişiklik yapılması için bazı görüşmeler yürüttüğünü açıkladı. ANAP lideri Mesut Yılmaz da yasada değişiklik yapılmasına sıcak bakıyor. DSP'liler ise soğuk...
3 - İdam cezası ve Kopenhag kriterleri üzerine koalisyon ortakları arasında süregelen tartışmalar bitmek bilmiyor. Kasım ayında AB'ye tam üyelik için müzakere sürecinin başlangıcı kararı alınacak. Dolayısıyla Kasım'a kadar koalisyon üyeleri arasında bu konu üzerine tartışmalar giderek alevlenecek
4 - Demokratik Sol Parti ( DSP ) Milletvekili İsmail Aydınlı'nın dün yaşamını yitirmesi nedeniyle DSP'nin meclisteki sandalye sayısı 127'ye düşerek iktidar ortağı MHP ile eşitlendi. MHP, bir süredir "İktidara hazırız" mesajları veriyordu. DYP ya da ANAP'tan bir milletvekili transfer etmesi halinde parlamentonun en büyük partisi olacaklar ve doğal olarak başbakanlığın MHP'ye geçmesini isteyecekler. Buyrun size bir başka tartışma noktası.
Tüm bu olasılıklar dikkate alındığında erken seçim çok yakın gibi. Üstelik muhalefetin giderek sertleşen tutumu, makro ekonomik dengelerin hala istenilen noktaya ulaşmaması, Kıbrıs konusunun çok yakında devreye girecek olması da bu süreci hızlandıracak gibi...
Siyasi partiler yaklaşan erken seçimi farkettiler. Nerede olduklarını görmek, fitili ateşlemek, kamuoyuna güçlerini göstermek için Armutlu'yu mesken tuttular.
HABER EKSPRES 01 - 05 - 2002
1 - Af yasası konusunda hükümet ortakları arasında derin görüş ayrılıkları var. Rahşan Ecevit'in başımıza açtığı bu sorun giderek büyüyor. Erkan Mumcu dün Armutlu'da yaptığı açıklamada "Af konusunda Türk halkından özür" diledi. Bülent Akarcalı'nın da bu yöndeki açıklamasını unutmamak gerekiyor. Ancak Hükümet Sözcüsü Yılmaz Karakoyunlu, "Koalisyonun selameti için af yasasını aynen iade edileceğini" söyledi.
2 - RTÜK Yasası'nın Cumhurbaşkanı'nın Meclis'e göndermesinin ardından tartışmalar şiddetlendi. TBMM Başkanı MHP milletvekili Ömer İzgi, bugün TBMM Genel Kurulu'nda ele alınması beklenen Radyo ve Televizyon Yasası'nda değişiklik yapılması için bazı görüşmeler yürüttüğünü açıkladı. ANAP lideri Mesut Yılmaz da yasada değişiklik yapılmasına sıcak bakıyor. DSP'liler ise soğuk...
3 - İdam cezası ve Kopenhag kriterleri üzerine koalisyon ortakları arasında süregelen tartışmalar bitmek bilmiyor. Kasım ayında AB'ye tam üyelik için müzakere sürecinin başlangıcı kararı alınacak. Dolayısıyla Kasım'a kadar koalisyon üyeleri arasında bu konu üzerine tartışmalar giderek alevlenecek
4 - Demokratik Sol Parti ( DSP ) Milletvekili İsmail Aydınlı'nın dün yaşamını yitirmesi nedeniyle DSP'nin meclisteki sandalye sayısı 127'ye düşerek iktidar ortağı MHP ile eşitlendi. MHP, bir süredir "İktidara hazırız" mesajları veriyordu. DYP ya da ANAP'tan bir milletvekili transfer etmesi halinde parlamentonun en büyük partisi olacaklar ve doğal olarak başbakanlığın MHP'ye geçmesini isteyecekler. Buyrun size bir başka tartışma noktası.
Tüm bu olasılıklar dikkate alındığında erken seçim çok yakın gibi. Üstelik muhalefetin giderek sertleşen tutumu, makro ekonomik dengelerin hala istenilen noktaya ulaşmaması, Kıbrıs konusunun çok yakında devreye girecek olması da bu süreci hızlandıracak gibi...
Siyasi partiler yaklaşan erken seçimi farkettiler. Nerede olduklarını görmek, fitili ateşlemek, kamuoyuna güçlerini göstermek için Armutlu'yu mesken tuttular.
HABER EKSPRES 01 - 05 - 2002
Etiketler:
Ulusal Siyaset
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)