Evlenirken en çok hangi konu üzerine konuşursunuz? Tabii ki davetiye... Davet etmek istediğiniz insanlar, gönderdiğiniz davetiyeye bakarak karakterinizi kavramaya çalışırlar. Bir anlamda "insanların aynasıdır" davetiye... Politika ve uluslararası ilişkiler yazan birinin davetiye konusunu öne çıkarması garip gelebilir. Ancak İZFAŞ'tan birbiri ardına davetiye alsaydınız bunun gerçekten yazılması gereken bir konu olduğuna hemen ikna olurdunuz.
Önce "gelin-damat show"un davetiyesine bakalım. Hediye paketi şeklindeki kadife kaplı bir kutudan parlak, son derece özel bir davetiye çıkıyor. Birkaç yapraktan oluşan, yaldızlı davetiyenin ortalama maliyeti 12 milyon lira...
Cumartesi günü açılacak 2002 mermer fuarının davetiyesi ise kravat şeklinde. Yine son derece abartılı. Kesimi, kağıdı, yaldızlı yazıları... İçinde size özel güvenlik kartları da var. Davetiyeyi gördüğünüzde "Pentagon'a çağrılıyorsunuz" hissine kapılıyorsunuz.
Bu işle ilgilenen arkadaşlara sorduk, davetiyenin birim başı maliyetinin 5 milyon liradan aşağı olamayacağını söylediler. Davet edilen insan sayısının yüksek olduğu gerçeğinden hareketle, İZFAŞ'ın sadece davetiyelere milyarlar ödediği ortaya çıkıyor.
Millet kan ağlıyor, insanlar "nereden tasarruf yapacağım" telaşında. Ama İZFAŞ, göşterişli davetiyelere para harcamaktan hiç çekinmiyor. "Davetiye insanların aynasıdır" demiştim. O zaman İZFAŞ Genel Müdürü Feyzi Hepşenkal'ın karakter tahlilini yapmamız gerekiyor: "Gösterişi seven, ekonomik krizden habersiz, bütçe okuma sorunlu."
Feyzi Hepşenkal eski gazeteci. Zaten biz gazetecilerin her zaman bütçe yapma sorunu olmuştur. "Ayağımızı yorgana göre uzatma" konusunda hiç başarılı değiliz, gösterişi de çok severiz.
Kültürpark yeniden düzenlenecek, Lunapark ve Hayvanat Bahçesi taşınacak, yeşil alan sayısı artırılacak, Kültürpak'ın kimliğine uygun yeni bir yapılanma getirilecek. Bunlar için dolgun bir bütçe gerekli.
İZFAŞ elindeki paraları davetiyeye harcıyorsa bunun iki nedeni olabilir: Ya çok parası var, ya da bütçe kullanmayı bilmiyor.
HABER EKSPRES 28 - 03 - 2002
28 Mart 2002 Perşembe
22 Mart 2002 Cuma
Tek başlarına direndiler
Tezkere konusunda direnen tek kurum oldu CHP...
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, tezkerenin oylanmasından önce, şöyle konuştu:
"Türkiye'nin Irak'a yapılacak bir operasyon için hava sahasının kullanılmasına izin vermesi, 'transit geçiş' olarak nitelendirilemez. Türkiye, bu kararla hava sahasını Irak'a tecavüz için izin vermektedir. Bu tezkerenin kabulü, savaş ilanıdır. Bugün hepimiz, insanlık için ağlıyoruz."
Türkiye avantajlarını kaybetti, tezkereyi kabul ederek.
1- Avrupa Birliği'nin, Fransa-Almanya bloğuna yakınlaşabilirdi.
2- Dünyaya lejyoner ülke olmadığını, para karşılığı savaşmadığını gösterebilirdi.
3- Demokrasinin giderek yerleştiğini, Meclis'in halkın düşünceleri doğrultusunda hareket ettiğini kanıtlayabilirdi.
4- ABD'nin Ortadoğu'daki jandarması olmadığını, ortaya koyabilirdi.
5- Arap ülkeleriyle yakın diyaloğa geçebilirdi.
6- Tüm dünyada savaş karşıtı gösterilere katılan herkesin, sempatisini kazanabilirdi.
Ama yapmadı. Klasik Türkiye tavrını sürdürdü ve ABD'ye teslim oldu.
Üstelik bunu yaparken, bu kez para bile alamadı.
Bundan sonra ne olacak.
ABD Irak'a yerleşecek. Ardından İran ile uğraşacak, sonra sıra Suriye'ye gelecek. Bölgedeki diğer ülkelerin siyasi sistemlerini, kendine göre dizayn edecek. Hatta, İsrail'de yeni bir yapılanmaya gidecek.
Bakalım o zaman Türkiye ne yapacak?
Belki oklar bir dönem sonra kendisine dönecek.
Çok karşı çıktığı bağımsız Kürdistan, ABD tarafından kurulurken, Ankara hangi parametrelerle Amerika'nın karşısına çıkacak.
6 milyar dolar için Türkiye toplumunun geleceğini satışa çıkaranlar, gün gelecek hesap vereceklerdir.
Çok zor bir döneme giriyoruz. Ve bundan sonra Amerikan mandasını kabul etmiş bir ülke olarak, yaşamaya mahkumuz.
Bu nedenle, CHP'nin aldığı tavrı, sonuna kadar destekliyor ve tüm baskılara karşılık, dim dik ayakta durmalarını kutluyorum.
Birçok konuda eleştirdiğim CHP'nin, ülkenin geleceğini görüp, doğru oy kullanmaları, insan haklarının barışın yanında birçok Türkiye vatandaşının olduğunu gösterdi.
CHP'yi bundan sonra da, aynı tutarlı tutum içinde görmek dileğiyle.
HABER EKSPRES 22 - 03 - 2002
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, tezkerenin oylanmasından önce, şöyle konuştu:
"Türkiye'nin Irak'a yapılacak bir operasyon için hava sahasının kullanılmasına izin vermesi, 'transit geçiş' olarak nitelendirilemez. Türkiye, bu kararla hava sahasını Irak'a tecavüz için izin vermektedir. Bu tezkerenin kabulü, savaş ilanıdır. Bugün hepimiz, insanlık için ağlıyoruz."
Türkiye avantajlarını kaybetti, tezkereyi kabul ederek.
1- Avrupa Birliği'nin, Fransa-Almanya bloğuna yakınlaşabilirdi.
2- Dünyaya lejyoner ülke olmadığını, para karşılığı savaşmadığını gösterebilirdi.
3- Demokrasinin giderek yerleştiğini, Meclis'in halkın düşünceleri doğrultusunda hareket ettiğini kanıtlayabilirdi.
4- ABD'nin Ortadoğu'daki jandarması olmadığını, ortaya koyabilirdi.
5- Arap ülkeleriyle yakın diyaloğa geçebilirdi.
6- Tüm dünyada savaş karşıtı gösterilere katılan herkesin, sempatisini kazanabilirdi.
Ama yapmadı. Klasik Türkiye tavrını sürdürdü ve ABD'ye teslim oldu.
Üstelik bunu yaparken, bu kez para bile alamadı.
Bundan sonra ne olacak.
ABD Irak'a yerleşecek. Ardından İran ile uğraşacak, sonra sıra Suriye'ye gelecek. Bölgedeki diğer ülkelerin siyasi sistemlerini, kendine göre dizayn edecek. Hatta, İsrail'de yeni bir yapılanmaya gidecek.
Bakalım o zaman Türkiye ne yapacak?
Belki oklar bir dönem sonra kendisine dönecek.
Çok karşı çıktığı bağımsız Kürdistan, ABD tarafından kurulurken, Ankara hangi parametrelerle Amerika'nın karşısına çıkacak.
6 milyar dolar için Türkiye toplumunun geleceğini satışa çıkaranlar, gün gelecek hesap vereceklerdir.
Çok zor bir döneme giriyoruz. Ve bundan sonra Amerikan mandasını kabul etmiş bir ülke olarak, yaşamaya mahkumuz.
Bu nedenle, CHP'nin aldığı tavrı, sonuna kadar destekliyor ve tüm baskılara karşılık, dim dik ayakta durmalarını kutluyorum.
Birçok konuda eleştirdiğim CHP'nin, ülkenin geleceğini görüp, doğru oy kullanmaları, insan haklarının barışın yanında birçok Türkiye vatandaşının olduğunu gösterdi.
CHP'yi bundan sonra da, aynı tutarlı tutum içinde görmek dileğiyle.
HABER EKSPRES 22 - 03 - 2002
Etiketler:
Ulusal Siyaset
20 Mart 2002 Çarşamba
Değişimin getirdikleri
Avrupa Birliği'nin gözü Türkiye'de... Ve Türkiye ilk kez bu kadar açık mercek altına alınıyor. Her gün Türkiye hakkında farklı dillerde raporlar yayınlanıyor, Türkiye'nin Meclis'teki performansı ölçülüyor ve en önemlisi değişen yasaların pratikte uygulanıp uygulanmadığı dikkate alınıyor. Bu gerçekten büyük bir değişim. Bugüne kadar Türkiye'yi okudukları raporlarla ya da bir haftalık ziyaretlerle tanıyan Avrupa, şimdi ülkenin altyapısını, tarihini kısacası tamamını gözönüne alarak hareket ediyor.
Bu değişimin en önemli nedeni Helsinki zirvesinde alınan karar. Aslında Helsinki zirvesi Türkiye'nin dolayısıyla Avrupa'nın rotasını çizdi. Türkiye içeride AB karşıtları muhalefetine karşılık bu yolda yavaş da olsa ilerliyor.
Ancak asıl değişim Avrupa'da. Batı, Türkiye'yi içine almaya karar verdiğinden beri bu ülkeyi tanımaya çalışıyor. Bundan 4 yıl önce Batılılarla tartışırken Türkiye'deki devlet sistemini ve Kemalizm'i gündeme getirdiğimizde algılama sorunu çekerlerdi. Türkiye'nin farklı devlet yapısını tanımlamakta zorlanırlardı. Oysa bugün Kemalist devlet sistemini, ordunun gücünü, ve gücün kaynaklarını, devlet kapitalizminin toplumdaki egemenliğini tanıyor ve bu sistemin gerçek anlamda demokratik sisteme çevrilmesi konusunda yeni öneriler geliştiriyorlar.
Tüm bunların dışında algıladıkları önemli bir gerçek de Türklerin kendi devlet sistemlerini kavramaları konusunda düştükleri yanlışlar. Önceleri bazı tartışmalarda Türklerin tavırlarını anlamakta zorlanır, bu karşı çıkışları akıl dışı olarak değerlendirirlerdi. Ancak bugün bu tavrın nedenlerini iyi anlıyor, ona göre çözüm üretiyorlar.
Türkiye'de de buna benzer bir eğilim başladı. Türklerin bir bölümü kendi devlet yapılarını tanımaya devlete daha eleştirel yaklaşmaya başladılar. Bunun öncülüğünü özellikle işadamları yapıyor. Uluslararası platforma çıkan, sistemi daha yakından yaşayan işadamları aradaki farkı anladılar ve Türkiye'de hızlı yapısal değişimin gerçekleşmesi gerektiğini savundular. Önceleri toplumun genelinde büyük tepki gördüler ancak süreç içinde bu tepkinin azaldığı gözlendi. Bugün ise bazı sivil toplum örgütleri işadamlarının çıkışlarının haklı olduğunu açık şekilde ortaya koyuyorlar.
Bu değişimler Türkiye'nin AB ile yakınlaşması sürecine katkıda bulunuyor. Ancak asıl katkı politikacıların bunu anlamasıyla sağlanacak.
HABER EKSPRES 20 - 03 - 2002
Bu değişimin en önemli nedeni Helsinki zirvesinde alınan karar. Aslında Helsinki zirvesi Türkiye'nin dolayısıyla Avrupa'nın rotasını çizdi. Türkiye içeride AB karşıtları muhalefetine karşılık bu yolda yavaş da olsa ilerliyor.
Ancak asıl değişim Avrupa'da. Batı, Türkiye'yi içine almaya karar verdiğinden beri bu ülkeyi tanımaya çalışıyor. Bundan 4 yıl önce Batılılarla tartışırken Türkiye'deki devlet sistemini ve Kemalizm'i gündeme getirdiğimizde algılama sorunu çekerlerdi. Türkiye'nin farklı devlet yapısını tanımlamakta zorlanırlardı. Oysa bugün Kemalist devlet sistemini, ordunun gücünü, ve gücün kaynaklarını, devlet kapitalizminin toplumdaki egemenliğini tanıyor ve bu sistemin gerçek anlamda demokratik sisteme çevrilmesi konusunda yeni öneriler geliştiriyorlar.
Tüm bunların dışında algıladıkları önemli bir gerçek de Türklerin kendi devlet sistemlerini kavramaları konusunda düştükleri yanlışlar. Önceleri bazı tartışmalarda Türklerin tavırlarını anlamakta zorlanır, bu karşı çıkışları akıl dışı olarak değerlendirirlerdi. Ancak bugün bu tavrın nedenlerini iyi anlıyor, ona göre çözüm üretiyorlar.
Türkiye'de de buna benzer bir eğilim başladı. Türklerin bir bölümü kendi devlet yapılarını tanımaya devlete daha eleştirel yaklaşmaya başladılar. Bunun öncülüğünü özellikle işadamları yapıyor. Uluslararası platforma çıkan, sistemi daha yakından yaşayan işadamları aradaki farkı anladılar ve Türkiye'de hızlı yapısal değişimin gerçekleşmesi gerektiğini savundular. Önceleri toplumun genelinde büyük tepki gördüler ancak süreç içinde bu tepkinin azaldığı gözlendi. Bugün ise bazı sivil toplum örgütleri işadamlarının çıkışlarının haklı olduğunu açık şekilde ortaya koyuyorlar.
Bu değişimler Türkiye'nin AB ile yakınlaşması sürecine katkıda bulunuyor. Ancak asıl katkı politikacıların bunu anlamasıyla sağlanacak.
HABER EKSPRES 20 - 03 - 2002
Etiketler:
AB - Türkiye İlişkileri
15 Mart 2002 Cuma
Ege'de yeni adım
Midilli'de yeni bir adım atılıyor, Türk-Yunan dostluğu için... 3-4 Mayıs tarihinde gerçekleştirilecek toplantıyı, Ege'de İletişim Derneği düzenliyor. Türk ve Yunan vatandaşlarının günlük ilişkilerinde yaşadıkları yakınlaşmayı açarak, daha da ilerletmek, kültürel ve toplumsal alanlarda, bu ilişkileri geliştirmeyi amaçlayan toplantıya, 2 bin kişinin katılması planlanıyor.
Toplantıda ilk tartışma, yerel yönetimler üzerine. Trakya'daki işbirliğinin tartışılacağı toplantıda, Rodop-Sapo eski Belediye Başkanı Haritopulos, Tekirdağ Belediye Başkanı Osman Tabak, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina, Midilli Valisi Pavlos Vogiacis, Sakız Belediye Başkanı Marko Meni konuşma yapacak.
İkinci toplantı ticari ilişkilerin geliştirilmesi üzerine... Türk-Yunan İşadamları Derneği Başkanı Panayotis Kutsikos ile Başkan Yardımcısı Şarık Tara'nın konuşmacı olarak katılacakları toplantıda, Türkiye ile Yunanistan arasındaki ticari ilişkilerin geliştirilmesi için atılan adımlar tartışılacak.
Ulaşım ve turizmde bugünkü durumun irdeleneceği üçüncü toplantının konuşmacıları ise Samos Otelciler Başkanı Kiriazis, İzmir Turizm Acentaları Başkanı Yavuz Onur, Yunan Turizm Organizasyonları Genel Müdürü Kaçiyannis, TURSAB üyesi Tavit Köletavitoğlu...
Toplantılar ikinci gün de devam ediyor.
Ege'nin iki yakasında ortak kültür miraslarına saygı ve koruma yollarının tartışılacağı bölümün konuşmacıları, mimar Nikos Agriantonis ile mimar Arif Şentek.
Programda politikacılara da yer verilmiş. "1999 sonrası Türk-Yunan dialog süreci. Beklentiler, Türk ve Yunan halklarının talepleri" başlıklı toplantıda, Yunanistan Büyükelçisi Kostas Zepos ile eski Dışişleri Bakanı İsmail Cem konuşma yapacak.
Ege'de üniversitelerarası işbirliği ve öğrenci hareketlerinin tartışılacağı bölümün konuşmacıları, Ege Üniversitesi Rektör Yardımcısı Sokratis Katsikas ile Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi Feride Sancakoğlu. Kadın hareketleri konusundaki iki önemli isim, Margarita Papandreu ile Zeynep Oral, Türk-Yunan ilişkilerinin geliştirilmesini tartışacaklar. İki gün sürecek toplantının en büyük özelliği, 2 bin kişinin bir arada toplanarak, sivil inisiyatif geliştirmesi. Bugüne kadar Türk-Yunan toplantılarının dar kalıplar içine hapsedildiğini savunan Ege İletişim Derneği, katılımcı sayısını artırarak, barış girişimlerini geniş tabana yaymaya çalışıyor.
HABER EKSPRES 15 - 03 - 2002
Toplantıda ilk tartışma, yerel yönetimler üzerine. Trakya'daki işbirliğinin tartışılacağı toplantıda, Rodop-Sapo eski Belediye Başkanı Haritopulos, Tekirdağ Belediye Başkanı Osman Tabak, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina, Midilli Valisi Pavlos Vogiacis, Sakız Belediye Başkanı Marko Meni konuşma yapacak.
İkinci toplantı ticari ilişkilerin geliştirilmesi üzerine... Türk-Yunan İşadamları Derneği Başkanı Panayotis Kutsikos ile Başkan Yardımcısı Şarık Tara'nın konuşmacı olarak katılacakları toplantıda, Türkiye ile Yunanistan arasındaki ticari ilişkilerin geliştirilmesi için atılan adımlar tartışılacak.
Ulaşım ve turizmde bugünkü durumun irdeleneceği üçüncü toplantının konuşmacıları ise Samos Otelciler Başkanı Kiriazis, İzmir Turizm Acentaları Başkanı Yavuz Onur, Yunan Turizm Organizasyonları Genel Müdürü Kaçiyannis, TURSAB üyesi Tavit Köletavitoğlu...
Toplantılar ikinci gün de devam ediyor.
Ege'nin iki yakasında ortak kültür miraslarına saygı ve koruma yollarının tartışılacağı bölümün konuşmacıları, mimar Nikos Agriantonis ile mimar Arif Şentek.
Programda politikacılara da yer verilmiş. "1999 sonrası Türk-Yunan dialog süreci. Beklentiler, Türk ve Yunan halklarının talepleri" başlıklı toplantıda, Yunanistan Büyükelçisi Kostas Zepos ile eski Dışişleri Bakanı İsmail Cem konuşma yapacak.
Ege'de üniversitelerarası işbirliği ve öğrenci hareketlerinin tartışılacağı bölümün konuşmacıları, Ege Üniversitesi Rektör Yardımcısı Sokratis Katsikas ile Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi Feride Sancakoğlu. Kadın hareketleri konusundaki iki önemli isim, Margarita Papandreu ile Zeynep Oral, Türk-Yunan ilişkilerinin geliştirilmesini tartışacaklar. İki gün sürecek toplantının en büyük özelliği, 2 bin kişinin bir arada toplanarak, sivil inisiyatif geliştirmesi. Bugüne kadar Türk-Yunan toplantılarının dar kalıplar içine hapsedildiğini savunan Ege İletişim Derneği, katılımcı sayısını artırarak, barış girişimlerini geniş tabana yaymaya çalışıyor.
HABER EKSPRES 15 - 03 - 2002
Etiketler:
Türk - Yunan İlişkileri
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)